[anadoluhaber:37146] Ya alçaksınız ya da Salak...

Ya alçaksınız ya da Salak...


 Bülent Arınç’a suikast iddiaları bağlamında medyada şöyle şeyler yazıldı...

“Efendim böyle suikastçı mı olur?” “Adamlar salak. Suikastçı dediğin zeki olur.” “Bir adresi hatırlamıyorlar mı?”

Bu yorumlardaki ahlak-dışı bakış açısını bir yana bırakıyorum... Bu ülkede üst düzey bir politikacıya suikast yapılabilmesi ihtimali hâlâ son derece “olası”... Böyle bir rezaletin “olabilirliği” üzerine, bu “olabilirlik”i mümkün kılan sakat siyasal atmosfer üzerine konuşmuyorlar... Suikastçıların zekâ kapasitesi ve katledebilme performansına dair zırvalıyorlar...

Türkiye’de bırakalım “bireysel zekâ”ları bu bireysel zekâlardan çok daha üst seviyede olması gereken “kurumsal zekâ”lar bile yerlerde sürünmektedir... Hatta denilebilir ki Türkiye’de kurumlaşmış olan yegâne geleneklerden biri “kurumsal salaklık geleneği”dir...

Özgürlükçü-demokrat kaygılarımızı bir an için bir yana bırakalım... Varsayalım çok koyu bir Türk milliyetçisisiniz... Ölümüne ulusalcısınız... Sapına kadar Kemalistsiniz... Türk devletinin bekasından başka hiçbir değer tanımıyorsunuz... “Devlet ve ordu kutsaldır” diye inanıyorsunuz... “Türk devletinin ve TSK’nın kutsallığının korunması uğruna insanlar da öldürülebilir, her türlü operasyon yapılabilir” diye inanıyorsunuz... Ama yine de zeki olmak zorundasınız... Nasyonalist-militarist bir siyasal düzenin yaşaması için de bir “kurumsal zekâ”ya ihtiyaç vardır. Bir yönetme kabiliyetine ve zekâsına ihtiyaç vardır...

Zekâ sahibi bir ulusalcı/milliyetçi de Kürt köylerinin dağlarına kocaman “Ne Mutlu Türküm diyene” diye yazılmasını tasvip E-DE-MEZ... Kürt unsurların yaşadığı coğrafyanın dağlarına kocaman harflerle “Ne Mutlu Türküm diyene” yazmak resmen halkı isyana teşviktir... O coğrafyanın Kürt gençlerine “Dağlara gel, dağlara!!” çağrısıdır böyle dev yazıları o dağlara yazmak... Kürt gençlerini silahla isyan etmeye tahrik etmektir bu... Asgari seviyede zekâya sahip bir insan bunu idrak eder, anlar, bilir...

Hadi bu “bireysel zekâ”ya sahip olmayan işgüzar bir subay ya da general bunu yaptı... İşte o noktada Genelkurmay karargâhının “kurumsal zekâ”sı devreye girer ve “Derhal o yazıyı oradan kaldırın” emrini verir... Kurumsal zekâ sahibi bir devletin, bir ordunun yapması gereken budur... Tabii gerçekten bu ülkenin bölünmez bütünlüğünün devamı GERÇEKTEN isteniyorsa böyle yapılmalıdır... Eğer “Bölünmez bütünlük bahane, kurumsal imtiyazların devam etmesi şahane” anlayışı varsa o orduda o zaman bu hareket zekâ dolu bir harekettir... Fakat bu zekâ alçaklığa hizmet eden bir zekâdır...

Türk Silahlı Kuvvetleri “Kendi kurumsal imtiyazını her şeyin üzerinde tutan” alçak bir zihniyete sahip olamaz, olmasına ihtimal yoktur... Eğer böyle bir durum varsa bu resmen vatana ihanettir... Bu topraklara ihanettir... 72 milyon insanımıza ihanettir... Ordumuzun ve devletimizin böyle bir ihanet içinde olacağını düşünmediğimize göre o zaman orada çok ciddi bir “kurumsal zekâ eksikliği” olduğunu açıkça tespit etmek zorundayız...

Van’daki askerî kışlaya o bölgede katliam yapmış Mustafa Muğlalı’nın ismini vermek de böyle bir harekettir... Bomonti’de Ermeni yurttaşlarımızın yaşadığı mahallenin okuluna “Talat Paşa” ismini vermek de böyle bir harekettir... Dediğim gibi bu meydan okuyucu işleri yapanlar kasten yapıyorlarsa buna alçaklık denir... Türk devletini zaafa düşürmek amacında olan bir zekânın ürünüdür bu hareketler... Eğer samimi olarak Türk devletinin ve ordusunun bekası düşünülüyorsa, samimi olarak “Güçlü ordu, güçlü Türkiye” isteniyorsa yukarıda saydığım işler salaklıktır... Bu işleri hangi kurum yapıyorsa, o kurum da vahim bir “kurumsal salaklık” hastalığına sahip demektir... Bu ülkeyi seviyorsak, dürüstçe bu “kurumsal salaklık”ı afişe etmek zorundayız... Ortada Ya alçaklık ya da salaklık var... Üçüncü bir ihtimal de yok..

. Dolayısıyla tekil bireylerin zekâsına dair yorum yapanların “salaklık” analizleri zırvadan ibaret...

Batman Valiliği’ne uyarı

Özgür Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası’nı dikkatle takip ediyorum... Türk sendikacılık geleneği genel olarak devletçi ve statükocu bir zihniyete sahiptir... Sistem muhalifi olduğunu iddia eden anlı şanlı DİSK’in 28 Şubat darbesindeki utanç verici işlevini bu ülkenin vicdan sahipleri unutmuyor... Türk-İş zaten resmî devlet sendikası gibi. Şimdilerde Memur-Sen bu geleneği kıran daha sivil bir sendikacılık anlayışını temsil etmeye çalışıyor. Fakat Memur-Sen’in de Alevi meselesi gibi konularda daha da özgürlükçü olması gerekiyor. KESK kimi konularda tam demokrat ama iş İslâm meselesine gelince nedense “Kemalist bilinçaltı” galip geliyor... Alenen Ergenekoncu olan sendikaları saymıyorum bile...

İşte bu tablo içinde Özgür-Eğit-Sen tam anlamıyla özgürlükçü-demokrat bir sendika... Fakat geniş bir kitleselliği yok. Büyümesi de engellenmek isteniyor. Batman Valisi ve Batman İl Milli Eğitim Müdürü bugünlerde bu sendikaya takmış durumda. Bu kurumun üstüne hukuksuzca gidiyorlar. Batman’da örgütlenmesini engelliyorlar... Hem bu vali hem de eğitim müdürü haddini bilmek zorunda... Gelişmeleri dikkatle takip edeceğim... Eğer bu statükocu-Ergenekoncu tavırlarını sürdürürlerse bu yetkililerin neler yaptığını detaylı olarak yazacağım...

taraf
Habere Ait Yorumlar                                                               Yorum Ekle

Yeni jönümüz

Eskiden dünya radyonun prensleri vardı, üçüncü sınıf şair özentesi dj tipler. muhafazakar kızlarımız onlara başörtülerine imza attırırlardı. şimdi bu dönemin de yeni jönleri çıktı. bu oğlan da onların önde gideni. bu dönemde dışarıdan ihraç etmek daha popüler. hadi bakalım hayırlı olsun, daha neler göreceğiz. "Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et"

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.