[anadoluhaber:37791] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Tarım Bakanlığı'ndan tarıma son darbe!

Posted: 10 Feb 2010 11:32 AM PST

Tarım Bakanlığı'ndan tarıma son darbe!

 

Uluslararası Para Fonu (İMF) ve Dünya Bankası (DB) eliyle yürütülen istikrar ve kemer sıkma proğramlarıyla iyice güçten düşen tarımımız; “Tarım Ve Gıda Bakanlığı Yasa Tasarısı” ile son darbeyi yemek üzere!

 

 

Hükümet 31 Aralık 2009 günü Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nı reorganize edecek olan "Tarım ve Gıda Bakanlığı Yasa Tasarısı"nı Parlamentoya sundu. Avrupa Birliği isteklerini yerine getirme telaşından olsa gerek çok aceleye getirilmiş, yer yer çeviri kokan tasarı; ülke tarımına son darbeyi vuracak özelliktedir.

 

Bu tasarı yetki ve kavram kargaşası yaratacak bir yasa tasarısı durumundadır. "Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü" ve "Hayvancılık Genel Müdürlüğü" olarak iki müdürlük varken; bitki ve hayvanlarla ilgili pek çok alan "Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü"ne atfedilmiş. Yine Bitkisel ve hayvansal gıdanın kontrol ve denetiminin yanısıra Tarımsal ilaçlar ve bitki-hayvan hareketleri gibi çok farklı ve geniş alan bir araya getirilmiş durumdadır. Bü müdürlük bu yükü nasıl kaldırır? Tasarıyı hazırlayanlar düşünmemiş, bari biz düşünelim!

 

Bakanlığın adında köy ve köyü hatırlatacak bir ibareye rastlayamazsınız. Önce "Köy Hizmetleri"ni kapattılar; şimdi de "Köyişleri" adını kaldırıyorlar. Böylece köylü bir ülke olmaktan kurtuluyoruz! Buna "Tarım Bakanlığı"mız da ayak uyduruyor. Daha önceleri "Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı" vardı. Şimdi de Tarım Ve Gıda Bakanlığı"mız olacak! Gözümüz aydın! "Gıda", "Tarım"ın dışında mı diye soran olmadı mı acaba?

 

"Rekabetçi bir tarım sektörünün oluşması"nı sağlayacak bir yasa olarak sunulan tasarı; küçük üreticileri tasviye eden yüksek girdileri nasıl aşağı çekeceği konusunda nasıl bir planlama yapılacağından sözetmiyor. Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanan üreticilerin bu yükün altından nasıl kalkacağını açıklamıyor. Pamukta kilograma160 cent destek alan ABD'li üreticiyle ülkemizdeki pamuk üreticisinin nasıl rekabet edeceğinden hiç söz edilmiyor.


"Tarım ve Gıda Bakanlığının teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları"nı düzenleyecek yasa ile mevcut bakanlığın görev yetki alanında olup da uzun süredir fiili olarak yapılmayan tarımsal yayım, üretim ve denetim gibi alanları özelleştirme ve taşeronlaşmaya açıyor. 3. Madde (8). Fıkrada "Bakanlık, bu Kanunda sayılan hizmetleri daha etkin ve verimli olarak yerine getirmek amacıyla hizmet satın alabilir." deniyor. Bu taşeronlaştırmanın kendisidir. Üreticileri; kâr hırsıyla uluslarası şirketlere veya yerli uzantılarına köle edeceği gibi; mevcut çalışanların da işgüvencesini ellerinden alacaktır. Bunu çıkarılması beklenen kamu personel yasasıyla birlikte düşündüğümüzde kamuda çalışan işçi ve memurların hemen hemen tamamının iş güvencesinden yoksun bırakılabileceği unutulmamalıdır. 4C'ye karşı Tekel işçilerinin Ankara'nın ayazında yürüttükleri mücadele bu açıdan çok önemlidir. Ya kazanacaklar ya da herkes 4C'li olabilecektir.

 

Tarım Ve Gıda Bakanlığı; ülkemizdeki tarımın sorunlarını sosyal devletin gereği olarak çözmeyi hedeflemek yerine "insandan önce kâr" dürtüsüyle hareket eden uluslararası tohum, ilaç ve gübre tekellerinin yağma ve talanına açan bir bakanlık olarak yeniden şekilleniyor. Ülke ihtiyaçları doğrultusunda üreticilerin korunması ve geliştirilmesi yerine Bakanlık; bir izleme ve koordinasyon merkezi haline getiriliyor.

 

Bakanlık ticari kıstaslara göre şekilleniyor. 4. Madde'de değinildiği gibi "her kademedeki yöneticileri... performans ölçütlerine ve hizmet kalite standartlarına uygun olarak yürütmek"le sorumludurlar. Performans ölçütlerine ve kalite standartlarına uyulmayan işlere girilmeyecek, personel ise gerekli uyarılardan sonra gereği yapılacaktır. Tarımın ülke için stratejik önemi ve sosyal ihtiyaçların gerektirdiği durumlarda bile performanstan taviz verilmeyecektir!

 

Bu tasarı yasalaşırsa; "Tarım Ve Gıda Bakanlığıyla" ziraatçilerin bağı kesilecek görünüyor. Hükümet bu tasarıyla kendi kadrosunu oluşturacaktır. Bir Bankacı, bir Avukat "Tarım Uzmanı" olabilecektir! (6. Madde (3). b fıkra a) bendi). Ziraat Mühendisleri de kendilerine başka iş bulurlar gayrı! Zaten pek çoğu sektör dışında çalışıyor.

 

Tanıdığım bir mobilya ustası “ne kadar usta” olduğunu anlatmak için “Ağaçtan adam yaparım” derdi. Yani bakanlık ise “ağaçtan” olmasa da hukukçu, siyasalcı, iktisatçı, işletmeci ve idari bilimcilerden “Tarım Uzmanı” yapmaya kararlı görünüyor. Ne diyelim? Kolay gelsin?

Bu durumda ülkemizde Ziraat Fakültelerine ihtiyaç kalır mı? Bunu da Fakültelerimiz değerlendireceklerdir.

 

Ülkede tarımsal arazilerin tarım dışı kullanılarak tahrip edilmesinin yanısıra emperyalist tekellerin verimli alanlarda edindikleri topraklar önemli bir sorundur. Tasarı toprağın ve su kaynaklarının korunmasını da es geçmiştir.

 

Yasa küçük üreticilerin birlikler ve kooperatifler yoluyla örgütlenmesinin desteklenmesine gereksinimi varken "... kooperatif, birlik ve diğer üretici örgütlerinin kurulmasına izin vermek; kooperatif, birlik, oda, üretici örgütleri ve bunların iştiraklerini denetlemek, bunların eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olarak sonuçlandırılması için gerekli tedbirleri almak"la yetinmektedir. (Madde 1) d) bendi 3. Fıkra.)

 

Uluslararası Para Fonu (İMF) ve Dünya Bankası (DB) eliyle yürütülen istikrar ve kemer sıkma proğramlarıyla iyice güçten düşen tarımımız; “Tarım Ve Gıda Bakanlığı Yasa Tasarısı” ile son darbe yi de yiyecektir.

 

Eğer birleşip karşı koyamazsak! Eğer üreticiler, işçiler ve emekçiler hepimiz TEK-EL olmaz isek!

 

Kemal KURTUL - Ziraat Mühendisi

 


 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4855 (20100210) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

[anadoluhaber:37775] Mahir Çayan'dan Kemalizm savunması!- "Parolamız, "Ya İstiklal Ya ölüm!" Mahir Çayan

Posted: 10 Feb 2010 10:24 AM PST

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden:
Tarih: 09 Şubat 2010 09:05
Konu: Mahir Çayan'dan Kemalizm savunması!- "Parolamız, "Ya İstiklal
Ya ölüm!" Mahir Çayan
Kime:


Mahir Çayan kendi yaptıgı savunmada bakın kemalizm hakkında neler diyor:

"İddia makamı, ihtilalci kavramı ile Marksist kavramını eş anlamda
kullanmaktadır.

"Bu anlayış, hayatın realitelerine, dünya devrimci pratiğine ve de
bilime aykırı bir anlayıştır. Sosyalist olmayan bir kişi pekâlâ
ihtilalci olabilir. Mesela: Büyük Fransız Devriminin önderleri, Marat,
Robespier... sosyalist değillerdi, ama gerçek birer ihtilalci idiler.

"Proletaryanın ideolojisi olan sosyalizmin henüz teorik ve pratik
temellerinin mevcut olmadığı 18'inci Yüzyıl için geçerli olan bu
durum, 20'nci Yüzyılda da geçerlidir.

"Bu gerçek, 20'nci Yüzyılda yani sosyalist ve milli demokratik
devrimler çağında emperyalist boyunduruk altında olan bizim gibi
ülkelerde özellikle geçerlidir.

"Şöyle ki:

"Bolivya'da Yankee Emperyalizmine karşı isyan bayrağı açarak dağa
çıkan Papaz Camillo Torres, sosyalist değildi, ama gerçek bir
devrimciydi.

"Cezayir Halk Savaşı'nda, Fransız Emperyalizmine karşı, kanla, ateşle
halkının kurtuluş destanını yazan Cezayir Milliyetçileri Marksist
değillerdi, ama kelimenin gerçek anlamıyla ihtilalciydiler.

"Dünyanın ilk zaferle biten Halk Savaşını sürdüren Kuvayı Milliye'nin
yönetici kadrosu sosyalist değildi, ama sapına kadar ihtilalciydi...

"Keza, bugün, Vietnam'da Amerikan Emperyalizmine karşı dövüşen Budist
rahipler Marksist değillerdir, ama devrimcidirler.

"Hayat, bunun tersinin de geçerli olduğunu söylemektedir. 20'nci
Yüzyıl devrimci pratiği, sosyalist olmayan devrimcileri kaydettiği
gibi, tüzük ve programlarında "Marksist-Leninist" yazan pek çok
örgütün (ve de mensuplarının) devrimci olmadıklarını da
belirtmektedir.

"Mesela, Latin Amerika'da Milli Kurtuluş harekatına yan çizen pek çok
"Marksist Parti" vardır. Ama bu parti ve mensuplarının hiçbiri
devrimci değildir. Papaz Camillo Torres bunların hepsinden daha
ileridir ve de devrimcidir.

"Keza, Cezayir Halk Savaşı'nda Milli Kurtuluş Savaşı'na yan çizerek,
Cezayir için en iyi çözüm yolunun sosyalist Fransa'nın bir eyaleti
olmasında gören Cezayirli Sosyalist aydın da, O'nun partisi de
devrimci değildir. Bilimsel Sosyalizmden habersiz Cezayirli bir milli
kurtuluşçu, bu aydından da, O'nun partisinden de ilericidir,
devrimcidir.

"Bu örneklere, sayısız örnekler katmak mümkündür.

"Kısacası, kim emperyalist boyunduruğa karşı, halkının kurtuluşu için,
bütün varlığını ortaya koyarak savaşıyorsa ihtilalci de, devrimci de,
ilerici de odur!

"İhtilalci ve ihtilal kavramlarından, sadece sosyalist ve proletarya
devrimini anlayan iddia makamı için, Atatürk, elbette ki devrimci
(ihtilalci) değildir; evrimcidir. Bize ve tarihe göre, meselenin bu
izah tarzı, en nazik deyimle, G. M. Kemal Atatürk'ün tarihî kişiliğini
ve O'nun eseri olan Anadolu İhtilali'ni hiç ama hiç anlamamanın somut
belgesidir. Ve G. M. Kemal Atatürk'ü bu şekilde değerlendirenler ne
kadar Atatürkçülük iddiasında olurlarsa olsunlar onların
Atatürkçülüğü, "gardrop" Atatürkçülüğünden öteye gitmez.

"Hayatın cilvesine bakın ki, onun açtığı yolda Milli Kurtuluş
Bayrağını 1971 Türkiye'sinde dalgalandıran bizler, O'nun adına,
O'nunla uzaktan yakından ilişkisi olmayanlar tarafından O'na ihanetle
suçlanıyoruz.

"Gerçekten garip olan bu durum, asla bizi şaşırtmıyor. Bu, tarihin her
döneminde hâkim sınıfların uyguladığı bir taktiktir. Ülkesinde dünyayı
değiştiren, halkına ve ulusuna mal olmuş her ihtilalciyi, ölümünden
sonra hâkim sınıflar (O'nun devrimci kişiliğini ve eylemini kendi
sınıfsal çıkarları paralelinde tahrif ederek) O'nun izinde yürüyen
devrimcilere karşı, kalkan olarak ileri sürerler. Bu, objektif bir
olgudur ve bugüne kadar, sınıflar mücadelesinde, ilerici gerici
mücadelesinde hep böyle süregelmiştir.

"Büyük Fransız Devriminde, karşıdevrimciler tarafından katledilmiş
olan devrimci Marat, bir süre sonra, O'nun izinde yürüyen devrimcilere
karşı, karşıdevrimin bayrağı olarak çıkartılmaya çalışılmıştır.
Marat'ın izinde yürüyen Jakoben'lere (Robespier ve arkadaşlarına)
karşı, tutucu Jirondenler, Marat'ı kalkan olarak kullanmışlardır.
O'nun izinde yürüyenleri, O'nun adına, O'nu katledenler
suçlamışlardır.

"Ülkemizde de bugün aynı oyun oynanmaktadır.

"Gazi Mustafa Kemal'in "Ya İstiklal, Ya Ölüm" şiarını kendisine şiar
edip, O'nun hedeflendirdiği Tam Bağımsız Türkiye için mücadele
edenlerin karşısına, karşıdevrim, Atatürkçülük iddiasıyla çıkmaktadır.

"Bu, tarihin paradoksudur." (THKP-C Savunma, s. 127-129)

"(...) Kemalizm, emperyalist boyunduruk altında olan yarısömürge
ülkelerin devrimci milliyetçilerinin bir kurtuluş bayrağıdır.
Kemalizm'e ruh veren, onu yaşatan, Milli Kurtuluşçuluğun (yani,
antiemperyalist ve antifeodal) tavır alışıdır." (agy., s. 130)

"Kemalizm, ülkemizde asker sivil aydın zümrenin geleceğini yansıtan,
antiemperyalist ve antifeodal bir tavır alıştır. Bu yüzden Kemalizmin
sağı solu olmaz.

"Kemalizm soldur, Milli Kurtuluşçuluktur, emperyalizme karşı bu
zümrenin isyan bayrağıdır.

"Milli Kurtuluşçu bir tutum yansıtması açısından bizler sapına kadar
Atatürkçüyüz. Onun Milli Kurtuluşçuluk bayrağını, hayatımız da dahil,
her şeyimizi ortaya koyarak biz dalgalandırıyoruz." (agy., s. 131)

Mahir'in Türkiye Aydınlarını Sınıflandırışı

Mahir'den son bir aktarma daha yaparak bu konuyu noktalayalım:

"BÜTÜN TÜRKİYELİ AYDINLAR İKİ ALTERNATİFTEN BİRİSİNİ SEÇMEK ZORUNDADIR

"Burada kısaca belirttiğimiz dünya ve Türkiye'nin şartlarına ilişkin
gerçekler, 1971'in Türkiye'sinde bugüne kadar çeşitli şekillerde
etraflıca söylendi, yazıldı, çizildi; kamuoyuna mal edildi.
Sağcısından solcusuna kadar kimsenin inkâr edemediği gerçekler haline
geldi.

"İşte böyle bir durumda, halkımızın % 60'ının okuma-yazma imkânlarına
sahip olmadığı ülkemizde, bu gerçekleri bilmemesine imkân olmayan
aydınlar iki alternatifle karşı karşıyadır.

"I. Alternatif:

"Ya, Türkiye'nin bugünkü içler acısı durumu, mevcut düzeni, ülkenin
"değişmez kaderi" olarak, olduğu gibi kabullenip, "böyle gelmiş böyle
gider" "bana ne, ben kendi çıkarıma bakar hayatımı yaşarım" diyerek bu
düzenin bir unsuru olacaklardır.

"Bu alternatifi seçenler ülkemizde iki küme teşkil etmektedir. Birinci
küme, açık bir ihanet içinde olan aydınlar grubudur. Bu grup tıpkı
1919'da kukla İstanbul Hükümetini destekleyen aydınlar gibi açık ve
bilinçli bir şekilde vatana ihanet içinde olup, ülkenin
zenginliklerinin emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini bizzat
organize edenlerin grubudur. Bunlar açıkça, 1970'lerin dünyasında bir
ulusun bağımsız olarak yaşayabileceğini inkâr eden vatan-millet
mefhumlarından yoksun, kozmopolit aydınlar.

"Bunlar için tek bir yüce yasa vardır. O da, kendi çıkarları ve kendi
esenlikleridir. Bunlar hayâsızca, bir ulus için kutsal ne varsa, onu
emperyalist pazarlarda açık artırmaya çıkarmış vatan hainleridir. Ve
bunu da ağızlarından hiç eksik etmedikleri vatan-millet adına
yaparlar!

"Türkiye için bu gaflet ve ihanet içinde olanlar açısından iki
alternatif vardır:

"a- Türkiye ya Rusya'nın peyki olacaktır,

"b- Ya da Amerika'nın peyki olacaktır.

"Ve bu hain mantığa göre. Amerikan peykliği ehveni şer olduğu için, bu
konuda seçilen yol milletin selametidir!

"Bunlar için üçüncü bir alternatif yoktur. Tam Bağımsız Türkiye bir
"komünist" yalanıdır. Türkiye mutlaka büyük bir devletin koltuğu
altında yaşayacaktır, buna mecburdur. Bu yüzden, "Türkiye tam bağımsız
bir ülke haline gelebilir ve mutlaka gelmelidir" diyen Millî
Kurtuluşçular, bunlar için derhal yok edilmesi gereken zararlı
unsurlardır.

"Bunlar; sırtlarını Amerikan Emperyalizmine dayamış, hâkim sınıfların
mensupları, sözcüleri, teknisyenleri ve bürokratlarıdır. Aralarında
bizzat hâkim sınıfların çocukları olduğu gibi, emekçi kökenli olup da
kökenine ihanet eden, halkına sırt çeviren hainler de mevcuttur.

"Bu grubu teşkil eden aydınlar(!), asker-sivil aydın zümrenin dışında,
emperyalizmin ve hâkim sınıfların aydın(!)larıdır.

"Bu birinci grup içindeki diğer kanat ise, ülkenin içinde bulunduğu
durumdan gerçekten üzüntü duyan, kalbinde vatan sevgisi henüz
sönmemiş, ancak kendi esenliğini vatan esenliğinin üstünde tutan
aydınlar grubudur. Bu grubun siyasal niteliği asker-sivil aydın
zümrenin sağ kanadıyla milli burjuvazinin bir kesiminden oluşmaktadır.
Bunlar ülkenin kurtuluşunu mevcut sömürge ekonomik ve sosyal düzenin
birtakım ıslahatlarla tedavi edileceğini ileri süren, devrimci değil,
evrimci bir dönüşüme bel bağlamış olan aydınlar grubudur.

"Bunlara göre 20'nci Yüzyılın ikinci yarısında, milyonlarca lira borç
altında olan bizim gibi ekonomisi tarıma dayalı geri bir ülke dış
yardımsız yaşayamaz. Evet, Amerika'nın iktisadi hegemonyası vardır.
Ama bu şartlar altında dev Amerika'yı ülkemizden atamayız. Ayrıca onun
yardımına da muhtacız. Bu yüzden Amerika'ya karşı birden sert çıkmak
yanlıştır. Yavaş yavaş, bağımsız politikaya tedricen yönelmek en
tutarlı yoldur. Özetle bu grubun görüşü budur.

"2. Alternatif:

"Ya da;

"Gelelim ikinci alternatife: Bu alternatif, 20'nci Yüzyılın ikinci
yarısı da dahil olmak üzere, her tarihî dönemde, ulusun tam bağımsız
olarak yaşayabileceğine inananların, emperyalist boyunduruk altında
yaşamaktansa ölmeyi yeğ tutanların alternatifidir. Bu ikinci yol,
hayatı da dâhil olmak üzere her şeyini ortaya koyarak Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'ün "Ya İstiklal Ya Ölüm" parolasını kendisine şiar edip,
"Tam Bağımsız Türkiye" için bitmemiş olan Anadolu ihtilali için
savaşanların yoludur.

"Bugün, Gazi Mustafa Kemal'in yükselttiği "istiklali Tam Türkiye"
bayrağı bu yolu olarak seçmiş olan sosyalist ve gerçek Kemalist Millî
Kurtuluşçuların ellerinde dalgalanmaktadır.

"Evet, bütün Türkiyeli aydınlar, bu iki alternatiften birisini seçmek
zorundadırlar.

"Birinci alternatifte, rahat bir yaşantı, bu düzenin nimetleri vardır.

"İkincisinde ise, çeşitli zorluklar, kan, işkence ve ölüm vardır.

"Biz, yurtsever kişiler olarak, ikinci yolu seçtik.

"Seçtiğimiz yol, Gazi Mustafa Kemal'in açtığı yoldur.

"O'nun başlattığı Anadolu ihtilalinin yoludur.

"Parolamız, "Ya İstiklal Ya ölüm!"

"Hedefimiz, "İstiklal-i Tam Türkiye"dir." (agy., s. 115-117)


--
"Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki
en önemli bağlantı; doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip
olmaktır. Eğer karakter gelişmemişse tahsil ise yaramıyor.
Unutmayalım; banka hortumlayanlar, devleti soyanlar, rüşvet alanlar,
vatanı çıkar uğruna satanlar, maç satanlar, şike yapanlar, teşvik
verenler; birilerini hakir görüp aşağılamakla yükseleceklerini
zannedenler hep tahsilli bireylerdir..."

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

NE SAĞ, NE SOL,
KEMALİZM EN GERÇEKÇİ YOL,
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37783] çağdaş hanedanlar

Posted: 10 Feb 2010 09:19 AM PST

arkadaşlar hepinize merhaba...

son yıllarda dünya genelinde yapılan seçimlerde dikkatimi çeken bir konu var:
nedense devlet veya hükümet başkanları hep öncekilerin yakınları oluyor. bu konuda bir araştırma yapmaya karar verdim.
benim tesbit edebildiklerim şunlar:

1. ABD: 1990'LARDA  GEORGE BUSH VARDI 2000'LERDE OĞLU GEORGE W. BUSH BAŞKAN OLDU

2. SURİYE: 2000'Lİ YILLARDAN ÖNCE HAFIZ ESAD VARDI. DÖRT KEZ 1978, 1985, 1991 VE 1999 YILLARINDA DEVLET BAŞKANI SEÇİLMİŞTİ. ONUN ÖLÜMÜNDEN SONRA OĞLU BEŞŞAR ESAD DEVLET BAŞKANI OLDU.

3 AZERBAYCAN: 2003'E KADAR ÖNCE HAYDAR ALİYEV VARDI ONUN ÖLÜMÜNDEN SONRA OĞLU İLHAM ALİYEV DEVLET BAŞKANI SEÇİLDİ

4 PAKİSTAN: 1970'Lİ YILLARDA ZÜLFİKAR ALİ BUTTO BAŞBAKANDI.1979'DA İDAM EDİLDİ. KIZI BENAZİR BUTTO İKİ KEZ BAŞBAKANLIK YAPTI. 27 ARALIK 2007 DE REVALPİNDİ'DE BİR MİTİNG SIRASINDA ÖLDÜRÜLDÜ. DAHA SONRA EŞİ ASIF ALİ ZERDARİ DEVLET BAŞKANI OLDU.

5. LÜBNAN: REFİK HARİRİ İKİ KEZ ÜLKESİNDE BAŞBAKANLIK YAPTI.12 ŞUBAT 2005'TE BEYRUT'TA ÖLDÜRÜLDÜ. YERİNE OĞLU SAAD HARİRİ GEÇTİ

şimdilik tesbit ettiklerim bunlar.

daha ayrıntılı bilgi vermek isteyen arkadaşlar lütfen mail atsın


Windows Live: Arkadaşlarınız size e-posta gönderdiklerinde Flickr, Twitter ve Digg güncellemelerinizi öğrenirler.

[anadoluhaber:37776] Komutanlar darbe planını anlatıyor - VİDEO

Posted: 10 Feb 2010 08:46 AM PST

Komutanlar darbe planını anlatıyor - VİDEO

Taraf Gazetesi'nin ortaya çıkardığı Balyoz Darbe Planının ses kayıtları yayınlandı. Komutanlar darbe planını işte böyle anlatıyor...





--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37774] TSK ve yüksek yargı yanlış yolda

Posted: 10 Feb 2010 08:44 AM PST

SER KARAKAŞ
STAR


TSK ve yüksek yargı yanlış yolda

Asker de değilim, hukukçu da. Askerlere ve hukukçulara neyin doğru olduğunu söylemek belki bana düşmez.

Ama bazı konularda öyle yanlışlar yapıyorlar ki, bu yanlışların faturaları da öyle ağır olacak ki, yine de dilimizin döndüğü ölçüde bir şeyler söylemek sıradan bir yurttaşın vazifesi galiba.

TSK adına dış güvenlik denen çok önemli bir kamu hizmeti üretiyor, daha doğrusu bu hizmeti ve sadece bu hizmeti üretmekle mükellef olmalı, kendi yapılanmasını da buna göre tasarlamalı.

Yüksek yargı da adına adalet denen o çok önemli kamu hizmetini üretiyor.

Pazartesi günü (8 Şubat) yaşadığımız iki olay beni derin derin düşünmeye yöneltiyor.

Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu "AK Parti ve Gülen cemaati ile mücadele planı" denen belgenin altındaki imzanın Genelkurmay ana karargah binasında görevli Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu konusunda nihai kararı verdi.

Danıştay'ın bir dairesi de katsayı meselesinde ilginç bir gerekçe ile meslek lisesi mezunlarının üniversitelere girişinin önünü bir kez daha kapattı ya da kapatacağının sinyalini çok net bir biçimde verdi.

Çok sevgili paşalarımız, çok kıymetli yüksek yargıçlarımız, şunu çok iyi biliniz ki üretmekle mükellef olduğunuz iki kamu hizmeti de, dış güvenlik ve adalet hizmetleri bir devletin en önemli hizmetleridirler, yaşamsaldırlar, etkin bir biçimde üretilmelidirler.

Ancak, bu iki kamu hizmetinin de etkin bir biçimde üretilebilmesi, teknik meselelerin de ötesinde başka bir konuya daha da bağlıdır.

O konu da ortalama yurttaşın dış güvenlik ve adalet hizmeti üretimine yüklediği meşruiyet boyutudur.

Ve maalesef ortalama yurttaş son dönemlerde hem TSK'nın hem de yüksek yargının yaptığı işlerin her geçen gün meşruiyettten biraz daha uzaklaştığını düşünmektedir.

TSK'nın ve yüksek yargının ürettikleri hizmetlerin meşruiyetinin ortalama vatandaş için kaybolması kadar bir devlet, bir toplum için kötü bir şey düşünemiyorum.

Ve Türkiye hızla bu noktaya doğru koşmaktadır.

Genelkurmay Başkanı arkasına bilmem kaç tane generali dizerek Dursun Çiçek imzalı illegal ve gayrimeşru belge skandalını ortaya çıkaranları çirkin ifadelerle eleştirebilmiştir ama bugün gelinen nokta bambaşkadır.

Ülkenin Başbakanı'nın eşi başı örtülü diye bir kamu hastanesine girememektedir.

Yüksek yargı eğitim dünyasında gelinen noktadan ve çağın koşullarından bihaber, 13 ya da 14 yaşında bir çocuğun aldığı ya da almaya zorlandığı bir kararın, yapılan ya da yaptırtılan bir tercihin o küçük çocuğun yaşamını sonuna kadar belirlemesini, kerameti kendinden menkul bir ideoloji uğruna, sözde hukuk adına dayatabilmektedir.

