[anadoluhaber] [desifre] Apokaliptik Natenyahu

Bu yazıyı gerçekten çok ciddiye aldığım için paylaşmak istiyorum.
Sayın Araştırmacı Yazar Aydoğan Vatandaş bildiğim kadarı ile daha özgür araştırmalar yapabilmek için Deniz Kuvvetlerindeki görevin den Yani Subaylıktan istifa ederek ayrılmış bir kişisidir. Türkiye İsrail gizli savaşından bahis eden ve bu konuda kitap yazan ilk kişilerden den de birisidir.
Bu yazı benim alıntı yaptığım gruba da mükerrer olarak gelirse doğrusu tekrar okumakta yarar olduğuna inandığım bir yazıdır.
Bilhassa Yahudilerde bu Apokalilptik konular ile uğraşan önemli sayıda kişilerin olduğunu ve bunda başarılı da olduklarını peygamberlerin gelişleri öncesinde de bildiklerine dair dini kaynaklarımızda da bilgiler mevcuttur. Ancak vardıkları sonuçları bazı farklı Yahudi grupların farklı değerlendirdiği de bir gerçeklik olsa gerektir. Benim yeni duyduğum tarafı ise İran'ın da bu konularda çalışmalar yaptığı ve İsraili oldukça ürkütecek kadar da başarılı olduğudur.Netenyahu'nun babası bu konulardaki tek uzman değildir. Üzerinde düşünülmeye değer.
Selam ve Saygılarımla


---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: Suat Emiroglu
Tarih: 22 Kasım 2010 11:22

IRAN ve ISRAIL birbirlerine olan husumetlerini acaba boyle KIYAMET ozlemlerinden oturu mu surduruyorlar bilemiyorum ama yazar Natenyahu ve onu uzerinden Yahudlerin yalanini cok guzel sekilde yakalamis. Takdir ettim delili ispatli sekilde linklerinide eklemis yazisina...
 
 
ISRAil’in en büyük korkusu! 
 
İsrail’in en büyük korkusu! 
 

Aydoğan VATANDAŞ
Diğer yazıları için tıklayın
22 Kasım 2010 08:50
1,763 okunma / 0 yorum
Haber 7
A A A A A A
Bu haberi yazdır
      

Hatırlarsınız, geçen yazımızda, Cuma günü Lizbon’da gerçekleştirilen Füze Kalkanı Projesinin Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği şekilde, gerçekleşmesi durumunda, bunun Türkiye’nin lehine bir durum olacağını değerlendirmiştim.

