[anadoluhaber:37383] Sivil dikta mı... Diktatör senin babandır! - Hasan Karakaya - Vakit

 
Hasan Karakaya - Vakit
hasankarakaya@vakit.com.tr
2010-01-16

Sivil dikta mı... Diktatör senin babandır!
 
Gündem yoğun... Hemen hepsi, ayrı bir yazı konusu... Meselâ, Aydın Doğan’ın “zorla getirilme” kararına uyarak, dün mahkemeye gidip “ifade” vermesi!.. Ya da, dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur’un “örtülü ödenek”ten harcadığı iddia edilen “7.5 Trilyon Lira” için ifade veren Korg. Hakkı Kılınç’ın, medyayı suçlayıp “Mercimek tanesi kadar olay yokken, siz büyüttünüz” demesi...
“CHP’nin yeni Tuncay’ı” olarak Uğur Dündar isminin telâffuz edilmeye başlanması!.. Firari Uzan’lardan sonra 312 General’in avukatlığını da yürüten Bilgin Yazıcıoğlu’nun, Vakit’e açılan dâvânın “Emir-komuta” ile yapıldığını itiraf etmesi!.. Genelkurmay’dan mahkemeye gönderilen resmi yazıda; 12 Haziran 2007’de “Ümraniye’deki gecekonduda ele geçirilen el bombaları” konusunda, “Görmedik!.. Duymadık!.. Bilmiyoruz!” anlamına gelecek, “TSK’nın envanterinde kayıp, eksik ve çalıntı mühimmat yoktur” denilmesi!..
Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin; sırf “Kutlu Doğum ve Fetih Gecesi” ile ilgili basın açıklaması yapan “19 kişiye toplam 150 yıl hapis cezası” vermesi!.. Ve son olarak; “Demokratik Açılım’da somut bir adım yok” suçlamalarına, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın dün cevap verip, “4 somut öneri” açıklaması...
Dediğim gibi; sadece “dünün gündemi”ne yansıyan bu haberlerin hemen hepsi, ayrı bir yazı konusu... Bu konular üzerinde uzun uzun durmak, “yorum” yapmak mümkün... Ancak, gerek “muhalefet”in gerek “muhalefet yandaşı” olan “soldaş medya”nın bu konularla uzaktan-yakından ilgisi yok!.. Onlar, varsa-yoksa “Sivil dikta!.. Sivil vesayet!.. Tek parti faşizmi” türküsü söylemeye devam ediyor... Sanki, “Bremen Mızıkacıları” gibi “organize” olmuşlar, bir “grup” kurmuşlar, “hep bir ağızdan” bağırıyorlar!..
MADEM ÖYLE; ZİL TAK OYNA!
Yalnız, unuttukları bir şey var...
Bu türküyü söylerken, “kendileriyle tezata düştüklerinin” farkında bile değiller!..
Bir yandan “açılım politikasının AK Parti’nin oylarını erittiğini ve oy oranının yüzde 26’lara düştüğünü” iddia ediyorlar, bir yandan da “sivil dikta”dan dem vuruyorlar!..
Adama sorarlar;
“Bu ne perhiz, bu ne turşu!”
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Moskova’dan İstanbul’a dönüş yolunda dediği gibi;
“Ey Baykal ve yandaşları! Böyle bir durum varsa, AK Parti’nin oyları yüzde 26’lara düştüyse zil takıp oynayacağınıza, sivil diktadan bahsediyorsunuz. Oyumuz 26 veya daha aşağıya düştüyse CHP ile MHP’nin toplamı 40’lara varır.
Durum böyle ise niye ağlıyorsunuz?
Seçimlere kalmış 1.5 sene. Daha yükselirsin. Halk seni seçer. Millet getirirse iktidara gelirsin. Ama iftiralarla bir yere varmak mümkün değil...”
Gerçek de bu değil mi?..
Madem seçimlere “birbuçuk yıl” kalmış ve madem AK Parti eriyor, o halde “ağlama”nın, “zırlama”nın, “diz dövme”nin ne lüzumu var?..
Alırsın oyu, gelirsin iktidara!..
Ama sen ne yapıyorsun?..
Aynen, “gelin olacak kız” gibi davranıyorsun!..