Bu olan bitenler savunma ve adalet hizmetlerinin yürütülmesi için iyi bir yol değildir.

Ama en korkuncu vatandaşın artık savunma ve adalet hizmetlerini üretenlerin meşruiyetlerinin bittiğine inanmaya başlamasıdır.

Bu hizmet türlerinin alternatif üretimleri, ikame olanakları yoktur, olmamalıdır.

Yüksek yargı katsayı konusundaki inadıyla adalet hizmetinin meşruiyetini sıfırlamaktadır.

Adalet hizmetinin meşruiyetinin bitmesi vatandaşı ya mafyaya ya da adaleti başka yerlerde mesela dünyevi olmayan yerlerde aramaya iter.

Danıştay, vatandaşın adaleti şeriatta aramasını, bulmasını mı arzu etmektedir yoksa?

Asker ve yüksek yargı savunma ve adalet hizmetlerinin meşruiyetleri üzerine titremelidirler ama durum son senelerde pek öyle durmamaktadır.

Akla ve vicdana aykırı hukuk da olmaz, askerlik de.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37777] İki ateş arasında Gülen Hareketi

Posted: 10 Feb 2010 08:43 AM PST


HAKAN ALBAYRAK
YENİ ŞAFAK

İki ateş arasında Gülen Hareketi

Ulusalcılara sorsanız, Irak Kürdistanı Bölge Yönetimi'yle iyi ilişkiler kuran, Abant Platformu gibi vasıtalarla Kürt meselesinin çözümüne katkı sunan ve AK Parti Hükümeti'nin Kürt açılımını var gücüyle destekleyen Gülen Hareketi, bölücülükte PKK ile yarışan Kürtçü bir yapı.

PKK ise Gülen Hareketi'nin Kürt karşıtı olduğunu ve Diyarbakır, Ağrı, Hakkari gibi şehirlerdeki yapılanmalarıyla Kürt çocuklarını Türkleştirmeye çalıştığını ileri sürüyor.

Birbirinin tam zıddı gibi algılanan / algılatılan bu iki cenahın Gülen Hareketi'ni hedef göstermekte birbiriyle yarışması hiç şaşırtıcı değil.

Zira bu iki cenah birbirini besliyor ve Gülen Hareketi onların 'diyalektik' çarkına çomak sokuyor.

Ulusalcılar PKK'sız yapamaz; Kürt meselsi daima ve yalnızca şiddetle beraber anılmalı ki, çark dönmeye devam etsin.

PKK'nın varoluşu da ulusalcı zihniyetin bekasıyla kaimdir; Türklerin Kürt meselesine bakışında 'tayin edici unsur' daima ulusalcılık olmalı ki, çark dönmeye devam etsin.

Gülen Hareketi bölücü değil birleştirici ve bunu ulusalcılar da biliyor; zaten onun için köpürüyorlar.

Gülen Hareketi Kürt karşıtı değil Kürt dostu, Kürtlerin Türkleştirilmesine değil Kürt kimliğinin ihyasına hizmet ediyor ve bunu PKK da biliyor; zaten onun için köpürüyor. (Gülen Hareketi "Türklük gurur ve şuuru"nu vazeden bir hareket olsaydı, PKK bundan büyük memnuniyet duyar ve kendini emniyette hissederdi.)

Kürtleri Kürt olarak tanıyan ve Türklerle Kürtler arasındaki din kardeşliğini adil bir zeminde ihya etmeye çalışan, Kürtlerin hukukunu sivil ve barışçı yollarla savunan, hem ulusalcıların "kart kurt" edebiyatını hem de PKK'nın şiddet yolunu reddeden ve takip ettiği bu orta yolla Türkiye'nin doğusuyla batısını hem ulusalcıların hem de PKK'nın fikriyatına mugayir yeni bir anlayışla kaynaştırma istidadı gösteren Gülen Hareketi, elbette ki iki ateş arasında kalacaktı.

Diyarbakır'da, Ağrı'da, Hakkari'de, Erbil'de, Dohuk'ta, Selahaddin'de Kürt'ün hakkını Kürt'e vererek selâmı yayan HİZMET erlerine bu iki ateş arasında Cenâb-ı Hakk'tan selamet diliyorum.

Barış gazaları mübarek olsun.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37780] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Posted: 10 Feb 2010 07:26 AM PST

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Emekli Bir generalden SIKI yorumlar...

Posted: 09 Feb 2010 10:16 AM PST

Emekli Bir generalden  SIKI yorumlar..
Her şey 1991 yılı başında ABD'nin Körfez saldırısıyla baş ladı. ABD, Bağdat'a yürümedi.  Bunun yerine Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36 enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek   buradaki  Kürt oluşumunu güvence altına aldı. ABD'nin planı şuydu:  
Önce Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti  kurmak  ve sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek. Kuzey Irak'taki yeni devleti Türkiye'nin güneydoğusu,Suriye'nin doğusu ve İran'ın batısından koparacağ ı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan'ı,yani  ikinci İsrail'i kurmak. Bu projenin ismini biliyorsunuz: Büyük Ortadoğu Projesi (Cumhurbaşkanı ve Başbakanımız bu projenin resmi eş başkanlarıdır) Türkiye'deki bu  hükümetler,  İncirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak ABD'nin Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular. TSK,  bu süreçte Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden  Türkiye'nin bölünme tehlikesini erken algıladı ve ABD ile karşı karşıya gelinmesinin kaçınılmaz olduğ unu da farketti.  
 İlk Olay: Torumtay'ın istifası . Özal'ın,  "kuzeyden Irak'a girme"   emrini uygulamamak için  Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etti.   Böylece TSK, Amerikan planlarında rol almaya direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan itibaren TSK'ya karşı ABD  "tetik" düşürmeye karar verdi. "Ergenekon" tertibinin planlanmaya başlanması,  o zamandır. Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan   Özel Harp Dairesi (ÖHD) Amerikan güdümündedir  ve Sovyetler yıkıldığı için tehlike ortadan kalkmıştır. Şimdi tehdit, Kuzey Irak'taki ABD varlığından gelmektedi dolayısıyla, "ABD güdümündeki" ÖHD, "ABD'den gelen bir tehdide karşı"  kullanılamaz. Geçmişteki kontrgerilla eleştirileri TSK'da zaten belli bir rahatsızlık yaratmıştı. 
Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, ÖHD'i yeniden örgütledi, ismini Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiş tirdi. Yıl 1991. ÖKK'nın PKK'yı hedef alması ve Kuzey Irak'ta kurulan devlete karşı tavır alması,  Amerikan denetiminden kurtulma çabasının başlangıcıdır. "Tugay" düzeyindeki ÖKK, "tümen" düzeyine çıkarıldı. Ankara'da ÖKK için yeni bir eğitim tesisi yapımına başlandı ama ABD bundan çok rahatsız oldu,  "kullandığı" pek çok kişi aracılığ ıyla,  tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla mesnetsiz davalar açılmasını sağladı,  ÖKK eğitim tesislerinin  yapılmasını uzun süre felce uğrattı.
 ABD'nin Kuzey Irak'taki planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Org. Eşref Bitlis,  Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin PKK'ya silah ve malzeme attığını saptadı ve bunu bildirdi. Org. Eşref Bitlis, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını gördüğü, bu tehlikeyi önlemek amaçlı,  savunmaya yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından derhal "hedef"e seçildi. Org. Bitlis helikopterle Kuzey Irak'a giderken,  bu yolculuk önceden ABD'ye haber verilmiş olmasına rağmen iki Amerikan savaş jeti yakın uçuş yaparak oluşturdukları vakumla helikopteri düşürmeye çalıştılar  ama deneyimli helikopter pilotunun dalış manevrasıyla bu girişim sonuç vermedi. Bu saldırıdan hemen sonra telsizle Amerikalılara helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirildi ama Amerikan savaş jetleri saldırıyı tekrarladılar. Helikopter pilotu büyük bir çabayla yeniden dağların arasındaki derin vadilere dalarak kurtulmayı başardı. 
CIA tarihinin en önemli suikastlarından birisi 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti:Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit edildi. Ağustos 1994'de Genelkurmay Başkanı olan İ smail Hakkı Karadayı döneminde  Eşref Bitlis Planı "uygulandı" ve Kuzey Irak'a Çelik Harekatı yapıldı.35 bin Mehmetçik Mart 1995'de Kuzey Irak'a girdi. Kuzey Irak'a giren TSK, ABD'nin "egemenlik alanı"na da girmiş oldu. Bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi "yarı-resmi" organlarında  "Türk komutanlar hizadan çıktı", "Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor" türünden görüşlere yer vermeye başladılar. 
Çelik Harekatı öncesinde CIA'nın Moskova İstasyon Şefinin CNN televizyonunda Türkiye'nin '"karışacağını" dünyaya şöyle ilan etti:  "Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir.  Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir." Gazi Mahallesi olaylarından birkaç gün önce,  ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke, Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağı durdurmak istediklerini şu "ifadelerle" belirtti: "Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı  tavsiye ederim. 
CIA Şefinin ve Holbrook'un "haber verdiği gibi",12 Mart 1995 gecesi İstanbul'da Gazi Mahallesi olayları baş ladı. TSK bu tehditi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı. NATO tarafından, üye ülkeleri komünizmden korumak için kurulan kontrgerilla (diğer adları Gladio ve SÜPER NATO) örgütleri, İtalyan savcının ispatladığı gibi, CIA tarafından yönetiliyordu  ve esas görevleri bu ülkelerdeki  hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti.  Türkiye'de ÖHD de kontrgerilla ile bağlantılıydı.1991 yılında Özel Harp Dairesi'nin Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) dönüştürülmesi aslında bir "ulusallaştırmaydı"   ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve hedef,  Kuzey Irak'tan yöneltilen tehdite karşı mücadele olarak tanımlanıyordu. ABD, "kontrgerilla yapılanmasında TSK yerine polisi koyma" denemesine girişti.
 1973'den beri İçişleri Bakanlığ ı içinde örgütlenen "İslamcı Cunta", artık "Fethullahçı Gladio" olarak kontrgerilla içinde TSK'dan boşalan yeri alıyordu.  Fethullahçı Gladio nun ilk büyük organizasyonu da 1995 Gazi olayları.  ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç,  Irak'ın kuzeyinde 7500 "CIA Peşmergesi"nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti. Eylül 1996'da, Eşref Bitlis Planı gereğince Barzani, Türk Genelkurmayının yönlendirmesi sonucu Saddam yönetimiyle işbirliği yaparak CIA Peşmergelerini dağıttı. 200'e yakın ölü veren CIA Peşmergeleri,  ABD tarafından Guam Adası'na taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı  "ABD'nin Vietnam'da sonraki en büyük yenilgisi"  olarak değerlendirdi.
 Bu harekattan 20 gün önce bir  tuğgeneral, Aydınlı k dergisine bir demeç vererek  Eşref Bitlis'in uçağının ABD'ye bağlı Gladio görevlileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı ve dergi de 25 Ağustos 1996 tarihli sayısında bu haberi yayınladı. TSK, Çelik Harekatını Başbakan Çiller'e haber vermeden gerçekleştirmişti  çünkü Çiller'in ABD'ye "örgütsel" bağlılığı TSK tarafından biliniyordu. 28 Şubat harekatının en önemli başarısı,  Fethullah Hocaya indirdiği darbe o Fethullah Hoca kaçıp ABD'ye yerleşti.  
 Mayıs 1997 YAŞ toplantısında  "160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle orduda atılması", başbakan Erbakan'a onaylaması için" dayatıldı". Bu uygulama, ordu içindeki Gladio'yu  yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu çünkü kontrgerilla,  artık Fethullahçı Gladioydu.  28 Şubat kadrosu içinde "ABD'nin Truva Atı olan bir de general vardı:Çevik Bir.   Çevik Paşa da hemen sonra TSK tarafından sessizce tasfiye edildi ve sadece bu nedenle bile, "İrtica", 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı. 1994-1998 arasında genelkurmay başkanı olan Org. Karadayı şunları yaptı: ABD ve NATO yuvalanmasını, yani kontrgerillayı genelkurmay karargahından çıkardı.  Özel Kuvvetlerin ulusal amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.
   Özel Harp subaylarımızın Çin'in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan'da "kullanılmasına" engel oldu. 1998 yılında genelkurmay başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu ABD'nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu "açık bir dille" belirtti. Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde  "ABD'yi ziyaret etmeyen ilk ve tek Genelkurmay Başkanı" olarak tarihe geçti.   Kıvrıkoğlu, "28 Şubat'ı BİN YIL sürdürmeye kararlıyız"diyen  komutandı.  Demek istediği aslında, "ABD tehdidine karşı, bin yıl da sürse direnilecek" olduğuydu.  
 Mesajı alan ABD, aynı sözcüklerle yanıt verdi: 
BİN YILIN MEYDAN OKUMASI  (MILLENIUM CHALLENGE 2002) ! ABD, "bu" isim altında,  24 Temmuz 2002'de Nevada çölünde Türkiye'yi işgal tatbikatı yaparak "gözdağı" verdi.   Bu, "ABD tarihinin" en büyük askeri tatbikatıydı.   ABD'nin yarı resmi ajansı olan ASSOCIATED PRESS,  "tatbikatın Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu" açık açık yazdı.   
 Tatbikat senaryosu alabildiğine ilginçti.   Assoc. Press'egöre, tatbikatın resmi senaryosu şu şekildeydi: Türkiye'de bir "deprem" oluyor (!) ve TSK, karışıklığı önlemek için yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri önce Kıbrıs'ı kuşatıyor ve "96 saat içinde"  "hedef ülkeyi" iş gal ediyordu.   "96 saat", TSK'nın bir dış saldırıya karş ı hazırlanması için gerekli olan minimal süredir ve bu süre, TSK tarafından "kozmik sır" düzeyinde saklanıyordu (saklandığı sanılıyordu ).  
 Tatbikatta işgal süresi olarak "96 saat" seçilerek, "hedef ülkenin Türkiye olduğu", "anlayan kişilere" anlatılıyordu. O dönemde Dışişleri Bakanı olan Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara'da 2 sayfa 9 maddelik bir  "gizli anlaşma" yaptığını itiraf etti. Gül, anlaşma içeriğini "açıklayamayacağını", "gizli olduğunu" söyledi. 13 Temmuz 2003'de Doğu Perinçek bu gizli anlaş manın maddelerini açıkladı. Birinci madde:  "TSK ve ÖKK 4 ay içinde Kuzey Irak'tan çekilecek" şeklindeydi.   
Gül'ün yaptığı bu gizli anlaşmadan  3 ay sonra,  ABD ordusu "Türk askerinin başına çuval geçirdi".   "Çuval geçirme" eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir "ihtar"dı. Başbakanımızın o günlerde kullandığı  "Müzik notası vecizesi, yine,  "anlaşmanın uygulanması gerektiğine" ilişkin TSK'ya yönelik bir uyarıydı.   "Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak'tan çık artık" diyordu Başbakan, TSK'ya.
 ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, "Çuval olayı"ndan sonra Başbakan Erdoğan'a gönderdiği mektupta şöyle deniyordu:
 "TSK (ÖKK kastediliyor)  Kuzey Irak'ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır" Rumsfeld, çuvalı "Erdoğan'ın değil",   "TSK'nın başına geçirdiklerini" böylelikle anlatarak  Başbakan Erdoğan'ın "içini rahatlatmak" istiyordu.  
 Ulusal devlet ve Kemalizm karşıtı açıklamalar yapan, Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının "artık geçersiz olduğu" açıklamalarını yapan Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe "başına çuval geçirilen komutan" olarak kaydedildi. Buna ses çıkarmadı, böylece "Ergenekoncu" olarak suçlanmaktan kurtuldu.  "Başına çuval geçirilmesi"ne ve Kuzey Irak'tan çıkarılmasına rağmen  "akıllanmayarak" sınır ötesi harekatta ısrar eden TSK'ya karşı,  Org. Torumtay zamanından beri hazırlanmakta olan organizasyon artık açığa çıkarılacaktı ve düğmeye basıldı.   "ABD'ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı" ve destekleyici tüm unsurlar "Ergenekon çetesi" olarak suçlanacaktı.   
Suçlama belgeleri aslında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök "Ergenekoncu olmadığından", onun görev süresince organizasyon "uykuya" yatırılmıştı. Organizasyonun  uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt'a karşı kullanılan "Şemdinli olayı"dır.   O günlerde, Büyükanıt "çete kurmakla" suçlandı fakat sonuç alınamadı.   Fehmi Koru, "Taha Kıvanç" imzasıyla Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında "Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon,  çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt" demektedir.   
Koru, yazısında 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmektedir. Ne var ki, şimdi bu masum tanımlamadan vazgeçilmesi,  daha büyük ve kapsamlı bir düzeneğin çalıştırılması zorunludur. Bu günümüzde devam eden Ergenekon davasıdır.   ABD'nin belirli-belirsiz "her tür" desteğiyle iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD'ye  "sorun çıkarmadan" eş başkanlık yapabilmek için,  başta TSK olmak üzere tüm ulusalcı güçleri saf dışı etmek zorundadır. 
Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve "1991 öncesinde olduğu gibi"  ABD ile tam uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktır.   AB'nin de "bir kriter" olarak dayattığı gibi, TSK  "sivil otoriteye" tabi olacak, kendisine Atatürk tarafından verilmiş olan "ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma" görevini unutacaktır  "AKP sivil darbe ile değil,  seçimle geldi"  itirazı yapacak olanlara da şunları söylemeliyim:   CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation'un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda şöyle deniyor:   
"ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye'yi kontrol edemez, Fazilet Partisi'nin başına yenilikçi kanadın geçmesi,  Tayyip Erdoğan'ın Başbakan , Abdullah Gül'ünde Dışişleri Bakanı olması halinde  ABD Türkiye'yi kontrol altında tutmaya devam edebilir."  20 Ekim 1996, Abramowitz: "Erdoğan, Erbakan'ın yerini almalıdır"  (bu tarih, 3 Kasım 2002 seçimlerinden 6 yıl öncesidir !) 


[anadoluhaber:37758] AÇ İNSANA ÖZGÜRLÜK

Posted: 09 Feb 2010 10:08 AM PST



Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.

TBMM'DE GÖRDÜKLERİMİZ - AHMET BERHAN YILMAZ - HAFTALIK YAZI

Posted: 09 Feb 2010 08:11 AM PST

                                                                             TBMM'DE GÖRDÜKLERİMİZ

AHMET BERHAN YILMAZ

Geçenlerde TBMM'de hepimizi üzen, kahreden bir kavga meydana geldi. Kavgada sadece kendilerine oy verenlerin değil bütün milletin temsilcisi, vekili olarak ve vatanı, milleti mutlu etmek, refaha kavuşturmak için orada bulunan bir sürü adamın birbirine girdiğini, hakaret, küfür ettiğini ve yumruklaşmaya kadar giden kavgaya giriştiklerini izledik.

Üzüldük; İsmindeki Büyük ibaresini Büyük Türk milletini temsil ettiği için alan bu meclisi özellikle bazı Uzak Doğu ülkelerinde sıklıkla meydana gelen ve video komedi kanallarında, sanki biz de hiç olmazmış gibi gülerek izlediğimiz ülkelerin meclisine benzettikleri için üzüldük.

Şaşırdık; kavga edenlerin seçim meydanlarındaki konuşmalarını hatırladık. Toplumsal huzurdan, toplumsal mutabakattan, hoşgörüden, sabırdan, dinden, imandan, vatan millet sevgisinden bahsettiklerini hatırladık ve aslında ne için kavga ettiklerini anlayınca kahrolduk.

Gördük; birbirine acımasızca hakaret eden, yumruk sallayan ve belki de o an imkân olsa birbirine öldüresiye vuracak olan iki parti mensuplarının da aslında her açıdan aynı olduklarını ve iyilikte değil de kötülükte nasıl buluşabildiklerini gördük.

Nefret ettik; kavga edenlerle, onları ayırmaya çalışanlara bakınca kardeşi kardeşe vurduran bu siyasi hırstan, kinden, çekememezlikten iğrendik.

Fark ettik; her iki partinin mensuplarının da kendilerini, kendi hırslarını ve kinlerini; bağlı olduklarını iddia ettikleri birçok değerden üstün tuttuklarını fark ettik.

Milli ve manevi değerler açısından aynı yapıda insanlardan oy alan partilerin, bu değerler ortaya gelince bir araya gelip millet adına ortak tavır sergilemeleri, mücadele etmeleri gerekirken birbirine girerek, kavgaya tutuşmaları, çözmeleri gereken bir sorun üzerinden kavga etmeleri,  böylesi olayın kahramanları olmaları aklıselim her insanı üzmüştür sanırım.

Sonuçta bu kavgada kim haklı, kim haksız veya bu kavgayı kim başlattı, kim bitirdi meselenin en son düşünülecek tarafıdır, çünkü bu olayda her iki taraf ta haksız ve suçludur.

Bizleri üzen diğer bir nokta da tek bir hareketleriyle olayları başlamadan bitirecek güce sahip her iki parti başkanının da olaya seyirci kalmaları ve bu tavırlarıyla olayı sanki de onaylamış olmalarıdır.

Ben bu olay sebebiyle toplum içinde mutlu olan, kavgaya karışanları onaylayan, hak veren ve destekleyen herhangi bir kişi ile karşılaşmadım. Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu kavga siyasilerin şahsi kavgasıdır. Bu kavga ne millet adına, ne vatan adına, ne başörtüsü adına ne de Peygamber Efendimiz adına yapılmıştır. Bu kavga siyasi hırs, kişisel nefret ve siyasilerin içlerini yakan kavuran kin sebebiyle meydan gelmiştir.

Bu kavgaya karışan, kendini ortaya atan ve sebep olanlar da iyi bilsinler ki onların gözlerindeki hırsı, kini, nefreti hepimiz gördük ve bu kişiler toplum vicdanında birer birer yargılanmaktadırlar.

Bütün bunlar göz önüne alındığında; her iki tarafında düştükleri bu acınası ve iç acıtıcı durumdan çıkabilmeleri ve bu millete borçlu oldukları makamlarını temize çıkarabilmeleri için, önce tövbe etmeleri sonra da bu milletten özür dilemeleri gerekmektedir. Bu kadarcık iyi niyet gösterisini de bu millet hak ediyordur sanırım. 

AHMET BERHAN YILMAZ



[anadoluhaber:37757] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Posted: 09 Feb 2010 07:21 AM PST

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

[anadoluhaber:37753] Fwd: Supermen (Superman) Bizim Ülke de Yaşamış Olaydı yazan: Mersin İçel İlinden Burak CANLI

Posted: 09 Feb 2010 12:06 AM PST



---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: SEVGİ YEŞİLMEN <sevgiyesilmen@gmail.com>
Tarih: 09 Şubat 2010 09:45
Konu: Supermen (Superman) Bizim Ülke de Yaşamış Olaydı yazan: Mersin İçel İlinden Burak CANLI
Kime:


SÜPERMEN (SUPERMAN) BİZİM ÜLKE DE YAŞAMIŞ OLAYDI yazan: MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI

 

Bilirsiniz ki Kripton gezegeninden ta dünyamıza kadar yapılan bir yolculuk ile aramıza katılan ve bizlerin ona Superman dediği bir kişiliktir o. Dünyanın diğer taraflarını bilmem ama Ülkemizin hemen her tarafı Kriptonit taşları ile kaplanmıştır.

 

Diyelim ki Superman Ülkemizde ve Tekel İşçilerinin isyanını duydu. Ne yapar veya ne yapması ondan beklenir. Gidip onların açlık grevine katılır mı? Yoksa bu konuyu iktidarla müzakere yapıp konu hakkında açılım taleplerinde mi bulunur.

 

Benim dünya görüşüm oldukça dar. Düşünemiyorum. Bilemiyorum ki anlatayım. Superman’in önünü açmak istiyorum. Onu yönlendirmek. Ona yardımcı olmak. Ama nasıl bir çözüm yolu bulmak gerekir ona. Acaba nefesiyle üfleyip de soğuktan donan Tekel İşçilerinin içini ısıtma yoluna mı girer.

 

Superman darbecilere karşı nasıl bir tutum takınır. Ülkemize Superman’in ne gibi yararları olur. Yoksa kendisi de bu Ülke de baş darbeciler arasına sokulup Silivri’ye mi gönderilir. Tüm bu konular hakkında hiçbir yorumum yok. İşin, aşın bulunmadığı bir Ülkeden bahsediyoruz. Sadece lafın bol olduğu bir Ülke! Adliye Sarayları yapıyorlarmış. Onu bunu inşa ediyorlarmış. Dış Ülkelere göçü durduracaklarmış. Bitmek tükenmez mış mışlar.

 

Evet, her ne kadar eleştirsem de İktidar bir şeyler yapmadı demiyorum. Öncesinden haberim yok benim. Tarih bilgim bana bu Ülkenin verdiği kadar. Onun için benim kaderim bilmemek üzerine kurgulu. Yaptılar. Aksini hiçbir zaman iddia etmedim. Yapmaktalar. Demek ki bu kadar oluyor. Demek ki biz buyuz. Demek ki çığlık atsak bile işe yaramayacak. O zaman atmayalım. Her bir kişi iktidarın yanın da yer almakta. Taraflar rollerini üstlenmiş.

 

Eskilerden beri moda olan iş, aş bulabilmek için yurtdışına gidiş hayalleri bu gün içinde devam etmekte olup bu sefer de paraya, ilme, bilme ve diğer yönlerden bir şeylere sahip olan kişiler de Ülkeyi terk etmektedir. İşin boyutu yokluk içerinde ki bireyleri aşıp artık varlık içerisindekileri de yurt dışına gitmeye yönlendirmiştir.

 

Düşünce özgürlüğüne vurulan zincirler açılım saçılım saçmalığıyla birlikte gün yüzüne çıkmaktadır. Benim düşünebilme özgürlüğünün taraftarı olmamamı beklemek hataların zihniyetinizde yarattığı bir sanrıdır. Kardeş olmamızı bekliyorlar. Bizler zaten kardeştik. Kalleş hiçbir zaman olmadık. Bizden birbirimize tahammül etmemizi bekliyorlar. Bizler sizler yok kene de yaşamadaydık. Terörü bitiremedin. Açlığı, işsizliği sonlandıramadın. Hiçbir çözümün bulunmamakta!  

 

Bakış açın yanlış. Bu Ülkede Superman’in yapabileceği hiçbir şey yok. O kadar yanlışlar içerisindesin ki bu Ülkeye Superman gelmez. Gelip de kimi? Neyi? Kimden? kurtaracak. Ama ben bu Ülkeden giderim. Aynen senin ta yıllar öncesinden gittiğin gibi. Giderim. Gidenler de dönüp de arkasına bakmaz. Evlatların kimlerin hesabına nereler de çalışmakta. Onları oraya hangi kudret yerleştirdi. Cevabın yok. Bu soruları sormazlar ki sana cevap bulasın. Bu Ülke, bütünüz, cümleleri yeterli değil artık. Hakkımı istiyorum. Haklarımızı talep ediyorum. Ver bize bizim olanı. Kömür sende kalsın bana çağın enerji kaynaklarından ver. Simit sende kalsın. Bana gerçek yemek ver. Emekliye verdiğin zam sende kalsın. Bana kendi maaşını ver. Sosyal konutlar sende kalsın. Bana kendi yaşadığın evlerinden ver. Ver ama senin olandan bana ver. Gerisi koy gitsin. Bulaştırma benim hayatıma.

                                                                          MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI


--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37750] Supermen (Superman) Bizim Ülke de Yaşamış Olaydı yazan: Mersin İçel İlinden Burak CANLI

Posted: 08 Feb 2010 11:45 PM PST

SÜPERMEN (SUPERMAN) BİZİM ÜLKE DE YAŞAMIŞ OLAYDI yazan: MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI

 

Bilirsiniz ki Kripton gezegeninden ta dünyamıza kadar yapılan bir yolculuk ile aramıza katılan ve bizlerin ona Superman dediği bir kişiliktir o. Dünyanın diğer taraflarını bilmem ama Ülkemizin hemen her tarafı Kriptonit taşları ile kaplanmıştır.

