[anadoluhaber] Yeni Osmanlı Balkanları: Beklemede bir İmparatorluk (I nuovi Balcani ottomani, un impero "su chiamata")

Yeni Osmanlı Balkanları: Beklemede bir İmparatorluk

21.08.2010


İtalya'da yayımlanan Europa Quotitiano.it online internet sitesinin 19 Ağustos 2010 tarihli sayfasında, Lorenzo Biondi Balkanlardaki gelişmeler ışığında Türk siyasetine değiniyor.


Lorenzo Biondi

İster Yeni-Osmanlıcılık, ister pragmatizm isterseniz Müslüman dayanışması deyin. Türkiye her zaman dikkatle Balkanları özellikle de Bosna'yı takip ediyor; son aylarda Ankara ile bölgedeki başkentler arasındaki temaslar arttı.

Bugün Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Saraybosna'yı ziyaret ediyor. Daha önce de ocak ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Saraybosna'yı ziyaret etmiş ve "16. Yüzyılda Osmanlı idaresi altındaki Balkanlar'ın yükselme döneminde dünya politikasının merkezinde olması gibi Balkanları, Orta Doğu'yu ve Kafkasları Türkiye ile birlikte yeniden dünya politikasının merkezi yapacağız." demişti.

Kısacası, İstanbul dünyanın başkenti olacak. Ermenistan ve Azerbaycan ile gerginliğin azalmasından ve İran ile Arap dünyasına açılımdan sonra eski Yugoslavya, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) imzalı dış politikanın son demirlediği yer; yüzyıllar boyu olduğu gibi Balkanlar Avrupa'nın kapısı olabilir.

Aktif Türk diplomasisi, Avrupalılar ve Amerikalılar tarafından bırakılan boşluğu dolduruyor. İtalya ve İspanya'nın teşvikiyle Avrupa Birliği, haziranda tüm Balkan liderlerinin katıldığı bir zirve organize etmeyi sonunda başardı. Ancak neredeyse bir fiyasko yaşandı çünkü Fransız ve Alman dışişleri bakanları söz konusu toplantıyı küçümsedi. Yüksek Temsilci Catherine Ashton bile son konferanstan önce "çok sıkışık bir takvimi olmasını" bir özür olarak öne sürdü ve masayı terk etti. Şimdi de Avrupalı ve Amerikalı liderlerin geçmişte başarısız oldukları Bosna-Hersek hakkındaki kendi gizli planının başarılı olmasını bekliyor.

Ekim 2009'da ABD ve AB tarafından Saraybosna'nın Butmir bölgesindeki havaalanında düzenlenen zirve, ülkenin istikrarı için hazırlanan yeni Dayton Anlaşması'nı ortaya koyacaktı. Bir başka hayal kırıklığı daha. Ve böylece Bosna, Anadolu "sirenlerine" kulak vermeye başladı.

Davutoğlu, Balkanlı kuzenlerine, "İstanbul'da Saraybosna'da olduğundan daha fazla Bosnalı var." dedi. Osmanlı İmparatorluğu dönemine uzanan güvensizliğin ötesinde hepsinin Türkiye ile ilişkileri geliştirmekte çıkarları var.

Davutoğlu (eski bir üniversite profesörü), Anadolu'nun neredeyse tüm Balkan halklarının bir karışımı olduğunu ve Avrupa'nın, Kafkaslar'ın, Orta Doğu'nun tüm Müslümanları için Türkiye'nin güvenli bir kapı olduğunu hatırlatarak, iki bölge arasındaki kültürel yakınlık konusunda ısrar ediyor. Bu arada zaten Balkanlar'a yayın yapmakta olan Türk devlet televizyonu bu hafta Bosna ve Arnavutluk dillerinde yeni yayınlara başladı.

Kültür, Ankara-Balkanlar ilişkisini kolaylaştırıyor ekonomik çıkarlar da Hıristiyanların ve Müslümanların anlaşmalarını sağlıyor. Mali krizle birlikte eski Yugoslavya'daki yabancı yatırımların -özellikle İtalyan ve Avusturyalıların yatırımları- çökmesi, mevcut mali kaynakların yüzde 90'ının yabancı kökenli olduğu ülkelerde küçümsenemeyecek bir sorun olduğunu gösteriyor. İşte bu yüzden Balkan şirketleri alternatif likidite kaynakları aramaya başladılar; Türkler de en yakın alternatif.

Geçen pazartesi (Türkiye'nin çok çabuk tanıdığı) Kosova Ekonomi Bakanı, Ankara'ya genç Balkan ülkelerinin yatırımlara karşılık yüzde 10'u geçmeyen vergi önerisini duyurdu; beklemede bir sömürgeleştirme denilebilir. Para bir yana, Gül'ün Bosna'ya ziyaretinin zamanlaması dikkat çekici; İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Atina ziyaretinin hemen birkaç gün sonrasında. Sanki İsrail'in yürüttüğü yayılmacı dış politikada amaçlarına ulaşmasını önlemek için yapılmış gibi. Ama Türkiye'nin Balkanlar'daki nüfuzuna –Davutoğlu'nun iddiasına göre- önemli bir destek var. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Ekim 2009'da Zürih'teki görüşmelerinde gerçekten Bosna'yı derinlemesine tartışmış olabilir. Sonra Brüksel var. Daha istikrarlı kurumsal bir tutum olmazsa, Saraybosna AB'ye girişin son safhasına ulaşmayı ümit edemez. Bu gerçekleştiğinde Bosna, Türkiye ile birlikte Avrupa'nın kapısını çalan ikinci Müslüman ülke olacak.


