1980 Askeri Darbesini Selamlama Herhalde En Ýyi Böyle Olur
Kamuoyuna darbe karþýtý imiþ gibi görünen Nur'cularýn en büyük cemaati olan Fethullahcýlarýn lideri olan Fethullah Gülen'in 12 Eylül askeri darbesini desteklediðini okuyunca þaþýracaðýnýz bir makale
Hem de Fethullah Hocanýn bizzat kendi kaleminden
Son Karakol Fethullah Gülen 01.10.1980 "ve iþte þimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asýrlýk bekleyiþin tulûu saydýðýmýz, bu son diriliþi, son karakolun varlýk ve bekâsýna alâmet sayýyor; ümidimizin tükendiði yerde, hýzýr gibi imdadýmýza yetiþen mehmetçiðe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileðimizi arz ediyoruz" ...
Karakol, sükûnetin, huzurun ve emniyetin remzidir. Ondaki düzen, huzur ve orada gözlerin uyanýk oluþu, umumî emniyet ve muvâzenenin en büyük teminâtýdýr. Ondaki kargaþa ve bunalýmlar ise, arkasýndaki topluluklar için en büyük felâkettir.
Anadolu, yýllar yýlý kendine baðlý dünyalara karakolluk vazifesini gördü. Geçmiþ asýrlarda dünya emniyet ve muvâzenesinde, en þerefli vazifenin ona ait olduðunda hiç þüphe yoktur.
Sonra, sýrasýyla, onun livâlarý, sancaklarý birer birer kopup gitti. Fakat o, bütün rasânetiyle mevcudiyetini muhafaza etti ve yerinde kalabildi. Deðiþen bayraklar, yýrtýlan sancaklar yanýnda, asâlet ve özünü koruma sadece ona müyesser oldu.
Evet, bütün bir geçmiþiyle, ellibin defa, temiz bünyesine mikroplar saçýldý. Ve gülendam kâmeti yüzlerce defa ýrgalandý; ama o, hiçbir zaman tamamiyle yerinden sökülemedi ve maðlup edilemedi.
Haçlý zihniyetinin hortlatýlmasýndan, cizvit papazlarýnýn zehirleyici ve öldürücü gayretlerine kadar, bu karakolu yýkma ve karakol erkânýný uyutma adýna ne kadar oyun varsa hepsi denendi; ama, hasýmlarýmýz hesabýna beklenen netice kat'iyyen elde edilemedi. Düþman cefâdan usanmýyor; karakol da 'bu can bu uðurda' deyip dayanýyordu...
Bu mücadeleler karþýsýnda onun sarsýlmadýðýný iddia edemeyiz. Bu ulu aðaç birkaç defa hazan gördü ve kurtlanan koca gövdesi birkaç defa kabuðunu yeniledi; fakat, hiçbir zaman devrilmedi. Semâsýnýn kararýp, baðrýna üst üste hançerlerin saplandýðý günlerde dahi, millî ruh kadranýnda, kendine ait zaman anlayýþý ve onu gösteren rakamlar daima duru ve seçkin olarak okunabildi...
Bu efsânevî ruh, asýrlarca, bünyesini tahrip etmek isteyen binbir paradoks karþýsýnda, yerinden oynamamýþ ve hep Malazgirt'teki, Kosova'daki ve Çanakkale'deki aþýlmazlýðýyla kendini korumuþtu. Onun bu heybetli görünümü -az dahi olsa- ruhuna cemre düþtüðü ve köküne yabancý bir kurdun, bir 'dabbetü'l-arz'ýn musallat olduðu kadar da devam etmiþti. O günden sonra ise, artýk o, içten içe yanan ve kömürleþen bir ulu çýnar haliyle, kendini yenileyemiyor ve dirilemiyordu. Yaþlanmýþtý. Vefasýz dostlarý, amansýz hasýmlarý vardý.
'Dost bî-pervâ, felek bî-rahm, devran bî-sükûn; Dert çok, hemdert yok, düþman kavi, tali' zebûn' (Fuzulî)
Tam bu binbir kâbusun kol gezdiði dönemde idi ki; ortalýðý bütün þiddetiyle beþinci kol faaliyetleri kapladý. Erotik düþünceye masumiyet hil'ati giydirildi. Þehvet, en merðub bir meta haline getirildi ve gençlik âdeta bir hezeyan topluluðu oldu. Artýk kendi ruh köküne baðlý olanlar 'dogmatist' ve 'formalist' diye damgalanýyor; millet ve vatanýný sevmek ayýp sayýlýyordu. Bir 'Þirzime-i kalil' her Allah'ýn günü, çalakalem, millî ruhu ibtizal edici yazýlar yazýyor, milleti kendinden kaçar ve kendine yabancý hâle getiriyordu.