 
Şu ana dek gerek Türk basınında gerekse batı basınında söz konusu NATO zirvesinden bu tür bir karar çıktığına ilişkin her hangi bir bulguya maalesef rastlayamadık.
Önce sayın Başbakan’ın Bangladeş’te dile getirdiği anlaşma ile ilgili Türkiye’nin ‘olmazsa olmazını’ hatırlayalım:
"NATO'nun bir üyesi olarak şüphesiz ki bu konuda atılacak bir adım ve bu işin komutasının kime verileceği konusu çok önemli. Özellikle bu konu topraklarımızın genelini teşkil ediyorsa komuta kesinlikle bize verilmelidir. Komutanın başka bir ülkenin kontrolünde olmasının kabulü söz konusu olamaz. Anlaşmada asla bir ülke adı verilemez.
Yerleşim konusu çok önemli. Serpilme konusu da çok önemli. Serpilme nerede olacak? Hangi irtifada olacak? Bunlar önemli. Tüm bunlarla ilgili teknikerler çalışmaları yapıyor. Lizbon zirvesinde de görüşmeler yapılacak. Mutabakata varılırsa ne ala. Mutabakat olmazsa yapacak bir şey yok."
Başbakan Tayyip Erdoğan şu ana dek Türkiye’nin zaferi olarak değerlendirilen NATO zirvesi ile ilgili her hangi bir yorum yapmaktan kaçındı.
Washington Post ve The NY Times gazeteleri söz konusu zirveyle ilgili detaylı bilgiler verdi ancak ‘komuta’ konusuna hiç değinilmemesi dikkat çekti. Söz konusu haberlerde Türkiye’nin kaygılarının giderildiği ve  İran’ın tehdit olarak yer almadığı belirtildi. Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün temsil ettiği zirvede İran’ın özellikle belirtilmemesi, güvenliğin bölünmezliği ve maliyetin ortaklaşa paylaşımı yönündeki üç talebi karşılandı. Ankara, bu isteklerin karşılanması üzerine uzlaşmaya onay verdi.
Komuta konusu ile ilgili en çarpıcı iddia ise İsrail gizli servisi MOSSAD’a yakın olduğu iddia edilen DEBKA adlı haber sitesinden geldi. Debka, füze kalkanı anlaşmasındaki gizli maddelerde, Türkiye'ye kurulması planlanan NATO savunma sisteminde komutanın Ankara'ya verildiğini iddia etti. Debka ayrıca, ABD Başkanı Barack Obama'nın, Türkiye'nin füze kalkanı anlaşmasında İran ve Suriye'nin tehdit olarak nitelenmemesi konusundaki talebine boyun eğerek, İsrail'e verdiği güvenlik garantilerinin değerini düşürdüğünü belirtti
Daha önce de belirttiğim gibi eğer bu iddia doğruysa, NATO zirvesinin ‘zafer mi yoksa hezimet mi’ olduğu iddiası tek kelimeyle anlamsızlaşır. Gerçi ben bu haliyle bile ortaya çıkan sonucun bir hezimet olduğunu düşünmüyorum. Ancak komuta gerçekten Türkiye’ye verildiyse, bu tek kelimeyle ‘zaferdir’. Hem de Türkiye’nin son zamanlarda elde ettiği en büyük zaferlerden biri.
İşte bu yüzden bu konunun açıklığa kavuşması gerekiyor. Cumhurbaşkanı  Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu NATO zirvesi ile ilgili konuştular ama bu konuya hiç değinmediler. Başbakan Tayyip Erdoğan da bu konuyla ilgili henüz bir yorum yapmadı.
Diğer taraftan, BBC Türkçe'ye konuşan NATO'nun yeni Strateji Konsepti'ni hazırlayan Akil Adamlar grubunda yer alan, Türkiye'nin eski NATO daimi temsilcisi Büyükelçi Ümit Pamir füze kalkanı sistemindeki ‘komuta’ tartışmalarının NATO'nun bilinmemesinden kaynaklandığı görüşünde. 
‘Kontrolün tek ülkede olması diye birşey sözkonusu değil, çünkü kontrol NATO komutanındadır. Yani bir füze krizi yaşandığında o füzeyi etkisiz hale getirme yetkisi ne ABD'dedir, ne Fransa'dadır, ne de Türkiye'dedir. Komutandadır. Ben bu konunun hararetle tartışılmasının büyük ölçüde NATO mekanizmalarının nasıl çalıştığının bilinmemesinden kaynaklandığını düşünüyorum.’
Eğer komuta bizde değilse, ‘DEBKA’nın bu konuyu hatırlatmasının bir anlamı olmalı.
                                                           ***
Şimdi gelin bu anlaşmanın İsrail’e bakan yönünü anlamaya çalışalım.
Her ne kadar bundan 2500 yıl önce İsrail oğullarını Babil tutsaklığından kurtaran eski İran  kralı Cyrus olsa da ve Tevrat’ta kendisinden bir kahraman olarak resmedilse de, bugün İsrail, İran’ı günün birinde kendilerine ikinci ‘Shoah’ı (İbranice’de Holokost anlamına gelir) yaşatacak kavim olarak algılamaktadır. 1948’de İsrail’in yeniden doğuşunu tanıdıktan bir kaç yıl sonra, dönemin ABD Başkanı Harry Truman’ın ‘ I am Cyrus’, demesinin nedeni de budur. 
İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu bir çok kez İran yönetimini ve İran Cumhurbaşkanı’nı apokaliptik (kıyametçi) bir kafayapısına sahip olmakla suçladı. Biraz açmak gerekirse, Netenyahu, İran yönetiminin, ahir zamana ilişkin ayet ve hadislerden yola çıkarak  bir gelecek okuması yaptığını, İran’ın İsrail’ı bu yüzden yok etmek istediğini yıllardır ve ısrarla iddia ediyor. Netenyahu ABD’de katıldığı bir çok televizyon röpörtajında hep bu retoriği kullanarak İran’ın sadece İsrail için değil aynı zamanda batı dünyası için ne denli tehlikeli bir tehdit olduğunu anlatmaya çalışıyor. Netenyahu’nun bu iddialarını dinlemek için Amerikalı televizyon programcısı Glen Beck’in programının aşağıdaki linkte bulunan videosunu izleyebilirsiniz. 
