Betreff: Saklı tutulan kozlar açılmak üzere...

Özkök, Büyükanıt ve Başbuğ...

Türkiye yaşadığı değişim sürecinde kabaca iki aşamadan geçti.

İlk aşama yasal değişikliklerden, yasal mevzuatın elden geçirilmesinden oluşuyordu.

İkinci aşama ise yeni hukuki zeminde somut sorunların çözümü ya da bu zemini anlamlı kılacak uygulamaların gerçekleştirilmesi oldu.

Bu aşamalar arasında keskin çizgiler elbet yok ve her iki aşama da bir bakıma süregidiyor.

Ancak kabaca 2002-2007 arasını daha çok "yasal değişim", 2007 sonrasını ise "siyasal değişim" dönemi olarak adlandırmak pek yanlış olmaz.

Bu, her konuda böyle...

Özellikle asker sorununda...

Dün söyledik:

Askeri vesayet rejimlerinden çıkış askerler için zordur. Bu tür değişim süreçlerinin hem nesnesi hem öznesi olurlar; hem değişim tarafından etkilenirler hem kurumsal nitelikleri itibariyle bu değişimi gerçekleştiren el olmak durumunda kalırlar.

Ancak geri dönüş yoktur ve asker açısından yapılacak iş artık direnmek, tepki vermek değildir. Tersine 'demilitarizasyon süreci'nin doğru yönetilmesidir. O zaman bir yanıyla mesele ordunun yeniden tanımı ve asker rolünün yeniden inşasıdır...

Ancak bunları söylerken daha önce sıkça vurguladığımız şu gerçeğin altını özellikle çizmek gerekir:

Türkiye'de ya da başka yerde asker bu süreçlerde, değişmek istediği için değil, değişmek zorunda kaldığı için rol alır. Başka bir ifadeyle demilitarizasyon süreci asker tarafından bu sınırlarda yönetilir. Değişime direnç ile değişmek zorunluluğu iç içe girer. Eski usuller ile yeni arayışlar yan yana yaşar.

Başbuğ'un gazetelere yaptığı açıklamalar bu durumun açık kanıtıdır:

Bir gün "darbe dönemi bitmiştir, GATA konusunda yanlış yaptık" diyor, bir başka gün tehdit eden askeri üsluba geri dönüyor, "ya sabrımız taşarsa"... tarzı meydan okumalara girişiyor...

Peki başından bu yana asker tarafından nasıl yönetildi bu süreç?..

Birinci aşamada, "yasal değişim" döneminde karargâhın başında Hilmi Özkök vardı. Sivilleşme süreci açısından "iyi" bir yönetim gösterdi. MGK'nın yapısını değiştiren, ardından gizli yönetmeliğin ilgasına kapı açan 2003 Uyum Paketi onun genelkurmay başkanlığı döneminde çıktı, hükümet MGSB'ye ilk kez bu dönemde el atabildi, dış politik alanda (Kıbrıs örneği) ilk kez askerden bağımsız bir rota izleyebildi.

Ve önemlisi bu gelişmelere karşı ordu içi tepkiler, darbe girişimleri ve benzerleri Hilmi Özkök sayesinde engellenebildi.

Elbet fişleme skandalı da onun zamanına yaşandı ve onun tarafından savunuldu. Yine de kabul etmek gerekir ki Özkök'ün demilitarizasyon yönetimi olmasaydı, bugüne kolay gelinmezdi.

Birinci aşama ile ikinci aşama arasındaki dönemde, geçiş döneminde Genelkurmay Başkanı Büyükanıt oldu.

Gemisini ve süreci "kötü" yönetti Büyükanıt.

Beklentilerle iş başına geldi ve Şemdinli hadisesindeki çıkışıyla oluşturduğu "askercil" imajın hakkını verdi:

Cumhurbaşkanlığı seçimine aktif müdahalelerde bulundu. 27 Nisan Askeri Muhtıra'sını elleriyle hazırladı. Asker ile hükümeti kavgalı hale getirdi. Gül'ün döneminde Çankaya'ya karşı gerginlik ve tanımazlık politikası uyguladı.

Ve ordunun itibar kaybının derinleşmesine yol açan isim oldu.

Temmuz 2007 seçimlerinde ortaya çıkan yüzde 47'lik sonuç sadece AK Parti'nin değil, Büyükanıt'ın da eseriydi.

Ve Türk Silahlı Kuvvetleri açısından bu sonuç bir milat oldu: Kalıcı bir meşruiyet kaybı...

Dağlıca olayı bunu takip etti ve meşruiyet krizi derinleştirdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri açısından kritik bir anda İlker Başbuğ devreye girdi, ikinci aşamanın, siyasal değişim döneminin Genelkurmay Başkanı oldu. Ordunun değişimin nesnesi ve öznesi olmasının çapı büyümüş ve niteliği değişmişti. Askere yönelik sorgu, sual dönemi ve yargı süreci başlamıştı.

Başbuğ bu süreci yönetmekte ciddi sıkıntılar yaşadı. Dedik: Güne göre direnç politikasını devreye soktu, güne göre orduyu yeni duruma uyarlamaya gayret ettiğini ima etti.

Demilitarizasyon sürecini "yönetmekte" başarısız olduğu söylenemez... Bu yönetime günlük gelişmeler, çelişkiler, el kol yordamı ve zorunluluklar hâkim olsa da...

Sert ve kabul edilemez çıkışları oluyor...

Ancak madalyonun diğer yüzü de önemlidir.

Başbuğ'un Kürt sorununun varlığını ikrarı, darbe dönemlerinin sona erdiğini vurgulaması, ordu içi temizlik çabaları, siyasi iktidarla çatışmasız bir ilişki götürmesi, daha doğrusu bunları yapmak zorunda kalması önemlidir.

