[anadoluhaber] RUS BASININDAN TÜRKİYE'YLE İLGİLİ İKİ MAKALE (KARADENİZ BÖLGESİNDE BORU HATLARI ARASINDAKİ REKABET ARTIYOR-ABD'NİN "ÇEKİLMESİ" VE GÜNEY KAFKASYA'DA GÜÇLERİN YENİ DAĞILIMI)

NEZAVISIMAYA GAZETA:
KARADENİZ BÖLGESİNDE BORU HATLARI ARASINDAKİ REKABET ARTIYOR

MOSKOVA, 26/08(BYE)--- Tirajı günde 40 bin olan Nezavisimaya Gazeta'nın 26 Ağustos 2010 tarihli sayısında, Sergey Jiltsov imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yazının özet çevirisi şöyledir:

Karadeniz ülkeleri, Rusya ve AB'nin projelendirdiği boru hatlarını inşa edecek. Yani Karadeniz'in altından boru hattını kim daha önce döşeyecek ve yeni boru hatları için Hazar Denizi bölgesi ülkelerinden kim önce doğal gaz alacak?

Güney Akım ve Nabucco gibi iki kilit boru hattı paralel olarak geliştirilmektedir. Rusya, Güney Akım boru hattının topraklarından geçeceği ülkelerle anlaşmalar imzalamaya devam ediyor. Aynı zamanda Nabucco hissedarları kendi projeleri için kaynak bulabilmek için çabalarını artırıyor.

Örneğin geçenlerde alınan karara göre Gürcistan ve Irak sınırlarına iki ek boru hattı döşenecek. Böylece Nabucco'ya Irak doğal gazının da verilme ihtimali var. İran yüksek miktarda doğal gaz rezervlerine sahip olmasına rağmen siyasi nedenlerle Avrupa'nın projesinin dışında kaldı.

Nabucco hissedarları boru hattının gazla doldurulması bakımından en fazla Azerbaycan'a güveniyor. Bakü, boru hattı projelerinin hemen hemen tamamının görüşmelerine katılıyor. Azerbaycan'da doğal gaz üretiminin artış temposunun yavaş olmasına rağmen Bakü olası alıcılarla yoğun görüşmeler yaparak bu amaçla özellikle Şahdeniz yatağı projesinin ikinci kademesinde bu yatakta üretilecek doğal gaza bel bağlıyor.

Şimdi yapılan görüşmelerin tümü ön görüşmeler olup bağlayıcı bir karakter taşımıyor. 14 Eylül'de Bakü'de AGRI (Azerbaijan-Georgia-Romania Interconnection) Projesi'ni desteklemek için Azerbaycan, Gürcistan ve Romanya cumhurbaşkanlarının katılımıyla yeni bir zirvenin düzenlenmesi planlanıyor. AGRI Projesi, Azeri doğal gazını boru hatlarıyla Karadeniz sahiline kadar taşınmasını öngörüyor. Ve burada doğal gaz özel bir terminalde sıvılaştırılacak.

Son dönemde White Stream (Beyaz Akım) Projesi de görüşülmeye başlandı. Bu projeye göre Azeri doğal gazının Gürcistan'ın Supsa Limanı'ndan başlayıp Romanya'nın Köstence Limanı'na ve oradan da AB üyesi diğer ülkelere taşınması öngörülüyor.

Karadeniz ülkeleri, hayali projelere fazla güvenmeden kendileri petrol ve doğal gaz üretmeye çalışıyor. Son yıllarda bölgenin hemen hemen tüm ülkeleri bu enerji kaynaklarını üretmeye başladı. Bu konuda diğer ülkelerden geri kalan Türkiye kısa bir süre içinde Karadeniz'deki kıta sahanlığında ilgili çalışmaları başlattı. Sofya ise Karadeniz'de Bulgaristan'a ait sahada yabancı yatırımcıları çekiyor. Rusya da kıta sahanlığındaki yataklarda üretime ilgi gösteriyor. Gürcistan bile bazı ekonomik sıkıntılar geçirmesine rağmen kıta sahanlığındaki enerji kaynaklarının üretimine ilgi duyuyor.

Karadeniz ülkelerinin politikasının ilginç özelliği, birbirinin rakibi durumunda olan projelere aynı anda katılmaya çalışmasıdır. Ankara, Sofya ve Bükreş bu tür bir politikanın eninde sonunda faydalı olacağına inanıyor. Örneğin Türkiye birbiriyle rekabet eden hem Güney Akım hem de Nabucco Projelerine katılmaya hazır olduğunu defalarca açıkladı. Romanya da aynı tutumu izliyor. Bu politika, petrol ve doğal gaz boru hatlarının kendi topraklarından geçmesini elde edip vanayı kontrolünde bulundurma çabasıdır.

REGNUM :
ABD'NİN "ÇEKİLMESİ" VE GÜNEY KAFKASYA'DA GÜÇLERİN YENİ DAĞILIMI

ANKARA, 26/08(BYE)--- Rus haber ajansı Regnum'un 26 Ağustos 2010 tarihli internet sayfasında, Vigen Akopyan imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yer alan Rusça yazının özet çevirisi şöyledir:

Rusya Devlet Başkanının ziyaretinin Ermenistan'da yol açtığı coşku, Medvedev aynı şekilde Azerbaycan'ı ziyaret edene kadar sürer. Rusya, bunun tek bölgesel strateji olduğunu düşünerek ve bunu kendine has araçlarla Karabağ sorunu bölgesinde statükonun zapt edilmesi sanarak, Ermenistan ve Azerbaycan arasında askeri-siyasi dengeyi desteklemeye devam edecek.