Hani, bir hikâye vardır:
“Evlilik arefesi”ndeki bir genç kıza, sormuş yakınları... “Evliliğe hazır mısın?.. Bir problem yok değil mi?”...
Genç kız;
“Anam, benim kız oğlan kız olduğumu söylüyor ama, benim pek umudum yok” diye cevap vermiş!..
Demek oluyor ki;
Kızın “oynaş”larından, “aşna-fişne”lerinden anasının haberi yok...
Haberi olsa, herhalde “kız oğlan kız” demezdi.
“CHP ve yandaşları” da aynı durumda!..
Dışarıdan birileri, “Ha gayret!.. Oylarınız yükseliyor!.. İktidara geliyorsunuz!” diye habire “gaz” veriyor ama görünen o ki, CHP’nin “iktidar umudu” yok!..
Olmayınca da, “çamur” atıyor;
“Sivil dikta!.. Tek parti faşizmi!”
DEMEK Kİ; KALE, CHP’NİN ELİNDE!
Adama sorarlar;
“Sivil dikta nedir?..”
“Tek parti faşizmi nasıl bir şey?”
Öyle ya;
Bir “iddia” ortaya attığında, “delil” göstermen lâzım!
Peki, var mı bir delilleri?..
Var!!!..
Diyorlar ki;
“Hükümet, yargıyı ele geçirmeye çalışıyor!.. Yargıyı ele geçirip, kendilerinin kapatılmasını önlemek için Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirecekler!.. İstedikleri hakimi, istedikleri yere getirebilmek için de HSYK’nın yapısını değiştirmeye çalışıyorlar!”
Gülünç iddialar!.. Çünkü bu iddiaların “doğmamış çocuğa don biçmek”ten hiçbir farkı yok!..
Ama, şu da var:
“İddia”nın içinde, “itiraf” da var!..
Öyle ya;
AK Parti iktidarı eğer “yargıyı ele geçirmeye” çalışıyorsa, demek oluyor ki, yargı halen “ele geçirilmiş” durumdadır!..
Demek oluyor ki;
Orada “birileri” vardır!..
Hele söyleyin;
Askerler, “kuşattıkları bir kale”yi niye ele geçirmeye çalışır?.. Çünkü, içerisi “dolu”dur!.. Evet, “askerlerle” doludur!..
“Boş” olsa, niye ele geçirmeye uğraşsınlar ki!.. Giderler, otururlar içine!..
CHP ve yandaşları, “yargı”yı da bir “kale” olarak görüyor ve “ele geçirilmeye” çalışıldığını iddia ediyor!..
Yargı bir “kale” ise, demek oluyor ki, içinde “CHP askerleri” var!..
“Teslim olmamak” için de, savaşıyorlar!..
Peki, “CHP’nin askerleri” acaba ne zaman ele geçirmiş, “yargı kalesi”ni?..
Herhalde Mehmet Moğultay zamanında...
Malûm;
Mezhebi kimliği ile öne çıkan Mehmet Moğultay, “yargıda sol kadrolaşma”dan şikâyet edenlere karşı “kem-küm” etmek yerine, “dik bir duruş” sergilemiş ve aynen şöyle demişti:
“Evet, hükümeten sınavlı beş bin kişilik kadro çıkarttım. Bu kadroları örgütüme vermeyip de, MHP’ye ve RP’ye mi verseydim? Seyfi Oktay ve benim dönemimde de iki bin hakim aldık. Bu aldığımız kadrolar, ileride yeşerecek demokrat insanlardır. Yaptığım suçsa, bu suçu işlemeye devam edeceğim. Ben yılmayacağım, bu makamı da terk etmeyeceğim.”
Anlaşılan o ki;
CHP ve yandaşları, geçmişte “Moğultay tarafından ele geçirilen kaleleri”ni teslim etmemek için mücadele veriyor bugün!..
Ama, o “kale”nin, halen “CHP işgali altında” olduğunu “itiraf” ettiklerinin farkında bile değiller!..
Uzun lâfın kısası;
Bir yerin, eğer “ele geçirilmeye çalışıldığı” iddia ediliyorsa, durum şudur: “O yer, iddia sahibi tarafından zaten ele geçirilmiştir!.. Kale, onların elindedir!”
“MİLLÎ ŞEF”İ NE ÇABUK UNUTTULAR?
