[anadoluhaber] Azınlık %3 lük dikta PKK'yı kullanıyor.

Azınlık %3 lük dikta PKK’yı kullanıyor.

Önce bana yazılan bir mail

 

SAYIN AHMET ßEY

 İç ve dış politikayı günlük ve ivedi bir şekilde takip ve tahlil ettiğinizi taktirle görüyorum. Hükümetin her kanattan sıkıştırılmasını ve devrilmeye çalıştığını ve türlü ayak oyunlarıyla yıpratılma çabalarını da üzülerek takip ediiyorum.

Terör ve pkk konusunda yapılan atılımlarla,İsrail-ABD ikilisinin İran vb. konularda ve son olarak pkk nın İsrail taşaronluğunda

yapılan hain saldırılarla tekrar hortlatılmasını üzüntüyle görüyorum.Burada sizden asıl öğrenmek ve üzerinde durmanızı rica

ettiğim bir konu var. Biliyoruz ki 3 lü koalisyonla Apo idamdan kurtarılmıştır.Bu operasyono TBMM o gün olur demiştir.Ben şunu mümkünse tüm yönleriyle öğrenmek istiyorum.Bu gün hükümet Apo'yu aynı mecliste idam kararı alabilir mi?Hazır İsraille de kötüyken bunu koz olarak da olsa oynayabilir mi?TBMM'nin yetkisinde mi?Eğer yetkisindeyse ve hümette kullanabiliyorsa ülkede,iç ve dış politika açısından ne tür yankılanmaları olur?Aynı şekilde dış politikda yansımaları ne olur?Yazmakta olduğunuzgruplarda bu tartışmayı başlatmak hükümete,gerçekten 80 yıl sonra insanımıza layık olan hükümetimizin lehine olabilir mi diye düşünüyor ve soruyorum.Saygı ve salamlarımla

ERTUĞRUL xxxxx

Sayın Ertuğrul Bey

Bu kısa yazınızın cevabı maalesef aynı kısalıkta verilmesi imkansız olduğundan oldukça uzun olacaktır.

Tarafsız ve vatanı için gerçekten içi yanan bir kişi olarak sizinde olayları yakından takip ettiğiniz anlaşılıyor. Beni sizin gördüğünüz tam tersi olarak yorumlayan ve görenlerin çokluğuna rağmen sizin gibi takdir edenlerinde olduğunun farkındayım. Size sözleriniz için de ayrıca teşekkür ederim.

Terör ve PKK'nın yeniden azması konusunda neler olup bittiğini anlamak için gerçekten hem çok geniş bir dış perspektiften hem de görmek istemeyen fanatik hükümet düşmanlarının değil de sanki uzaydan gelmiş gibi bir tarafsızlıkla bakmak suretiyle tarafsız ve objektif bir gözlemle içten bakarak bir şeyler anlayabilelim

