İSMAİL GÜNEŞ BULUNDU-FOTOĞRAF


Göksun dağlarında aranan kazazede İHA Muhabiri İsmail Güneş'i arayan kurtarma ekipleri acı haber verdiler. Göksun'un cesedi bir kaya kovuğunda donmuş olarak bulundu.

Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde bulunduğu helikopterin düşmesi sonucu kayıp olan İHA muhabiri İsmail Güneş'in cesedi, bir kaya kovuğunda üzeri karla kaplı vaziyette bulundu.Edinilen bilgiye göre, enkazın 500-600 metre doğu tarafında Jandarma Özel Harekat Arama Kurtarma Timleri, İHA muhabiri İsmail Güneş'in cansız bedenini bir kaya kovuğunda üzeri karla örtülmüş bir şekilde buldu.

Güneş'in cesedinin bulunmasının ardından Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır ve Emniyet Müdürü Necdet Çelikbilek, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne ait bir helikopterle Jandarma Alay Komutanı Albay Sezai Akgün de Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na ait bir helikopterle cesedin bulunduğu bölgeye gitti.

İsmail Güneş'in bir yakını da Vali ve Emniyet Müdürü'nün bulunduğu helikoptere alınarak enkaz bölgesine götürüldü.

Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı telefonla arayıp, İHA Muhabiri İsmail Güneş'in cesedine ulaşıldığını haber verdi.




İsmail Güneş in cesedinin yanında, helikopterden söktüğü anlaşılan bir de koltuk bulundu. Güneş in ayağı kırık olduğu için helikopterden söktüğü koltukla kayarak güvenli bir yere ulaşmaya çalıştığı tahmin ediliyor.

Bu arada, İsmail Güneş in eşi Yasemin Güneş de cenazeyi almak üzere bu akşam Kahramanmaraş a gelecek.

5 yaşında Tuluğhan ve 3 yaşında Çağan adlı 2 oğlu bulunan Güneş, sarı basın kartı sahibiydi. İHA Sivas bürosunda 9 yıldır muhabir olarak çalışan Güneş in, kendi isteğiyle Yazıcıoğlu nu taşıyan helikoptere bindiği öğrenildi.

2 yorum:

  1. Müslümanlar gizli esir. Müslüman Devletler gizli esir.
    Hacli ve siyonist Devletlerin ve onlarin kuklalarinin katilliklerinin ve zulümlerinin önüne gecmek mümkün degil.
    Bizlerde Avrupada yavas yavas gavur oluyoruz. Hicbir müsbet calismamiz yoktur. Meger Komünizmden dolayi Haclilar ve Siyonistler bizim yüzümüze sahte olarak gülüyorlarmis!
    Rahmetli babam Dursun Alev, yenilmeye alisan pehlivan, sirti yere geldikce, yenilmekten zevk alirmis, derdi. Bizlerde öyle olduk, Müslümanlik dilimizdedir, gayri.
    Allah biz garibleri korusun.
    Muzaffer Alev Kopenhag www.esir.webbyen.dk

    YanıtlaSil
  2. “SONSUZLUK YOLCUSU”, PEYGAMBER ÇİÇEĞİ


    Muhsin YAZICIOĞLU
    Bozukta olsa;
    Kurulu, düzenimiz
    “Her yeni oluş da ümit, var” diye
    Başlamıştı;
    “Demokrasi şölenimiz”
    Duyuldu;
    Milletin namuslarına emanet ettiği silahları,
    Milletine çevirenlere;
    “Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam” diyen
    Demokrasinin; “Dik adamı”
    Boynu bükük Milletin; gür sesi
    Sırtlan saldırısında ki Anadolu’nun; yiğit evladı :
    “Muhsin, bizce bilinmezlikte”
    “Yarışı ilan eden; kösler, sustu
    .....
    Peygamber Çiçeği
    Millet, Gülü
    Vatan’ın yiğit evladı!..
    Nizam-ı Alem ülküsünün Serdarı