Bu durumda; hangi “dikta”dan, hangi “faşizm”den bahsediyorsun ki?..
“Diktanın önde gideni” sensin!..
Bundan alâ “faşizm” mi olur?..
Kaldı ki;
“Dikta” ve “faşizm” ile suçlanacak “ne” yapmıştır AK Parti?..
Milletin “eşek sırtında” veya “kağnı” ile yolculuk yaptığı, “derme-çatma bina”larda oturduğu yıllarda, “Millî Şef İsmet İnönü” gibi “Beyaz Tren’lerle seyahat” mı etmiş, “Dolmabahçe Sarayı”nda ikâmet mi etmiştir?..
AK Parti kurmaylarının yerinde ben olsam, sadece bu olayı “delil” gösterir, “Baykal ve yandaşları”na derdim ki;
“Diktatör senin babandır!”
Evet, “dikta” suçlamasına maruz kalacak ne yapmıştır AK Parti?..
“Terörle mücadele” için kullanılması gereken “örtülü ödenek” paralarını, “ETÖ yandaşları”na peşkeş mi çekmiştir?.. Dahası, “hesabı verilemeyen 7.5 Trilyon Lira” için; “7.5 trilyon ne ki?.. Mercimek tanesi kadar bir parayı niye büyütüyorsunuz?” mu demiştir?!?..
“Dikta” adına, ne yapmıştır AK Parti?..
Bir yandan, “Karakolların yerinin değiştirilmesi için ödenek ayrılmadı” diye yakınırken, bir yandan da “askerî helikopterle, ailece Artvin’e piknik yapmaya” mı gitmiştir?..
AK PARTİ DİKTA KURSAYDI!
AK Parti, eğer “faşizan emeller” taşısaydı, eğer “diktatörlük özlemi” içinde olsaydı, bunu “bugün” yapmaz, 7 yıl önce “iktidara geldiği ilk günlerde” yapardı!..
Almanya ve İtalya örneklerinde olduğu gibi, “iktidara geldikten 6-7 ay sonra” hemen kolları sıvar, bırakın “Yüksek Yargı”yı, ortada “kanun” bile bırakmaz, hepsini kendi lehine değiştirirdi!..
Tabiî, “yargıç”ları da, çoktan hapse atardı!..
Dahası, ortada “rakip parti” de kalmazdı!.. Hepsi ya kapatılır, “tasfiye” edilir, ya da yasaklanırdı!..
Ama, son 7 yılda, bunların hiçbiri yaşanmadı Türkiye’de!..
“Yargı” hem yerli yerinde duruyor, hem de “Demokles’in kılıcı” gibi sallanıyor “AK Parti iktidarı” üzerinde!..
Böyle bir manzaraya rağmen, hâlâ “Tek parti diktası” veya “Sivil faşizm”den dem vuranlar, bana öyle geliyor ki, “aynada kendilerini görüyorlar!”
Ya da, “İsmet baba”larını!..
================
Ele geçirme, ele verme!
AK Parti, iktidara geldikten sonraki ilk bir yıl içinde, tüm Türkiye genelinde sadece 230 bürokratı değiştirdi. CHP, bu 230 bürokrat değişikliği için, “Türkiye’nin yörüngesi değiştiriliyor” diyerek yaygara kopardı. Ancak aynı CHP, 1994-1995 yılında sadece Adalet Bakanlığı’nda 5 bin personeli değiştirmişti.
28 Temmuz 1994 ile 6 Ekim 1995 tarihleri arasında Adalet Bakanlığı yapan Mehmet Moğultay, eleştiriler karşısında açıkça meydan okumuştu:
“Ne yani; MHP’lileri ve Refahlıları mı atasaydım?”
ANASOL-M Hükümeti bile iktidara geldiği ilk 6 ayda, bin kişinin yerini değiştirdi. Bir taraftan MHP, bir taraftan DSP, diğer taraftan ANAP, istedikleri noktalara kendi adamlarını getirirken, AK Parti tek başına iktidar olmasına rağmen bürokratlarla fazla oynamadı!..
Şurası, açık bir gerçek: “Devleti ele geçiren” CHP’dir!.. Genel olarak, “bürokrasiye egemen” olan da “CHP kafası”dır!..
“Ele geçirme” yaygaraları “CHP’yi ele vermeye” yeterlidir!..



--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.