Bu olup bitenler karþýsýnda, temiz Anadolu halký, ya kendine has sabýr ve tahammül içinde beklemede veya hüsn ü niyetin verdiði duru anlayýþla, bütün bu acâiblikleri 'bir suskunluk içinde' karþýlamaktaydý.
Birer ruh sefâleti ve aþaðýlýk duygusu timsali sayýlan zavallý 'entelijansiya' mýzýn durumu ise, bütün bütün yürekler acýsýydý. Ona göre þahsiyet gamzeden öze ait her naðme ordubozanlýk; müstaðriblik hesabýna söylenen her türkü, Türk'e yücelik kazandýran bir madalyaydý!
Bu türlü kendinden kaçýþlar ve haricî asimilasyonlarla iç deðiþiklikler, endiþe verici buudlara ulaþmýþtý. Ve artýk, millet teknesi, saða-sola yalpa yapan bir vapur gibi, batmasý, her an mukadder görünüyordu. Dillerde binbir yabancý türkü, dudaklarda binbir öldürücü þarap.. kimi erotizimle sarhoþ; kimi libido ile, kimi eksistansiyalizmden medet umuyor; kimi hezeyan felsefesine dilbeste, durmadan mihrap deðiþtiriyor ve ma'buddan ma'buda (!) koþuyordu. Ýþte tam bu esnada, yabancý bir kýsým eller, 'hipnoz' görmüþ bu ruhlarý metrolara bindirip harýl harýl kendi dünyalarýna taþýmaya baþladýlar. Cinnet nöbetleri içinde bütün bir nesil, Hasan Sabbah'ýn yalancý cennetlerine benzeyen bu cennetlere davet ediliyordu.!
Dün bir þaþkýnlýk içinde 'Mehlika Sultan'a aþýk' toy delikanlýlar yerinde, bugün eli kan, üstü kan, baðrý kan ve ne yaptýðýný çok iyi bilen kanlýdeli bir nesil vardý. Artýk dýþtaki kargaþa ve hercümerce baþka sebep aramaya gerek var mý? Tatmin edilememiþ, doyurulamamýþ ve hatta terk edilmiþ bir neslin, çeþitli kamplara ayrýlmasý ve birbirini kýran kýrana öldürmesi gayet normal deðil mi...? Bugüne kadar onun iç inkýrazýný sezebildik mi? Onu soysuzlaþtýran sebeplere inebildik mi? Halbuki, ona canavarlýk öðreten tiranlar karþýsýnda, siyanet meleði gibi onun yanýnda olmalý deðil miydik? Heyhat..! Binbir vahþet senaryosunun sahnelendirilmesi karþýsýnda, sessiz ve infialsiz kaldýk...
Evet.. bütün bir millet olarak arenalardaki kavgayý seyreder gibi, bu kanlý boðuþmadan hiç mi hiç bir þey anlamadýk.
Sahnenin bu rengârenk aldatýcýlýðý, ortalýðý inleten valsin korkunç uyutuculuðu ve kostümün gözbaðlayýcýlýðý karþýsýnda, oynanan oyunun gerçek yüz ve vahþetini ilk sezen, son karakolun kahraman bekçileri oldu. Bu sezme, ümit dünyamýzda yeniden kendimize gelmemizi ve kendi kendimizi idrak etmemizi te'min etti. Aslýnda buna bir sezme demek de uygun deðildir. Bu, düþmaný kýskývrak yakalama ve bir zaferdir. Ýçtimâî bünyenin, haricî bir kýsým erâciften temizlenme, arýndýrýlma ve aslýna ircâ zaferi. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiði takdirde, Türk'ün zaferler hanesinde en muallâ yeri iþgal edecektir. Böyle bir ilk tefahhüs ve seziþe, baþka bir yazýmýzda selam durulmuþ ve gaziler ocaðýnýn yiðit eri mehmetçiðe teþekkürler sunulmuþtu.
Ne var ki, yýllardan beri, binbir saldýrý ile rahnedar olmuþ bir bünye, böyle hemen bir mualece ile iyi edilemeyeceði de muhakkaktý. Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, millî bünyeyi kemiren yýllanmýþ seretanlar bertaraf edilebilsin...
Ve iþte þimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asýrlýk bekleyiþin tulûu saydýðýmýz, bu son diriliþi, son karakolun varlýk ve bekâsýna alâmet sayýyor; ümidimizin tükendiði yerde, Hýzýr gibi imdadýmýza yetiþen Mehmetçiðe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileðimizi arz ediyoruz.
Sýzýntý, Ekim 1980, Cilt 2, Sayý 21 http://tr.fgulen.com/content/view/10747/3/
|
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.