 

Diyelim ki Superman Ülkemizde ve Tekel İşçilerinin isyanını duydu. Ne yapar veya ne yapması ondan beklenir. Gidip onların açlık grevine katılır mı? Yoksa bu konuyu iktidarla müzakere yapıp konu hakkında açılım taleplerinde mi bulunur.

 

Benim dünya görüşüm oldukça dar. Düşünemiyorum. Bilemiyorum ki anlatayım. Superman’in önünü açmak istiyorum. Onu yönlendirmek. Ona yardımcı olmak. Ama nasıl bir çözüm yolu bulmak gerekir ona. Acaba nefesiyle üfleyip de soğuktan donan Tekel İşçilerinin içini ısıtma yoluna mı girer.

 

Superman darbecilere karşı nasıl bir tutum takınır. Ülkemize Superman’in ne gibi yararları olur. Yoksa kendisi de bu Ülke de baş darbeciler arasına sokulup Silivri’ye mi gönderilir. Tüm bu konular hakkında hiçbir yorumum yok. İşin, aşın bulunmadığı bir Ülkeden bahsediyoruz. Sadece lafın bol olduğu bir Ülke! Adliye Sarayları yapıyorlarmış. Onu bunu inşa ediyorlarmış. Dış Ülkelere göçü durduracaklarmış. Bitmek tükenmez mış mışlar.

 

Evet, her ne kadar eleştirsem de İktidar bir şeyler yapmadı demiyorum. Öncesinden haberim yok benim. Tarih bilgim bana bu Ülkenin verdiği kadar. Onun için benim kaderim bilmemek üzerine kurgulu. Yaptılar. Aksini hiçbir zaman iddia etmedim. Yapmaktalar. Demek ki bu kadar oluyor. Demek ki biz buyuz. Demek ki çığlık atsak bile işe yaramayacak. O zaman atmayalım. Her bir kişi iktidarın yanın da yer almakta. Taraflar rollerini üstlenmiş.

 

Eskilerden beri moda olan iş, aş bulabilmek için yurtdışına gidiş hayalleri bu gün içinde devam etmekte olup bu sefer de paraya, ilme, bilme ve diğer yönlerden bir şeylere sahip olan kişiler de Ülkeyi terk etmektedir. İşin boyutu yokluk içerinde ki bireyleri aşıp artık varlık içerisindekileri de yurt dışına gitmeye yönlendirmiştir.

 

Düşünce özgürlüğüne vurulan zincirler açılım saçılım saçmalığıyla birlikte gün yüzüne çıkmaktadır. Benim düşünebilme özgürlüğünün taraftarı olmamamı beklemek hataların zihniyetinizde yarattığı bir sanrıdır. Kardeş olmamızı bekliyorlar. Bizler zaten kardeştik. Kalleş hiçbir zaman olmadık. Bizden birbirimize tahammül etmemizi bekliyorlar. Bizler sizler yok kene de yaşamadaydık. Terörü bitiremedin. Açlığı, işsizliği sonlandıramadın. Hiçbir çözümün bulunmamakta!  

 

Bakış açın yanlış. Bu Ülkede Superman’in yapabileceği hiçbir şey yok. O kadar yanlışlar içerisindesin ki bu Ülkeye Superman gelmez. Gelip de kimi? Neyi? Kimden? kurtaracak. Ama ben bu Ülkeden giderim. Aynen senin ta yıllar öncesinden gittiğin gibi. Giderim. Gidenler de dönüp de arkasına bakmaz. Evlatların kimlerin hesabına nereler de çalışmakta. Onları oraya hangi kudret yerleştirdi. Cevabın yok. Bu soruları sormazlar ki sana cevap bulasın. Bu Ülke, bütünüz, cümleleri yeterli değil artık. Hakkımı istiyorum. Haklarımızı talep ediyorum. Ver bize bizim olanı. Kömür sende kalsın bana çağın enerji kaynaklarından ver. Simit sende kalsın. Bana gerçek yemek ver. Emekliye verdiğin zam sende kalsın. Bana kendi maaşını ver. Sosyal konutlar sende kalsın. Bana kendi yaşadığın evlerinden ver. Ver ama senin olandan bana ver. Gerisi koy gitsin. Bulaştırma benim hayatıma.

                                                                          MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37749] Gözümüz kaç megapiksel?

Posted: 08 Feb 2010 11:16 PM PST

Gözümüz kaç megapiksel?

Kameranın, fotoğraf makinesinin kaç megapiksel olduğunu biliyoruzda 'gözümüz kaç megapiksel' biliyor muyuz?

www.chip.com.tr

5 Şubat 2010 - Bilim



Öncelikle şunu belirtmekle başlamak istiyorum, insan gözü analog bir yapıdır ve dijital bir terim olan piksel boyutuyla ölçülmesi tam olarak mümkün değildir. Beyindeki görme merkezi gözlerden gelen ışık bilgisini aynen bir film perdesi gibi algılayamaz. Beyin gelen ışık bilgisini yorumlayarak görüntü oluşturur. Bu görüntü gözden beyne giden sinir hücrelerinin yani nöronların hızına bağlı olarak sürekli yenilenir.
Örneğin bunu FPS(frame per second) değeri olarak göz önüne alırsak, bir video filmindeki 30FPS değeri gözümüzün görüntüyü tümüyle akıcı olarak görmesi için yeterlidir. Fakat bu olay, insan gözünün 30FPS olduğu anlamına gelmez. İnsan gözünün de belli bir eşik değeri vardır ve o değerden daha hızlı geçen bir cisme baktığında onun hareketini yakalayamaz ve hiçbirşey geçmemiş gibi görür. Günümüzde kullanılan yüksek çekim hızına sahip kameralar kullanılarak bir merminin hareketi milisaniye mertebesinde rahatlıkla incelenebilmektedir.
İnsan gözünün hızı için basit bir test yapabiliriz. Öncelikle CRT(tüplü) bilgisayar monitörünüzün dikey tarama frekansını 60 Hz’e getirin. Bunun için, masaüstüne sağ tıklayıp özellikler > ayarlar > gelişmiş > monitör sekmelerini takip edip Hz ayarlarına ulaşabilirsiniz. 60 Hz’e getirdikten sonra ekrana 30cm mesafeden bakarken, monitörün yan tarafında bir nesneye odaklanın ama göz ucuyla da monitörü görün. Normalde düz bakarken hissetmediğiniz ekran yenilemesinin nasıl yukardan aşağıya taranarak sayfa sayfa geçtiğini bu şekilde farkedeceksiniz. Eğer normal bakarken de 60 Hz’i farkediyorsanız bunu bir de 75 Hz’de deneyin. Kendim 75 Hz’e kadar farkedebiliyorum fakat 85 Hz ve üstünde artık sayfa sayfa geçişleri göremiyorum. Gözün bu hızı kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Gözleriyle sürekli detaylı ve hareketli şeyleri takip eden ve işi gereği yüksek dikkatle çalışan kişilerde daha hızlı göz refleksleri görülür.

Gözümüzün ışık algılayıcılarının bulunduğu retina, sinirsel yapıdan oluşan bir zardır. Retinadaki ışık algılayıcıları, sayısal kameraların algılayıcılarında olduğu gibi sayılabilir büyüklüklerdir. Hatta, retinanın çukur kısmında(fovea) bu algılayıcıların sayıları diğer bölgelere oranla daha fazladır ve retinanın üzerine düşen ışık beyine sıkıştırılarak iletilir. İşte bu nedenle gözümüz bazen bize oyun oynar ve şekilleri olmadığı gibi görürüz. Gözümüzdeki ışık algılayıcı hücre sayısı(ya da piksel deyin) belli bir kritik değerin üstünde olduğu sürece görme kalitesi etkilenmez. Çünkü görüntüyü beyin tamamlar. Hatta tek gözümüz olmasa bile görüntü çözünürlüğümüz azalmaz, yalnızca derinlik hissimiz bir miktar kaybolur. Retina “dekolmanı” olarak adlandırılan ve göz içindeki ışık hücrelerinin büyük kısmının harap olduğu durumlarda bile görüntünün bir kısmını eksik görmeyiz. Bunu şöyle benzetebiliriz: Elinizdeki kameranın merceğinin yarısını kapatıyorsunuz ama ekranda görüntüyü hala tam görüyorsunuz; çünkü kameranın işlemcisi eksik kısmı tamamlıyor.
Gözün görme kapasitesinin megapiksel olarak ifade edilebilmesi için, gözdeki reseptörleri piksel olarak düşünüp bir sahneyi beynin hangi detay seviyesinde oluşturabildiğini test etmek gerekir. İnsan gözü küçük bir organdır ve üzerine gelen ışığın çok az bir miktarı ile bütün herşeyi yapar. Fakat yüksek megapiksel kameraların mercekleri oldukça büyüktür ve buna bağlı olarak karanlık bir sahnede insan gözüne kıyasla çok daha fazla aydınlanmış alan görürler. Şunu net olarak söylemek mümkündür ki, eğer göz büyüklüğünde bir mercekle en yüksek megapiksel oranını alıp fotoğrafı çekip daha sonra insanın aynı manzaraya bakarak gördüklerini karşılaştırırsak eminim ki insan gözü daha fazla detayı algılayıp tanımlayabilecektir. Dijital makinenin çektiği fotoğraf ise, zoom yapılmadan insanın gördüğüne denk biçimde görüntülenip incelenirse çok daha az detay yakalayabildiği anlaşılacaktır.
Bu nedenle insan gözü yapay merceklerin görüntüsüyle kıyaslanamayacak kadar mükemmel yaratılmış bir organdır. Ama dijital bir veri olan megapiksel olarak ifade edilebilir. Bunun hesaplaması yukarıda bahsettiğim şartlar sağlanırsa, yaklaşık olarak bir değer ortaya koyularak gerçekleştirilebilir. Ama megapiksel teriminin aslında bir sahneden alınan görüntünün kaç piksel ile görüntülendiğini ifade eden bir kavramdan başka birşey olmadığını aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Tabiki ne kadar fazla piksel olursa o kadar detaylı görünecektir fakat bunun insan gözüne denk gelen oranıyla kıyaslamak için, konuyu başlıca bir araştırma konusu olarak ele alıp laboratuvar şartlarında incelenmesi ve deneyler yapılması gerekir.


Daha anlaşılır bir dille anlatırsak:
Günlük hayatta "vay be, adamın cep telefonunun kamerası 2.0 MP" ya da bende bir makine var "12 MP" gibi sözler duyarız ve "vay be, teknoloji nerelere kadar geldi" deriz. Hatta bazen "ya bu kamera benim gözümle gördüğümden de net çıkarıyor görüntüleri" dediğimiz bile olur. İşin aslını yapılan araştırmalar gösteriyor ve vücudumuzun günümüz teknolojisinin ne kadar ilerisinde olduğunu ortaya koyuyor.

Gözümüz tek bir taslak üzerinde kurgulanmış anlık çekimleri yakalayan bir fotoğraf makinesi değildir. Daha çok bir video silsilesine benzemektedir. Gözümüz, küçük açılarla, anlık hareket eder ve etrafımızdaki detayları beyne yansıtmak için sürekli kendisini günceller. Ayrıca iki tane gözümüz vardır ve beynimiz, çözünürlüğü daha da arttırmak için her iki gözden gelen sinyalleri toplamaktadır. Daha fazla bilgi toplamak için de haliyle gözümüzü, gördüğümüz şeyin etrafında hareket ettiririz. Bu nedenlerden dolayı, göz ve beyin birlikteliği, retinadaki foto-alıcıların sayıca fazlalığı sayesinde,bir makinede olabileceğinden çok daha yüksek çözünürlükte veriler elde etmemizi sağlar. Aşağıda verilen eşdeğer megapiksel değerler, insan gözünün bir manzarayı ne kadar netlikte gördüğünü açıklayan bilimsel bir detaydır.

Yukarıdaki insan gözünün çözünürlüğünü sağlamaya neden olan veriler ışığında,şimdi önce küçük bir örnekle başlayalım: Şimdi önünüzde 90 a 90 derecelik açıda (gözümüzün açıları yani) bir görüntünün olduğunu farz edelim, aynen pencereden dışarıdaki bir manzarayı seyredermiş gibi. Bu durumda piksel sayıları ortalama bir göz için:

90 derece * 60 arc-dakika/derece * 1/0.3 * 90 * 60 * 1/0.3 = 324,000,000 piksel (324 megapiksel) olur.

Gerçekte her an bu kadar çok çözünürlük elde etmiyoruz, ama gözümüz bir manzarada istediğiniz tüm detayları görmenize olanak sağlamak için sürekli istediğiniz detayın etrafında hareket eder. Ama insan gözü, bu açıdan çok daha fazla bir açı görür ki bu da 180 dereceye yakındır.Biraz küçük düşünüp 120 derecelik bir açıyla bakabildiğimizi varsayacak olsak bile:

120 * 120 * 60 * 60 / (0.3 * 0.3) = 576 megapiksel verisini elde ederiz.

İnsan gözünün görebileceği gerçek açı değeri şüphesiz ki çok daha fazla çözünürlüğe tekabül eder. Bu yapıdaki (çözünürlükteki) bir veriyi kaydetmek içinse, çok fazla alana kayıt imkanı sağlayabilecek kadar gelişmiş bir kamera olması lazım.

Şimdi teorik bilgiyi bir kenara bırakıp , sözün özünü aktaracak olursak, pencere gibi sınırları olan bir alandan dışarıya baktığınızda gördüğünüz manzara, beyninizde 324 megapiksele eşdeğer olarak yer alıyor. Eğer görüntünüzü engelleyecek bir maniniz yoksa, 576 MP.

Böyle bir teknoloji harikası olan gözünüze gözünüz gibi bakın.



http://www.chip.com.tr/blog/worldking/gozumuz-kac-megapiksel_4706.html



Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

[anadoluhaber:37751] DARBELERIN ASIL MAGDURU BIZIZ

Posted: 08 Feb 2010 11:04 PM PST

DOĞRU YOL PARTİSİ
GENEL MERKEZİ
www.dyp.com.tr
 
Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Çetin Özaçıkgöz’ün,
“Darbeler Konusunda” yapmış olduğu açıklaması :
 
         Darbelerin asıl mağduru biziz. 27 Mayıs 1960 darbesinde Başbakanımızı ve iki Bakanımızı şehit verdik. 12 Eylül 1980 darbesinde ise Başbakanımız Hamzakoy’a ve Zincirbozan’a gönderildi. Hiçbir Mahkeme kararı olmadan Sayın Demirel siyasi yasaklı hale getirildi.
         Halk darbecilere en güzel cevabı, bizi yeniden iktidara getirmek sureti ile vermiştir.
         Artık darbeler dönemi kapanmıştır. Bütün kurumlarımız bu arada askerimiz de demokrasiye tam anlamıyla adapte olmuştur.
         Seçimlerden sonra yapılacak olan sivil ve yeni Anayasa’nın başlangıç bölümünde darbelerin hiçbir şekilde mazeretinin olamayacağı ve kabul edilemeyeceği yazılmalıdır.
         Yeni Anayasa’nın başlangıç bölümüne böyle bir yazının yazılmasının dışında, darbeler döneminin tam olarak kapanması için darbelere maruz kalan iki Başbakanımızın Rahmetli Adnan Menderes ile Sayın Süleyman Demirel’in heykelinin “demokrasi anıtı” olarak Meclis’in kapısına dikilmesi şarttır. Bunu yapmak bizim milletimize ve demokrasi aşıklarına bir taahhüdümüzdür.

 
Genel Başkan (direk) 0505 7814071

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37752] DARBELER ve DARBECİLER

Posted: 08 Feb 2010 07:33 PM PST

DOĞRU YOL PARTİSİ
GENEL MERKEZİ
 

Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Çetin Özaçıkgöz’ün,
“Darbeler Konusunda” yapmış olduğu açıklaması :

 

         Darbelerin asıl mağduru biziz. 27 Mayıs 1960 darbesinde Başbakanımızı ve iki Bakanımızı şehit verdik. 12 Eylül 1980 darbesinde ise Başbakanımız Hamzakoy’a ve Zincirbozan’a gönderildi. Hiçbir Mahkeme kararı olmadan Sayın Demirel siyasi yasaklı hale getirildi.

         Halk darbecilere en güzel cevabı, bizi yeniden iktidara getirmek sureti ile vermiştir.

         Artık darbeler dönemi kapanmıştır. Bütün kurumlarımız bu arada askerimiz de demokrasiye tam anlamıyla adapte olmuştur.

         Seçimlerden sonra yapılacak olan sivil ve yeni Anayasa’nın başlangıç bölümünde darbelerin hiçbir şekilde mazeretinin olamayacağı ve kabul edilemeyeceği yazılmalıdır.

         Yeni Anayasa’nın başlangıç bölümüne böyle bir yazının yazılmasının dışında, darbeler döneminin tam olarak kapanması için darbelere maruz kalan iki Başbakanımızın Rahmetli Adnan Menderes ile Sayın Süleyman Demirel’in heykelinin “demokrasi anıtı” olarak Meclis’in kapısına dikilmesi şarttır. Bunu yapmak bizim milletimize ve demokrasi aşıklarına bir taahhüdümüzdür.
 
Genel Başkan (direk) 0 505 7814071

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37754] RE: abd,

Posted: 08 Feb 2010 06:31 PM PST

ABD Merkez Bankasını bırakın, kendi Merkez Bankanıza bakın..

 

Türkite Cumhuriyet Merkez Bankası kimlere ait ? Ortakları kimler biliyormusunuz ?

Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun hemen akabinde Para basma ve Hazine işleri 1923 den 1931 e kadar Mustafa Kemal tarafından bazı yabancı Banka ve Yahudi kuruluşlarının tekeline verilmişti. Zirai Devletimizin para basma ve piyasayı oluşturma imkanı yoktu. Bu konuda geniş bilgi için: http://muzafferdeligoz.blogcu.com/Merkez+Bankasi

Merkez Bankasının kuruluşu: 1 Eylül 1931 tarihinde Hükümet’çe kabul edilen Banka Nizamnamesi (Anasözleşme) ile yapıldı.

Banka’nın hisse senetleri dört gruba ayrıldı. A sınıfı hisse senetleri Hükümet kuruluşlarına ait olup, toplam sermayenin %15’ini geçemeyecek. B sınıfı hisse senetleri milli bankalara ayrıldı. C sınıfı hisseler yabancı bankalar ile imtiyazlı şirketlere tahsis edildi. D sınıfı hisse senetleri ise Türk ticaret kuruluşlarıyla Türk uyruklu gerçek ve tüzel kişilere ayrıldı.

Devletin Ana damarı olan Merkez Bankasında 1931 den 1970 kadar Devletin % 15, Devlet dışındakilerin  % 85 hissesi vardı. 1970 de Kenan Evren tarafından Devletin hissesi % 51 e çıkarıldı. Milletimiz Kenan Evren’e müteşekkir olmalıdır. Mustafa Kemal-İsmet İnönü-DP-AP-CHP-ANAP-DYP gibi iktidara sahiplerinin yapamadığını Kenan Evren yaptı. 1970 de yapılan değişiklikte yabancılara ait hisseler ise % 6 dan fazla olamayacağı hükmü getirildi. Kaç sene sonra ?  47 sene sonra. 

Burada yabancılara ait hisse % 6 olarak belirtildi ama, başından beri bankanın ortaklarından olan yerli Yahudi ve Rumlar ile yabancıların Türkiye’de kurduğu için Türk firması kabul edilen şirket ve Bankaların hisseleri de nazara alındığında bunun çok daha fazla olduğu görülüyor. Mesela Osmanlı Bankası % 100 yabancı sermaye olduğu halde Merkez Bankasına ortaklıkta Türk Bankası kabul ediliyor.

2002 de Ak Parti TC hissesini %55 e çıkardı. Şu anda bu hisselerin % 12 si hâlâ özde yabancılara ait. Yani yerli Yahudi ve Rumların.. AKP nin yeni bir kararı daonların büyük şikayetlerine sebep oldu. AKP Merkez Bankasına atama yapmaya başladığından itibaren bu yerli yabancıların ayakları Merkez Bankasından kesildi. Şimdiye kadar aldıkları tüyoları alamaz oldular. Dolayısıyle piyasayı önceden yönetemez oldular. AKP, Kar dağıtımını da kontrol altına aldı ve kar dağıtımı yapmıyor. BU durumda, bu özde ve sözde yabancılar şikayetlere başladılar ve sesleri de nerede yankılandı dersiniz : MİLLİYET Gazetesinde.

 

Bunlardan biri “Bahar” soy adlı ortak “sadakaya muhtaç kaldık” diyor Milliyet Gazetesinde... Zahir, Bahar Menkul Kıymetler A.Ş. de iflas yolunda ki böyle diyor zannedersiniz. Fakat, siz buna inanmayın. Ben web’den araştırdım adamın bilançosu süper. Bunları ciyaklatan; AKP döneminde artık eskisi gibi istedikleri zaman Merkez Bankası Başkanı ve müdürleri ile oturup toplantılar yapıp, piyasayı tanzim imkanları kalktı. Hisseleri de kar vermiyor. Ne yapsınlar.. Yandaş Gazetelerde bağırmaya başladılar, “Merkez Bamkası kar dağıtmıyor, sadakaya muhtaç kaldık

  BAĞIMSIZ DENETİM RAPORU:

Banka’nın hissedarlarının dökümü  aşağıda sunulmuştur:

                                                                                           31.Aralık.2005                                                                                

 

Hisse Tutarı  TL

Hisse Oranı %

T.C. Başbakanlık Hazine  Müst

13,685,300,000

55

T.C. Ziraat Bankası A.Ş.

4,794,800,000

19

Güvenlik Yard. Sandığı Vakfı

1,280,100,000

5

Türkiye Garanti Bankası A.Ş.

620,800,000

2

T. İş Bankası A.Ş.

581,800,000

2

T. Halk Bankası A.Ş.

277,400,000

1

Türkiye Kızılay Derneği

300,800,000

1

T.C. Emekli Sandığı Gen.Müd.

250,000,000

  1

Sosyal Sigortalar Kur.Gen.Müd.

100,000,000

  <1

Diğer

3,109,000,000

12

Toplam

25,000,000,000

100

Yani sizin anlayacağınız Paralarımızı basan, Devletin para politikasını yürüten, ekonominin ama damarı eline verilen ve adında  da "Türkiye Cumhuriyet" ibaresi olan bu Banka 1970 yılına kadar % 85, 2002 yılına kadar % 49 şu anda ise %45 Devlete ait değil. Milliliğinin ne kadar olduğunu da bütün ısrarlarımıza ve Bilgi edinme kanununa rağmen bildirmiyor: http://muzafferdeligoz.blogcu.com/Merkez+Bankasi

47 sene sonra yönetimi Devletin eline geçmiş, ama % 45 u hâlâ Devletin kontrolü dışında. Yabancı ve Yabancılardan farkı olmayanların elinde gibi görülüyor. Gibi diyorum zira, bu ortakları ne Banka bildiriyor ne de Basın. O zaman bize de şüphe etmek düşüyor. 

Türkiye; Demirel ve iştirakçilerinden, Uzan ve hortumcularından, Gizli Devlet ve Ergenekon'dan, Milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığına karşı çıkan ama atanmış memur, asker, bürokrat, yargıç vs nin dokunulmazlığını asla bahsetmeyen Medya'dan değil; Devletin Ekonomisine yön veren, Ana damarı tutan TC. Merkez Bankasını 45 elinde tutan ve bilmediğimiz bu ekonomik güçten korkmalıdır.

 

-----Original Message-----
From: ibrahimtonyali@camlicavadisi.com [mailto:ibrahimtonyali@camlicavadisi.com]
Sent: Tuesday, February 09, 2010 12:13 AM
To: 1e1elektronik@1e1elektronik.com; adnozt1@hotmail.com; ahmet.a.kaplan@hotmail.com; ahmet.celik@doguinsaat.com.tr
Cc: akargul1981@hotmail.com; ali.arif@hotmail.com; alp_eren3@hotmail.com; alper.ergul@hotmail.com
Subject: abd, Bu Yüzden HırçınOrospu

 

abd'nin merkez bankası yahudilerin elindeymiş...

 

abd, Bu Yüzden Hırçın Orospu

http://www.camlicavadisi.com/haberdetay.asp?ID=1235

 

----------------------------------------------------------------

This message was sent using IMP, the Internet Messaging Program.

 

 

Milli Görüş Lideri Erbakan'la özel röportaj

Posted: 08 Feb 2010 07:49 AM PST

Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'la Ajans5.com'un gerçekleştirdiği gündemi sarsacak olay röportaj serisi bugün başlıyor.

Ankara Balgat'ta ki konutunda Ajans5.com ekibini kabul eden Milli Görüş Lideri 54. Hükümetin Başbakan'ı Prof. Dr. Necmettin Erbakan gündemi sarsacak açıklamalarda bulundu.

Başbakanlığı bıraktığı günden buyana yaptığı çalışmaları Ajans5.com'a anlatan Erbakan, Erdoğan'ın 7 yılda neden bu kadar değiştiğini de açıkladı.

Türkiye'nin iç ve dış güçlerin etkisinde uçuruma sürüklendiğinin de altını çizen Erbakan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında da bir değerlendirme yaptı.

İşte Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'la gerçekleştirdiğimiz dev röportajın 1. bölümü
 
http://www.ajans5.com/haber/20100208/Ergenekon-ve-Acilimla-ilgili-ne-dedi.php


Yeni Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

RE: Reytinglerde Mossad parmağı

Posted: 08 Feb 2010 04:51 AM PST

Mustafa bey bu bilgilendirici mail için teşekkürler,size ilginç bir olay anlatayım bence konuyla direkt ilgili takriben 5-6 ay önce bir uydu alıcısı satın aldım daha önce binamızdaki ortak antenden tv seyrederken yayınların kötü olmasından muzdarip olduğum için yine binamızın ortak uydusundan faydalanmak için wodex marka kendini uydudan güncelleyen falan filan iyi bir reciver aldım buraya kadar her şey normal 30-35 gün önce uydudan güncelleme yaptım o günlerdede trt bu reytining izleme kuruluşlarını şikayet falan ediyordu işte o günlerde aradan 1 hafta geçmiştiki yahu trt nin yokluğunu fark ettin aslında çok iyi bir tv izleyicisi değiliz (şükür)trt 1 i kendi televizyonumda 3 nolu kanala kayıt etmiştim hemen 3 e bastım evet kanal orada idi ancak yukarı ve aşağı ok tuşları ile zap yaparken nasıl oluyorsa 3 ü hep es geçiyor 2den direkt 4 e geçiş yapıyordu bende trtye öncelik vermek için ve merakımdan 2.kanala kaydettim ne oldu sizce tv yi 1 e alıp okla yukarı çıkarken buseferde 2 yi es geçip 3 e geçti yani trt1 i es geçti diğer kanalardada denedim sadece ve sadece trt1 de bu işlem oluyor aslında trt ye bunu söylemekte istiyorum,bunun içinde bence kesin bir bit yerniği var yeni teknolojisi yüksek uydu alıcısı olan arkadaşlar bir deneyin sizlerdede oluyormu bence uydudan trt1 e müdahele ediliyor benim televizyonum buna şahit,aşağıdada sizin değindiğiniz gibi evet reytinglerle oynuyorlar hatta karşı mücadele edenleri her türlü pis oyunla ekarte ediyorlar bunlar kesinlikle doğru paranoya değil saygılarımla ahmet küçükercan


From: mustafaeroll2008@gmail.com
To: Domino_Etkisi@googlegroups.com; 303komando@googlegroups.com; 3-ekim-dernegi@googlegroups.com; acikalan@googlegroups.com; adana-siyaseti@googlegroups.com; add-akdeniz@googlegroups.com; adzo@googlegroups.com; akdost@googlegroups.com; albatros@googlegroups.com; alince-posta@googlegroups.com; asa-haber@googlegroups.com; asyadanisma@googlegroups.com; avrupa_birligi@googlegroups.com; aydinliefeler@googlegroups.com; aydinlik-gelecek-hareketi@googlegroups.com; ayyildiztim@googlegroups.com; bagcilarmgv@googlegroups.com; bagimsizcumhuriyetciler@googlegroups.com; bahtli-inek@googlegroups.com; baksenn@googlegroups.com; bbpsivas@googlegroups.com; benanadoluyumgroups@googlegroups.com; birleselim@googlegroups.com; bizkackiyiz@googlegroups.com; bizkackiyizkocaeli@googlegroups.com; bizmir@googlegroups.com; biz-turk-milliyetcileriyiz@googlegroups.com; bkketimesgut@googlegroups.com; bozkurtmhp@googlegroups.com; bozkurt-sadi@googlegroups.com; burakcanli@googlegroups.com; burgutcareer@googlegroups.com; bursaforum@googlegroups.com; bursamizah@googlegroups.com; butro@googlegroups.com; caregenclikforum@googlegroups.com; chpbolu@googlegroups.com; chpetimesgut@googlegroups.com; cihadyolu@googlegroups.com; cihan-turk-olsun@googlegroups.com; contra05@googlegroups.com; damlalar@googlegroups.com; devil_2@googlegroups.com; devrimmcigenclik@googlegroups.com; dip-dalgasi@googlegroups.com; dkabplatformu@googlegroups.com; dobra20005@googlegroups.com; dostlarmekani_@googlegroups.com; dtdilekagaci@googlegroups.com; dusunceplatformu@googlegroups.com; ebedirisalet@googlegroups.com; ehlislam@googlegroups.com
Subject: Reytinglerde Mossad parmağı
Date: Sun, 7 Feb 2010 19:24:44 +0200

Reytinglerde Mossad parmağı

 

TİAK`ın gelen tepkiler üzerine reyting izlemelerini AGB`den alarak başka bir şirkete vermesi çok daha karmaşık bir ilişkiler ağını ortaya çıkardı.