Asker açısından değişim böyle bir şeydir...

Fazlası gerek...

Zira demokratik model bellidir ve hedef askerin siyasi iktidara tam biatı ve denetimidir...

Fazlası da gelecek...

Bu da askerin "zorunlu katkısı"yla gerçekleşecek.

 
-------Originalmeldung-------
 
Datum: 13.02.2010 20:06:49
Betreff: Saklı tutulan kozlar açılmak üzere...
 

Saklı tutulan kozlar açılmak üzere...

 

Satır aralarında saklı beyanlar, krizin habercisi mi?

 

...
İki farklı konu gibi gözükse de Cumhurbaşkanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un açıklamaları arasında bağ kurulması mümkün mü?


Hatta bu denkleme Başbakan Tayyip Erdoğan da katılmalı mı? Bir adım ileri gidildiğinde, "Genel seçim-cumhurbaşkanlığı seçimi stresi" erken mi yaşanıyor?
Deneyimli devlet adamları, taban ve yakın çevrenin etkisine mi girdi? Veya liderlerin birinci halkasındaki isimler arasında arka bölgede harekât mı başladı?
***

 

Cumhurbaşkanı Gül'ün konumundan başlayalım. Sancılı süreçlerden geçerek Köşk'e çıkan Gül, devlet organlarının uyumlu çalışmasını gözeten, tarafsız Cumhurbaşkanı profili sergilemek için ciddi çaba sarf etti. Lakin siyasi geçmişi Çankaya'da yakasını bırakmadı. Özellikle muhalefet partilerinin (CHP-MHP) izlediği strateji Gül'ün, tansiyonu düşüren, siyasi rekabeti centilmenlik sınırlarına çeken, anayasal kurumları birbirine yaklaştıran etkili aktör olmasını gölgeledi.


Gelinen noktada, Cumhurbaşkanı görev süresinin Gül özelinde 7 yıl olduğunu savunanlar da var. Ama hazırlıklar 5 yılla limitli. Dolayısıyla 2012'de Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecekse, oy verenlerin en az yarısının desteğini de alacak. Böylesine güçlü bir Cumhurbaşkanı'nın yürütmede kazanacağı ağırlık, ülkenin yönetim biçimi ile "kontrol-denge" sistemini doğrudan etkileyecek. Ve muhtemelen yarı başkanlığa gidişi frenlemek isteyenleri tetikleyecek. Aradan geçen 2.5 yıla rağmen "AK Parti patenti" ile inisiyatif alanı daraltılan Gül'ün, kendisi dışında oluşturulacak "Başarılı ve devam etmeli" türünden yorumlara kapalı olduğunu düşünmek güç. Lakin Köşk'te kalmak için farklı kesimlerle taviz oyununa gireceğini iddia etmek ise insafsızlık. Bu nedenle vaktinden önce kurgulanan Çankaya senaryoları için "prova çekimleri başladı" demek yanıltıcı olmaz. Ve bu film karesinde askerin değerlendirmesinin olmadığını savunmak gerçekçi değil.
***

 

Genelkurmay cephesine gelince...
Burada TSK'nın iç ve dış dinamiklerini ele almak gerekiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin gerek bilgi güvenliği, gerek rutin dışına çıkan personel, gerekse moral motivasyon üzerinde durduğu biliniyor. Bizzat Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un, general rütbesindeki çalışma arkadaşları ile "özeleştiri yapması" artık sır niteliği taşımıyor. Askerin hem itibarını hem de imajını zedeleyen olaylara iç bünyesindeki faktörlerin de sebebiyet verdiğini kabul etmesi dikkate değer. Deyim yerindeyse sakatlanan ayağı görmek ve tedavisine çalışmak önümüzdeki günlerin belirgin gelişmesi.


Suikast hazırlığından başlayıp darbe planına varan iddiaların muhatabı asker kişilere suçluluğu ispatlanıncaya kadar sahip çıkılması, selamı sabahı kesenlerin uyarılması, yalnızlaştırmaya fırsat verilmemesi Komutan'ın açık tercihi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit'in beyanlarında da bu stilin ipuçları gizli. "Kendi içinde sağlam duramayan askerin, dışarıda çökmesi mukadder" tezi burada hâkim.


TSK'nın dış boyuta taşan yeni duruşu ise uluslararası istihbarat örgütlerini kapsadığı gibi halkın askere duyduğu güvendeki erozyonu önlemeyi de amaçlıyor. Askeri kanatta, asimetrik psikolojik harekâta ilişkin donelerin yabancı istihbarat kuruluşları tarafından organize edildiği, memnuniyetsiz personel eliyle servis edildiği kanısı hâkim. Ve bu zincirin halkaları kırılmaya çalışılıyor. Halkla ilişkiler açısından, "haksız ithamların anlatılması" emri okunabiliyor. Muhtelif isnatların peşin hükme dönüşmesine ilişkin örnekler, itirafçıların spekülatif beyanlarına dayalı yönlendirmeler, subaylarla-üst subayların arasını açmaya dönük silahlı teşebbüs şemaları, halkı askerlikten soğutabilecek akıl dışı planlar, bunları belirli hedeflere yöneltmek için çalışan sivil unsurlar... Bütün bu başlıklar askerin "karşı atağı"nın hamleleri olabilir.


Endişe verici husus ise gerek görevdeki gerekse emekli komutanların önce birbirlerine sonra siyasi alana ilişkin koz tuttuğu izlenimi veren satır aralarına saklı beyanları. İşte burası yeni krizlerin habercisi!

 

Okan Müderrisoğlu / Sabah'taki köşesinden ilgili kısım

 


 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4864 (20100213) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com
 
Tierisch gut! KOSTENLOSE E-Mail-Animationen – von IncrediMail! Hier Klicken!

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.