Son dönemdeki AYM'nin TBMM’sinin önünü keserek milletimizi ve milli irademizi tamamen yok sayarak her türlü çözümü engelleme çabaları malumunuzdur. Cumhuriyeti milli irade eksenli asıl kuruluş felsefesinden koparıp bir oligartlar diktasına döndürüp bir Juritokrasi ye çevirme çabalarını ibretle ve dehşetle hep birlikte izlemekteyiz. (Juritokrasi=Yargıçlar diktası) Bunun yanı sıra daha öncede 12 eylülcüler hakkında dava açmak isteyen Savcıları işten atmaktan sabıkalı HSYK’nun Savcı Ferhat Sarıkaya ile başlayan mahkemelere müdahale ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmak için giriştiği çabalar sonucu, savcılık görevinden atılması ile hız kazanan hukuksuz yüksek yargıçlar diktası, hukukun yüksek yargı eli ile tamamen yok edilip bir oligarklar ve aristokratlar diktasını gerçekleştirmekte olduğunu da dehşet ve endişe içinde izlemekteyiz. Yargıtay’ın bazı dairelerinin milli iradeye ve millete tuzaklar kurmaktan yargılanan yüksek rütbeli bürokrat sanıkları fedakar ve canını dişine takarak hayatı bahasına hukuku savunmaya çalışan şerefli hukukçular olan kürsü yargıçlarının elinden kurtarabilmek için nasıl hukuka taklalar attırıp kılıflar uydurarak Cihaner dosyasını Yargıtay’a alarak Sanık savcı Cihaner ile birlikte asıl terör bölgesinde Cihaner ve bazı MİT'çiler ile ortak bir irtica komplosu tezgahlayarak bu yüzden sanık olan ordu komutanını o yöredeki yetkili mahkemelerin elinden alarak kurtardıklarını da dehşet ve hayretle izlemekteyiz. O yöredeki Komutan millete karşı PKK  tehdidini ikinci plana düşürmek amaçlı sahte bir irtica komplosu kurmaktan sanık iken, görevden alınıp daha dikkatli bir komutan atamak yerine aynı komutanı mahkemeye ifade vermekten kaçırmak ve sonunda bir şaibeli Yargıtay oyunu ile hapse gitmekten kurtarıp PKK ile savaşılan bölgede komutan olarak tutmak aslında hiçbir zaman milli hükümetlerden hazzetmemiş olanların PKK’yı koruma ve kollamaya çalıştıklarından kuşku duymamak nerede ise imkansızdır. PKK’nın Hükümeti düşürmekte bazı askerler ve yüksek yargı mensupları ile gizli ortaklık içindeki gizli mahfillerce Cumhurumuza ve Cumhurumuzun kurduğu Cumhuriyetimize kurulmuş bir tuzak olduğunu ve PKK’nın hükümete karşı kullanılmak üzere önlenmek istenmediği bilakis desteklenip kolay zaferler sağlanarak askerlerimizin harcandığının anlamını çıkarmak gayet mümkündür. Altı aylık eğitimler ile uzun süreli askerlik yapacak muvazzaflardan oluşan kıtalar kurmak ve teröristin takibini bu uzmanlara yaptırmak yerine yıllardır aynı beceriksiz sistemleri inatla sürdürmek mümkün değildir.  Sarıkamış da eksi 40 derecede karlı dağlara sürülüp imha edilen askerlerimizden ve öldürsünler diye PKK ya gönderilen 33 erden durumları farksız 20 yaşındaki çocukları, içimizden de destek aldıkları anlaşılan uzmanlaşmış terör timlerine yem diye açık hedef yaparak atmak sonrada o acemi çocuklar ile takibe çıkmak akla uygun değildir. Bu durumdan terörün maksatlı olarak da önlenmediği ve içeriden destek gördüğü açıkça görülmektedir. Şemdinli olayında PKK ya yüklenen pek çok olayın Jandarma ve sözde itirafçı denilen bazı PKK koordinasyonunda ve PKK Asker ilişkilerinde görevli  kişilerce dükkânların bombalandığını sivillerin öldürüldüğünü görmüştük. Bu işte kullanılan ve 39.5 ar yıla mahkum edilen astsubayların GATA' ya alınıp sonrada nasıl kurtarıldığını hepimiz gördük. İki astsubayın kendi başlarına bu gibi işlere kalkışamayacağını Bölge Savcısı bazı bulgulara dayanarak suçu Yahudi kökenli olduğu ve İsrail yararına devem ettirmek isteyebileceği kuşkulusu da olduğuna dair şüpheler bulunan KKK Yaşar Büyükanıt’a kadar dayandırınca da HSYK kullanılarak savcının işinden atıldığına şahit olduk. Olayları yakından inceleyen bir Emniyet müdürünün de hırsız evin içinden. Kapı dışarıdan zorlanmamış dediği için görevden alındığını da gördük. Bunun Yanı sıra AK Parti hükümetini düşürmek için eski AYM'si başkanı Gülay Tuğcuyu öldürüp bazı yerlerde bombalar patlatıp sonrada bunları ihtilal gerekçesi yapıp hükümeti düşürmek için ABD de kendilerine bir ihtilal şansı daha verilmesi için adeta yalvaran bazı askeri personelin basına düşen haberlerini yakından izledik. Bizim askerlerin PKK’yı bitirmek gibi bir niyetleri olmadığı ve PKK’yı sürdürmeyi kendi diktalarını devam ettirmek için sürdürmek istediklerini gösteren pek çok deliller ve emareler vardır.