    Ovalarda; at kişnemesi
    Dağlarda; kurt ulusu
    Göklerde; uçaklar..
    Seheri soğuk,akşamı ayaz
    Davanın derdinden dağlanan
    Dumanlı Dağlarım,
    Seni sever
    Seni saklar, vermez..
    Millet umutla
    “döngel” der,
    “Sonsuzluğun sahibine”, teslime çoktan hazır!
    O, “sonsuzluk” yolcusu

    Kader!
    Cedit’e şahin gibi kon
    Çağlayan gibi coş, konuş
    Yolculuk?..
    Yerköy’e...
    Döngel’de ..
    Kanlıçukur..
    Keşdağları..
    Kurt misali,
    Enginlere sığmaz
    Dağlar; çekti.
    Kefen; beyaz kar
    Hür dağlar; mezar
    Uğruna ölümü özlediğin
    Toprak, su,dağ, ova, orman
    Sahibiyim ben diye
    Yeşillikler içinde bütün, vatan
    Ve
    Beyazlar giymiş yüce dağlarda;
    Seni bekler;
    Peygamber çiçekleri…
    .....

    Peygamber, Çiçeği
    Millet, Gülü!…

    Derler ki;
    “Sevgi çiçeği”denen nadide çiçek
    Ankara yaylalarında sadece Gölbaşı’nda
    Yalan!..
    Birde Göksun yaylalarında var
    Ankara’da engerekler; kahpe, tuzaklar
    Kim derdi ki, seni bekler?
    Tüm masumlukları ile
    Kahraman Maraş illerinde
    Milletine deremediğin; çiçekler


    ....
    Peygamber, Çiçeği
    Millet, Gülü!…

    Kopunca ruhun cesetle ipi
    Yukarda; kar, boran,tipi,
    Bulutları öpen sisler var
    Aşağıda da yavru kurtlar misali kardeşler
    Haberler; “haberi” bekler
    Bayraklaşma; işte öyle şey
    Gönüllerde üç hilalli “bayrak” dı
    Nakşediyor; kapkara kalplere, Yaradan
    “Peygamber çiçeği”, koku saçıyor,
    Kahredici zaman;
    Ne de zor geçiyor?..
    Hakim-i Mutlak!
    Dantel dantel,oya oya
    Sana yer vermeyen gönülleri, açıyor
    Dostlar;
    Yanında olmak,
    Kim bilir?
    Yer bulmak için;
    -Yad ellerden “nizam-intizam alanlar” bile-
    “Niamı-ı Alem” evine koşuyor.


    Sırrı bilemeyiz,biz
    Oluşları;
    Kim planlar, kim dizer?
    Allah’dan gayrısına eğilmeyeni
    Hak dilerde,
    Şahları, padişahları peşine düzer..

    Artık sen varsın, milletin gözyaşında
    İnsanları; renkleri ile sevdin
    Tüm renkler, göz dikmiş;
    Tanrı Dağı’na eş,
    Ak gelinlikli hiyabanına
    Bir muştu bekliyor
    Keşdağları!
    Ziyaretten sarhoş,
    Misafirini; vermiyor

    Suskun; teknoloji
    Çaresiz; yetkililer
    Millet yol gözler
    Alçaklar da; hıyanet,
    Kucaklamak için
    ”Hesapsız”, dağlar; seni özler

    ....


    Peygamber, Çiçeği
    Millet, Gülü…

    Al Bayrak-Gök Bayrak aşığı
    Milletin yiğit evladı!
    ”Ruhunu dinlendirme” gayretinde Rüzgar,
    Türkü çalıyor
    Ezan dinleyen Dağlar,
    Seni çağıyor:
    Kelebek gibi gel
    Arabalar yetmez,yollar bitmez
    Kartal gibi süzülerek,gel
    Turnalar gibi uçarak, çabuk gel.
    Ana sütünden ak
    Karlar olsun sana kefen
    Mezar, buruk gönüler
    Gönüller Sultanına;
    Açılmış bütün vatan

    Peygamber, Çiçeği
    Millet, Gülü!…

    Enginler yetmiyor
    Hür dağlar çağırıyor…
    Sen;”millet ve vatan” derdin..
    Göz pınarlarından kopup gelen, sen
    Şahsında bire ermiş, ağlıyor; vatan..
    .............