Bu arada Rusya'nın Kafkasya'daki esas sorunu, Erivan ve Bakü arasında denge oluşturulmaması değil, Moskova için geçilmez bir bölge haline gelen Gürcistan'la siyasi ilişkilerin olmamasıdır. Bu yüzden, Ermenistan ve Azerbaycan arasında dengenin oluşturulması sürecinde Moskova'nın kazandığı zaman, en kısa sürede Gürcistan'la sorunların çözümünde kullanılmalı.

Güney Kafkasya'nın ABD ve Rusya için tamamen farklı yük getiren stratejik bir bölge olduğunu belirtmek gerekir. Güney Kafkasya, Washington için ulaşım-iletişim bileşeni yani Orta Asya ve Avrupa arasında zincirin bir parçası olarak görülürken Moskova için, Kuzey Kafkasya'da güvenliğin sağlanması amacıyla sıkı sıkıya bağlı olması gereken, askeri- siyasi fonksiyonu ön planda olan bir bölgedir. Ancak Rusya, Kuzey Kafkasya için olası tehditleri Abhazya ve Güney Osetya'da iki askeri üs konuşlandırarak belirli ölçüde düşürebildiyse de ABD için, Gürcistan'ın stratejik tutumu zarar verici oldu. Bu ülke ABD için, alternatif enerji koridoru işlevi görmüyor. Vaziyet böyleyken daha önce Amerikan himayesi altında hareket eden Türkiye gibi oyuncular sahneye çıktı. ABD'de Demokratlar iktidara geldiği andan itibaren ABD ile ilişkilerin adını koymaya çalışan Ankara, Kafkasya bölgesindeki -Rusya ile sıkı diyalog olmadan korunmuş sayılmayan- ulusal çıkarlarını yüksek sesle dile getirmeye başladı.

ABD'nin Güney Kafkasya'daki etkisini tamamen ve dönülmez bir şekilde son verdiğini düşünmek saflık olur. Geçen on yıllık süreçte Amerikalılar bölgede büyük bir çalışma yaptı. ABD, belirli bir anda olayların gidişatını anında değiştirebilen veya alternatif bölgesel senaryoyu anında kabul ettirebilen "üçüncü güç" olarak algılanmaya devam ediyor. İran'ın nükleer programıyla ilgili senaryo bunlardan biri.

Moskova'nın Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanımasından sonra Dağlık Karabağ meselesi, bölgesel siyasi sürecin merkezine oturdu. Türkiye'nin Karabağ sorunu konusundaki aktif konumu, Ermeni-Türk ilişkilerinin normalleşmesi çabalarının arka planına açıkça yansıdı. Amerikalı Demokratların "çocuğu" -Ermeni-Türk sınırının açılmasının "yol haritası"-, Türk yönetimi tarafından baltalandı. Sonuçta Dağlık Karabağ sorunu, iki bölgesel oyuncu Rusya ve Türkiye'nin etkisi altında kaldı.

Moskova ve Ankara, Dağlık Karabağ sorununun çözümü süreci üzerinde siyasi kontrolü sağladıktan sonra ikinci adımı attılar: Askeri yönlerini güçlendirmek. Rusya, 2044 yılına kadar Ermenistan'daki askeri varlığını sağlamlaştırdı. Türkiye ise Bakü ile stratejik iş birliği ve karşılıklı yardım anlaşması yaparak Azeri tarafının çıkarlarının teminatçısı fonksiyonunu pekiştirdi.

Genel olarak bölgede, ana katılımcıları bir taraftan Azerbaycan ile Türkiye'nin, diğer taraftan Ermenistan ile Rusya'nın olduğu yeni rekabet sistemi gelişiyor. Konum itibariyle Türkiye iyi bir durumda. Türkiye planlı olarak Gürcistan'daki ekonomik varlığını büyütüyor. Ayrıca Türkiye için Gürcistan, kendisini Azerbaycan'la bağlayan ana arter görevini görmeye devam ediyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz hattı ve proje aşamasında olan Bakü-Ahalkalak-Kars demiryolu hattı Türkiye'nin, Hazar bölgesine ve Orta Asya'nın petrol ve doğal gazına sürekli ulaşmasını sağlama amacı güdüyor. Türkiye, bu amaca ulaşma yolunda Batı'nın tam desteğini alıyor ve Nabucco'nun hayata geçirilmesi için mümkün olan her şeyi yapmak için çabalıyor. Bununla birlikte Türkiye, Güney Akım projesine katılım konusunda Moskova ile karşılıklı çıkarlara dayalı diyalog kurdu. Türkiye'nin elverişli coğrafi konumu kendisini, rekabet içinde olan Kuzey-Güney ve Doğu-Batı güzergahlarının kavşağı olarak göstermesine olanak sağlıyor.

Ayrıca Türkiye, İran ile sınırı olan topraklar üzerindeki dar bir koridordan Nahçivan'a demiryolu hattı yapımına başlamak niyetinde olduğunu açıkladı. Bahsi geçen demiryolu projelerinin gerçekleşmesi durumunda Ermenistan, Güney Kafkasya'da demiryolu kavşağı fonksiyonunu ebediyen kaybedecek.

Ancak yine de Güney Kafkasya'nın küresel rekabet ortamından çıktığından bahsetmek doğru olmaz. Uluslararası alanda etkilerini artıran ABD, Rusya ve Türkiye, şu anda komşu bölgeler konusunda kendilerine ait politikalar oluşturdular. Türkiye sadece Kafkasya'da değil, Balkanlar, Orta Doğu ve Arap dünyasında da ön plana çıktı. Ankara bundan henüz bir gelir elde etmedi. Tersine Türk aktifliği, bölgedeki diğer güçler tarafından çoğu zaman dışlanıyor.


KAYNAK:

http://www.euractiv.com.tr/ab-ve-turkiye/article/dis-basinda-turkiye-27-agustos-2010-011925


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.