Ne zaman PKK bitecek gibi olsa hemen birinci tehdit irticadır diye PKK’nın yeniden toparlanması için destek sağlandığını. Ciddi bitirme çabalarının gerek 33 er olayı ile gerekse son açılımın engellenmesinde NATO Gladiosu’nun kolları olduğu gittikçe ortaya çıkan Ergenekon ve PKK yapılanmasının harekete geçirilip, Türkçü olarak kullanılanlara davullar çaldırılıp PKK’lı yada Kürtçü olarak kullanılanlara da halay çektirilip dağdan dönüşlerin nasıl durdurulduğunu da gördük. Şimdilerde daha da vahimi bizim bazı mahkemelerimiz kullanılarak dağdan gelenlerin bir kısmının tutuklanarak dağdakiler sakın dönmeye kalkışmayın bakın TC.Devleti asla verdiği sözde durmaz mesajı ile dağ kadrosunun stabilize edilmesi için nasıl bazı mahkemelerimiz kullanılarak destek sağlandığını da gördük. Adeta bölge Yargıtay’ın bir dairesinin hapisten ve hapse girmekten kurtardığı şüpheli bir ordu komutanı ile ona karşıtmış gibi gösterilen aslında artık koordineli bir kavilli dövüş yaptıklarından en azından benim şahsen çok ciddi ve derin şüphe duyduğum bir kumpasa alınmıştır. Yani benim görüşüme göre oradaki azmış gibi görünen PKK ile orada Yargıya gidip tutuklanması beklenen askerler bir birlerini kurtarma operasyonları yapmaktadırlar.

 