    Gün, Perşembe
    Hak dostları bilir! “Cuma akşamı” ..
    Ey Osmanlı..
    Cumhuriyetin, yiğit “adamı”!
    Sana.....
    Aşığı olduğun;
    Üç Hilal’e karanfiller ekleyip
    “Al bayrak”la “Gök Bayrak” serdim
    Zira..
    Derdimiz aynı dert..
    Dava, bir..
    Ev, perişan olsa da
    Sönmesin, son yanan ocak
    Millet; var oldukça
    Yeniden derilecek
    ....

    Peygamber, Çiçeği
    Millet, Gülü!…
    Kellemi alsalar da,
    “Açıkça” ret ettiğim “darbelere” inat;
    Sözde düşüncemin iktidarında
    Hapsolduğum ev, karanlık mezar
    Sokaklarını dolaşıyorum,
    Her sonucu kabule hazır,dualar var
    ..........
    “İktidarı” elinde tutan(!) Ankara;
    Çaresiz..
    Millet; seni bekler, sessiz
    Gönüllerde sen, dillerde dua..
    Aynı Çankırı yaylalarımdaki gibi
    Rahmet bulutları,
    Tek fark,
    Gözyaşlarına eş ıslatıyor, vatanı
    Düşünce aynı. Millet; sesiz
    ....

    Peygamber, Çiçeği
    Millet, Gülü!…

    Gidip vardım, otağına..
    Kahırlara kahır ekler
    Öznurlar, yolara düşmüş
    Buğlar, aynı sadakatle, nöbette
    Ruhu; sinelerine sinmiş Başbuğu’nu bekler..
    O kapı!..
    Bekledim,
    Ses versin!
    Fakat ..
    Gözler nemlenip
    Gözyaşları yüreğimize akarken
    Yine boğazımız düğümlenip
    Dilimiz dönmediğinde “Hal dili” ile anlaşmak üzere;
    Dil, gönül bir olunca, kıyamet gürültüsünde bile
    Yürekten kopan ÇIĞLIK’ı alan..
    Elin biçtiği sınır, dar gelir
    Millete çok zorluk verir..
    Son vatan parçasına yaban gözü var
    Pay kapmak için pusu kurar,
    Eldekini sıkı tutmak gerek
    Düşlerimiz Kaf dağı..
    Sırtlanların parçalayıp, çakallar elindeki
    Alparslan otağı,Kanuni yurdu
    Bizim Kafkasya,
    Canımız Bağdat, Basra
    Selahattin yadigarı..
    Kan çağlayan Filistin..
    Yaralı Türkistan
    Esir coğrafya,
    Şamil’in rüyası,
    Cevher;kanı Çeçenistanı,
    Fatih’in hülyasını!
    Bosna, Tuna, bütün rummelini
    Çağrıbey’den Piri Reis’e bilinmez ufuklara
    Hızır’dan Barbaros’adenizler ötesi
    Yelken açtığımız okyanusları
    Dolaştığımız uzak-yakın bizim illeri..
    Hayırlı şafaklara gebe,
    -İvik ivik köhne Bizans arayan-
    Haç’ın koynunda mayalanan iklimi
    Kainat planında:
    Ay, ne ki?
    Nebülozlar ötesine
    Işık hızına eş,“Ufuk turunda” kat ettiğimiz
    zaman –mekan ötesini konuşmak üzere, desin ki;
    “Gardaş,buyur”,
    Ses, yok!
    Dağlarımda uyur, Muhsin..
    Elbet, her daim Hakk’a teslim.
    Ümit bu ya,
    Bekleşiyorlar yiğit gardaşlar;
    Buruk,mahzun..
    Şahidi; Işık Dağı..
    Karatekin bucağına Aydos’tan indiği
    Kaybedip de bulduğumuz gibi..
    -Belki de- “Geliyor, başkan Muhsin..