kaynak:
http://www.euractiv.com.tr/ab-ve-turkiye/article/yeni-osmanli-balkanlari-beklemede-bir-imparatorluk-011745


yazının orijinali:

La politica estera di Ankara

I nuovi Balcani ottomani, un impero “su chiamata”

Chiamatelo neo-ottomanismo, chiamatelo pragmatismo, o ancora solidarietà musulmana. La Turchia guarda con attenzione sempre crescente ai Balcani – Bosnia in particolare – e negli ultimi mesi i contatti tra Ankara e le capitali della regione si sono intensificati. Oggi il presidente della repubblica turca Abdullah Gül è in visita a Sarajevo. Il ministro degli esteri Ahmet Davutoglu lo aveva preceduto a gennaio, spiegando: «Come nel XVI secolo, nel periodo dell’ascesa dei Balcani ottomani a centro della politica mondiale, faremo di nuovo dei Balcani, del Medio Oriente e del Caucaso, insieme alla Turchia, il centro della politica mondiale». Istanbul caput mundi, insomma.
Dopo la distensione con l’Armenia e l’Azerbaijan, dopo l’apertura all’Iran e al mondo arabo, l’ex Jugoslavia è l’ultimo tassello della politica estera targata Akp. E come nei secoli che furono, i Balcani potrebbero essere la porta dell’Europa.
L’attivismo diplomatico turco si sta inserendo nel vuoto lasciato da europei e americani. A giugno l’Unione europea, sotto la spinta italiana e spagnola, era finalmente riuscita a organizzare a Sarajevo un vertice con tutti i leader balcanici. Fu un flop quasi completo, con i ministri degli esteri francese e tedesco che avevano addirittura snobbato l’incontro. Anche l’alto rappresentante Catherine Ashton aveva lasciato il tavolo prima della conferenza stampa finale, adducendo come scusa «un calendario molto fitto».
Ora si attende il suo piano “segreto” sulla Bosnia-Erzegovina, che cercherà di aver successo laddove gli stessi leader europei e gli americani hanno fallito in passato. Il vertice organizzato nell’ottobre 2009 da Usa e Ue all’aeroporto di Butmir, periferia di Sarajevo, avrebbe dovuto rappresentare “la nuova Dayton”, l’accordo definitivo verso la stabilizzazione istituzionale del paese. Altra delusione, e così la Bosnia ha iniziato a porgere l’orecchio alle “sirene” anatoliche.
«Ci sono più bosniaci a Istanbul che ha Sarajevo», ha ricordato Davutoglu ai “cugini” balcanici. Che, al di là delle diffidenze che risalgono ai tempi dell’impero ottomano, hanno tutto l’interesse a stringere relazioni più forti con la Turchia.
Davutoglu (un ex professore universitario) sta insistendo sull’affinità culturale tra le due regioni, ricordando che l’Anatolia è un coacervo di popoli almeno quanto i Balcani e che «per tutti i musulmani d’Europa, del Caucaso e del Medio Oriente la Turchia è un porto sicuro». E intanto la televisione di stato turca, che già trasmette nei Balcani, ha lanciato questa settimana nuove trasmissioni in lingua bosniaca e albanese.
Ma se la cultura facilita i rapporti tra Ankara e i Balcani musulmani, gli interessi economici mettono d’accordo cristiani e islamici. Con la crisi finanziaria gli investimenti esteri nella ex Jugoslavia – soprattutto italiani e austriaci – sono crollati: un problema da non sottovalutare, in paesi in cui il 90 per cento delle risorse finanziarie disponibili sono di provenienza estera. Ecco allora che le aziende balcaniche hanno iniziato a cercare fonti alternative di liquidità.
E i turchi sono l’alternativa più prossima. Proprio lunedì scorso il ministro dell’economia del Kosovo (paese a cui la Turchia ha concesso il riconoscimento in tempi record) ha lanciato un appello ad Ankara perché aumenti gli investimenti nel più giovane stato balcanico, offrendo in cambio imposte non superiori al 10 per cento. Una colonizzazione “su chiamata”, si potrebbe dire.
Soldi a parte, è stato notato il tempismo della visita di Gül in Bosnia: giusto un paio di giorni dopo quella del premier israeliano Benjamin Netanyahu ad Atene. Come a ridimensionare da subito le mire espansionistiche della politica estera di Israele. Ma la penetrazione turca nei Balcani – sostiene Davutoglu – ha uno sponsor importante.
Il ministro degli esteri avrebbe infatti discusso ampiamente di Bosnia con il segretario di stato statunitense Hillary Clinton, già nell’incontro tra i due dell’ottobre 2009 a Zurigo. E poi c’è Bruxelles. Senza un più stabile assetto istituzionale, Sarajevo non può sperare di entrare nella fase conclusiva di ingresso nell’Ue. Quando questo accadrà, la Bosnia sarà il secondo paese musulmano a bussare alla porta d’Europa. Insieme alla Turchia.
Lorenzo Biondi

kaynak:
http://www.europaquotidiano.it/dettaglio/120624/i_nuovi_balcani_ottomani_un_impero_su_chiamata





 


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.