(http://www.youtube.com/watch?v=cm4zuKukUco)
İsrail Başbakanı Netenyahu’nun bu tür apokaliptik bir tehdit algılamasının Amerikan yönetiminde ne denli ciddiye alnıdığı konusunda açıkçası emin değilim.
Netenyahu’nun apokaliotik tehdit algılamasının kuşkusuz özel ve ailevi denilebilecek nedenleri üzerinde de durulabilir. Zira Netenyahu’nun babası son derece önemli bir tarihçidir ve adı Ben-Zion Netenyahu’dur. Ben-Zion Netenyahu, İsrail’in kurulmasında çok büyük rolü olan ünlü yeraltı siyonist örgütü İrgun’un kurucusu olan Wladimir Jabonitsky’nin sağ koluydu. Uzmanlık alanı İspanyol engizisyon tarihidir.
Ben-Zion’un en önemli çalışmasının adı ‘The Origins of the Inquisition in 15th-Century Spain’ (15. Yüzyıl İspanyası’nda Engizisyonun kaynakları’ adını taşır. Baba Netenyahu bu kitabında İspanyollarının Yahudilerden nefretini ‘limpieza de sangre’ yani daha sonra Nazilere de kaynaklık ettiğini düşündüğü ‘kanın saflaştırılması’ ilkesine bağlar. 
Ona göre yahudi tarihi son derece açıktır ve mutlaka ders alınmalıdır.  Kudüsteki Menachem Begin Heritage Center’da gerçekleştirilen ‘Ben-Zion Netenyahu’nun 100.doğum günü kutlamasında’ İsrail Başbakan’ı Benjamin Netenyahu babasından Nazi soykırımını ve hatta henüz 1990’ların başında ikiz kulelere yapılacak saldırıyı da öngördüğünü  söylemiştir. O halde İsrail Başbakan’ı Netenyahu’nun İran korkusunun Babası’ndan kaynaklanan bir gelecek okuması olduğunu değerlendirmemiz için önemli bir nedenimiz var.
Tüm samimiyetimle söylüyorum, İsrail Başbakan’ı Netenyahu’nun haklı olduğu yerler olabilir. Henüz 90’ların ortalarında yazdığım Armagedon-Türkiye/İsrail Gizli Savaşı adlı kitabımda bu apokaliptik gelecek okumasının dünya siyasetine, özellikle de ortadoğu siyasetine ne denli etki ettiğini anlamaya ve anlatmaya çalışmıştım. O günden bu yana pek bir şeyin değişmediği anlaşılıyor. Demem o ki hakikaten İran zaman içinde, İsrail’i bu korkulara garkedecek söylemlerden çekinmemiş olabilir.  
Ancak, İsrail Başbakanı’ı aynı eleştirileri kendisine de, partisine de, kendi din adamlarına da yapabilmeli diye düşünüyorum. Şu sözler Netenyahu’ya ait: ‘You don’t want a messianic apocalyptic cult controlling atomic bombs.’
‘Mesihçi bir apokaliptik bir kültün atom bombalarını kontrol etmesini istemezsiniz! Diyor Netenyahu İran’ı kastederek.
Haklıdır. Kimse istemez. Ancak belirtmek gerekir ki, Yahudiliğin bizatihi kendisi Mesihçidir! Nitekim Netenyahu'nun, 1990 yılının 18 Kasım’ında merkezi Brooklyn’de bulunan Lubavitch Hasidik Yahudi cemaati lideri haham Schneerson ile görüşmesinde, Schneerson ile aralarında şu görüşme geçmiştir:
Schneerson-İki bölümden oluşan bir dua yazısı bu. (Netenyahu’ya uzatır)
Netenhayu-Hem kişisel hem siyasi alanda duanızı ve desteğinizi almaya geldim.
Schneerson: En son görüştüğümüzden bu yana çok şeyler değişti.
Netenyahu: Çok şeyler değişti.
Schneerson: Değişmeyen tek şey Mesih’in hala gelmemiş olması! Gelmesini hızlandırmak için bir şeyler yap!
Netenyahu: Yapıyoruz, yapıyoruz!
Schneerson: Görünen o ki, yeterli değil. Çok az zaman kaldı ve O hala burada değil. Onun için bu kalan kısa süre içinde bir şeyler yap. 
Netenyahu: (Başını sallayarak) Evet.
Söz konusu görüşmenin yer aldığı videonun linkini de aşağıda veriyorum.
(http://www.youtube.com/watch?v=ByfxtAP7u4Y)
Netenyahu da hala İran Cumhurbaşkanı gibi Mesihçi bir dünya görüşüne mi sahip yoksa, zaman içinde bu görüşlerden arındı mı?
Ben açıkçası Netenyahu’nun bu tür tehlikeli fikirlere sahip olduğunu düşünmüyorum. Ancak Netenyahu 2009 yılında BM’de yaptığı konuşmasına Schneerson’dan yaptığı alıntılarla başlamıştı ki, bu da dikkatlerimizden kaçmamıştı. Kaynağı burada: 
http://www.jpost.com/Israel/Article.aspx?id=156143
Dilerseniz şöyle özetleyelim: ABD Başkanı Barack Obama’nın başkanlık yarışında en büyük destekçileri elbette, ABD’nin yahudi asıllı iş adamları oldu. İsrail’li yetkililer son bir yıldır gerek bu işadamları üzerinden gerekse resmi görüşmelerinde Başkan Obama’ya İran konusunda baskı yapıyorlar. Söyledikleri şudur. ‘Siz saldırmazsanız, biz İran’a mutlaka saldıracağız. Bu İsrail için hayati bir meseledir!’
II. Dünya savaşında Avrupa’nın göbeğinde yaşanan Yahudi soykırımı, İsrail’e yeni bir ‘shoah’ yaşatmamak için her türlü önlemi almaya sevkedebilir.
İran’a karşı bir denge unsuru olan NATO’nun yeni Füze Kalkanı projesi İsrail’in güvenlik endişelerini azaltacak mı bunu zaman gösterecek.

__._,_.___
Recent Activity:
.

__,_._,___

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.