    .....

    Peygamber, Çiçeği
    MİLLET, Gülü…
    Vatan’ın yiğit evladı!..


    Enginlerde rant savaşı..
    İhanete eş, kalleşlikler
    Peşinde pusu.
    Engerekler, çakallar,,

    Kahpe planlara;
    Vakur, dimdik duruş
    Yalpalamadan gaye; hedefe varış
    Yarış?..
    El kol bağlı,
    İmkan dar, ne kadar koşarsan koş..
    Dava; büyük
    Yol; uzun,
    Ömür; kısa
    Sen; gönüllere konuş
    ....

    Peygamber, Çiçeği
    Millet, Gülü…


    ..
    Gardaş!
    Sorular içinde sorular çok
    Sorulara cevap, yok
    Söylerlerdi;
    Batı ayarlı kurmaylar(!)
    Yerin altını
    Dağın içini
    Denizin derinini
    Göklerin katlarını “gözleyen donanımız” var.
    Vicdan sahipleri, dağlar delen çığlıkta..
    Bırakın,
    Milletin bağrındaki yangını soğutacak bir çift söz,
    Seda bile yok.
    Radarlar; suskun..
    Taşkışla paşaları
    NATO cenirilları
    Milletin hissiyatına ters
    Her hayırlı harekete tepkili
    Resepsiyonlarda etkili
    İşleri dışında “tam” yetkili
    Yağ, gürle, es
    Lazım olunca dil yut, nefes kes
    Bu; sessizlikten öte, sağırlık?
    Nato’nun “our boys”ları!
    Atmışlardı, ölmeden “tabutluk” denen mezara
    Ne tesadüf?
    Radarlar, suskun.
    Pentegon patentli kirli planlar mı?
    Kime hizmet, neden, niçin..
    Konacak yer için Batman’ı seçin
    İnemezseniz, turlar atıp paslar geçin
    Cirit atıyor Avaks’lar semalarımızda,
    Katiller(!,)operasyon mu... ?
    Korkarım; öyle değildir, manzara
    Zira..
    Başlar, döndü,
    Yetkililer; şapşal..
    An; perişan..
    Zaman; isyanda..
    Ajanslara aydınlık değil,”kaos” düşüyor,
    Hakikat; halden hale geçiş yaşıyor
    Hararetten kan beynine sıçramış, vatandaş; üşüyor
    İsyana ramak kalmış, İmdada ilahi sabır yetişiyor

    ....

    Peygamber, Çiçeği
    Millet, Gülü…
    Vatan’ın yiğit evladı…


    Beton “Tapulukta” nöbet tutanlar;
    “Uçan tabuttan”almak için yoldalar
    Sevenlerin peşinde..
    Akla mı gelir?
    Tapuluklarda çekilen çile
    Sana kelepçe olanlar bile
    Koşsa da, gidemez!
    Değil ulaşmak, yön bulamaz..
    Üstünü örtüyor;
    -kainat ayağa kalksa yapılamaz-
    Kristal kristal kar
    Duman duman kaplamış,sis
    O, taptıkları teknoloji, iflas!
    Devlet, çaresiz
    Millet, perişan
    Ve tek yürek
    Karıncalanmış dil,yorgun eller
    Cuma dualarında müşterek gönüller

    Üşümek ne?
    Dağlar buz kesiyor
    Gücünü millete zorlayan, imkânları elinde tutan o derin(!) devlet; dondu
    Gücünü devlete sebil eden
    İmkanlardan yoksun, engin imanlı millet;buldu..

    Hüküm, kesilmiş,
    “Dualar gibi yükselip”
    Dinlenmek için Ruh,
    Çoktan asli yurduna varmış!
    “Zikre dalmış her şey”
    Ah o..Ümitlerimiz..
    Fizik imkanlar, zorlanıyor..
    “Ay yıldızlı” dağlar, saklıyor
    “ Tabiat ana”, tüm yolları bağlıyor
    ..........