TİAK nedir

 

Herşeyden önce, TİAK nedir bilmeyenler için kısaca açıklayalım istiyoruz.

 

TİAK, Televizyon İzleme Araştırma Kurulu IAA Uluslararası Reklamcılık Derneği şemsiyesi altında 1992 yılında oluşturulmuş Reklam verenler, Reklamcılık ve TV yayın kuruluşları katılımıyla oluşturulmuş bir Birleşik Endüstri Komitesidir.

 

Bu komitenin ana amacı tüm ülkedeki binlerce işverenin milyarla ifade edilen reklam bütçeleri en etkin biçimde kullanması, pazarlama politikalarına yön verebilmesi, reklam ve medya ajanslarının doğru hedef kitlelerine ulaşabilmesi, ülke ekonomisinin yaşam kanallarından reklam ve pazarlama endüstrisinin gelişmesine hizmet etmektir. Komite, sistemin işleyişini ve verileri kontrol eden denetçiyi de atamaktadır. AGB`nin tepki alması üzerine, açtığı son ihale ile atadığı denetçi TNS Piar dır.

 

TRT Genel Müdürü`nden Türkücü İbrahim Tatlıses`e hatta sokaktaki simitçiye kadar herkesin hışımla üstüne gittiği AGB, artık reyting ölçümünde söz sahibi değil... Reyting ölçümlemesi için yaklaşık 20 yıl aradan sonra Televizyon İzleme Araştırma Komitesi(TİAK) tarafından düzenlenen ilk ihaleyi kazanan TNS Piar, böylece AGB`nin 20 yıllık tartışmalarla ve `şaibe` söylentileriyle yıpranan iktidarına da son verdi... Peki ama 3,3 milyar dolarlık reklam sektöründe yaklaşık 1.8 milyar doların paylaşılmasındaki tek ölçüt olan reyting ölçümleri bu yeni dönemde nasıl yapılacak? İhale süreci nasıl gerçekleşti? TNS Piar, 20 yıllık AGB`nin elinden ihaleyi nasıl söküp aldı?

 

Ya da gerçekten aldı mı? Bizler bir oyunun parçası mıyız? İşte tüm bu soruların cevabını tümgazeler.com olarak araştırdık ve ortaya gerçekten de düşünülmesi gereken bir tablo çıktı. Şimdi bu tabloyu sizler için sunuyoruz.

 

Şimdi biraz geçmişe dönelim

 

Önce bu ihale sürecini kısaca hatırlayalım isterseniz.

 

Pazarlama sektörünü yakından takip edenlerin hatırlayacağı üzere, TİAK uzun zamandır yerden yere vuruluyor.

 

İbrahim Tatlıses ölçümlerin manipüle edildiğini haykırdı.

 

TRT Genel müdürü elinde denek listesi ile "Gizli olması gereken denek listeleri ortalarda dolaşıyor. TİAK`ın ölçümleri artık güvenilmezdir" diyerek basın toplantıları düzenledi. Pek çok yapımcı ve yönetmen, TİAK`ı eleştiri bombardımanına tuttu.

 

Televizyon kanallarının büyük çoğunluğu, 1.8 milyar doların paylaşılmasındaki tek ölçüt olan reyting sisteminin patronları AGB ve TİAK`a isyan etti.

 

Bu son tartışmalar her defasında canla başla AGB`yi savunan TİAK içinde bardağı taşıran son damla olmuş ve TİAK AGB`nin yanı sıra GFK ve TNS PİAR`ın da katılacağı bir ihale düzenleyeceğini duyurmuştu.

 

İşte o ihale geçtiğimiz günlerde sonuçlandı ve dünyanın 34 ülkesinde yıllardır reyting ölçümleri yapan TNS Piar reytinglerin yeni patronu oldu. TİAK`ın açtığı ihaleyi kazanan TNS Piar adlı şirket 2011 yılından itibaren TV ölçümleri yapacak.

 

Ancak söz konusu reklam sektörünün neredeyse tümünü etkileyen böylesi önemli bir ihale olunca, tumgazeteler.com olarak, ihalenin perde arkasını araştırmadan duramadık. Şimdi konuyu kısaca böyle hatırladıktan sonra gelelim TNS Piar`a.

 

Reytinglerin yeni patronu: TNS PİAR

 

Piar araştırma 1975 yılında kurulmuş Türkiye`nin ilk araştırma şirketlerinden biridir. 1994-2000 yılları arasında Piar, dünyanın önde gelen araştırma gruplarından biri olan TNS`nin modelli çözümlerinin Türkiye lisansörü olmuş, ek olarak 1997 yılından beri devam eden "Türkiye basın izleme araştırmasını da yine bu yakın ilişkinin bir sonucu olarak Piar-TNS konsorsiyumu yapmaya hak kazanmıştır. TNS PİAR, 2000 yılından bu yana 80 ülkede 15.000`den fazla çalışanı ile faaliyet gösteren TNS grubuna ait bir kurum olarak özellikle tüketici, finans, teknoloji, sağlık, otomotiv, medya, perakende sektörlerinde ve sosyal siyasi araştırmalarda uzmanlaşmış ekipleri ile faaliyetlerini sürdürmektedir. TNS grubu, 29 Ekim 2008 tarihinde sonuçlanmış bir anlaşma çerçevesinde WPP`nin bilgi, iç görü ve danışmanlık bölümü olan "Kantar Grup"un bir parçası olmuştur. Kantar Grup, yani KMR.

 

Püf noktası: Eski ölçümcü AGB ile yeni ölçümcü TNS`in sahibi aynı!

 

Buraya kadar her şey normal. Şimdi sürekli ismi geçen WPP`yi bir tanıyalım.

 

WPP, dünyada 106 ülkede iletişim hizmetleri alanında faaliyet gösteren bir şirketler Grubudur. Grubun şirketleri reklam, pazarlama veri hizmetleri, öngörü ve danışmanlık, halkla ilişkiler ve kamu işleri alanlarında faaliyet göstermektedir.

 

Nielsen ise; ACNielsen aracılığıyla pazar konumları ve pazarlama enformasyonu alanında, Nielsen Media Research aracılığıyla medya enformasyonu alanında, Net Ratings ve Buzz Metrics aracılığıyla çevrimiçi istihbarat sektöründe, Billboard, The Hollywood Reporter ve Adweek aracılığıyla ticaret fuarları ve ticari yayınlar alanlarında faaliyet gösteren uluslararası bir enformasyon ve medya şirketidir. Halka açık olmayan Nielsen`in merkezi New York da bulunmaktadır. Şirket, 100`den fazla ülkede faaliyet göstermektedir.

 

Nielsen, Türkiye`de Nielsen Araştırma Hizmetleri Ltd. Şti. (Nielsen Türkiye)`yi ve AGB Türkiye`yi kontrol etmektedir. Bu şirketlerden sadece AGB Türkiye, televizyon izleyici ölçüm hizmetleri (TAM hizmetleri) pazarında faaliyet göstermektedir. AGB Türkiye, AGB NMR tarafından kontrol edilmektedir. AGB NMR`ın kontrolünde Nielsen, WPP ile %50-50 ortaklığa sahipti

 

Bu şirketlerin haricinde AGB NMR`ın %50 hissesi WPP`ye aittir.

 

AGB NMR, Nielsen ile WPP arasında 28.02.2005 tarihinde imzalanan Ortak Girişim Sözleşmesi ile %50-50 ortaklık seklinde oluşturulmuş bir girişimdir. Şirket, AGB Türkiye`yi kontrol etmekte ve TAM hizmetleri pazarında faaliyet göstermektedir.

 

TAM hizmetleri, ulusal çapta aralıklarla veya sürekli olarak yapılan televizyon izleyicisi tahminlerini kapsamaktadır.

 

Yani TİAK`ın çok iyi bildiği gibi TNS firması 2008 yılında AGB`nin de bağlı olduğu WPP grubu tarafından satın alınmıştır. Özetle görülüyor ki her iki şirkette WPP grubuna bağlıdır

 

Mossad bağlantısı

 

AGB`nin eski sahibi, basın kralı olarak bilinen ve dünyada sayısız yayın organından oluşan dev bir kartelin sahibi Robert Maxwell idi. James Bond filmlerine ilham kaynağı olan, şaibeli ölümüyle beraber pek çok sırrı ve tartışmayı ardında bırakan Maxwell`in MOSSAD ajanı olduğu yolundaki iddialar hala canlılığını koruyor.

 

WPP`nin sahibinin ise, İngiliz Yahudiler listesinde rastladığımız bir isim, Martin Sorrell olması, TİAK`dan Nuri Çolakoğlu ve AGB`nin başındaki isim Kadriye Arzu Eder`in de musevi asıllı olmaları, bize manidar geliyor.

 

Medyanın bağımsızlığının gelirine, gelirinin alacağı reklamlara, alacağı reklamların da reyting ölçümlerine bağlı olması, istihbarat örgütlerinin bu alanı kontrol istemelerinin mantıksız olmadığını düşündürüyor. Bu da bize, Yönetmen Osman Sınav`ın bir röportajında söylediği "Reytingleri kontrol eden ülkeyi kontrol eder" sözünü hatırlatıyor.

 

Söz konusu reklam pastası olunca dut yemiş bülbüle dönen "bir kısım" Türk Medyası`nın aksine, tumgazeteler.com olarak "Reyting dosyası"nın izini sürerek siz okurlarımıza duyurmaya devam edeceğimizden emin olabilirsiniz.

 

Robert Maxell hakkında basında çıkanlar

 

Aşağıda, Robert Maxell hakkında Türk ve Dünya basınında çıkmış haberlere ait bir derlemeyi sunuyoruz(Bu derlemenin orjinal linki aşağıda belirtilmiştir)

 

Basın kralı olarak bilinen ve dünyada sayısız yayın organından oluşan dev bir kartelin sahibi Robert Maxwell`in şüpheli ölümü, "Bu da Mossad`ın oyunlarından biri mi?" sorusunu akla getirebilecek karmaşadaydı. "Maxwell öldürüldü mü, yaşıyor mu?" Bu sorulara gerçek cevabı yalnızca İsrailli yetkililer verebilir. Karmaşanın boyutunu görebilmek için ise dönemin gazete başlıklarından, Maxwell olayı hakkında genel bir bilgi edinmek faydalı olacaktır:

 

"Maxwell`in ölümünü resmen açıklanmasından 45 dakika önce gazetesine bildiren Jerusalem Post polis muhabirinin kimliği hala gizli tutuluyor. Gazetenin bir yazarı olan Fettman, bu gazetenin olayı 45 dakika önceden nasıl bildiği sorusuna cevap veremiyor." (Sabah Gazetesi, 13 Kasım 1991)

 

"Robert Maxwell yükselişinden itibaren sır dolu bir kişilikti. Nasıl zengin olduğunu da kimse bilemedi, nasıl öldüğünü de." (Para, 17 Kasım 1991) "İngiltere`de yayınlanan Sunday Sports gazetesinde KGB istihbaratına dayanılarak, denizde boğulan kişinin Maxwell`in kullandığı dublör olan Andreas olduğu ve Maxwell`in katılmadığı bazı toplantılara bu kişinin gönderildiği belirtildi." (Meydan, 16 Kasım 1991)

 

"Maxwell`in ölümü muamma." (Hürriyet, 7 Kasım 1991)

"Basın Baronu`nun sır dolu ölümü." (Para, 17 Kasım 1991)

"Maxwell`in ölümünde büyük sır." (Cumhuriyet, 7 Kasım 1991)

"Maxwell ölümü muamma." (Meydan, 14 Kasım 1991)

"Maxwell`in ölümü tartışılıyor." (Meydan, 13 Kasım 1991)

"Kalp krizinden öldüğüne inanılmıyor! Maxwell`in sırrı çözülemedi." (Hürriyet, 11 Kasım 1991)

"Kaza değil, kalp krizi değil." (Sunday Mirror, 15 Aralık 1991)

"Maxwell`in ölümü de yaşamı ve yaptıkları gibi bir muamma şimdilik... Kalp krizi mi? Cinayet mi? Yoksa gizli örgüt parmağı mı?" (Nokta, 24 Kasım 1991)

"Maxwell ölmedi." (The Guardian, 15 Kasım 1991)

"Maxwell ölmedi." (Sunday Sports, 15 Kasım 1991)

"Basın kralı ölmedi mi?" (Tercüman, 16 Kasım 1991)

"Maxwell ölmedi." (Türkiye, 16 Kasım 1991)

"Maxwell yaşıyor mu?" (Günaydın, 16 Kasım 1991)

"Maxwell`in hayatta olduğu iddia ediliyor." (Meydan, 16 Kasım 1991)

"Maxwell yaşıyor mu?" (Yeni Asya, 16 Kasım 1991)

Maxwell`in İsrail`deki kutsal Zeytin Dağı`nda hahamlar tarafından düzenlenen cenaze töreni.

"Maxwell`in ölümündeki esrar aydınlanmak bir yana daha karmaşık bir niteliğe büründü." (Hürriyet, 14 Ocak 1992)

 

"Maxwell`in hayatta olması çok muhtemel. Kendini öldü göstermek için kullanabileceği bir benzerine sahip olduğunu biliyorduk. Kanarya Adaları`nda denizden çıkarılan cesedin zehirli gazla kalp krizi geçirtilerek öldürülen Andreas olduğu ve çalışanların emekli sandığından 426 milyon sterlin çaldığı öne sürülen Maxwell`in, Güney Amerika`da gizli bir yere gitmiş olmasının kuvvetli bir ihtimal olduğu kaydedildi." (Sunday Sports, 15 Kasım 1991)

 

Bütün bunlar, işin içinde garip bir şeyler döndüğünü gösteriyordu. Maxwell`in öldüğünü "ispatlamak" için İsrail`de gizli bir otopsi yapıldı:

 

"İsrail`de gizli otopsi... Maxwell`in cesedine ölümünden 4 gün sonra Tel Aviv`deki sağlık enstitüsünde gizli bir otopsi yapıldı. Otopsi İsrailli doktorlar tarafından yapıldı. Otopsiyi yapan İsrailli doktorlar diş yapısından cesedin Maxwell`e ait olduğunu söylediler." (Hürriyet, 14 Ocak 1992)

 

"The Guardian gazetesi ceset üzerinde yapılan diş ve parmak incelemelerinin, cesedin Maxwell`e ait olduğunu kanıtlayamadığını belirtti. Ayrıca cesede yapılan otopside Maxwell`in kulağına benzemeyen bir kulak yapısı saptandı." (The Guardian, 15 Kasım 1991)

 

Mossad ajanı Maxwell İsrail için iyi bir dosttu.

 

"Şamir: `İsrail can dostunu yitirdi`." (Hürriyet, 7 Kasım 1991)

"Bir Çek Yahudisi olan Maxwell`in cenaze töreni görkemli bir şekilde Kudüs`te yapıldı. Cenaze törenine dönemin İsrail Devlet Başkanı Haim Herzog, Başbakanı İzak Şamir ve çok sayıda Yahudi katıldı.

 

Sorular:

 

1. Her zaman yanında bir sekreter bulunduran Maxwell, yatına neden yalnız başına bindi?

2. Akşam yemeğinden yatına gece 22.00 `de döndü. Kaptanla en son ertesi sabah 04.45`te konuştu. Bu kadar süre içinde Maxwell ne yaptı?

3. Yata herhangi biri, kimseye görünmeden girebilir miydi?

4. Kaybolduğu anlaşılınca kaptan neden İspanyol makamları yerine Londra`yı haberdar etti? Neden denizde hemen bir arama başlatılmadı?

5. Kaybolduğu neden ancak 54 metrelik yatın 3 kez aranmasından sonra anlaşıldı?

6. Adli Tıp uzmanları yatı inceledi mi?

7. Yatta daima 4 kişi devriye gezerdi. Neden kimse, Maxwell`in denize düştüğünü görmedi, duymadı?

8. İngiliz-İsrail Dostluk Derneği toplantısında bir konuşma yapması gereken Maxwell bunu niye iptal etti? Düzenleyiciler neden iptal kararını toplantıya bir saat kala açıkladılar?" (Cumhuriyet, 15 Kasım 1991)

Acaba bu şüpheli ölümün nedeni ne idi? Kayboluşundan bir süre önce Seymour M. Hersh, "The Sampson`s Option" adlı kitapta Maxwell`in Mossad ajanlığını açıklamıştı. Görev yapma alanı bitip aynı zamanda deşifre olan Maxwell garip bir ölüme doğru yol aldı.

 

İngiltere`de yayınlanan Business Age dergisi Maxwell`i Mossad`ın öldürdüğüne dair yabana atılmayacak kanıtlar öne sürdü. İngiltere`de yayınlanan Business Age dergisinin yazarlarından Kevin Cahill yönetimindeki bir gazeteci ekibi İspanya, İsrail, ABD, Kanada ve İrlanda`da yaptıkları araştırma ve röportajlardan sonra Robert Maxwell`in Mossad`ın denetimindeki eski ajanlarca öldürüldüğü sonucuna vardılar. Bu arada ünlü Pulitzer ödüllü Amerikalı yazar Seymour Hersch"The Sampson`s Option" isimli kitabını yazmış, Maxwell ile Mossad arasındaki organik bağları ifşa ederek Maxwell`in sahip olduğu Mirror Grubu`nun borsada büyük ölçüde değer kaybetmesine yol açmıştı. Hersh kitabında Maxwell`in kısa süre içerisinde iflas edeceği kehanetinde de bulunmuştu. Kitabın yayınlanmasından sonra basın imparatorunun İsrail için olan önemi bir anda kayboldu. İşin ilginç yanı, Maxwell`in cesedinin bulunmasından üç gün önce 2 Kasım 1991`de İsrail kabinesine yakın bir yetkilinin Hersch`e Maxwell`in safdışı edilmek üzere olduğunu söylemiş olmasıdır.

 

Maxwell`in kullanılma fikri dönemin Başbakanı İzak Şamir`den gelmişti, ama operasyon tamamen Mossad`ın kontrolü altındaydı. Şartların değişmesi ile İsrail ile Sovyetler Birliği arasında para akışını sağlayan Maxwell`in bir değeri kalmamış, üstüne üstlük kendisine verilen paraların bir kısmını hesabına geçirmiş ve geri ödenmesi istenince de şantaj yapmaya kalkmıştı. Bütün şartlar Maxwell`in aleyhine gelişmişti. Otopsi yapmak isteyen birçok doktorun isteği her nedense Maxwell`in ailesi ve avukatlarınca geri çevrildi. İsrail`de yapılan gizli otopsiden sonra Maxwell Kudüs`te devlet töreniyle gömüldü.

 

Business Age dergisi konuyu şöyle açıklamıştı:

 

"2 Kasım 1991`de, Robert Maxwell`in cesedinin Kanarya Adaları`nda bulunmasından üç gün önce İsrail Kabinesine yakın bir kaynak, Seymour Hersch`e Maxwell`in ortadan kaldırılacağını söyledi. Patolojistlere ve İspanyol yargı otoritelerine göre Maxwell`in ölümü cinayetti. Fakat neden öldürülmüştü? Doğu Bloğunda ve tüm dünyada şirketler ağı vardı. Maxwell İsrail`e her para sağladığında bir kısmını da kendine ayırıyordu. Bu rolü nedeniyle önceki borçlarını ödemenin gereksiz olduğunu düşünüyordu. İsrail parasıyla Maxwell milyarder konumuna geldi. Maxwell İsrail`deki birçok kuruluşa borçluydu ve onlar Maxwell`e ödemesi için baskı yaptıkça, o da bunları açıklamakla tehdit ediyordu. Bir İsrail-Amerikan fonu olan Ora Vakfı`ndan para almıştı. Ayrıca İsrail`in kendisine 80`lerde Mirror`u kurması için verdiği borçları da ödeyemiyordu. Böylece Maxwell`e operasyonlarında ve Mirror Grubu`nun kurulmasında yardım eden eski Mossad görevlilerini ölümle tehdit ediyordu. 80`lerde Maxwell, İsrail`in Sovyetler Birliği ile olan ticari bağlantısıydı... İsrail`e jetiyle yaptığı garip ve sık ziyaretler hiçbir zaman açıklanamadı.

 

Çek Yahudisi olan Maxwell`i kullanma fikri Başbakan İzak Şamir`indi, fakat bunun idaresi çoğunlukla Mossad`ın elindeydi. Maxwell`in rolü parayı dolaştırmaktan ibaretti, özellikle Doğu Blokuna. Maxwell İsrail`den yıllarca büyük miktarlarda para borç almıştı ve geri ödememişti.

 

İsimleri kanuni nedenlerle saklanan İsrailli görevliler Sicilya`da Katanya`ya giderek mafya bağlantılı iki kiralık katil tuttular. Bu, 1980`lerin başında Avrupa`daki cinayetler için Mossad tarafından uygulanan standart programdı. Bu iki adam önceden de Mossad için çalışmıştı ve iyi tanınıyorlardı. Bu Katanyalı kiralık katillere işin resmi bir Mossad görevi olduğu izlenimi verildi.

 

Zaman kısaydı. Bunun nedeni 68 yaşındaki Maxwell`in iş imparatorluğu çökmeden öldürülmesiydi. Durumunu savunması engellenmeliydi; ayrıca İsrail ajanlarına yaptığı tehditleri gerçekleştirmemeliydi. Maxwell 31 Ekim`de yat gezisine çıkmaya karar verince katillerin eline düştü. İsrail istihbaratı Maxwell`in tüm uluslararası iletişimlerini dikkatle izliyordu. Hayatı boyunca Maxwell`in faaliyetleri çeşitli gizli servislerce takip edilmişti: Mossad, MI-6, KGB, CIA, Doğu Bloku`ndaki diğer gizli servisler. 4 Kasım`da Maxwell uydu telefonuyla bazı yerleri aradı ve bunlar Kanaryalar`daki CIA merkezinden ve Kıbrıs`taki üssü ile İsrail`deki Mossad tarafından dinlendi."

 

Maxwell öldü ama, cevapsız birçok soruyu da hiç şüphesiz beraberinde götürdü.

 

Haber hakkında daha detaylı bilgi için bağlantılar

 

http://www.wpp.com/wpp/companies/companydetail.htm?id=102

http://www.kmr-group.com/article.asp?nid=27

http://209.85.229.132/search?q=cache:p692ndEDX50J:investing.businessweek.com/research/stocks/snapshot/snapshot.asp%3Fcapid%3D854634 agb kmr kantar&cd=5&hl=tr&ct=clnk&gl=tr

TNS nin bağlı olduğu WPP nin grup şirketi Kantar grup:

http://www.wpp.com/wpp/companies/companydetail.htm?id=101

Martin Sorrell:

http://en.wikipedia.org/wiki/Martin_Sorrell

Robert Maxell

http://freethought2.blogcu.com/basin-krali-mossad-ajani-maxwell-in-sir-dolu-olumu_11447421.html

 

Kaynak : Tümgazeteler.com


 



Yeni Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

erbakan hocadan çok önemli açıklamalar....TÜRKİYE israile vilayet yapılmak isteniyor...

Posted: 08 Feb 2010 01:17 AM PST




....TÜRKİYE israile vilayet yapılmak isteniyor...

Türkiye`yi İsrail`e vilayet yapmak istiyorlar

Türkiye`nin İsrail`e vilayet yapılması için bir oyun oynandığını dile getiren Erbakan, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi`nin geçtiğimiz günlerde İsrail`e yaptığı ziyaret sırasında İsrail`in de AB`ye girmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulunduğu hatırlattı. "Biz AB kapısına bağlandığımızda İsrail de AB`ye girecek" diye konuşan Erbakan, "Böylelikle İsrail ile tek devlet olacağız. Sonra `bu AB çok büyüdü bunu bölümlere ayıralım, Ortadoğu ayrı olsun` diyecekler. Ortadoğu`da Türkiye ile İsrail ayrı bir birlik olacak. Böylece Türkiye İsrail`e vilayet yapılacak" dedi.

