[anadoluhaber] IRAK HAKİKATLERİ VE ABDULLAH GÜL - ORDUMİLLET YENİ

HAKİKATİ ÖRTMEYİN SAYIN GÜL!
 
Bakî AYTEMİZ

06.12.2010


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Euronews televizyon kanalının Türkçe Servisi Müdürü Ali İhsan Aydın'ın, Türkiye'nin dış politikasına ilişkin sorularını yanıtlamış. Milli Gazete internet sitesinde 4 Aralık 2010 tarihinde yer alan habere göre, Gül, "İran'ın nükleer sorununa yaklaşımda Türkiye ile Batı arasında algılama farkı olup olmadığı" sorusu üzerine, Türkiye'nin kendi komşuyla ilgili bir konuda hassas olmasının doğal olduğunu vurgulayarak, "Biz şaka konuşmuyoruz, diplomasi değilse, savaş alternatifi... Irak'ta böyle olmadı mı? Diplomasiyle çözülemedi, sonunda savaş yaşandı. Bu savaşın bütün maliyetlerini kim ödedi? Tabii ki Irak halkı ödediği gibi, çevresi de ödedi" ifadesini kullanmış…


İfadelere dikkat!

Irak’ta diplomasi yolları kesiliyor ve savaş kaçınılmaz oluyor…

Yani aslında Amerika Irak’a mecburen saldırmak zorunda kaldı. Aslında böyle bir niyeti yoktu, meseleyi konuşarak, diplomasi yoluyla halletmek istiyordu ama işte Ortadoğu’lu "bağnaz, geri kafalı, cahil, ahmak, dünyanın geldiği noktadan haberi olmayan bir çöl bedevisinin yobazlığı" sebebiyle, Amerika Irak’a demokrasi götürmek üzere harekete geçmeye, operasyon yapmaya mecbur kaldı.

Yine aynı sebeplerden dolayı, Türkiye namına AKP iktidarı Amerika’nın bu masumane (!) ve gayet demokratik (!) operasyonuna (!) destek verme kararı aldı ki, Başbakan Erdoğan, Amerika’ya destek vermek adına Meclisten tezkere geçirmek istiyor ve tezkerenin geçmesi için bir yerlerini yırtarcasına bağırarak, “Tezkereye hayır demek bana hayır demektir!” diyerek, milletvekillerini ikna etmeye çalışıyordu. O zaman Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül de bu çığlığa olanca gücüyle destek olmaya çalışıyordu.

Sonrası malum…

Tezkere çıkmadı ama Erdoğan da bunun kendisine hayır demek olduğu sözlerini görmezden gelip, işine devam etti. Hatta, yasadışı yollardan Amerika’ya destek verip, Amerika’nın, İncirlik’i Irak’a saldırmak için kullanılmasına izin verdiği gibi, kara ve demir yollarını da Amerika’nın Irak’ı işgal ve katliamları için Amerika’nın emrine verdiler.

Irak’a saldırmak için hiçbir meşru gerekçesi olmayan Amerika’nın sebepsiz saldırganlığı o kadar açıktı ki, BM denilen Amerika’nın saldırılarını meşrulaştırma vazifesi gören örgütten bile, Amerika, saldırısını meşrulaştıracak destek ve izin kararı çıkartamadı.

Amerika Irak’a olanca barbarlık, vahşet, acımasızlık, dehşet ve korku havası yayarak saldırmaya başlarken, kendince Irak’ın ürettiğini iddia ettiği kimyasal silahları tesirsiz hale getirmek maksadıyla saldırıyordu.

Irak’ın meşru Devlet Başkanı şehid Saddam Hüseyin, her ne kadar ülkesinde Amerika’nın iddia ettiği kimyasal silahların olmadığını söylediyse de Amerika ve beraberindekiler buna bir türlü ikna olmuyordu, olmak istemiyorlardı.

Hani Başbakan Erdoğan, kendisi için iddia edilen banka hesapları için, “olmayan şeyin belgesi olmaz, ispat müddeiye aittir!” diye konuşuyor ya, işte Saddam Hüseyin de aynen bunları söyledi ama nafile.

İşte, Gül’ün, utanmadan, “kesildi” dediği diplomasinin mahiyeti bu, kurdun nehrin yukarı kısmından su içen kuzuya, “suyumu bulandırıyorsun!” demesinden ibaret bir diplomasi.

Sayın Gül, Irak’ta diplomasi kesilmedi…

Bilakis Amerika’nın artık üretecek palavrası kalmadı ve sizler de Amerika’nın palavralarına destek oldunuz!

Zamanın Amerika Dışişleri Bakanı Kolin Pavıl denen katil elebaşının, “İşte Irak’taki kimyasal silahlar” diyerek BM’de delil niyetine gösterdiği Amerikalıların elinden çıkma çizimlere, grafiklere istinaden, bu katliama yol verdiniz, tecavüzcülerin sağ salim evlerine dönmesi için dualar ettiniz, oturup 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşmalar imzaladınız Terör Örgütü Amerika’yla…

“Küfür”ün manası, “hakikati örtmek”, “kafir” de “hakikati örten” demek ya…

“Irak’ta diplomasi kesildi de Amerika Irak’a saldırdı” demek, küfürden, hakikati örtmekten başka bir şey değil sayın Gül.

Siz, eski Büyük Doğu’cu, Necip Fazıl talebesi olarak, bunları bizden daha iyi bilmeniz gerekir değil mi?

Ve yine bilirsiniz ki, Necip Fazıl, hakikatin hatırını her şeyden üstte tutardı ki, bunu da şu mısralarla ifade etmişti:

“Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası;
Bir vicdanın bilemem kaçtır hava parası?”

Bir de, “hakikati bayıltıp ırzına geçen” diye bir tanımlaması var Necip Fazıl’ın…

Büyük Doğu’cu fikir ve hakikat namusunuza istinaden soralım, siz kendinizi nasıl görüyorsunuz sayın Gül?

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.