    Peygamber, Çiçeği
    Millet, Gülü!…
    28 Mart 2009, Dağlar saralı, tam üç gün oldu
    Batını, bilemeyiz
    Zahire bakarız elbet,

    Uzaklardan,
    Çoook uzaklardan haber mi var?
    Davet ediyor, sanki:
    ”Kekik kokulu koyaklardan aşarak”,
    “Güvercinler ülkesinden”, koşup
    Pencereme konan bir çift güvercin;
    “Aradığı çeşme başı”!
    O’nu dağlar gibi kar kandırmaz
    Fırat kenarında susuzluğa mahkum,
    “sevgi çiçeği”Hüseyin misali;
    gerçek pınara varmak,
    rahmet deryasından kana kana içmek için
    Bir tek “Bilen”in alim olduğu yere uçarak,
    -Dünya zulmünden - “Kurtulup”
    “Sonsuzluğun sahibi”ne teslim olan;
    Mis kokulu ”Peygamber Çiçeği”
    Milletin;umudu, Kızılelma’nın; bahadırı
    İla-i Kelimetullah’ın Alperen’i
    İnsanlar arasından bir Muhsin!
    Sonsuzluk yolcuları;
    “Uçmağa” gitti!…
    ....

    Birliğe, yolculukta:
    Vahdet’e ermek için..
    “Toyumuz var,
    HOŞ GELDİNİZ.”
    Necati Çavdar-28 Mart 2009-Er Yaman





    Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, Mamak Zindanlarındaki tapuluktan şöyle sesleniyor:

    ÜŞÜYORUM
    Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
    Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
    Gözlerim parke parke taş duvarlarda
    Açılıyor hayal pencerelerim
    Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
    Kekik kokulu koyaklardan aşarak
    Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
    Bir çeşme başı arıyorum
    Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
    Mis gibi nane kokuları arasında
    Ruhumu dinlemek istiyorum
    Zikre dalmış her şey
    Güne gülümserken papatyalar
    Dualar gibi yükselir ümitlerim
    Güneşle kol kola kırlarda koşarak
    Siz peygamber çiçekleri toplarken
    Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
    Huzur dolu içimde
    Ben sonsuzluğu düşünüyorum
    Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
    Durun kapanmayın pencerelerim
    Güneşimi kapatmayın
    Beton çok soğuk, üşüyorum..


    MUHSİN:::
    (Ve innallàhe lemeal-muhsinîn) “Hiç şüphe yok ki Allah-u Allah-u Teàlâ Hazretleri, muhsin kullarını severek, destekleyerek, onlarla beraberdir.”
    http://74.125.77.132/search?q=cache:huNa_px4VMgJ:www.dervisan.com/kitap/ramga/ramga08.html+Muhsin+ne+demek&cd=5&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
    ………..
    Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:

    (O takvâ sâhipleri ki); bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yenenler, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah muhsinleri sever. (Âl-i İmrân sûresi: 134)

    Sana nasîhat şudur ki, dört huy ile huylan böylece muhsinler zümresinden (kısmından) olursun.

    1) Genişlikte (zenginlikte) zekât, darlıkta sadaka ver.

    2) Gazâb (öfke) zamânında gazâbını ve hırsını yen.

    3) Başkasının aybını görünce, onu açmayıp, kapatmaya çalış.

    4) Hizmetçiye, ehline (hanımına) evlâd ve akrabâya ihsân ederek onları hoş tut. (İmâm-ı Gazâlî)
    Kaynak:
    http://sozluk.ihya.org/dini-terimler/muhsin.html

    ............
    Peygamber Çiçeği ;
    Sadece Ankara Gölbaşında yetiştiği söylense de K.Maraş Göksun ilçesi yakınlarında bol miktarda yayılım gösterir. Güzel
    kokulu ve çok estetik bir bitkidir.
    ………….
    http://www.tmresimler.com/img3153.htm

    YanıtlaSil

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.