Öğretmenlik mesleğinin en şerefli ve o derece de mesuliyetli bir meslek olduğunu söyleyen Erbakan, Başbakan iken Kahramanmaraş`ta bir okulun açılışında kalbinin titrediğini kaydetti. Bugünkü eğitim sisteminde çocukların kalbine hiç bir şeyin konmadığını ifade eden Erbakan, "Okul açılışında ilk defa kalbim titredi. Binlerce çocuğun sadece dünyası değil ahiretine taalluk eden bir işlem yapıyoruz. Ama bu çocuklarımıza ne öğreteceğiz? Kalbine ne koyacağız? Okul demek, öğretmen demek bu demektir" şeklinde konuştu. Eğitim ve öğrenimin baştan sona kadar hakka dayanması gerektiğini ifade eden Erbakan, şöyle konuştu: "Öğrenimin temeli, evlatlarımıza mutlaka tarihimizi, imanımızı, kimliğimizi ve ruh kökümüzü tanıtmaya dayanmalıdır. Bizim çocuklarımız tarihimizi bilmedikleri için bu yanlış maarif yüzünden bugünkü hallere düşüyoruz. Bir sene içinde hapishanelerde uyuşturucudan mahkûm olan çocukların âdeti 10 binden 23 bine çıktı. Böyle eğitim olursa böyle sonuç alırsın"

Milli Gazete


__________________________________________________
Do You Yahoo!?
Tired of spam? Yahoo! Mail has the best spam protection around
http://mail.yahoo.com


İŞTE CHRİS MASON'IN BİYOGRAFİSİ

Posted: 08 Feb 2010 01:04 AM PST






İŞTE CHRİS MASON'IN BİYOGRAFİSİ

04.02.2010 23:59

Karakter boyutu :

Taraf Gazetesi yazarı Yasemin Çongar’ın eşi Chris Mason’un CIA ajanlığı iddiası gündeme bomba gibi düştü. Uzunca bir süredir kulislerde konuşulan iddiayı Akşam Gazetesi yazarı Oray Eğin araştırmış ve ayrıntılı bir şekilde CIA-Mason ilişkisini anlatmıştı. Mason hiçbir zaman CIA’da görev almadığını, CIA’ya yakın Rand’da ders vermediğini söylemişti. Mason’un ders verdiği Naval Postgraduate School’da bulunan biyografisi ise apar topar okulun sitesinden kaldırılmıştı.
Odatv kaldırılan biyografiyi buldu. Okurları için Türkçe’ye çevirdi. Biyografi Mason’u yalanlarken Oray Eğin’i doğruluyor. Mason hem Rand’da ders vermiş hem de CIA’da görev almış.
İşte Yasemin Çongar’ın eşi Chris Mason’un okulundan kaldırılan ilginç biyografisi:
M. Chris Mason
Senior Research Fellow/Kıdemli Araştırma Görevlisi/Üyesi
M. Chris Mason, Afganistan, Pakistan ve Hindistan tarihi ve etnografyası konularına odaklanan Kültür ve Çatışma İncelemeleri’nde görev yapan bir Kıdemli Araştırma Görevlisi’dir. Bay Mason Haziran 2001’den başlamak üzere dört yıl süreyle Dış İşleri Bakanlığı’na bağlı Siyasal Askeri İşler Bürosu’nda Afganistan Siyasa Görevlisi olarak görev yapmış, Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’nden (ISAF), Silahsızlandırma Programı (DDR) ve Afgan Ulusal Ordusu’na (ANA) kadar pek çok alanda ABD güvenlik politikaları geliştirmiş emekli bir Dış İşleri görevlisidir.
Bay Mason, Dış İşleri Bakanlığı’nda görevli iken, Afganistan’da farklı grup ve aşiretler ile bunların yerlerinin belirlenmesine ilişkin bir takım gizli projelerde istihbarat topluluğuyla yakın çalışma içinde olmuştur. Kendisi, Dış İşleri’nde söz konusu ülkenin (Afganistan’ın) tarih, kültür ve etnografya uzmanı olarak kabul görmüş ve CIA’nin Paştun Kızıl Hücresi’nde görev almıştır.
Bay Mason 2005’te, Pakistan sınırındaki İl Yeniden Yapılandırma Takımı’nda (PRT) Siyaset Görevlisi olarak çalıştı. Bölgedeki ABD hükümetine bağlı tek kıdemli sivil görevli olarak, bölge valisi ve ABD Ordusu manevra elemanlarıyla geniş bir alanı gezmiş ve bölge çapında Şura toplantılarının ve binlerce Afgan’ın katıldığı konuşmaların düzenlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu tur öncesinde Bay Mason, Ocak 2002’den başlamak üzere, güvenlikle ilgili çeşitli projelerle ilgili olarak, Afganistan’ı sık sık ziyaret etmiştir.
Bay Mason, şu anda aynı zamanda, Washington’da Gelişmiş Güvenlik İncelemeleri Merkezi’nde Kıdemli Görevli’dir ve Virginia, Quantico’da Donanma Gelişmiş Kültür Öğrenimi Merkezi (CAOCL) Güney Asya Masası Görevlisi olarak hizmet vermektedir; kendisi Virginia’da, Donanma sınıfları için Afganistan’a ilişkin sınıf programı ve uzaktan öğrenim programları geliştirmiş ve Afganistan Harekatçısının Kültür Rehberi’ni yazmıştır; bunlara ek olarak, Afganistan’a gönderilen Denizciler’i eğitmektedir. Bay Mason, Ulusal Savunma Üniversitesi, Ortak Özel Operasyonlar Üniversitesi, Fort Bragg, RAND, DynCorps’ta ve Donanma Lisansüstü Okulu’nda Afganistan’da etnografya ve isyana karşı koyma konularında dersler vermektedir.
Bunlara ek olarak, Bay Mason Rochester Institute of Technology’de (RIT) Güvenlik İncelemeleri Master Programı (MSS) için İsyana Karşı Koyma dersi ve Afganistan’a gönderilecek askeri personele eğitim veren (ABD ordusunun gezici) Liderlik Geliştirme ve Sürdürülebilir Barışı Koruma Eğitimi (LDSEP) programı dahilinde Afganistan tarihi, kültürü ve Taliban üzerine dersler vermektedir.
1990 yılında Yurt Dışı Hizmetleri’ne katılmadan önce, Bay Mason 1977-1979 yılları arasında Güney Amerika’da Barış Gücü gönüllüsü olarak, 1981-1986 arasında aktif görevde donanma subayı olarak, topçu subayı (USS John Young, DD973), ileri gözetleyici (12. Donanma Alayı, 2. Tabur) ve deniz topçu ateşi subayı (2. ANGLICO Airborne). M. Chris Mason, Donanma Uzman Paraşütçü Madalyası, Donanma Başarı Madalyası, Kore Savunma Madalyası, İnsani Hizmet Madalyası, Zimbabve Ordusu Paraşüt Nişanı, ABD Dış İşleri Üstün Şeref Madalyası ve başka nişanlarla ödüllendirilmiştir. Carnegie Mellon Universitesi’nden lisans, Donanma Üniversitesi’nden Askeri Eğitim’de yüksek lisans dereceleri almıştır ve şu anda Washington’da, George Washington Üniversitesi’nde Güney Afrika Tarihi doktorası üzerinde çalışmaktadır.
Culture & Conflict Review Makaleleri:
Alınmamış dersler, Cilt.1, No. 2, Aralık 2007.
Diğer Yayınlar:
Terörizm, Ayaklanma ve Afghanistan (PDF) -Thomas H. Johnson ve M. Chris Mason, 21. Yüzyıl’da Terörizme ve Ayaklanmaya Karşı Savaş, Uluslararası Perspektifler, Cilt 2. Kaynaklarla ve Kolaylaştırıcılarla Savaşmak, yay. James J. Forest, Praeger Security International, 2007.
Taliban’ı ve Afganistan’da Direnişi Anlamak. (PDF) (Text formatı) -Thomas H. Johnson ve M. Chris Mason
Orbis: A Journal of World Affairs 51, Cilt. 1, 20072006
Odatv.com
İşte o biyografi:





--
  ***ŞEYTAN İÇİN ; BİR DOĞRU ADAM ,BİR MİLYON GÖRMEZDEN DAHA BÜYÜK TASADIR...  
       HALİL CİBRAN ***

"Çağımızın bütünüyle bir aldatmaca, bir yapmacıklık olduğunu hissediyorum. İnsanların durmadan taşizmden, kübizmden dem vurması, sonu -izm'le biten sözcükleri kullanması ve bu -izm ile birlikte kullandıkları alengirli kelimeler, saçma sapan, yapışkan sözcük ve cümleler.

   "Aklın sınırı elbette olabilir. Bu ancak bireyin kendi aklının sınırlı olduğunu düşünmesi ve bu nedenle de baştan sınır koymuş olmasındandır.Herkesin özgür iradesi vardır. Ben özgür irademi,
" aklımı her türlü bilgiye ve her türlü olabilirliğe açık tutmak " yönünde kullanıyorum ve bu da beni düşüncelerimde, duygularımda ve inanclarımda özgürleştiriyor. Sadece " ben " olarak kalmamı sağlıyor."
                     Arzu Özok

Sahte salgın rezaletini dünya itiraf etti...

Posted: 08 Feb 2010 12:14 AM PST



 
 
BİZ NE ZAMAN MÜSLÜMAN GİBİ MÜSLÜMAN OLMAYI ÖĞRENECEĞİZ????
       BİZ NE ZAMAN İNSAN GİBİ İNSAN OLMAYI ÖĞRENECEĞİZ???

                                                     Arzu Özok             

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=31063

Dunya calkalaniyor bizde ses yok!..

Domuz gribi salgininin Avrupa’dan sonra Dunya Saglik Orgutu de ‘korku kampanyasi’ oldugunu acikladi. Saglik Bakanligi’ndan ise cit cikmiyor

1- Sahte salgin rezaletini dunya itiraf etti
Rezaleti itiraf ettiler! Tum dunyada once buyuk panik, sonra korku ve son olarak kuskuyla karsilanan domuz gribi hastaligi giderek daha buyuk bir skandala donustu. Domuz gribinin mevsimsel gripten farkinin bulunmadigi, asilamanin gereksiz oldugu ortaya cikti. Dunya Saglik Orgutu’nun bir numarali uzmanlarindan Profesor Ulrich Keil, “Tum tahminlerinde yanildik. Domuz gribi konusunda halkta buyuk bir panik yasanmasina sebep olduk” dedi.
2- Korku kampanyasi diye duyuruldu
Domuz gribini “yuzyilin en buyuk tip skandali” olarak tanimlayan Avrupa Konseyi Aile ve Saglik Komisyonu Baskani Wolfgang Wodarg arastirma onergesi verdi. Onergenin kabul edilmesinin ardindan onceki gun domuz gribi oturumunda ifade veren Dunya Saglik Orgutu’nden (WHO) Prof. Ulrich Keil, “Domuz gribi salgini ilac ureticilerinin kârlarini artirmak icin bu sirketlerle ortak olarak uretilen bir korku kampanyasiydi” diye konustu.
3- Saglik Bakanligi suskunlugunu koruyor
Domuz gribi tehdidiyle halki gunlerce panige sevkeden Saglik Bakanligi ortaya cikan son gelismeler karsisinda suskunlugunu koruyor. Ozellikle cocuklari olan aileler perisan oldu. Cok kisi gereksiz yere ve riski goze alarak asilandi. Sonuc olarak domuz gribi salgini palavra cikti.  Satin alinan asilar kullanilmadi. Asilara 1 milyar TL’ye yakin para odendi. Rezalete kamuoyu tepki gostermezken, elinde 5 milyon doz asi kaldigi soylenen Bakanlik ise sessiz.


Akdag tum ulkeyi germisti
Gectigimiz yil mart ayinda baslayan domuz gribi haberleriyle birlikte Saglik Bakanligi’ndan yapilan aciklamalarla tum Turkiye gergin bir havaya sokulmus, yandas profesorler, “Domuz gribi, pandemi vardir” diyerek insanlari panige sevketmislerdi. Yalan zincirinden dehsete kapilan insanlar ise ozellikle cocuklara yonelik yapilan yalan haberlerle hastanelere akin etmislerdi. Havaalanlarina milyonlarca dolarlik termal kameralar alinmis, kanserden ya da mide kanamasindan olen insanlarin bile domuz gribinden oldugu aciklanmisti.


Kobay gibi mi kullanildik?
Eski bir Saglik Bakani  Turkiye’nin domuz gribi asilarinda kobay olarak kullanilacagini iddia etmisti. Asinin yan etkilerinin henuz bilinmedigini belirten   eski Bakan, “Bu asilarin henuz Faz -1 sonucu yoktur. Yani bizim insanlarimiz denek olarak kullanilacak. Gelecek asilari ilk once AKP’lilerde kullansinlar” demisti. ABD’de yapilan asinin yan etkileri nedeniyle cok sayida insanin ciddi rahatsizliklar gecirdigini iddia eden eski Bakan, asi sonucu kalici felc bile yasanabilecegini anlatmisti.


Asilara 120 milyon odendi
Saglik Bakani Prof. Dr. Recep Akdag, onceki gun Istanbul’da duzenlenen bir toplantida yaptigi konusmada, bakanligini savundu ve cok basarili bir operasyon yuruttuklerini soyledi. Turkiye’nin satin aldigi 8,4 milyon doz asinin yarisinin kullanildigini belirten Akdag, elde kalan asilarla ilgili sorunu ilgili firma ile goruserek cozeceklerini kaydetti. Domuz gribi asisi konusunda eski Saglik Bakani ve birkac hocanin haksizlik yaptigini ifade eden Akdag, asilara odenen paranin 120 milyon TL oldugunu acikladi.


Kavgayi birak hesap ver
Meclis’teki ’peygamber’ kavgasinda gozlugunu ve ceketini cikarip vekillerin uzerine yuruyen Saglik Bakani Recep Akdag’in kavga etmeyi birakip Turkiye’de yaratilan saglik skandalinin hesabini vermesi isteniyor. Yapilan yanlisligin Turkiye’yi zarara ugrattigini ve kulhanbeylikle ortulemeyecegini belirten milletvekilleri “Turkiye’nin sagligi kimlere emanet, goruldu” yorumunu yapiyor. CHP Ordu Milletvekili Rahmi Guner, boyle bir davranisin yapilan yanlisliklarin uzerini ortemeyecegini soyledi. Guner, domuz gribi diye lanse edilen hastaligin normal gripten farkli olmadigi anlasilinca bir vurgun oldugu yonunde kamuoyuna kaygi saldigini belirterek sunlari soyledi:

Millet adina utandim
“Saglik Bakani’nin yanlis uygulamasi aslinda Basbakan ile ters dusmesiyle birlikte ortaya cikti. Bu noktadan sonra vatandaslar kaygiya dustu. Turkiye’nin 500-600 milyon dolarinin cope gittigine dair ciddi kaygilar dogurdu. Bunun nedeni domuz gribi olarak lanse edilen hastaligin, normal gripten farkli olmadiginin anlasilmasi uzerine cikti. Simdi burada kulhanbeylik yapmak, basitlikten ote gitmiyor. Gozumun onunde cereyan eden olayda, TBMM’de millet adina utandim” dedi.


Akdag hemen istifa etmeli
CHP’li Rahmi Guner, Akdag’in bir devlet adamina yakismayacak davranislar sergiledigini soyledi. Guner soyle konustu: “Turkiye’yi zarara ugratan buyuk bir olayin ustu bu tur davranislarla kapatilamaz. Bu aslinda bir TBMM Arastirma konusudur, bunun da otesinde bir gensoru konusudur. Millet saglik politikalarimizin kimlere emanet oldugunu acikca gormustur. Recep Akdag hukumetten derhal istifa etmesi gereken kisilerin basinda gelmektedir.”


Domuz gribiyle ilgili konusacak cok sey var
Milletvekilleri, ihalesiz alindigi iddia edilen asilar icin Meclis sorusturmasi istiyor.
TBMM’nin ana gorevinin yonetimin sorunlarini tartismak ve kanun cikarmak gibi islevler oldugunu belirten MHP Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu sunlari soyledi:

Zaman kaybediyoruz
“Yasanan olaylar hicbir zaman kabul edilemez. Ancak, TBMM esas gorevlerinin disina cikip polemiklere kaydirilmak istenirse bu tur goruntuler ortaya cikiyor. Elbette sorunlar konusulmali. Eger Recep Akdag’in eski saglik Bakani’na karsi kisisel olarak hissettikleri varsa yeri orasi degildi. Bu da zaten dogru olmaz. Bu konular konusularak olur. Zaten Saglik Bakanligi’nin domuz gribiyle birlikte konusulacak pek cok seyi de bulunmakta. Bunlar konusulmasi gerekirken, polemikler yapilarak zaman kaybettiriliyor. Olumsuz davranislarla ne iktidar olunur, ne devlet yonetilir, ne de millet bunu kabul eder.”
Haber:Fatih ERBOZ
Yandas profesorler asiyi desteklemisti
Turkiye’de iktidara yakin profesor unvanli bazi bilim adamlari, Saglik Bakani’nin domuz gribi asisi olunmasi gerektigiyle ilgili kamuoyuna yaptigi her konusmasindan sonra destekleyen  aciklamalar yapiyorlardi. Hatta bunlardan bazilari daha da ileri giderek asi olunmadigi taktirde kesin olum riski bulundugunu soylemekten cekinmediler. Pandemi Izleme Bilim Kurulu uyelerinden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ise ise oleceklerin sayisini bile verdi ve uyardi: “Asilamada istenilen seviyeye cikilamadi. Tehlike buyuyor. Domuz gribinden olenlerin sayisi 2400’ e cikar.”



__._,_.___
.

__,_._,___


--
  ***ŞEYTAN İÇİN ; BİR DOĞRU ADAM ,BİR MİLYON GÖRMEZDEN DAHA BÜYÜK TASADIR...  
       HALİL CİBRAN ***

"Çağımızın bütünüyle bir aldatmaca, bir yapmacıklık olduğunu hissediyorum. İnsanların durmadan taşizmden, kübizmden dem vurması, sonu -izm'le biten sözcükleri kullanması ve bu -izm ile birlikte kullandıkları alengirli kelimeler, saçma sapan, yapışkan sözcük ve cümleler.

   


[anadoluhaber:37755] GOTHAM Şehrinin Kahramanı yazan: Mersin İçel İlinden Burak CANLI

Posted: 07 Feb 2010 10:34 PM PST

GOTHAM ŞEHRİNİN KAHRAMANI yazan: MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI

 

Bu yazıda biraz açılım yapmayı düşünüyorum. İlk öncelikle başlığı şikâyetten para alınsa gene de şikâyet ederler miydi?   Diye yazacaktım. Bıraktım. Vazgeçtim şimdilik bu sevdadan. Yazmaya başladığım günden beri tehdit üzerine tehdit. Meslektaşımın biri telefonda “ Suç duyurusunda bulunacağım. Bana mailler gelmesin. Hayır, size karşı olduğumdan değil. Ben mail olayını pek sevmiyorum.” Bunun gibi açılan telefonlar, gönderilen mailler. Liste yaptım. Bir gün beni de yolcu ederler. Neme lazım. O zaman bu arkadaşlarımız gelsinler topun ağzına. Baksınlar bir tadına.

 

Hayır, suç duyurusundan para alınacak olmuş olsa bu kadar kolay bir şekil de ağızlarına alırlar mı bunu. Bekliyorum. Çok doluyum. Çok! O gün için hazırlanıyorum. Adeta artık o gün için yaşıyorum. Zaten bavullarımı ben çoktan hazırladım. Boş verdim. Silivri’ymiş. Başka bir yermiş. Borç ödemekten canıma tak etti. Dışarıda ki sorumluluk çok ağır! Durmadan gelen faturalar. Bitmiyor. Artık kelle başı Vergi Dönemini de bıraktılar. Kellemizi çifter sayar oldular. Girer kalırım. Uygulanan sürece itiraz dahi etmem. Yatarım. Babalar gibi yatarım. Her düşünen insan gibi yatarım. Aslanlar gibi çıkarım. Dışarı da ben ne baba ne de aslan olamadım. Bu vergiler sayesinde de olabilmem mümkün değil. Gün geçmiyor ki bir fatura gelmesin. Dakikam para olmuş benim. Her nefesimin bir maliyeti bir bedeli var. Bakalım çanlar kimin için çalacak. Şikâyet edildiğim gün tüm tehdit edilişlerimin başvuruşunu onun için yapacağım.

 

Hep siyasi yazılır mı? Yazmaya devam ettiğim günlerden bir gün başka yazayım dedim. Okuyan bir kişi şaşırdı. Sen siyasi yazmaz mıydın? Gel kendin yaz. Şu sıralar biraz terk edeceğim bu yolları. Elimi ayağımı çekeceğim bu işlerden. Evimin adamı çocuklarımın babası olacağım. Yazacağım ama siyasi değil. Hoş ne yazarsan yaz illaki siyasisindir. Yazmaktasındır. Bu da yeterlidir.

 

Gene meslektaşlarımdan duyarım. Nasıl zaman bulmaktasın? Benim hiç vaktim yok. Yok mu? Neden ne iş yapmaktasın. Yoksa geceleri Gotham şehrinde dolaşıp kötülerimi yakalıyorsun. Vay benim kahramanım. Bu dünya da bir tek sen çalışıyorsun. Aman ha! Nazar değmesin. Aman! Deyivereyim. Dikkat et kendine. Üşütme hasta olursun. Koşma yorulursun. Bir de mühim adam pozlarını takılmazmısın! Allah! Allah! Yesinler seni. Var böyleleri. Her yer de. Karşınıza çıkar. Mutlaka çıkar. Dünyayı kurtaran adam! Onsuz olmaz. Vazgeçilmez. Özellikli. Oynar başlıklı. Maazallah! Maşallah! Yok böylesi. Görülmemiş. Analar daha böylesini doğurmamış. Ele avuca sığmaz. Bir de kasılır. Of be of! Çok özelliklidir bu tipler.

 

Bu tipleri bıraksanız meydana dünyadaki tüm şampiyonlara dahi nasihat verecek ders verecek karakterdedir. Onların da üstündedir bu tipler. Hele bir tipini görün bunların. Aman ha! Aman! Bir görün görmeye doyamazsınız. Akan sular durur. Akmaz olur. Daha nasıl anlatayım. Kelime bitti. Bir sayfa da doluyor. Uzatmayayım artık. Noktalayayım. Son vereyim. Birde bu tiplerin ölse de sözünden dönmeyişleri vardır. Onu da yazayım. Yarın saat 09.00’da buluşalım dersiniz. Ya da aldığı parayı, kitabı, eşyayı getirecektir. Dönmez. Dönmez oldun şarkısını söyleyiverirsin. İşte o kadar. Ah bu güvensiz işe yaramaz tipler. Tipinden anlaşılır böylesi. Katalogdan bakıp aha sen şu tiptensin kardeşim diyemezsin. Yoksa denilebilir mi? İşte yeni bir iş kapısı. Yapsınlar bir katalog satsınlar. Anlayalım bizde. Vicdanımıza yenilip de Gotham Şehrinden geldiğini sandığımız arkadaşçıklarımıza kanmayalım. 

                                                                               MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37759] DEMOKRAT PARTİDE İŞLER FENA HALDE KARIŞIK DURUMDA VERDİĞİM LİNKİ TIKLAYIP OLAYLARA GÖZ ATIN...

Posted: 09 Feb 2010 06:12 AM PST

DEMOKRAT PARTİDE BİRARİP ÇALIŞMALAR BÜTÜNÜ DEVAM EDİYOR
KIRAT ŞAHLANACAĞI YERDE NALLARI DÜŞMÜŞ, TÖKEZLEYEREK GİDİYOR
İŞTE O HABERLERİN YER ALDIĞI BLOĞ
 

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37756] Arkadaşlar bugün www.haberanaliz.net de önemli haberler var. İşte bazıları:

Posted: 09 Feb 2010 06:03 AM PST

tüketici sabit hattını iptal ettiriyor
 
başbakan grubunda konuşuyor
 
tevfik diker 28 şubat sürecini anlattı
 
otizm riski annenin yaşıyla bağlantılı
 
nazım la küba da
 
erdoğan baykaldan tazminat kazandı
 
trafik cezalarına abd modeli geliyor
 
daha nice haberler var, tıklayın, okuyun.....saygılarımla...
 

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

FW: Komplo paronayası...

Posted: 09 Feb 2010 05:12 AM PST






 
    'Komplo paranoyası' bile az!
                  Hükümet yandaşı olmayan gazeteler, TEKEL işçilerinin mücadelesi karşısında, "habercilik kriterlerini" değiştirmek zorunda kaldılar. İşçi ve emekçi taleplerinde bir haber değeri bulmayan pek çok gazete ve TV kanalının habercileri ve yönetmenleri artık, "TEKEL işçileri ne yapıyor, ne diyor"a işaret etmeden açıp kapatamıyorlar haber programlarını.
                    Bazı gazeteciler, "Artık işçi sınıfı ve işçi sınıfı mücadelesi öldü diyorduk ama TEKEL işçileri bu görüşümüzü çürüttü" diye itiraflarda bile bulunuyorlar.
                     Sadece basın da değil; CHP ve MHP de kendi özelleştirmeci tutumlarına ve emek mücadelesi karşısındaki utanç verici umursamazlıklarına karşın, TEKEL işçisinin bugüne gelmesinde kendi günahlarına bakmadan TEKEL işçisine "destek" vermektedir.
                      Bugün sermaye medyası ve politikacıları cephesinden TEKEL işçilerine olan ilginin nedenleri farklı olabilir. Kimi tiraj ve reyting kaygısıyla, kimisi hükümete muhalefet etmesi nedeniyle, kimisi kendine göre özel sayılacak nedenlerle TEKEL işçilerinin mücadelesine ilgi, hatta yakınlık duyabilirler.
                       Ama bunlar, TEKEL işçilerinin mücadelesinin kamuoyu gündemini ve özel olarak da siyasetin gündemini son bir buçuk aydır belirleyen en önemli etken olması gerçeğini değiştirmez. Dahası basın ve sermaye cenahındaki partilerin TEKEL'e ilgisini, TEKEL işçilerinin mücadelesinin yarattığı baskı ortaya çıkarıp biçimlendirmiştir.
                         Üstelik de bu politik arenayı bu ölçüde etkileyip değiştirmek, AKP Hükümeti'nin hükümet imkanlarına ve elindeki devasa medya gücüne dayanarak gündemi; "Arınç'a suikast", "Yeni bir darbe hazırlığı planı" "Kozmik odalara baskın" gibi son derece medyatik konular üstünden yönlendirme gayretlerine karşın, TEKEL işçileri politik gündemi belirleyebilmişlerdir


Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

Cuvalci General....Fatih Çekirge - Hürriyet

Posted: 09 Feb 2010 03:11 AM PST

Değerli Arkadaşlar,
 
Ray Odierno isimli bu Türk düşmanının ABD Savunma Bakanı tarafından Türkiye'ye getirilmesi rastgele bir olay değildir. Burada önemli kasıt ve mesajlar var.
ABD'nin dünya üzerindeki askeri yapılanmasından daha önce bahsetmiştim. 10 adet Müşterek Komutanlık olduğunu söylemiştim. ABD'nin planlamasına göre, Türkiye, halen karargahı Belçika'da olan ABD Avrupa Komutanlığı (EUROCOM)'nın sorumluluk alanı içindedir.
Ray Odierno denen adam ABD'nin Merkez Komutanlığı (CENTCOM)'na bağlıdır. CENTCOM'un sorumluluk alanı ise Ortadoğu, Afrika ve Arap yarımadası, İran ve Afganistan dahil olan bölgedir.
Herhangi bir ülkeye giden ABD Savunma Bakanları, kendilerine göre parselledikleri dünyanın o bölgesinden sorumlu Müşterek Komutanı da beraber götürürler.
Bu adamın getirilmesinde 2 mesaj var diye düşünüyorum. Birincisi, bizim eş başkan efendinin kendi ile aynı kafa yapısına sahip kankası bush'la birlikte can-ı gönülden desteklediği GBOP' göre; Türkiye parçalanacak ve bir bölümü, ABD'nin 1993'den beri kuruluş çalışmalarını yürüttüğü, 1996 yılında tamamlamayı planladığı, ancak liboş takımı, ABD'nin Türkiye'deki yandaşları, memurları ve reayasının  büyük desteğine rağmen, Türk Özel Kuvvetlerinin engellemesi nedeniyle bugüne kadar başaramadığı sözde kürdistan'a dahil edilecek şekilde çalışmaları biliyoruz. İşte, ABD Savunma Bakanı, artık GBOP gereği Türkiye ile ilgili sorumluluğun ABD Avrupa Komutanlığı'ndan alınıp ABD Merkez Komutanlığı'na verileceğini ve parçalanmanın kaçınılmaz olduğu mesajını vermek istiyor.
İkincisi ise, Tarihimizde bir kara leke olarak yer alan çuval olayı nedeniyle, Türkiye üzerinde psikolojik harekat uygulayarak bu adamı yanında getirip bir de bize ağırlattırıyor.
Bu adamı ağırlayanları, Tarihi'nin farkında olmayıp Gülhane Parkı'nda seyran eyleyen ve bu nedenle bu adamla bir araya gelip yiyip içenleri lanetliyorum ve kınıyorum.
 
Haydar ATEŞ 
 
 

 

Bu yüzden peşmerge ihbar etmişti... İhbar gelince komutan emri verdi:/_np/7688/9807688.jpg

     

*  Yakalayın. Direnirlerse ateş açın...