Bunu abartılı bir itham zannedecekler için örnek vereyim. ABD’deki Hudson toplantısında bizim iki generalin ve Barzani’nin dış ilişkilerden sorumlu yeğeni olan genç Barzani’nin de onaylamaya hazır beklediği masada ABD’lilerin bizim iki generale (nasıl bizimse pek anlayamadım ama ne ise) gelin size tüm PKK üst kadrosunu derdest edip teslim edelim teklifini aman sakın ha bu AKP ye yarar diyerek ret etmişlerdir. Buradan doğudaki savaşın asker ile PKK arasında olduğundan ben pek emin değilim. Bana bu savaş Milli iktidarımız ile yüksek askeri bürokrasiyi elinde tutan Bazı komutanlar ve Yüksek Yargı arasında olarak görünüyor. Bu hükümetten  ve şimdiye kadarki yanlışlarından dolayı yargılanmaktan kurtulmak isteyen devletin içinde bir ağ kurmuş olan yapılarda görev almış olanların kendilerini kurtarabilmek için Türkiye’nin bölünmesine bile razı oldukları hatta bazılarının zaten amaçlarının da bu olduğunu gösterecek çok sayıda delil ve işaretleri bulmak mümkündür. Bu savaşta PKK ise askeri ve benim Kürt CHP si demeyi tercih ettiğim DTP mevcut hükümet karşıtlığında Kürtlerin değil bu devleti elinde tutan % 3lük yapılanmanın doğal müttefiki durumundadır. Halen azmakta olan terör bu yapıların ortak çıkarınadır. Bu yüzden PKK bürokrasi diktasına destek kıtası olarak çalıştırılmaktadır. Tıpkı Anayasa değişikliği sırasında ve açılımı engellemede DTP’nin derhal CHP ve MHP’nin yanında mevzilenmesinin bir başka kombinasyonudur.  Bu terör savaşının artmasının amacının AKP ile Yükselen Türkiye’nin pozisyonundan rahatsız olan bazı İsrail gibi dış odaklarında işine gelmesi ve 28 Şubat da tam anlamı ile onların hizmetine girmiş olan içimizdeki bürokrasi diktasına desteği artırmak amaçlı olarak milli hükümet aleyhine terörü kışkırtmakta rol almış olmaları doğaldır. Türkiye’yi eskisi gibi geri kalmaya mahkum bir Türkiye olarak kalması çabalarına yol açmaktadır. Yüksek askeri ve yargı bürokrasinden bazılarının terörü örtülü olarak destekledikleri aldıkları bazı kararlardan anlaşılmaktadır. İlk amaç kontrol edilemez hale gelecek terör tıpkı 12 Eylül 1980 de olduğu gibi aslında bir günde bitirilecek tek şalterle kapatılabilecek göstermelik bir terördür ve Askerin 12 Eylülde tamam durun demesi ile anında durmuşsa gene durdurulabilir kontrollü yangındır. 11 Eylül 1980de günde yirmi kişi ölürken 12 Eylülde anında tık diye durması, tüm terörün GKB karargâhından NATO ve ABD ile ortak bu mevcut deli gömleği gibi anayasayı bizlere zorla giydirmek için yapıldığı anlaşılmıştır. O halde bu deli gömleği gibi anayasayı değiştirmek istediğimiz için de aynı güçlerin ortak sahnelediği  gayri milli anayasayı sürdürmek için sahneledikleri aynı yöntemin PKK adı ile uygulandığı oyunu görmemek için kör olmak lazımdır. Zaten otuz yıldır sürdürülmesinin nedeni de ülkemiz aleyhine çalışan bu deli gömleği gibi anayasal düzenin korunması ve ülkemizin sürekli geri ve dışa bağımlı kalması için uygulanmış ve bitirilmemiştir.Bunun dış ayaklarını detaylandırmıyorum çünkü onlar maşa olarak bizim GKB lığını ve onların milletin üzerindeki kesin diktatörlük heveslerini de kullanmışlardır. Şimdi ise bu hükümet sizleri yargılarsa hepiniz yanarsınız argümanı kullanılarak Başbakanın BOP projesini ABD ve İsrail lehine planlanan şekilde değil de Türkiye’yi birinci sınıf oyuncu yapmak amaçlı kullanarak esas BOP planından sapmalarını cezalandırmak ve milletimizi artık nasıl bir şeyler olduğu açığa çıkmış olan azınlık diktasının (Kanadoğlu’na göre) %3lük kesimine yeniden %97mizin köleliğini sürdürmek amaçlı olduğunu görülmektedir. (bilindiği gibi Kanadoğlu %97 ile de gelseler bir şey yapamazlar demişti. Bu yüzden millete PKK’yı kayırmaktan başka bir anlamı olmayan irtica tuzağı kuran komutan düzeyindeki oradaki savaşın başındaki kendi yargılandığı mahkemenin üzerinden savaş uçağı uçurup tanları Sincan’daki gibi sokağa çıkaran general Yargıda aklanmamış olduğu ve şüpheli bir şekilde yasalar eğilip bükülerek yargıtayca kurtarıldığı halde orada göreve devam ettiği sürece PKK ile yapılan sözde savaş bana göre aslında bazı yüksek askeri şahısların kendilerini kurtarabilmek için PKK ile birlikte ülkeyi yakmak bahasına da olsa çıkardıkları korkunç bir sabotaj yangınıdır. Burada muhtemelen, PKK kendilerini kurtarmaya çalışan General ve yüksek yargı mensuplarına taşeron olarak çalışanların marka olarak PKK adını kullandıkları Gladio yapılanmalarıdır. (PKK’nın kim olduğu da artık belli değildir. Mahir Kaynak PKK artık bir markadır. Herkes yaptığı işin üstüne o markayı basmaktadır demektedir) 12 Eylül öncesi kocasının yatağı altına dostu ile birlikte bomba koyup patlatan kadında kendi durumuna göre kocamı solcular ya da sağcılar patlattı diyebilecek kadar işler çığırından çıkarılmıştı.

Kısaca ben GKB karargâhında alınacak ani bir karala o bölgedeki komutanların derhal görevden alınmaları ve hiç bir mahfille ilgisi olmayan komutan ve subaylar ile aynı durumdaki istihbaratçıların tayin edilmesi ile problemin daha kolay çözüleceği kanaatindeyim. Bilhassa yargıya teslim olmayan komutan mutlaka oradan çekilmelidir. Devlet sözü verilerek dağdan indirilenlerin şu günlerde tutuklanması anladığım kadarı ile PKK ya destek vermek ve onların dağdaki adamlarının kaçıp ülkeye dönmek ve sığınmak yada toplu teslim oluşlara doğru gidecek yolların açılmasını önlemek amaçlıdır. Bu gibi ve istihbarat desteklerinin kesilmesi halinde PKK’nın ciddi bir canı ve oyun alanı kalmadığından etkisi de yok olacak azalacaktır. Kısaca asker ve yargı sırf Hükümetin barış girişimlerini önlemek amaçlı olarak PKK ya verdiği dolaylı desteği kesmelidir. Tüm bunların yolu da Yargı reformu ile sağlanabilir. AYM si eğer eskisi gibi kabul ve hazım edilmesi imkansız hukuk dışı diktayı sürdürme amaçlı kararlar vermezse PKK da yargı ve ordu desteğini kaybedeceği için kendiliğinden bitecektir. 

