11 Ekim 2009
Kriz, IMF ve Türkiye! (V)
Küresel ekonomi açısından ülkeler kritik bir süreçten geçiyor.. Uzun
zamandır krizi önce finans krizi ardından ekonomik bir kriz olarak hemen her
ülke yaşıyor ve çıkış arayışları var. Çok karamsar bir tablo çizeni de var
iyimser düşüneni de!
Krizin ortaya çıktığı günlerden bugüne kadar olan süreçte uluslararası camia
iyi bir işbirliği gösterdi. Bu ortak tavır emperyalist batının sömürü
çarkındaki arızaları giderme çabalarıdır..
Alınan tedbirlerin sınırlı da olsa olumlu sonuçları gelmeye başladı, bundan
sonra da yapısal reformlara odaklanmak gerekiyor. Yaşanan küresel kriz
hepimiz adına son derece anlamlı mesajları da ortaya koydu.
Yıllardır görülmeyen hususlar artık göz ardı edilemeyecek bir noktaya
ulaştı. Çok ağır bedeller ödeniyor ve ödemeye devam edilecek. Yaşananlardan
ders almazsak daha ağır bedeller ödenecek gibi.
Yaşanan kriz mali piyasalardaki risklerin yeteri kadar takip edilemediğini
gösterdi. Bu kriz sürecinde küresel krizlerin gelişmiş ülkelerden de
kaynaklanabildiğini ve sınır tanımadığını görülmüştür.
Politika yapıcıların önümüzdeki dönemde çok güçlü bir liderlik göstermesi
gerekiyor. İşsizliğin arttığı ve refahın azaldığı bir ortamda hükümetler
kamuoyu ile samimi bir duruş sergilemek ve şeffaf olmak zorunda.
Hükümetler işbirliği ruhunu zedeleyecek olaylardan kaçınmalı. Artan rekabet
korunmacı eğilimleri tetikliyor, ancak buna kesinlikle karşı çıkılmalıdır.
Küresel kriz herkese göstermiştir ki küreselleşmenin neden olduğu ekonomik
refaha rağmen halen yoksulluğun önüne geçilemedi.
Dünyanın bir kısmında inanılmaz bir israf, diğer tarafta bir avuç pirinç
bulmak imkansız hale geldi. Bir yerde refah artarken, bir yerde sefalet
arttı.
Bir tarafta 3G, 4G teknolojileri, diğer tarafta hayatı boyunca 'alo' dememiş
çok fazla insan var. Bunun sürdürülebilir olmadığı bir gerçektir.
Yaşadıkları sıkıntıları Kapitalizmin vahşi yüzü olarak nitelendiren
insanların sayısı çok fazla.
Küresel bir köy olan dünyamızın bir köşesinde yaşanan terör, fakirlik,
hoşgörüsüzlük, küresel boyutta etkiler meydana getirebiliyor.
Geçtiğimiz yüzyılda bu adaletsiz manzara, savaşlara, suça, göçe, çevre
katliamına dönüştü. Yeni yüzyıla girerken herkes barış yüzyılı olacak
dediler. Ama savaşlar devam ediyor.
Bu yüzyılda da bunların çok daha büyük bir krize dönüşmemesi için tedbir
almak zorundayız.
Bunları kim söylüyor: Türkiye başbakanı! Peki ama kendi ülkesini 7 yıldır
acaba kim yönetiyor?
IMF ve Dünya Bankası'nin; İstanbul'da yapılan toplantıda, krizden çıkış için
ne gibi kararların aldığı belirsiz.. Kapalı kapılar ardında alınan
kararların küresel krize karşı kapitalist sistemin bir kez daha dünyanın
para kontrolünü yeni işleyişe bağlayacağı görülüyor.
Türkiye ne yapıyor dersiniz?
Hiççç ne yapacak sadece ev sahipliği yapıyor o kadar…
Başka ne yapabilir ki? Askeri güvenliğini Pentagon-Brüksel'e, siyasi
kararlarını Brüksel'e, dini kararlarını Vatikan'a, parasal kararlarını İMF
ve dünya bankasına teslim etmiş bir ülkede kim hangi kararı ne şekilde alıp
uygulayabilir ki!
Sonra da açılımlarla halkı meşgul ediyorlar. Tabi ki ekonomi de açılım
değil, sosyal dokuyu parçalayacak açılımlar. Halkın gerçekleri görmesini
önlemek, uyuşturmak için bundan daha etkili silahlar var mı elbette var.
Franco da üç F ile halkı kilitlemişti. Fieste, Futbol ve Fatime..
AKP iktidarı da halkı, biat kültürü ile kilitlerken, türban, özgürlük,
açılım kullandığı sözcükler! Başka!
Günün Sözü: Olanları ibretle seyretmek ayrı engel olmaya çalışmak ayrıdır.
Sen ikincisini seç.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.