 

Ve kısa süre sonra askerler karargâhı bastı... Direniş olmadı. Teslim oldular. Yere yatırdılar. Ellerini arkadan bağladılar. Ve başlarına çuvalı geçirdiler... Ben o günü unutamam. O fotoğrafları unutamam. Türk askerlerinin o hali hafızamın en kuytu yerlerinde birer hortlak gibi saklanır.

Türk özel harekât timini başlarında çuvalla peşmergelerin önünden geçirten ABD'li komutanın adı Ray Odierno'dur... Emri o vermiştir. Ve Türkiye'nin uyarısına rağmen bir süre de askerlerimizi sorgulatmıştır... Bu o zaman Barzani ve Talabani'ye verilmiş "Siz Türklerin kırmızı çizgisinden korkmayın biz buradayız" mesajıydı... Görüntülü güvenceydi...

 

İşte şimdi ABD o generali Ankara'ya gönderdi. Gelme sebebi şuydu:

 

"PKK'nın silahsızlandırılması operasyonunu yürütmek. Türkiye'yle istihbarat paylaşmak." Ne garip ve ne acı değil mi?

 

ABD yönetimi sanki başka komutan yokmuş gibi onu gönderiyor.

 

Ve hafızamızdaki o hortlağı ayaklandırırcasına, yüzümüze vururcasına o general karşımıza dikiliyor. Örneğin Genelkurmay ya da Dışişleri Bakanlığı "O isim konusunda milletçe hassasiyet var başka bir komutan gönderin" demiyor... Ve o general hiçbir şey olmamış gibi Ankara'da geziyor. Yemek davetleri veriyor. Yalnızca İçişleri Bakanı değil, CHP'den Onur Öymen, MHP'den Oktay Vural da o generalle "dostluk yemeği" yiyor.  İşte ben buna dayanamıyorum. Ve bu manzarayı görünce sormadan edemiyorum.

 

Acaba bizim bir komutanımız Amerikalı askerlerin başına çuval geçirtseydi, bırakın resmi ziyareti Washington'a turist olarak bile gidebilir miydi?

 

Ne dersiniz?

 

Acaba ben mi "ilkel" düşünüyorum...

 

Yoksa nerdeyiz biz?

 

Nereye düştük?

 

 



Fw: Taraf gazetesinin internet sayfasındaki künyeye bakınca

Posted: 08 Feb 2010 02:54 PM PST



----- Forwarded Message ----
From: Murat Özdemir <muratozdemir.67@hotmail.com>
Sent: Mon, February 8, 2010 5:34:03 PM
Subject: FW: Taraf gazetesinin internet sayfasındaki künyeye bakınca


Gönderen : Yobazsevmez Yobazsavar
Konu : Taraf gazetesinin internet sayfasındaki künyeye bakınca en altta şu bilgi karşımıza çıkıyor
Mesaj : Web Tasarımı - Programlama
Sawis Digital Solutions
Hasan Çağrıcı -- hasan@cagrici. com

Nedir bu Sawis Digital ve kimdir bu Hasan Çağrıcı?

Sawis Digital aktif olmayan bir sayfa.
Kime ait diye yakından bakıyoruz.
Sahibi Hasan Cağrıcı ve Bestekar Şevki Bey Sokak No: 4 Balmumcu İstanbul adresinde ikamet eder görünüyor.
Bu adres aslında Hayalevi ya da Artistik adıyla Yapıt adlı reklam şirketinin adresi.

Şirket MÜSİAD gözdesi İlhan Soylu ile Bir Dakikalık tişörtleri yapıp satan Necati Beydemir"in reklam şirketi.
Bu adresin tarihi bir önemi de var, o da aslında ARTIBİR Reklam İletişim A.Ş. "ne ait olması ..
Artık faal olmayan ARTIBİR, Kombassancı Haşim Bayram ile İlhan Soylu"nun ortak olduğu reklam şirketi.

Konudan sapmadan devam edelim, doğrudan gidelim... sapmadan, yoldan çıkmadan...

Taraf gazetesinin yayın yaptığı internet sitesinin sinyallerini takip ettiğimizde de karşımıza Pusula Bilgi İşlem Ltd Şti çıkıyor.
Yani Taraf internet hizmetini "Nevbahar MAH.SUPHİ PAŞA Sokak No17 Haseki İstanbul " adresindeki Pusula firmasından alıyor.
Adresleri Güya http://www.pusulabilgiislem.com/
girmeye çalışın bakalım, girebiliyor musunuz? Hayır mı?

Internet hizmeti satan bir Firmanın internet sayfasının olmaması çok da normal bir durum gibi görünmüyor.
Peki Pusula firması internet işlevini nereden alıyor?

Sıkı duruyoruz
Teksas"tan ....
Yani cemaatin cennet mekanından ...
ABD"nin kalbinden... ..
ThePlanet.com"dan

Peki ThePlanet.com daha başka kimleri ağırlıyor server"larında?

Allahın çok ilginç bir lutfu olarak FGulen.com ve FGulen.net adlı cemaat Sitelerimiz de burada Taraf ile birlikte yayın yapıyorlar.

Ne hoş bir tesadüf,
Ne güzel bir yapılanmadır?. .
ne ilginç raslantılar değil mi?...
**********************
Teşekkürler Zeynep
*****************************************************
Bu arada bütün arkadaşlara sonsuz teşekkürler. Aşağıdaki mesajı daha önce gönderdiğimi hatırlayacaksınızdır.
O mesaj ilk gönderilmeye başladığında ATATÜRK'ümüz 6. sırada ve oy sayısı 20 binlerdeydi. Bugünlerde 2. sırada ve 45 bini aşmış durumda.
Yine o mesajda belirtildiği gibi birer saat arayla oylamaya devam edebilirsiniz. Tekrar ellerinize sağlık diyor ve teşekkür ediyorum.

 

http://www.whopopular.com/Ataturk

 

Arkadaslar, dunya capinda yapilan bu ankette Ataturk'e oy verelim!!!

Sol ustteki "
CLICK HERE TO VOTE" diyen yere basin. Sonra cikan kutudaki guvenlik kodunu yazin.

Sonra da VOTE a basin. Anket yeni basladi, diger liderlerden oldukca gerideyiz.

1 satte 1 oy verme hakkiniz var. Her saat basi oy vermeniz  umidiyle!

Haydi! Parmaklariniza kuvvet :)

 

 

 



************************************************************************************************************************

BİR SOĞAN SOYULUYOR, YAŞARIYOR GÖZLER,

BİR DEVLET SOYULUYOR, ALDIRMIYOR ÖKÜZLER...

** NAMDAR RAHMİ KARATAY **

************************************************************************************************************************

Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır.
Yer yüzündeki kötü insanlar
ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar.
GIORDANO BRUNO

************************************************************************************************************************

SAĞLIKLI VE MUTLU GÜNLER DİLEKLERİMLE...

MURAT ÖZDEMİR

 


Windows Live Hotmail: Arkadaşlarınız Facebook'taki güncellemelerinizi doğrudan Hotmail®'den görür.

Yeni Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

[anadoluhaber:37782] Dinli GATA mı? Dinsiz GATA mı? 3 Haber

Posted: 10 Feb 2010 06:52 AM PST

Dinli GATA mı? Dinsiz GATA mı?

GATA üzerine yazılmış basından seçme üç haber sunuyoruz sizlere.

Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz ÖZDİL Antalya Belediye Başkanı Mustafa AKAYDIN ve TSK içindeki ve soruyoruz ''Hangi GATA? Dinli mi? Dinsiz mi? Kuran Okunan İmamlı mı? İslamın Emri Başörtülü Girilemeyen mi?

 

 GATA

“Başbakan Bülent Ecevit, son yolculuğuna GATA'nın Cennet Kapısı'ndan geçerek başladı...

GATA morgunun açıldığı ve üzerinde Cennet Kapısı yazan küçük tören odasında, GATA imamıyla birlikte dua edenlerin çoğunluğunu komutanlar oluşturuyordu.”

*Ben yazsam, neyse...

*Taraf Gazetesi'nin genel yayın yönetmen yardımcısı Yasemin Çongar yazmıştı bunu, Milliyet'teyken.

*Eski defter'ler moda ya bugünlerde...

Hatırlamak isteyen, hatırlar.

İnanmayan, arşive bakar.

*GATA'daki törene katılanlar, Cennet Kapısı yazan salonda toplandı. GATA imamıyla birlikte dua edenler arasında, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Genelkurmay Başkanı'nın yanı sıra, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ile kuvvet komutanları vardı. GATA imamı, Kuran-ı Kerim'den sureler okudu. İmam, edilen duaların sevabını, Hazreti Muhammed, İslam büyükleri, Atatürk, silah arkadaşları ve Ecevit'in ruhuna hediye etti.

*Cennet Kapısı.
Kadrolu imam.
Kuran-ı Kerim.
Hazreti Muhammed.
Mustafa Kemal.

*GATA işte bu.
 

“Dinsiz” dedikleri GATA.

Yılmaz ÖZDİL

CHP'li Başkan Akaydın: Camiye ayakkabı ile giriliyor mu ki, GATA'ya türbanla girilsin  
 
 Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Mustafa Akaydın, "Camiye ayakkabı ile giriliyor mu ki GATA'ya da türbanla girilsin." dedi. Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği Halkın Gündemi isimli program öncesinde gazetecilere açıklama yapan Mustafa Akaydın, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne (GATA) alınmamasına ilişkin açıklamalarda bulundu.

GATA skandalını doğruladı

Erdoğan'ın , eşi Emine Erdoğan'ın başörtüsü sebebiyle Nejat Uygur'u GATA'da ziyaret edemediğini açıklaması büyük yankı uyandırdı.Yaşananların birinci elden tanığı Nejat Uygur'un eşi Necla Uygur, 'o günü' Zaman'a anlattı. Hastane yönetiminin 'başı örtülü, kabul edemeyiz' demesi üzerine 'geçmiş olsun' ziyareti Ankara Kalesi'nde gerçekleşmiş. Buluşmada Emine Hanım'la dertleştiklerini dile getiren Necla Uygur, hâlâ o anın üzüntüsünü yaşadığını söylüyor: "Gelseler şeref vermiş olacaklardı. İnanın o kadar mahcup oldum ve üzüldüm ki. Bir başbakanın eşi hastanede bir sanatçıyı ziyaret edecek ve kabul edilmeyecekti. Demek çocuklarım başı kapalı olsaydı onlar bile babalarını ziyaret edemeyecekti."

TSK'da Seks Tuzağı

Bir Teğmen, polise gönderdiği ihbarla ortaya çıkan iddialar mide bulandırdı. İşte insanı şoke eden iddialar;

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Metin Ataç ile dönemin donanma komutanı şimdiki Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit'e yönelik suikast düzenleneceği iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame onaylandı.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli iki amirale suikast planladıkları ve uyuşturucu ile TNT kalıbı bulundurdukları iddiasıyla hakkalarında soruşturma yürütülen 9’u tutuklu teğmen 19 sanık hakkındaki iddaname İstanbul 12’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 7 Mayıs 2009’da başlayacak ve 3 gün sürecek olan davanın Poyrazköy Davası ile birleştirilmesi yönündeki talebini de ilk duruşmada karara bağlanacak.



--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37781] 'Türk Askeri kendi okulunu da bombalar'

Posted: 10 Feb 2010 06:51 AM PST

'Türk Askeri kendi okulunu da bombalar'

Başbuğ'un 'Balyoz' darbe planı iddialarıyla ilgili "Allah Allah diye taarruz eden ordu camiye bomba koyar mı?" açıklamasına Binbaşı Fethi Gürcan'ın oğlundan cevap geldi.

 

Babası Harbiyelileri isyana teşvik ettiği gerekçesiyle 46 yıl önce idam edilen Gürcan, "Türk askeri her zaman yapar. Kendi harp okulunu kurşunlar. Atatürk'ün mezun olduğu harp okulunu kurşunlar. Bundan daha ötesi olur mu?" dedi.

Babasının 'darbeler ve ihtilaller tarihi'ni okumasını istediğini dile getiren Gürcan, 21 Mayıs'tan sonra genç subayın dışındaki yapılan darbelerin bir 'orta oyunu' gecekondu tipi darbeler olduğunu ileri sürdü.

Gürcan, Adnan Menderes'in asılmasında ise İsmet İnönü'nün tavrının etkili olduğunu savundu.

1962 ve 1963 yılları arasında Ankara'da Harbiyelileri isyana teşvik ettikleri için asılan Aydemir ve Süvari Birliği Komutanı Binbaşı Fethi Gürcan'ın idamları ile ilgili tartışmalar aradan 46 sene geçmesine rağmen sürüyor.

Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Ömer Gürcan, 1960 darbesinde 15 yaşında olduğunu söyledi.

22 Şubat 1962 kalkışması ile 27 Mayıs'ta da babasının ön planda olduğunu dile getiren Gürcan, 22 Şubat 1962'den sonra babasının emekliye sevk edildiğini ifade etti.

1963 yılında sivil olmasına rağmen babasının resmi üniformasını giyip 21 Mayıs 1963 hareketine katıldığını anlatan Gürcan, 26 Haziran 1964'de babasının asıldığını belirterek "Bu olaylara babamın giriş nedeni, iktidarın babamı öğrenci gençliğin üzerine sürmesi, Ankara siyasal bilgilerde 'ateş et' emri vermesi, babamın dinlememesi ve isyancı olması. Zaten şu anki darbecilerle konuşursak isyancı, ihtilalci, darbeci kelimelerini ayırtmamız lazım." diye konuştu.

İHTİLALCİ OĞLUYUM DİYE ASKERDEN ÇIKARILDIM

1966 yılında liseyi bitirdiğini ve ODTÜ'ye elektronik mühendisi olarak girdiğini anlatan Gürcan, Silahlı Kuvvetler'e müracaat edip alındığını ancak 15 gün sonra 'ihtilalci oğlu' diye çıkarıldığını belirtti.

Sonra mahkeme kararıyla tekrar döndüğünü ifade eden Gürcan, "Kendimi 68 gençlik olayları içinde buldum. Babamın yaşadıklarını ben bir askeri öğrenci olarak yaşadım. 12 Mart'ın arkasından ordudan çıkarıldım. Babam gibi sivil oldum. Arkasından 12 Eylül geldi. İçeri alınıp 8 ay tutuldum. TRT'den elektronik mühendisi olarak emekli oldum. Bizim evde herşey konuşulurdu. Babamın planı çok sadeydi, ben de dinlerdim. Yapacağı şeyde kararlıydı. Şuanki darbecilere benzemeyen bir karakterdi. Babam olmasaydı belki 27 Mayıs bastırılmış olacaktı." şeklinde konuştu.

Harp Okulu'nun genelde subay çocuklarından oluştuğuna dikkat çeken Gürcan, 21 Mayıs ve 27 Şubat'ta Harp Okulu öğrencilerinin üst rütbeli babalarına, dayılarına ve amcalarına silah çevirdiğini aktardı.

Türkiye tarihinde bunun ilginç bir olay olduğunu vurgulayan Gürcan, çocuklarının, yeğenlerinin okuduğu Harp Okulu'nu paşaların makineli tüfeklerle tarattığını ve arkasından bütün öğrencilerin atıldığını savundu.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 'Balyoz' darbe planı iddialarıyla ilgili yaptığı "Allah Allah diye taarruz eden ordu camiye bomba koyar mı?" açıklamasının hatırlatılması üzerine Gürcan, şunları söyledi:

"Türk askeri her zaman yapar. Kendi Harp Okulunu kurşunlar. Atatürk'ün mezun olduğu harp okulunu kurşunlar. Bundan daha ötesi olur mu? 1 Mayıs gibi olaylar olmuş ama hiç kafa dahi yormamış. JİTEM denen bir örgüt var. Onun bir binbaşısı var Cem Ersever diye, Kürtleri öldürmüş. Sonra Ankara'nın bir yerine cesedi atılmış, hiç üzerine gitmemiş. Taylan Özgür arkadaşımız, Beyazıt meydanında sırtından vuruluyor. Talat Duran diyor ki şu an onu vuran generaldir. Bundan hiç gocunmuyorlar. Böyle bir şey yoktur, varsa araştırmaları lazım. Türk ordusu hakkında çok büyük iddialar var. Kaybolmuş insanlar var. Sonra Türk ordusu hiç dincileri destekler mi? Mesela Muhsin Batur gider Erbakan'ı alır getirir, parti kurdurur. Arkasından Kürt hareketi kurarlar Hizbullah diye. İnsan katli yaparlar. Türkiye kabuk değiştiriyor. 50 bin insanın öldürülmesinden çocuk katili APO mu sorumlu; bana göre değil. 12 Eylül'de 1 milyona yakın insan işkenceden geçirildi. Bu insanlar dağa çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Mart'ın 12 Eylül'de halkına yaptıklarının hesabını vermesi lazım. Şuan paşalar ulusalcı geçiniyor."

MENDERES'İ ASTIRAN GENÇ SUBAYLAR DEĞİL

"Türkiye'deki darbeler gecekondu tipi olduğu için yalancı darbelerdir." diyen Gürcan, darbelerde sivillerin geri çekildiğini askerin onun yerine geçerek halkı ezdiğini öne sürdü.

Sivilin normal yollardan yapamadığını askerlerin darbe ile gelip yaptığını ileri süren Gürcan, 21 Mayıs'tan sonra genç subayın dışındaki yapılan darbelerin 'orta oyunu' olduğunu iddia etti.

Cezaevindeyken babasını sürekli ziyarete gittiklerini anlatan Gürcan, her zaman babasının moralinin yüksek olduğunu söyledi.

"Beni asın, ben gelseydim sizi asacaktım." dediğini aktaran Gürcan, babasının milletin aldatıldığını söylediğini belirtti. Babasının ihtilalci, isyancıydı olduğunu dile getiren Gürcan, "Anında karar verirdi. Tepkisini anında gösterirdi. Modern deyimle babam devrimcidir. İdam edileceğini akşam basılan gazetelerden öğrendik. Sabah 5'e doğru haber geldi. Gidip cenazesini aldık. Resmi bilgi verilmedi." ifadesini kullandı.

O dönemde darbeyi teşvik eden gazeteciler bulunduğunu anlatan Gürcan, bu yapının her zaman olduğunu vurguladı. 27 Mayıs öncesi gençlik hareketlerine bir şayia yayıldığını dile getiren Gürcan, şöyle devam etti:

"Kıyma makineleri, bir de Et Balık Kurumu'nda gençlerin kıyma haline getirildiği, arkasından gençlerin öldürülüp karayollarında üstlerine asfalt çekildiği şayiası. Bu çok ilginç. CHP'nin Genel Sekreteri Kamil Kırıkoğlu, onun anıları var, Tanju Cılızoğlu tarafından yazılan. Böyle şayialar var. Bunu çıkaran kim? CHP'liler. 27 Mayıs 1960 öncesi biz bu konuda araştırma yaptık, böyle bir şey olmadığını tespit ediyorlar. CHP Meclis grubunda kalkıyor Kamil Kırıkoğlu, böyle bir şey yok, bunların yalan olduğunu açıklayalım diyor. İsmet İnönü sinirleniyor; 'hayır' diyor 'varmış gibi söyleyeceksiniz' diyor. Arkasından BBC'ye demeç veriyor. Türkiye'de 300 tane gencin öldürüldüğünü söylüyor. İnfial yaratan siyasetçiler. Gençliğin üzerine ordu gençliğini sürüyorlar. Darbeciler 46'dan beri darbe planlıyorlar. İhtilali yapanlar darbeciler değil ihtilalciler. CHP Demokrat Parti'yi komünist diye suçluyor. CHP sol değildir. Tam komedi, tutarsız bir yapıdır. Menderes'i astıran genç subayları değildir. İsmet Paşa o zaman hiç konuşmuyor. Genç subaylar da 'oda asılmasını istiyor' diye anlıyor. Tarihe geçmesi için bir mektup yazıyor, asmasın diye. Asılmasını istemeyen çıkar net bir şekilde demeç verirdi."

Genç subayların heyecanları ve vatanperverlik duygularının istismar edildiğine dikkat çeken Gürcan, Genelkurmay'ın, darbe girişiminden idam edilen Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan'ın dosyalarını isteyen Ergenekon Mahkemesi'ne "Bizde yok" cevabına karşılık, "Dosya bende var." diye karşılık veriyor.

(CİHAN)


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37779] "Bahçeli önce kendine eş bulsun"

Posted: 10 Feb 2010 06:49 AM PST

"Bahçeli önce kendine eş bulsun"

Genel başkanlığa aday olan ve daha sonra adaylıktan çekilen Ahmet Reyiz Yılmaz'dan, Bahçeli'yi küplere bindirecek şok bir çıkış.
 
Son kongrede MHP Genel Başkan Adayı olan ve Devlet Bahçeli'yi anti demokratik yapı oluşturmakla suçlayan, “Milliyetçi Muhafazakar Oluşum Lideri” Ahmet Reyiz Yılmaz, hafta sonu katılacağı Tokat ve Amasya Milliyetçi Muhafazakâr oluşuma katılım ve rozet takma törenlerinden önce Mecliste çıkan olaylarla ilgili Bahçeli'ye sert çıktı. BEKAR SİYASETİ İLE SORUN ÇÖZÜLMÜYOR Bahçeli aleyhinde yaptığı sert açıklamalarla gündeme gelen Yılmaz: "Bahçeli CHP ile birleşsin ya da İslam'ın emrini yerine getirip önce evlensin sonra milletin hanımının başörtüsüne yorum yapsın. Bekâr siyaseti ile memleketin sorunları çözülmüyor."dedi. İşte Ahmet Reyiz Yılmaz'ın MHP'de kavga çıkartacak o açıklamaları: "Milletin eşinin başörtüsü ile uğraşmak Bahçeliye mi ihale edildi?" diye soran Yılmaz, bir aile sorumluluğunu dahi almayı beceremeyen zihniyet hangi milletin sorumluluğuna talip oluyor? diye çıkıştı. DEĞERLERE SAYGI DUYMUYOR Milletinin değerlerine saygı duymayan ve sahip çıkamayanlar bu ülkede siyaset yapmasın. Bu millet bu anlayışlardan çekeceği kadar çile çekmiştir. BURASI PARİS YA DA MOSKOVA DEĞİL Sayın Bahçeli burası ne Paris ne de Moskova, burası Müslüman Türklerin yurdu Anadolu. Bu memlekette kadınların % 60'dan fazlası başını örtüyor. Milletle cebelleşmekten vazgeçin. Sağa yaklaşan CHP ' den kaçan laiklik fanatizmini başörtüsü fobisine oturtan elitlerin oylarına talip olmak için manevra arayışları içerisine giren MHP önce milletin değerlerine saygı duymayı öğrenmeli. Bu iş mecliste başörtülü bayan milletvekilinin başını açmakla olmaz. Anadolu'da eşinin başını zorla açtıran erkeğin nasıl anıldığını tekrara gerek yok. Muhafazakârlık düşmanı olan elit sözüm ona kültür abidesi Batı hayranlarının oyları için kimse milletin başı ile saçı ile uğraşmasın. YEMİN TÖRENİNE ALINMAYAN ANNELER Hiç kimse benim oğlumu askere alıp onu büyüten anasına gelince, sen kapıda bekleyeceksin deme hakkına sahip olamaz. Bir ülke Başbakanının veya vatandaşının, devletin herhangi bir kurumundan başörtüsü nedeni ile hizmet alamaması abes ile iştigaldir. Bu millete evladını asker eden her ana GATA' ya da girer başka alana da. Evladını asker alırken kimse anasının başı kapalımı açık mı diye ayrım yapmazken hizmet alımında seçici olmak hangi akla hizmettir. Bunu savunan bir MHP'nin ve eş sahibi olmanın ne anlama geldiğini bilmeyen bir anlayışın mecliste temsili bile talihsizliktir. BAHÇELİ'YE ÇOK AĞIR ELEŞTİRİ Bahçeli DTP ve askere kurşun sıkanlara saygıda kusur etmezken tabanı Müslüman ve muhafazakâr olan bir partiye bu hasıma ne tutumunu açıklamak zorundadır. Askere kurşun sıkan ellere saygıyla hürmet eden ve bunun kılıfını da gerginliği önlemek olarak açıklayan daha ileri de gidip onlarla göbek atan MHP yönetimi ve Bahçeli nedense söz konusu Müslüman Türk evladının kendi içinde karşı karşıya gelme ihtimali olunca gerginliği sokağa taşıyacak adımları atmaktan geri durmuyor. Bu durum kabul edilemez millet düşmanlığından öteye bir şey değildir. Herkes haddini bilecek ve milletin değerlerine gereken saygıyı gösterecek.

aktifhaber


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37778] Kibir fıçısı İlber Ortaylı'dan Darbeye Methiyeler

Posted: 10 Feb 2010 06:47 AM PST

Kibir fıçısı İlber Ortaylı'dan Darbeye Methiyeler


MHP’nin siyaset okulunda konuşan Prof. Ortaylı’dan şok açıklamalar: “Biz asker milletiz. Asker düşmanlığı pomplanıyor. Açılım lafları boştur. Sivil siyaset olmazsa darbe normaldir”

ORDUDARBEYAPABİLİR

Ordunun siyasete karışmasının da kaçınılmaz olduğunu, bunun tarihsel gerçeklik taşıdığını savunan Ortaylı, ‘’Sivil siyaset kendini geliştiremezse darbe kaçınılmazdır’ diye konuştu.

“Bütün kentlere üniversite açılması ahlaksızlıktır” diyen Ortaylı “Ankara’ya 20 okul aç Doğulu çocuklar buranın kültürün görsün” dedi.

http://www.stargazete.com/politika/ilber-hoca-mhp-lilere-ders-anlatirken-costu-haber-242866.htm


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37762] 10 Yaşındaki Kızların %15 Hamile

Posted: 10 Feb 2010 06:44 AM PST

10 Yaşındaki Kızların %15 Hamile

İngiltere’de yayınlanan istatistiklere göre bu ülkede 2002 yılından bu yana 10 yaşında olan kız çocuklardan yaklaşık yüzde 15’i ve 11 yaşında olan çocuklardan da yüzde 39’u...
 
Yayınlanan istatistiklere göre İngiltere'de 10 yaşındaki kız çocuklardan yaklaşık yüzde 15'i hamile kalıyor.
İngiltere'de yayınlanan istatistiklere göre bu ülkede 2002 yılından bu yana 10 yaşında olan kız çocuklardan yaklaşık yüzde 15'i ve 11 yaşında olan çocuklardan da yüzde 39'u hamile kalıyorlar.

Yine verilen resmi istatistiklere göre, İngiltere ve Wells'te 13 yaşındaki kız çocuklardan yılda yaklaşık 300'ü gebe kalırlarken, bu tür gebelik durumlardan yüzde 60'ı kürtajla sonuçlanıyor.

“Telegraph” gazetesinin haberine göre, hamile kalan çocuklardan kaçının doğum yaptıkları ve kaçının kürtaja başvurdukları kesin olarak bilinmiyor.

FHA


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37766] Askeri Lise'de Dindarlık Testi

Posted: 10 Feb 2010 06:44 AM PST

Askeri Lise'de Dindarlık Testi

Askeri liselere başvuran adaylardan Nutuk ile Kur'an-ı Kerim arasında tercih yapılması istenirken öğrenciler ayrıca fosil, usül ve gusül testine de tabii tutulmuş...
 

Ersin ÇELİK'in haberi...

12 Eylül sonrasında “öğretmen teğmen” olarak girdiği ordudan 28 Şubat sürecinde “irticacı” diye ihraç edilen ünlü edebiyatçı Prof. Dr. İskender Pala, 15 yıllık subaylık hayatında yaşadıklarını kaleme aldığı “İki Darbe Arasında” isimli kitapta askeri liselere kabuldeki sözlü mülakatta adayların nasıl dindarlık testine tutulduklarını anlatıyor.