Diğer sorunuza gelince. Hükümet bir karar ya da yasal değişiklik ile APO yani Abdullah Öç alanı (Kimin öcünü alıyorsa) asamaz mı diye soruyorsunuz. Hayır asamaz. Çünkü idam cezasının kaldırılmasını AB müktesebatı gereği idamın insanlık suçu olduğunu kabul ederek uluslararası bir anlaşma şeklinde imzalayarak kaldırdık. Şimdi istesek de idam yasasını yeniden getiremeyiz. Getirelim dersek bunun zararı getirisinden fazladır. Ama eğer derin devletimiz Apo'nun kim ve ne olduğunu ve hangi amaçla PKK’yı kurmakla görevlendirildiğini, devletimizin içindeki onu görevlendiren birimleri açıklarsa APO mitolojisi bir anda iğne batırılmış balon gibi patlar ve söner. Ama derin devlet onu hala kullandığı için de bağlantılarını açıklarsa Uğur Mumcunun öldürülmesinden ve pek çok olaydan sorumlu olanların konuşmaları halinde devlet yapısının alt üst olacağının bilinmesinden dolayı açıklayamaz. Belki çok uzun yıllar sonra konuşulacak bir konudur. PKK’nın İsrail taşeronluğunda kullanılması tabii ki mümkündür ve kuvvetle muhtemeldir. Ve PKK içinde İsrail’in de etkisi ve yönlendirmesinin olmadığını söylemek saflık olur.

Ama asıl Sorun İsrail’in bizim devletimiz içinde pek çok önemli kişiyi rahatça etkiliyor ve yönlendiriyor olmasıdır.

PKK’nın İsrail’e taşeronluk yaptığı ve İsrail tarafından kışkırtıldığı çok gerçekçi bir düşüncedir. Ama nedense durduk yerde GKB’ lığımızdan PKK konusunda İsrail’in bu işte suçu yoktur açıklaması yapıldığı haberleri geliyor. Eğer bu doğru ise (bu derece kesin konuşma beni hayret de bırakmıştır) Demek ki suçlunun kim olduğunu biliyorlar. Birde şimdiye kadar daima sivrisinekle mücadele planı gibi teröristler ile savaşılmış ve arkasından kimin çıkacağı bilindiğinden olsa gerek arkasında kim var diye ciddi bir araştırma yapılmamıştır. Bir ara o zamanlar AB genel sekreteri olan Bay Legendik Türk ordusu PKK ile savaşmayı seviyor diye gerekli açıklamayı yapıvermişti. Kimsede ona ağzının payını verip de bir söyleyip bin işitmeye kalkışmamıştı. Kısaca özetleyecek olursak milletimiz ile savaş halindeki devleti ele geçirmiş olan azınlık diktası arasındaki savaş sürdükçe, Azınlık diktası devlet gücünü kullanarak diktasını sürdürmek için PKK’yı da kullanır. Sivas Başbağlar gibi olaylar çıkarıp iç savaş çıkarmaya da çalışır. Sun-i irtica örgütlenmeleri düzenleyip darbelere de kalkışır. Hatta küçük olsun bizim olsun diye Osmanlıyı yağmalattıkları gibi Türkiye’yi de yağmalatıp bazı bölgelerimizi iç savaş bahanesi ile içeride kendi diktalarını destekleyecek olan dış güçlere de terk edebilir. İnşallah milletimiz kısa zamanda ve daha geç olmadan tamamen uyanışını tamamlayıp Bürokrasimizdeki vatan evlatları içlerindeki çürük elmaları ayıklayıp atacak gayreti gösterip ülkemizi yargı ve asker diktasından kurtarıp Gerçekten işini yapmaya çalışan bir ordu ile siyasetten uzak duran adil bir yargı kurup güçlü ve büyük devlet olmamızı sağlarlar.

İçinden geçtiğimiz dönem Başbakanımızın da dediği gibi, ya tarih yazma ya da tarih olmak dönemidir. İnşallah tarih yazarız.

A.D.Şimşek

 

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.