CEM YAREN'E MEKTUPLA BIYOLOJIK SALDIRI!

NE OLDUĞU BELİRSİZ MADDE

BANA GÖNDERİLEN BİR KARGO ,

29 Eylül Pazartesi, Ramazan Bayramı için Türkiye'ye dönüş yapmıştım. Geldiğim gün Maça Kardinali tarafından büyütülmeye çalışılan bir kargo şirketinden adıma bir kargo teslim aldım. Gönderen kısmında eskilerde çok iyi görüştüğümüz bir arkadaşımın ismi vardı. Onun ismini görünce heyecanlandım. Çok da mutlu oldum. Yıllar sonra cevaplarını bir zamanlar özlemle beklediğiniz birinden alınan bir kargo paketi, daha doğrusu dosya… İşin en garip tarafı ki bunu daha sonra, arkadaşlarımın ikazı ile anlayabildim; kargo elemanının bana zarfı teslim edip, imza veya isim istemeden hemen gitmesiydi…
Başlangıçta, bir şey daha dikkatimi çekti. Onun yazısı mükemmel denecek kadar düzgündü. Hatta kendine has bir tarz ile yazı yazardı. Kargonun üzerindeki yazı ise kötü denebilecek kadar bozuktu. Bir yanda içimden gelen "paketi hemen aç!" kışkırtması, diğer yanda "bu işte bir şey olabilir…" kuşkusu.
Paketi aldım ve bulunduğum kapalı ortamdan açık bir ortama geçtim. Gazi Üniversitesi bahçesine gittim ve esintili bir yerde durdum. Elimle paketi üstten yoklamaya başladım, her hangi bir şey yoktu, sadece paketin köşelerinde dokunduğumda kaygan bir toz birikintisi gibi bir şey olduğunu hissettim. Bürodan çıkmadan önce yanıma ihtiyaten aldığım "ameliyat eldiveni" türünde eldivenleri ellerime geçirdim. Eldivenleri giyerken bir şeyin daha farkına vardım. Eldiven içindeki pudranın kayganlığı ile zarfın köşelerindeki birikintinin kayganlığı hemen hemen aynıydı.
Torbayı hafifçe uzakta tutarak köşesinden "kretuar" adı verilen neşterle açtım. Açar açmaz, o noktadan dışarıya öylesine bir toz bulutu fışkırdı ki, paketi bir anda elimden attım. Üzerimde, kısa kollu bir gömlek vardı, sağ kolum, eldivenin bittiği yerin üzerinden gömleğimin kollarının bittiği yere kadar büyük bir acı ile yandı ve hem kaşınmaya hem de kabarmaya başladı. Aldığım koku, mermi sandıkları açıldığında ortaya çıkan koku ile paraşüt torbasının içindeki kokunun ve işlenmiş fiber kokusunu karşımıydı. Bu kokunun benzerini, Çernobil faciasından aylar sonra Çernobil'e 50 km mesafedeki bir Rus kasabasında da almıştım.
Torbanın ağzını yavaşça kapattım ve bir başka poşetin içine koydum. Ancak kolumdaki acı o kadar arttı ki, anlatmam mümkün değil. Kolumun derisi de kalınlaşır ve sertleşir gibi olmuştu. Bürodaki bir arkadaşıma telefon edip bana arkası ayrıca kapatılmış bir pikap ayarlamasını istedim. Bir saat sonra pikap bulunduğum yere geldi. Sağ kolumu kirlendiğini düşündüğüm yerlerden bir başka poşet ile bantlayıp kapattım. Kargo paketini arkadaki bölüme koyup yola çıktık. Ankara'da sorularıma cevap verebilecek bir tek yer yoktu ya da varsa da ben bilmiyordum. İstanbul'a 4 saatte vardık. Yolda koluma buz torbası yasladıysam da buzun soğukluğunu hissetmedim. Tanıdıklarıma yoldan telefon ederek haber vermiştim. Bizi Kabataş'ta karşıladılar ve olayı onlara kısaca anlattım. Arkadaki paketi de en korunaklı düzenek ile gelen bir dostuma verdim. İlk sonuç yaklaşık 6 saat sonra geldi. Torbanın içindeki madde "radyoaktif" bir madde değildi, ancak silah sanayinde kullanılan bir katkı maddesiydi. Özellikle de "biyolojik silah" yapımında kullanılan taşıyıcı ve etkiyi arttırıcı karışımda kullanılan bir madde.
Şimdi ayrıntılı raporun sonucunu bekliyorum. Dostlarımın tavsiyeleri ile gittiğim bir uzmanın verdiği ilaçlar ve temizlik maddesi ile kolum hayli iyileşti. Şimdilik olayı el altından araştırıyoruz. Bazı sonuçlara ulaşmayı da başardık.
HER YAŞANAN FARKLI BİR DERS
Son olarak yaşadığım bu olay bana oldukça fazla ders verdi. Arkadaşlarımla da konuşarak bu derslerin derinliklerine inmeye çalışacağız. Ancak, bazı şeylerin farkına bir kez daha vardım; "Su uyur, düşman uyumaz" ve "Zehiri teneke değil, altın kupada sunarlar"…
Olay, çok iyi çalışan bir ekibin iyi bir istihbarat analizi… Hem de derin bir analiz.
O anı ve sonrasını baştan sona tekrar düşündüğümde karşıma çıkan manzara beni hayli düşündürüyor. Pek çok "çeldirici" unsur olduğunu fark ediyorum.
Allah'a şükür, şu an oldukça iyiyim.
Çarşamba günü Türkiye'den ayrılıncaya kadar umarım daha çok mesafe alırız…

Gönderen Cem YAREN


http://cemyaren.blogspot.com


--
Barış adını; savaşın var olduğunu ima edenler kullanır.

_|_| _| _|_|_|
_| _| _| _| _|
_|_|_|_| _| _|_|_|
_| _| _| _|
_| _| _|_|_| _|

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."

*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

1 yorum:

  1. Hassiktir lan sen kaç paralık adamsın ki sana biyolojik saldırıda bulunacaklar.Kimsin kilon kaç para

    YanıtlaSil

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.