KUR'AN MI NUTUK MU?

2003'de tamamladığı ama geçtiğimiz günlerde Kapı Yayınları'ndan çıkan kitabında kendisinin de mülakatlara girdiğini anlatan İskender Pala öğrencilere “Bir elinde Kur'an var, diğer elinde Atatürk'ün Nutuk'u. Denize düştün ve tek elle yüzebileceksin, hangisini atarsın?" şeklinde sorular yöneltildiğini bu şekilde dindarlık testinden geçirildiklerine dikkat çekiyor.

1984 yılındaki mülakatta Çingene, gayrimüslim, Alevi ve Kürt olduğuna kanaat edilen adayların elendiğini daha sonraki yıllarda ise Alevi olanların yerini küçükken Kur'an kursuna gitmiş olan öğrencilerin aldığını belirten Pala, İmam-Hatip okullarından gelenlerin ise kesinlikle elendiğini ama kendilerine başka bir nedenle elenmiş gibi gösterildiğini aktarıyor.

Prof. Dr. İskender Pala yine içinde olduğu bir mülakat heyetindeki subayın adayların yarısına ardı ardına; "Söyle bakalım, fosil nedir?", "Haydi kafiyeli olsun, usul nedir?", "Peki gusül nedir?" sorularını yönelttiğini kaydederek bu ilginç testi şöyle yorumluyor;

“Aslında mülakatlarda sorulacak sorular için sistemler geliştirilmiş, her şey standart¬lara bağlanmış gibiydi. Öğrenci adayına sorulan sorulardan sonra hakkında kanaat oluşuyor ve mülakatı geçip geçmediği daha kapıdan çıkmadan belli oluyordu. Her mülakat dönemin¬de, pek azı yazılı olmakla birlikte, mülakat heyetlerine bazı uyarılarda bulunulur ve kimlerin okula kabul edileceği söyle¬nirdi. Bu uyarılar Deniz Kuvvetleri'nin bir personel politikası olmaktan öte o dönemde yetkili komutanların bakış açılarına göre düzenlenmiş de olurdu. Zannederim bir okul komutanı da pekâlâ mülakat heyetine sözlü emirler vererek prensipler koyabilirdi. Bu tür uygulamalar, mülakat heyetlerindeki rütbeli kişilerin de kendi standartlarını oluşturmalarına yol açıyordu elbette. Söz gelimi benim bulunduğum heyette bir subay öğrencilerin neredeyse yarısına şu soruları sırasıyla ve hiç değiştirmeden sorardı.
"Söyle bakalım, fosil nedir?"
“…”
"Haydi kafiyeli olsun, usul nedir?"
“…”
"Peki gusül nedir?"
“…”
13-14 yaşında bir öğrenci adayı dersini çalıştığı için fosil'in bilimsel tanımını yapabiliyor, kelime bilgisi olarak da usul'ün "yol, yöntem" olduğunu biliyordu. Ama iş "gusül"e gelince he¬men hepsi afallıyor, kızarıp bozarıyordu. Guslün ne olduğunu bilmeyenler boynunu büküyor, bilenler de böyle bir soruya cevap verip vermemekte tereddüt ediyordu. Sonuçta guslün ne olduğunu bilenler ile bilmeyenler arasındaki tercih size kalmıştı.” (İki Darbe Arasında / s.50-51)

YAZ KUR'AN KURSU ELEMESİ

Mülakatlarda “Yaz tatilinde ne yapıyorsun?” şeklindeki soruya “Yaz Kur'an kursuna” gittikleri yönünde cevap veren adayların direk olarak elendiklerini aktaran Pala, devletin resmi ideolojisine göre mülakat heyetlerinin de öğrencileri sınıflandırmasına dikkat çekiyor:

“Pek çok öğrenci adayı taşradan geliyor, köy ve kasaba çocuğu oluyordu. Hepsi de masum, istikbalini kurtarmaya çalışan zeki çocuklar. "Yaz tatilinde ne yapıyorsun?" sorusuna hepsi dosdoğru cevap veriyor. Ne yaptığını anlatıyor, bu arada yaz Kur'an kursuna gidenler de bunu söylemekte bir beis görmüyorlardı. Anadolu'da o yıllarda gelenek halini almış olan Kur'an kursları iki yıl sonra ideolojik bakış açısıyla değerlendirilmeye ve Kur'an kursuna giden öğrenciler kendilerine asla bildirilmeyen kursa gitme nedeniyle elenmeye başlandılar. Oysa elenen öğrencilerin çoğu sırf adet yerini bulsun, arkadaşlarım gidiyor ben de gideyim diye cami hocalarına yol uğratmış gençlerdi.

Devletin resmi ideolojisine göre mülakat heyetleri de öğrencileri sınıflandırıyorlardı. Daha önce kayıtlarda yer almayan İmam Hatip okullarının adı yazılı olarak askeri okullara alınacak öğrencilerin mezun olduğu okulların dışında bırakılıyor ama ırk ve milliyet isimleri pek anılmıyor. Listelerde yer almıyordu. Belki de yeni yapılanma bunu gerektiriyordu. Ve gelecekte toplum mimarlığına soyunacak olanlar bu yönlendirmeleri yapmaya çok önceden başlamış oluyorlardı.” (İki Darbe Arasında / s.51-52)



İskender Pala, bu defa pek bilinmeyen bir özelliğiyle, “asker kimliğiyle” karşınızda. Edebiyat profesörü, 12 Eylül'ün hemen ardından başlayıp 28 Şubat sürecinde YAŞ kararıyla son bulan Deniz Kuvvetler'ndeki 15 yılın hikâyesini TSK'yı kurum olarak yıpratmayacak incelikte kaleme almaya çalışmış.

Kitapta Öne Çıkan Bölümler

İskender Pala Neden Ordudan Atıldı?


- İskender Pala orduda iken, Namaz kılarken bir defa görülmüş Osmanlıca kitap okurken (Kuran zannediliyor) görülmüş. Cenaze namazında saf tutarken görülmüş.

Kızını imam hatip lisesine göndermiş

İlhami Erdil Paşa Neden Hiddetlendi?

- Recep Tayyip Erdoğan (İst.Büyükşehir Belediye Başkanı) ile İlhami Erdil (Kuzey Deniz Saha Komutanı) arasında geçen sohbet…

Askeri Lokalde Başörtü Tahammülsüzlüğü…

- İskender Pala eşi ve çocuklarıyla askeri lokalden eşinin başörtülü oluşu nedeniyle çıkartılıyor. Eşi ve çocukları önünde rencide edilen İskender Pala hukuk mücadelesini kazanamıyor.

Deniz Kuvvetleri tarihini arşivleyip bu arşive 50 araştırma kitabı kazandırmış.

Ordunun bilime yeterince önem vermediğini ifade ediyor.(Edebiyat doktorası yapmış birini doktor zannedip deniz hastanesine gönderiyorlar)

Asker Kitapları Yakıyor…

- MEB kitapları orduda yakılıyor.- Atatürkçülük adına kitabı yakan kurumun, Türk Dil Kurumu'nun ve yine onun kurduğu Cumhuriyet'in Milli Eğitim Bakanlığı'nın kitaplarını yakıyordu.-

Yakın Tarihimiz Bildiğimiz Dışında mı?

- Kardak konusunda araştırma yapması isteniyor. Özel izinle ulaştığı belgelerde aynı zamanda Türkiye'nin yakın tarihinin bildiğimizin dışında bir tarihi olduğunu görüyor.

Orduda Etnik ve Dinsel ayrımcılık

- İskender Pala kendisinden önce Kürt'lerin, Alevi'lerin ve Çingene'lerin orduya alınmadığını bu etnik ayrımcılığa kendisinden sonra inançlı, namaz kılan insanların da dahil edildiğine dikkat çekiyor.

K

Yazarın Diğer Yazıları



--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37787] PKK da Dindarları Fişlemiş

Posted: 10 Feb 2010 06:41 AM PST

PKK da Dindarları Fişlemiş

PKK'nın derin yapılanması KCK, G.Doğu illerindeki dindarları tek tek fişliyor, sonra da açık hedef ilan ediyor.Kamuoyunun hiç yabancısı olmadığı fişlenme olayı bu kez çok farklı bir bölgede ve çok ilginç bir yapı tarafından gerçekleşti. Şimdiye kadar daha çok askeri fişlenmeleri duyan kamuoyu son dönemlerde PKK'nın fişlemeleriyle de tanıştı. PKK'nın derin yapılanması KCK'nın Doğu'da dindar insanlara yönelik fişlemeleri son dönemlerde hız kazandı. Özellikle, Gülen cemaati ve Ak Parti'ye yönelik fişlemeler yapıldığı biliniyor.

Taraf gazetesinden Kurtuluş Tayiz tarafından dikkat çekilen fişlenme olayı oldukça tehlikeli boyutlara varmış durumda.

AJANS ARACILIĞIYLA DEŞİFRE EDİLİYORLAR

KCK'nın, bir süredir Doğu ve Güneydoğu'da kendisinden olmayanları “Gülen Cemaati üyesi” ve “AKP'li” olarak fişlediğini söyleyen Tayiz, örgütün yayın organı Fırat Haber Ajansı'nda son üç aydır teşhir edilen listelere dikkati çekiyor. Bu listelerde binlerce ev, alışveriş merkezi, dershane, okul, yurt, sivil toplum örgütü, sendika, dernek, gazete ve dergi aboneleri, isim ve açık adresleriyle birlikte yayımlanarak hedef gösteriliyor.

ANF'nin 5 şubat tarihli “Gülen cemaati Ağrı'da ne yapmak istiyor” başlıklı haberde Gülen Cemaati'nin Doğubeyazıt'ta 50 evinin olduğu, Zaman gazetesine üye 300 abonesinin bulunduğu, Doğubeyazıt Lisesi, Anadolu Lisesi ve Kurtuluş İlköğretim Okulu'nda çok sayıda cemaate yakın öğretmenin bulunduğu, ilçede iki market ve bir taşıma şirketi açıldığı (açık adları verilerek) yer alıyor. Haberde cemaatin Ağrı'daki faaliyetlerini C. K'nın finanse ettiği iddia ediliyor.

18 kasım tarihli “Gülen cemaati Hakkâri'de harekete geçti” başlıklı haberde neredeyse ildeki bütün özel eğitim kurumlarının Gülen Cemaati'nin emrinde, Kürtlere karşı kullanıldığı iddia ediliyor. Bunlardan bazıları şöyle sıralanmış: “Hatice Avcı Koleji, Fem Dershanesi, Sümbül Etüt Merkezi, Ana Fem Dershanesi, Eğitimciler Dershanesi, Eğitimciler Derneği, Memur-Sen, Özgür Yaşam Derneği ve Anadolu Gençlik Derneği...”

AÇIK HEDEF OLARAK GÖSTERİLİYORLAR

Ajans, dördü kadın dokuz öğretmeni, tek tek çalıştıkları okulları ve adları sıralayarak, “cemaat yöneticileri” konumuyla hedef gösteriyor.

Aynı ajans, doğu illerinin birçoğunda cemaate ait kaç ev, kaç işyeri, kaç dershane olduğu yönünde haberlerle açık hedef göstermeye devam ediyor.

SALDIRILAR BAŞLADI

Bu fişlemelerin nasıl sonuç verdiği ise 5 aralık tarihli başka bir haberden anlaşılıyor: “Bir grup genç Diyarbakır'da Sur Dershanesi'ne molotofkokteyli attı. Aynı grup Ziraat Bankası'na da molotofkokteyli atarak AKP'lilere ait iki aracı ateşe verdi.”


Dunyabulteni


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37773] Fwd: Yan: ÜZÜMGÖZLÜM DARBECİ BARO: Katsayıdan sana ne!

Posted: 10 Feb 2010 06:41 AM PST



---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: Zafer Orus <zaferorus@yahoo.com.tr>
Tarih: 08 Şubat 2010 09:58
Konu: Yan: ÜZÜMGÖZLÜM DARBECİ BARO: Katsayıdan sana ne!
Kime: "Dr. Tarık Ziya - Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Uzmanı" <tarik.b.ziyad@gmail.com>
Cc: akkartal <akkartal29@gmail.com>, av_ssahin@mynet.com, fatma benli <avfatmabenli@yahoo.com>


İstanbul barosu yönetimi her türlü kanunsuzluğu gayet pervasız bir şekiled yapar. Eski başka av.Kazım ve yeni Başkan av.muammer hakkında resmi belgede sahtecilikten ceza soruşturmaları var.
  Disip/lin kurulu başkanı av.Ömer Yasa da sahte evrak tanziminden Beyoğlu Cumhuriyet savcılığında.
  Baro yönetimine zafiyet veriyormuşum diye beni şikayet etmişler.
  Taraflı işlemklerine,kanuna aykırı faaliyetlerine biz avukatları da ortak etmek istiyorlur.
  Devletin kamu düzenini bu yönetim bozuyor.
  Bir tarihte de Pamukova da tren kazası incelemesi yaptılar.sanki Sakarya barosu orada değilmiş gibi.Tren kazası incelemek avukat görevi mi ?
  Hakim ve savciların %94.7 oranında rüşvet alarak karar verdikleri ni de bu baro ileri sürüp yayınladı.
   hukuka aykırı ve sakat düşünceleri ile devleti yönetmek istiyorlar.
   Herkes önce kendi görevini doğru dürüst yapmalı.
   açıklayıcı bilgi isteyen herkese verebilirim. Av.M.Zafer Orus
 

--- 06/02/10 Cts tarihinde Dr. Tarık Ziya - Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyo <tarik.b.ziyad@gmail.com> şöyle yazıyor:

Kimden: Dr. Tarık Ziya - Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyo <tarik.b.ziyad@gmail.com>
Konu: ÜZÜMGÖZLÜM DARBECİ BARO: Katsayıdan sana ne!
Kime:
Tarihi: 6 Şubat 2010 Cumartesi, 13:56

Ahmet Kekeç - Star
akekec@stargazete.com
2010-02-06

Katsayıdan sana ne!
 

İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın diyor ki, “Yine Danıştay’a başvurduk... Katsayı kararı eğer iptal edilirse bu sınav takvimini etkiler...”

İyi ettin, aferin de...

Eğitim öğretim işlerinden sana ne!

Katsayıdan sana ne?

Kimin hangi üniversiteye gireceğinden sana ne!

Devam ediyor Aydın: “Sınav takviminin etkilenmesi de kendilerinin (katsayıyı yeniden düzenleyen YÖK’ün) vebali olarak kalacak. Danıştay’dan ne zaman sonuç çıkacak, bilemiyorum. Olayın vahametine göre, Danıştay’dan 1 ile 3 ay arasında ya yürütmeyi durdurma kararı, ya da başvuruyu ret kararı çıkar.”

Yani?

Danıştay “yürütmeyi durdurma” kararı verirse, hem sınav takvimi karışacak, hem de yüz binlerce öğrenci mağdur olacak. Yani, aldıkları puan bir yüksek öğenim kurumuna yerleşmeye yetse bile, dışarıda kalacaklar. Paraları, emekleri ve umutları boşa gidecek.

Daha da acıklısı, sene kaybedecekler.

Muammer Aydın’ın eline ne geçecek?

Daha doğrusu neyi düzeltmiş, eğitime ne tür bir “katkı” yapmış olacak?

Bizim bildiğimiz barolar savunma örgütlenmeleridir.

Devletin olası baskılarına karşı “hukuk devleti güvencelerinin” ve savunma mekanizmalarının devreye sokulmasını sağlarlar.

Kısacası, mağduru korurlar.

Muammer Aydın’ın barosu, üzerine vazife olmayan işlerle uğraşıyor. Eğitim öğretim konularına giriyor. Sınav sistemine müdahale ediyor. Mağdur yaratıyor.

Hukukun değil, “ceberut devlet”in yanında saf tutuyor.

Bunu da, birtakım ideolojik mülahazaların arkasına sığınarak meşrulaş
tırmaya çalışıyor.

Demokratik ülkelerde “savunma kuruluşları”, yani barolar, pozisyonlarını “vatandaşa karşı devlet” anlayışına göre belirlemezler.

Bizde barolar, “müddei devlet”in baskı kurumları gibidir.

Demokratik ülkelerde savunma adamları “hukuk hassasiyeti”nden sapmazlar.

Bizde savunma adamları “Mustafa Kemal’in askeri” olmakla övünürler.

İdeolojik bir kavgan varsa, bunu neden öğrenciler üzerinden yürütüyorsun?

İşte İşçi Partisi var...

Bu oluşuma toz kondurmuyorsun.

İşte CHP var...

Hiçbir tasarrufuna karşı çıkmıyorsun.

Bu hazır örgütlenmelerden birine gir... İnsanlarla, sistemlerle, inançlarla, aidiyetlerle kavganı o platformlarda yürüt... Bırak, “savunma” işini gerçek savunmacılar, “eğitim” işini gerçek eğitimciler üstlensin...

İlle de vatana millete faydalı bir “birey” olmak istiyorsan, işe başkanlık görevini yürüttüğün kuruma çeki düzen vermekle başla.

Bu kurum, yani İstanbul Barosu (bazı darbeleri destekliyor, bazı cuntacılara toz kondurmuyor; hadi bunu anladık), her yıl “hukuk ödülü” veriyor.

Ödül, genellikle, Emin Faruk Eminağaoğlu gibi, belli bir ideolojik kampın adamı olan hukukçular arasında üleştiriliyor.

Hadi bunu da anladık...

Peki, insan “hukuk ödülü” ihdas eder de, buna, “Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler...” diyen Mahmut Esat Bozkurt’un adını mı koyar?

Bari bu ödülün ismini değiştir...



--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "ÜZÜMGÖZLÜM." grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : uzumgozlum@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: uzumgozlum-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com.tr/group/uzumgozlum?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin


Yahoo! Türkiye açıldı!
Haber, Ekonomi, Videolar, Oyunlar hepsi Yahoo! Türkiye'de!
www.yahoo.com.tr



--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

Sivil Hastalıkları Mütehassısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37785] İlber Ortaykı ve Danıştay konusu

Posted: 10 Feb 2010 05:54 AM PST

Bu arada, yeter ki darbe olmasın da, AKP onlar (yani yine aynı muhataplar Batı-Nato) ne isterse (bunlar malum ve tenkit ediyoruz her gün) yapsın,  ve biz de böylece askerlerce değil, sivillerce, demokrasi ile yönetilmiş olalım, anlayışının da savunulacak bir tarafı olmadığı bellidir.

 

Sayın Hüsrev Özel Bey

Sayın İlber Ortaylının ihtilal yapmayı meşrulaştırmaya çalışan son konuşması ile ilgili yazınızda bu yukarıya alıntıladığım son paragraf hariç diğer sözlerinize bende katılıyorum. Son paragrafta geçen

 

ve biz de böylece askerlerce değil, sivillerce, demokrasi ile yönetilmiş olalım, anlayışının da savunulacak bir tarafı olmadığı bellidir.  

 

Şu cümleyi problemli buluyorum. Çünkü ordu komuta kademeleri ya kolları çeşitli şekilde arkalarına bükülerek yada başka şekillerde ele geçirilmiş kendi ordusu tarafından işgal edilip bunu açığa çıkarabilecek tek kelime yazılamayan bir ortamda o ordunun kurtuluşu dahi imkansız hale getirilebilir. Buna örnek isterseniz Merhum Jandarma komutanımız Eşref Bitlis Paşanın bindiği helikopterin bizim ülkemizden kalkan ABD uçaklarınca düşürülmek kastı ile taciz edilmesidir. iki ABD jeti tarafından hava boşluğu yapılmaya çalışılırken Türk Subayı olan Helikopter pilotumuzun ani alçalarak zor kurtulduğu, ABD’lilerin GKB’ lığımız tarafından içinde bizim komutanımız var uyarılarını tıpkı Muavenet gemimize açtıkları ateşteki gibi umursamadıkları, hatırdan çıkarılmadan düşünülmelidir.

Bilindiği gibi Jandarma komutanımız ABD uçaklarının bizim topraklarımızdan PKK ya silah ve malzeme taşıdıklarını tespit edip önlem alma çalışmaları başlatılması hayatının sonu getirmiştir. Bu olaydan zorlukla kurtulan komutanımız maalesef bir süre sonra uçağına yapılan sabotaj ile düşürülüp şehit edilmiştir.  Bu sabotaj bilirkişilerce tespit edildiği halde maalesef GKB’ lığı diğer komutanlarla birlikte tıpkı Muavenet savaş gemimizde de olduğu gibi kaza olduğuna dair bir karar vermek zorunda bırakılmıştır.  Masraflarının tarafımızdan ödenmesine rağmen, başkalarının kullanabildiği bir ordudanun kendi milletimize karşıda ihtilalde kullanılabileceği bir ortamdansa her şeyin yazılabileceği bir ortamda işgalciler ile mücadele edebilecek ve gizli işgalin niteliğini niceliğini, kimlerin eli ile yürütüldüğünü karşılıklı konuşabileceğimiz ve yeri gelince kurtuluş harekâtına zemin hazırlayacak bir demokratik ortam her zaman tercih edilmelidir. Şunu açıkça belirtmeliyim ki. Hainlerin ve ihanet odaklarının uzun süre saklanamayacakları ve ihanetlerini rahatça sürdüremeyecekleri tek ortam tam demokratik bir ortamdır. Demokratik ortamda siyasi iktidarı seçimle değiştirmek daima mümkündür. Ama ihanetin başarılı olacağı şimdiye kadar yaşadığımız gizli dikta ortamı yabancıların bize Anayasa yazmasından mevcut askeri ve yargı bürokrasisinden millet evlatlarını tasfiyesine ve azınlıkları köşe başlarına yerleştirmesine kadar her şey mümkündür.

Cunta emir verip Danıştay başörtüsünü sokak da dahi yasaklar. Sonrada emri veren cunta bir kiralık katili ya da bir adamını gönderip bu yasaklama kararına ret oyu kullanan tek yargıcı öldürmekle yargıya itiraz edenin sonu budur der. Cunta emir verir YÖK başörtülü okula gelmeyi yasaklar. Öğrenciler itiraz edince Danıştay bu konu YÖK kurumunun kendi takdirindedir diye karar alır. Sonra YÖK’te 14 civarı azınlık rektör değişir. Cuntalardan gelen telkinleri dinlemeyen daha milli unsurlar gelip YÖK yeni üyeler ile kendi verdiği kararı kaldırır. İlgisiz bir Baro (İst. Barosu) itiraz eder yada ettirilir ve aynı Danıştay eski kararına rağmen bu sefer YÖK kendi vermiş olduğu kararı kaldıramaz diyerek yürütmeyi durdurup adeta yada aslında Türk çocuklarının yüksek okula girişini sınırla ve azınlıklar için daha fazla kontenjan aç ki bizde onlardan yeteri kadar devlet adamı çıkarıp Türkiye’yi azınlıkları kullanarak yönetip Türkleri de Türk’den başka bir şeye dönüştürebilelim ve asırlardır biriken tarihi intikamlarımızı alabilelim demiş oluyorlar.

Sizin ve benim bu fikirlerimizi teşhislerimizi, düşünce ve kanaatlerimizi paylaşmamız daha yakın zamana kadar ikimizin de ipini çekiyordu. Nasıl ki özgür insanlar esarete karşı direnebilecek çareler üretebilirlerse toplumlarda ancak özgür demokratik ortamlarda azınlık esircilere karşı kurtuluş ve özgürlük mücadelesi verebilirler. Çünkü seçimle değişen 550 parlamenteri ve onları seçenleri tek tek etkilemek zordur ama devlet yönetimini ve idareyi, orduyu, yargıyı eline teslim ettikleri değiştirilmelerinin ise nerede ise imkânsız olduğu, kendi yerlerine gelecekleri de kendileri belirleyen. Ömür boyu süren görevlerdeki işlerinde uzmanlaşmış azınlıklara sadece talimat vermek yeterlidir. Buradaki azınlık kavramı Türk milletine kin ve nefretle dolu olan bazı intikam duygusuna esir düşmüş gayrimüslim vatandaşlardan özel seçilmiş elit azınlık mensupları ile sınırlı değildir.
Açığa çıktığında kişiyi intihara kadar götürecek açıklar yaptırılmış direnci zayıf ya da Mason vs. Gibi emirleri dışarıdan alan kuruluşlara katılmış ve artık çıkma ihtimali de bulunmayan Türk ve Kürt kökenlilerden de diğer Müslüman olan farklı kökenlilerinde kullanıldığı suni azınlıklarda oluşturulmuştur. İntihar eden subaylar zincirinde dahi bunların izlerini görmek mümkündür.

İhtilal aslında bu azınlıkların milletimizin Demokratik ortamlarda siyaseti kullanarak gevşettiği zincirlerini daha sıkı bağlamak için dış destekli yaptırılan ve ya yapılan bir yöntemdir.

Kırım gibi güzel vatanlarını savunamayıp Ruslara teslim etmek zorunda kalarak yurtlarından kaçmak zorunda kalmış İlber Ortaylı gibi bir Kırım Tatarının söz konusu konuşmayı yaptığına üzülmemek elde değildir. Bu zihniyetleri yüzünden kendi yurtlarını kaybettiklerini, Almanlarla işbirliği yaptıklar diye de Sibirya’ya sürülmemek için bazıları Sibirya dan rüşvetle kurtularak  Nazi Almanya’sının o sıralarda bir parçası olan Avusturya’ya kaçan ve oradaki yabancı sığınmacı kamplarında esaret yaşayarak savaşın bitimi ile Rusya’ya teslim edilmemek için Türk konsolosluğundan TC.Kimliği  talep eden ve bir Türk konsolosu tarafından  kendi ülkenizi batırdınız şimdide Türkiye’yi batırmak için mi bizden vatandaşlık istiyorsunuz diye azarlanan ama buna rağmen yinede Konya nüfusuna kayıtlı Türkiye vatandaşlarıdır diyerek pasaport verilerek kurtarılan Annesi dayısı ve diğer Akrabaları ile Türkiye’ye çocuk yaşta gelerek canını kurtaran İlber Ortaylının Ankara Alman Büyükelçiliğinde çalışarak emekli olmuş beni de bir ara kurdukları Kırım cemiyetine üye yapmış olan dayısı Rahmetli İsa Karaşay (Karaşay, Karaçay'ın Tatarcası sanırım) Beyden dinlediğim biyografisi budur. Bir ara Sovyetler döneminde Türkiye’deki akrabalarını ziyaret etmek için Kızıl ordudan kahramanlık nişanı almış olan diğer dayısı Ahmet Karaşay ile de tanışmıştım. Bir yakınlarının Ankara asri mezarlıktaki mezarını ziyaret ederken ezan okunması üzerinde duygulanıp Allah’ım Bana da Türkiye’deki ezan sesi duyulan bu mezar gibi bir mezar nasip et diye ağlayarak dua ettiğini diğerlerinden Sanırım İsa Bey ya da bize de nasip olan özel misafirleri için uğraşıp yaptığı o harika Köbete (Tatar böreği) ve borç çorbasından yapan eşi  hanımefendiden duymuştum. Allah rahmetli olanları merhameti ve rahmeti ile ağırlasın. Bu konuyu bu kadar ayrıntılı yazmamın nedeni ise Googlede gördüğüm bir biyografinin benim bilgilerimle çelişmesidir.

İşte o biyografinin kısa yolu

 

http://www.biyografi.info/kisi/ilber-ortayli

 

Ben bu biyografide geçen bilgileri bilmiyorum. Ama İlber Bey'in yaptığı ipe sapa gelmez konuşmayı bu kökenden çok belki de Masonlaştırılmış olabileceğine bağlamıştım.

Annesi Hanımefendi Ankara dil tarih ve coğrafya fakültesinde yıllarca Rusça öğretim üyeliği yapmıştır. Ama buda zaten Kırımda doğup ana dil olarak da Tatarca ile birlikte Rusçayı öğrenmiş ve okul dönemlerini Kırımda geçirmiş olmasının sonucudur. Diye düşünüyorum.

Bana bu yazıyı yazmak için vesile olan yazınıza teşekkür edeirm.

Saygı ve selamlarımla

A.D.Şimşek

 

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37768] Suç ve suçluyu övmek suç değil-miş

Posted: 10 Feb 2010 05:53 AM PST

Hocasını nette ifşa etti, başka okula gönderildi
Adli Tıp'ın İrticayla Mücadele Eylem Planı'ndaki ıslak imzasının sahibi olduğuna karar verdiği Albay Dursun Çiçek'i İngilizce dersinde öven öğretmen H.F.K., uyarı cezasıyla kurtuldu.

Cihan


Bu bilgiyi internete taşıyan öğrenci ise psikolojik baskılara dayanamayarak başka bir okula kayıt yaptırmak zorunda kaldı.

İzmir'deki Güzelbahçe 60. Yıl Anadolu Lisesi'nde yaşanan olayda öğretmen, o günlerde gündemde olan ıslak imza konusuyla alay ederek, zanlı Albay Çiçek'i, "Çok nazik, kibar insan." diye övmüştü. Okul yönetimi bu ve benzeri konuşmaları internete taşıyan öğrenciyi bulmak için 25 öğrencinin tek tek ifadesini almıştı. Olayın duyulmasıyla Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, söz konusu öğretmen hakkında soruşturma başlattı. Müfettişler, öğretmenin haddi aşan ifadeler kullandığını belirterek uyarı cezası verilmesini istedi. Bu süreçte bilgiyi kamuoyuna taşıyan öğrencinin tespit edilmesi çalışma başlatıldı. Aynı dönemlerde söz konusu okulun müdürünün, ağzında çubuklu şeker ve başında kadın peruğuyla çekilmiş fotoğrafları gazetelere yansıdı. Bunun üzerine müdür hakkında da soruşturma başlatıldı.

Bilgileri internete taşıyan öğrenci ise kimliği tespit edilip psikolojik baskılara maruz kaldığı için okuldan ayrıldı. Okuldan ayrılmak zorunda kalan öğrencinin ailesi de duruma tepki gösterdi. Daha fazla mağdur olmamak için isimlerinin açıklanmasını istemeyen aile, bu süreçte İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün konuyu iyi yönetemediğini iddia etti.

Kanunen suça karışmış bir albayın okulda övülmesinin hoş olmadığını, ayrıca okul müdürünün ağzında şeker ve kadın peruğuyla çekilmiş fotoğraflarının ortaya çıktığını hatırlatan aile, şunları kaydetti: "Buna karşılık öğretmen ve müdürün, aynı okulda görevlerini sürdürmesini anlayamıyoruz. Bizim çocuğumuz ise arkadaşlarının ve öğretmenlerinin sözlü ithamlarına maruz kaldı. 'Madem devlet bunları alamıyor, biz çocuğumuzu alalım ki daha fazla mağdur olmasın.' dedik. Böyle giderse, cesur yürekler bu ülkede barınamaz."

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37784] Metreci Hareket Partisi

Posted: 10 Feb 2010 05:51 AM PST

Bahçeli çok kızacak!
Bahçeli "MHP sıralarına 1 metreden fazla yaklaşmayı yasaklayınca tepkiler de gelmeye devam etti. İşte bu da karikatürlü bir tepki...

TBMM'de geçen hafta yaşanan kavganın kavgası bitmek bilmiyor.

MHP Lideri Devlet Bahçeli dün konuşmasında Ak Partililer'i alenen tehdit etti: "Meclis'teki herkese sesleniyorum. MHP'nin sıralarına bir metre yaklaşan bundan sonra ne olacağını görecek!" dedi.

Bu söz tabii ki çok tartışıldı, tartışılmaya da devam edeceğe benziyor.

Ama bugün Bahçeli'ye bir karikatürle yanıt geldi. Hürriyet Gazetesi çizeri Latif Demirci bakın Bahçeli'yi nasıl çizmiş:

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37763] KATSAYI REFERANDUMA GİTSİN

Posted: 10 Feb 2010 05:31 AM PST

 
KATSAYI REFERANDUMA GİTSİN
10 Şubat 2010 Çarşamba 15:05
 
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, katsayı kararının yürütmesinin durdurulmasına tepkili.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, düzenlemelerden sonuç alınamazsa Parlamento'nun konuyu referanduma götürmesi istedi.
Numan Kurtulmuş, İstanbul'dan Ankara'ya hareketinden önce Atatürk Havalimanı'nda, TBMM'nin Anayasa değişikliğinde geç kaldığı ve Danıştay ile YÖK arasındaki katsayı krizine ilişkin soruları cevapladı. Kurtulmuş, Danıştay 8. Dairesinin, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesinin durdurulması kararına tepki gösterdi.
''Katsayıyla ilgili Danıştay'ın diretmesi fevkalade anlamsızdır.'' diyen Kurtulmuş, milletin büyük çoğunluğuyla kavgalı bir hale gelen Danıştay'ın bu tutumunun kaos ve kriz ortamı yaratmaktan başka hiçbir anlam ifade etmediğini vurguladı. Kurtulmuş, ''Katsayının düzenleme yetkisi şu andaki mevcut yasal çerçeve içinde YÖK'ün elindedir. YÖK'ün katsayıda yaptığı az bir fark olsa bile bunu eşitsizlik olarak görüyoruz. Bırakın hukuki düzenlemeleri bir tarafa, bu kararı verenler önce kendi vicdanlarına sorsunlar. Bu hakkaniyete uygun değildir. Türkiye'de uzun yıllardır süren bir adaletsizliği sürdürerek, toplumu gerginleştirmek, kutuplaştırmaktan başka hiçbir mana ifade etmez.'' dedi.
Parlamento'nun bu konuda yasal düzenlemeleri yapmasını isteyen Numan Kurtulmuş, ''Yasal düzenlemelerde engel çıkıyorsa bu konuda mutlaka referanduma gidilmeli. Milletin büyük çoğunluğu mağdur edilmekten kurtarılmalıdır.'' görüşünü belirtti. Hukukun genel prensibini ''Özgürlükler esas kısıtlamalar istisnadır'' diye tanımlayan SP lideri, ''Hele eğitim gibi herkesin temel hakkı olan konular istisnasının istisnası olması gerekirken, Danıştay'ın bunu sanki kuralmış gibi alması hukukun temel normlarından da çok fazla bilgileri olmadığını ortaya koyuyor. Görev parlamentodadır.'' şeklinde konuştu.
"ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN GEÇ KALINMADI"
SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, TBMM'nin geç kalındığı için Anayasa'nın değiştirilemeyeceği tartışmalarına da katıldı. Prensip olarak bu meclis için 'Anayasa değiştiremez' demenin Türkiye'de hukukun temel kurallarına uygun olan bir şey olmadığını söyleyen Kurtulmuş, bu meclisin Anayasa'yı da değiştirip, yasa da yapabileceğini dile getirdi.
Kurtulmuş, ''Biz meclisin dışında olsak ta nihayetinde bu parlamento milletin oylarıyla seçilmiş bir parlamentodur. Sayın cumhurbaşkanının böyle bir ifadede bulunmuş olması, aslında cumhurbaşkanını seçen mecliste bu meclistir. Dolayısıyla cumhurbaşkanını böyle bir söz söylememesi gerekirdi. Belki şunu kastediyor olabilir. Anayasa değişikliklerinden geç kalınmış, 'şimdiye kadar parlamento elini çabuk tutmalıydı' demek istemiştir. Bizim de başından beri kanaatimiz, Türkiye'de daha hiç kimse kurucu meclis tartışmasını yapmazken, biz bu parlamentonun Anayasa'nın 175'üncü maddesinde bir değişiklik yaparak, yeni bir anayasa yapıcı meclisin oluşması ve bu parlamentoda anayasa yapımıyla ilgili referandum süreçlerini açacak değişiklerle sürece hız verilmesini gerektiğini ifade ediyoruz. Türkiye sivil demokratik bir anayasa yapımıyla başlayacak hukuki ve siyasi bir reform sürecine adım atmalıdır.''dedi.
Kurtulmuş, parlamentonun kavga gürültüyü bir tarafa bırakırsa anayasa değişikliği için geç kalmadığını belirtti.


Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.

[anadoluhaber:37769] CHP Doğu'da silindi!

Posted: 10 Feb 2010 05:30 AM PST

CHP Doğu'da tabela indirdi
Son dönem politikaları sebebiyle CHP doğu'da havlu attı. Çukurca'da üye sayısı sıfıra düşerken, Şırnak, Hakkari,Tunceli, Batman ve Siirt'te CHP'nin üyesi sayısı yok denecek kadar azaldı.

CHP’nin Çukurca’daki üye sayısı sıfıra düşerken, Tunceli, Hakkari, Şırnak, Batman, Siirt gibi illerde CHP’lilerin üye sayısı 100 ila 200 arasında değişiyor. Bugün'ün haberine göre; Van, Mardin, Muş gibi illerdeki CHP teşkilatları ise Genel Merkezle kavgalı.

ÇUKURCA'DA SIFIRA DÜŞTÜ

CHP’nin 5 Şubat’taki Parti Meclisi toplantısına sunulan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Raporunda, yürütülen kongre takvimine ilişkin dikkat çekici bilgiler yer aldı. Rapora göre CHP’nin Hakkari Çukurca ilçesinde 22 kişinin üyelikten istifa etmesiyle üye sayısı ‘sıfır’a düştü.

Rapora göre CHP’nin bir önceki MYK Raporu’nda 32 ilçede üye sayısı yetersiz olduğu için ilçe kongresi yapılmayacağı bilgisi yer almıştı. Son raporda ise bu sayı 32’den 43’e yükseldi.

29 İLÇEDE 50'NİN ALTINDA ÜYE

Aralarında Hakkari’nin Şemdinli, Van’ın Bahçesaray, Sivas’ın Doğanşar gibi ilçelerinin de yer aldığı 29 ilçede üye sayısı 50’nin altında bulunuyor. CHP’nin ‘örgüt boşluğu’ ya da ‘örgüt yokluğu’ bulunan ilçe sayısı ise 20. MYK Raporunda kongre yapılmayacak ilçelerin listesinde, üye sayısı 50’nin altında bulunan 3 ilçeye yer verilmemesi de dikkat çekti.

KONGRE YAPAMIYOR

Çukurca ile birlikte Çankırı’nın Atkaracalar, Korgun ve Yapraklı ilçeleri olmak üzere 4 ilçede CHP’nin bir tek üyesi bile bulunmuyor. CHP, 43 ilçede ise örgüt yokluğu yada üye yetersizliği nedeniyle kongre yapmıyor.

Son yerel seçimlerde aday olacak kişi bulamayan CHP’nin bölgede hala varlığını sürdüren teşkilatları ise Genel Merkezin Kürt sorununa yönelik klasik inkarcı politikasını savunmasından rahatsızlar.

İSTİFALAR ARTIYOR

Nitekim CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in "Dersim katliamıyla’’ ilgili açıklamaları bölge illerinde tepkiyle karşılanmıştı. Öymen’in sözlerine tepki gösteren aralarında 3 belediye başkanının da bulunduğu 400 CHP'li partiden istifa etmişti.

CHP’nin Kürt politikasını eleştirdikleri için Genel Merkez geçen Ekim ayında da Tunceli il Başkanı Cemal Özaslan ile birlikte 11 il yöneticisi, Nazimiye İlçe Başkanı Aydın Kandil ve 11 ilçe yöneticisini de görevden almıştı.

İki gün öncede CHP Şırnak Merkez İlçe Başkanı Mehmet Çevik, Kürt sorunu konusunda partisiyle aynı düşünceleri taşımadığı gerekçesiyle istifa ettiğini duyurmuştu. Çevik istifa gerekçesini, “1992 yılından beri ben bu partide görev yapıyorum. Bu süre içerisinde CHP şu ana kadar Güneydoğu'ya karşı herhangi bir açılımı gerçekleştirmedi. Doğu ve Güneydoğu'ya karşı olan bakış açısını olumlu bulamadığım için ben de istifa dilekçelerimi genel merkeze gönderdim” sözleriyle açıklamıştı.

CHP’NİN OY ORANI DİPLERDE

Son 10 yılda yapılan seçimlerin sonuçlarına bakıldığında MHP’nin sadece Iğdır, CHP’nin ise Iğdır ve Mardin’de yüzde 10 barajını aştığı görülüyor CHP, Iğdır’da 1999’da yüzde 12 ve 2002’de yüzde 14 oranına ulaştı ve yüzde 10 barajını aşmayı başardı. Ancak Iğdır’daki oy oranı da son seçimde yüzde 4.32’ye kadar düştü.

CHP son yerel seçimlerde Erzurum'da oy oranını yüzde 1.09'dan, yüzde 0.75'e, Diyarbakır'da yüzde 0.87'ten yüzde 0.45'ye, Batman'da yüzde 1.53'ten, yüzde 0.29'a, Urfa’da yüzde 1.23'ten yüzde 0.4'e düştü. Tüm Kürt illerinde oy kaybeden CHP, sadece Adıyaman ve Malatya'da oy oranını çok az da olsa artırabildi. Siirt'te ise oy oranını yüzde 0.69'dan yüzde 1.84'e çıkarabildi.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37767] Perihan Mağden'i TARAF'ta görmek isteriz!

Posted: 10 Feb 2010 05:19 AM PST

l Bu kadar çok söyleyecek şeyiniz   varken meydanı neden boş bıraktınız?
Meydanı bıraktım da büyük bir eksiklik mi oldu? Bir kere kan uyuşmazlığı zirveye çıktı. Bence yazılarım İsmet (Berkan) için çok zorluk yaratıyordu. Özkök'le ilgili çok sert yazıyordum. Haluk Şahin'e, Nuray Mert'e hakaret etmiştim. Mesela beni Namık Kemal Zeybek, Mehmet Ali Kışlalı gibi isimler hiç rahatsız etmiyor. Onlar neyse o. Devlet Bahçeli ile oturur yemek yerim. Ama sağ gösterip sol vuranlar, ne idüğü belirsizler, askerin değirmenine su taşıyanlar, türbanlılar aleyhine yazı yazıp koşa koşa umreye gidenler beni çok rahatsız ediyor.

l Radikal'e tekrar dönmeyi düşünüyor musunuz?
Ben İsmet'e (Berkan) 'gideyim' dediğimde bence çok memnun oldu. O gazeteye artık dönüşüm olmaz.

l Başka bir gazete olabilir mi?
Teklif almıyorum. Bununla iftihar ediyorum. Teklif almayacağıma da eminim.

l Neden?
Korkuyorlar. Bir de beni edepsiz ve terbiyesiz buluyorlar. Dindar gazetelere gelince, onların da yüksek ve sahte terbiye standartları var. Orada çok ahlaksız insanlar yazabiliyor ama onların vitrin çalışması iyi.

l Taraf'ta yazmayı düşünür müsünüz?
Taraf'la iftihar ediyorum. Bünyemin kaldırdığı tek gazete. Herkes beni Taraf'la örtüştürüyor ama Taraf köşe yazarından geçilmiyor. Bir de ben onlardan para almaya utanırım. Sürünüyorlar. Ama benim gibi bu kadar sosyopatın lanetini çeken birinin parasal olarak mükafatlandırılması gerektiğini düşünüyorum. Ve hep çok iyi para aldım.

l 'Beni hiçbir zaman partiye, düğüne çağırmazlar' demişsiniz. Gazeteye çağırılmamak da böyle bir şey mi?
Evet, evet! Çünkü hanımefendi sanatçı değilim. Aslında öyle yerlere gidince de aşırı kibar davranırım!

l Anlattıklarınızdan arıza kadın portresi çıkıyor. Bundan memnun musunuz?
Hiç değilim. Çok da sinir oluyorum. Deli, arıza. Son derece kontrollü ve aklı başında biri olduğumu düşünüyorum. Sadece çok ciddi ve korkusuz bir siyasi duruşum var. Bu yüzden 'arıza' olarak etiketlenmem yine yanlış etiketleme. İftira ve yalan sanayinin bir yan çalışması.

Akşam

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37771] Jandarma kapatılmalı-mı?

Posted: 10 Feb 2010 05:12 AM PST


Sami ÇANDARLI

Jandarma kapatılmalı-mı?

 

Jandarma teşkilatı ülkede huzur ve güvenin sağlanması için halka hizmet etmesi gereken bir teşkilat.

 

Mensuplarının büyük bir çoğunluğunun da dürüst bir şekilde görev yapmaya çalıştığı muhakkak.

 

Ancak, jandarma teşkilatının azımsanamayacak kadar sayıdaki mensubunun çok çeşitli suçlara karıştığı da bir gerçek.

 

Bunlardan bazıları ülke güvenliğini tehlikeye atacak boyutta organize eylemler.

 

Birçok il jandarma alay komutanı ya halen tutuklu ya da soruşturma geçiriyor.

 

Güneydoğuda işlenmiş yüzlerce-binlerce faili meçhul cinayetin sanığı olarak suçlanan üst düzey jandarma subayları var.

 

Tüm bu olaylar jandarma teşkilatının varlığını ve meşruiyetini tartışmaya açıyor.

 

Görevi milletin huzur ve güvenini sağlamak olan bir teşkilatın suç odağı olduğu ve ülkenin huzur ve güvenine yönelik tehdit kaynağı olduğuna dair ciddi bulgular var.

 

Artık Jandarma teşkilatının iç güvenlikten çekilmesi konusunu tartışmasının zamanı gelmiştir.

 

Bunun tek nedeni yukarıda saydığım şekilde çok sayıda jandarma mensubunun, adi suç, organize suç ve askeri darbe hazırlığı gibi ithamların içinde yer alması değil.

 

Benzer olaylar, jandarma kadar çok olmasa bile, poliste de var ve her zaman da olabilir.

 

Burada asıl tartışılması gereken konu askeri bir kurum olan jandarmanın askeri bir görev olmayan polisliği yapmaması gerektiğidir.

 

En insaflı tanımlama ile Jandarma teşkilatı yapmaması gereken bir işi yapmaya çalışıyor ve pek de iyi yapamıyor doğrusu.

 

Jandarma polise ait bir görevi çok pahalı bir bedel karşılığında ve çok yetersiz bir şekilde yapmaya çalışıyor.

 

Türk halkı sadece bazı askerler, bazı nedenlerden dolayı Jandarmanın polislik yapmasını istiyor diye bu çok pahalı ve ilkel güvenlik yapılanmasına katlanmak zorunda mı?

 

Jandarmanın ülkede hizmet ettiği, eğer hizmet ediyorlarsa tabii, insan sayısı polise göre çok az.

 

Jandarmanın görev alanındaki insan sayısına düşen jandarma sayısı ise yine polise kıyasla çok fazla.

 

Eldeki bazı kaynaklara göre yaklaşık üç yüz (300) vatandaşa bir (1) polis hizmet ederken yüz (100) vatandaş başına bir (1) jandarma düşüyor.

 

Tüm bu rakamlar tahmin olmak zorunda çünkü Jandarmanın personel sayısını tam olarak bilemiyoruz.

 

Millet kendi güvenliğinin sağlaması için kaç yüz bin asker beslediğini bile tam olarak bilemiyor.

 

Farklı kaynaklarda farklı sayılar var. En mütevazı tahminler 300–400 binlerden söz diyor.

 

Neden birileri ısrarla Orta Çağa ait askeri güvenlik anlayışı ile polislik yapmaya çalışıyor acaba?

 

Jandarmanın ekonomik maliyeti de çok yüksek. Jandarmaya ayrılan bütçe polise ayrılan bütçeden kat kat daha fazla.

 

Dikkat ederseniz, Jandarma sayısı ve jandarma bütçesi konusunda hep tahminlerde bulunuyorum. Çünkü kesin rakamları bilmiyoruz, bilemiyoruz.

 

Ama emin olduğunuz bir şey var ki Jandarma teşkilatı polise göre çok daha fazla sayıda personele sahip ve yine polise göre bütçeden çok fazla bir para alıyor ama polise kıyasla çok kötü bir iş çıkartıyor.

 

Bırakın hizmet etmeyi bir de çok önemli makam ve konumları işgal etmiş jandarma subayları kendi halkına karşı darbe hazırlamak gibi suçlarla itham ediliyor ve bu subaylar TSK üst yönetimi tarafından hala korunuyor.

 

Durum böyle iken Hükümet EMASAYA gibi protokolleri kaldırmakla yetinmemeli ve Jandarma teşkilatının, bazı batılı ülkelerde de olduğu gibi, polislikten çekilerek askerliğe geri dönmesi sağlanmalı.

 

Jandarmaya ayrılan kaynağın, onda biri, evet abartmıyorum sadece onda birini polise aktarsınlar jandarmanın görev alanlarında onlardan çok daha iyi hizmet edeceğine inanıyorum.

 

Hiçbir kuruma karşı peşin fikirli değilim veya dostluğum ve düşmanlığım da yok.

 

Ancak, çağ dışı kalmış çok pahalı bir güvenlik kurumunun tartışılmasının zamanı gelmiştir.

 

Kısacası, herkes kendi işine baksın… Herkes kendi işini yapsın diyorum

 

Tıpkı çağdaş ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi.

 

Polis vatandaşa güvenlik hizmeti üreterek “hizmet” etsin.

 

Jandarma da Kara Kuvvetlerine iltihak ederek ülkeyi “dış düşmana karşı korumak” görevine dönsün.

 

Analar-babalar besleyip-büyüttükleri ve davul-zurna ile askere gönderdikleri evlatlarının bir sabah darbe yapacağı korkusuyla yatmak ve alnına dayanmış bir namlu ile uyanmak istemiyor artık.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37789] KAFES'TE HESAP SIRASI AMİRALLERDE

Posted: 10 Feb 2010 04:58 AM PST

KAFES'TE HESAP SIRASI AMİRALLERDE
Güney Saha Deniz Komutanı Koramiral Sağdıç, Tuğamiral Ilgar ile Koramiral Öğütçü, ifade verecek


İstanbul Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği, Ergenekon silahlı terör örgütü iddiasıyla sürdürülen soruşturma çerçevesinde ele geçirilen "Kafes Eylem Planı" kapsamında isimleri 'yönetici' olarak geçen biri emekli iki koramiral ile bir muvazzaf tuğamiralin ifadelerinin görev yaptıkları yerlerde alınmasına karar verdi. Azınlıklara yönelik kanlı eylemler içeren Kafes Planı'yla ilgili daha önce 30'a yakın muvazzaf subayın ifadesi alınmış 11 subay da tutuklanmıştı.

İstanbul Cumhuriylet Başsavcıvekilleri Turan Çolakkadı ve Olcay Seçkin, hükümeti yurtiçi ve yurtdışında aciz duruma getirerek iktidardan uzaklaştırmak için hazırlanan Kafes Eylem Planı kapsamında isimleri yönetici olarak yer alan Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ile İzmir Foça Çıkarma Filosu Komutanlığı'nda görevli Tuğamiral Mehmet Ilgar ve emekli Koramiral Ali Feyyaz Öğütçü'nün ifadelerine başvurulmasını istedi.

SORULAR İZMİR BAŞSAVCILIĞI'NDA



Çolakkadı ve Seçkin, Deniz Kuvvetleri içindeki cunta yapılanmasının tepe yönetimi olarak gösterilen amirallerin talimatla ifadelerinin alınması için amirallerin görev yaptıkları bölge olan İzmir Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne yazı yazdı. Çolakkadı ve Seçkin'in 'ifadelerin alınması' ile ilgili yazıyla birlikte amirallere sorulması istenen soruları da bir zarf içerisinde İzmir Başsavcılığı'na gönderdiği öğrenildi.

Kafes Eylem Planı kapsamında şimdiye kadar 30'a yakın muvazzaf subayın ifadesi alındı, 11 subay tutuklandı. Ancak alt rütbeli TSK personeli sorgulanırken; isimleri yöneticiler arasında yer alan amirallerin ifadeleri şimdiye kadar alınamadığı için iddianame bitirilemedi.

Kan donduran plan: KAFES

Azınlıklara yönelik kanlı eylemler içeren Kafes Planı'nın altında Poyrazköy Cephaneliği tutuklu sanığı Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe'nin imzası bulunuyordu. İşte Kafes Planı'nın satır başları:

• Gayrimüslim nüfusun isim ve adresleri ile okulları, kiliseleri ve mezarlıkları tek tek belirlenecek. Dini bayram/önemli günlerinde nerelerde ayin düzenledikleri tespit edilecek.

• Gayrimüslimler internet üzerinden teşhir edilip psikolojik harp başlatılacak.

• Azınlık yayın organları ile ileri gelenlerine tehdit telefonları ve mektupları gönderilecek.

• Azınlıkların yoğunlukta olduğu yerlerdeki duvarlara tehdit sloganları yazılacak.

• Adalar ve azınlıkların yoğun olduğu mahallelerde bomba patlatılacak.

• Azınlık hakları savunucularına suikast yapılacak. Vapur iskeleri bombalanacak. Gayrimüslim mezarlıklarına saldırılacak.

• Tanınmış gayrimüslim işadamı ve sanatçılardan bir ya da birkaçı kaçırılacak.

• Gayrimüslim araç ve evleri yakılacak.

.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37790] Tuncay Özkan'ın Erotik Kanalı

Posted: 10 Feb 2010 04:57 AM PST

Tuncay Özkan'ın Erotik Kanalı
Tuncay Özkan'ın Kanaltürk'ün ardından kurduğu ulusalcı televizyon BİZ TV artık tamamen farklı bir kimliğe büründü!



Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Tuncay Özkan'ın sahip olduğu Biz Televizyonu (BİZ TV) çöpçatan kanalı oldu. BİZ TV, kadın ve erkeklerin birbiri ile tanışmak için yazdığı erotik mesajları ve cep telefonlarını ekranından yansıtıyor.

Vakit'e göre; Kanaltürk televizyonunu sattıktan sonra BİZ TV'yi kuran Tuncay Özkan'ın cezaevine girmesinden sonra televizyon merkezi Ankara'ya taşınmış, BİZ TV yönetimi Digitürk'ten de para ödeyemediği için ayrılmıştı. Sadece uydu yayını kalan BİZ TV çöpçatan kanalı oldu. BİZ TV'nin internet sitesinde, kanalın yayın akışı bölümünün boş bırakıldığı görülüyor.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:37788] EMİR BÜYÜK YERDEN DANIŞTAY NE YAPSIN

Posted: 10 Feb 2010 04:56 AM PST

EMİR BÜYÜK YERDEN DANIŞTAY NE YAPSIN
Danıştay katsayı kararını iptal etmesinin altında yatan gerçeği açıklıyoruz. Emir TSK’dan…

Danıştay'ın katsayı ile ilgili daha önce verdiği ' Bu konuda karar da yetki de YÖK'tedir' kararını göz ardı ederek, yani bizzat kendisiyle çelişerek verdiği yeni katsayı kararının ardında yatan gerçek ortaya çıktı.

29 Ağustos 2009 tarihli ve “GİZLİ” ibareli Gnkur. 2'nci isth. Anlz. ve Değ. D. Başkanlığı tarafından Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na gönderilen belgede

- Yüksek Öğretim Kurulu’nun aldığı kararın İmam Hatip Liseleri’nin önünü açacağı

- Üniversiteye girişte bu okulların avantajlı hale geleceği ve dolayısıyla muhafazakar kesimin bu okullara ilgisinin artacağı

- Düzenlemenin iptali istemiyle açılan davanın ve gelişmelerin takip edilmesinin uygun olacağı ifade ediliyor.

 

İŞTE O BELGE:

İŞTE DANIŞTAY'IN VERMİŞ OLDUĞU O KARAR:


--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.