Devletin işkenceyle büyüttüğü çocuk

Devletin işkenceyle büyüttüğü çocukSiz hiç 14 yaşındayken idama mahkum edilen bir çocuk tanıdınız mı? Hem de hiçbir suçu yokken... İşkence altında zorla imzalatılan ifadelerle insanların cezaevine tıkıldığı 28 Şubat döneminin kurbanı olan, başkalarına gözdağı vermek için kullanılan bir çocuk.

İşte o çocuk bugün hesap soruyor ve hakkını arıyor. Her ne kadar çocukluğuna geri dönemeyecek olsa da...,,



Yakup Köse 28 Şubat döneminin en dramatik olaylarından birini yaşadı. Daha orta okul birinci sınıf öğrencisiyken tanıştığı hücreler, koğuşlar ve işkencelerle bugün bize 28 Şubat zihniyetini en iyi anlatabilecek insanlardan biri o. Adını duymadığı siyasi oluşumlar ve terimler yüzünden 10 yılı hapishanelerde geçmiş ve Türkiye siyasi tarihinin en karanlık dönemlerine tanıklık etmiş biri.
Henüz 14 yaşındayken arkadaşlarıyla vakit geçirdiği Milli Gençlik Vakfı'nın toplantısında kendisine hoş geldiği için yaptığı el hareketi yüzünden İbda-c militanı olarak algılandı. İşte her şey o an başladı. Çeçenistan'a karşı duyulan sempatinin Avrasya Feribotu olayı ile en üst seviyeye çıktığı bir dönemde gazete bayilerinde gördüğü ve Çeçenistan'ı konu alan Taraf Dergisi'ni aldı. O dönemde yaşadığı Antalya'da Çeçenistan'a destek mitinglerinde yaptığı ve İbda-C örgütünün kullandığı el hareketi onun için geri dönüşü olmayan yola giriş biletiydi.

"Evde yemek yiyorduk. Kapı sertçe çalındı. Birisi açtı kapıyı o anda içeri hücum halinde sivil polisler girdi hemen yere yatırdılar beni. Babam telaş etti neden beni yatırdıklarını sordu. Polis de 'telaş etme dayı kavgaya karışmış' dedi. Babam da camdan görmüş bir sürü polis arabası var dışarıda. 'Ne kavgası bu da bu kadar arabayla geldiniz' dedi. Cevap vermediler aldılar götürdüler beni Terörle Mücadele Bürosuna. Gözlerim bağlı, kollarıma iki kişi girdi. İki kişi girince ayaklarım yerden kesildi benim."

Ona ilk olarak el hareketini neden yaptığı ve Taraf dergisini neden aldığı sorulmuş. "O zaman herkes farklı birkaç el hareketi yapıyordu ben de o hareketi beğendim onu yaptım. Taraf Dergisi de zaten bayilerde satılıyordu" diye cevaplamış soruları. Polisin "seni salarlar" demesine inanarak polis tarafından yazılan ifadeyi imzaladıktan sonra öğrenmiş suçlarını.

Bir birahane, bir bankamatik ve bir turizm şirketine bomba atmak... Bombalara delil ise sıhhi tesisatçı olan babasının evde bulundurduğu bir su borusu. "İlker Başbuğ göstermişti lav silahını da 'boru bu' demişti. Onun ki silahtı da boru dedi benim ki bildiğin su borusuydu idamla yargılandım" diyor gülerek.

Antalya'da 14 gün hücre cezasıyla başlayan hapis hayatı 10 yıl sürmüş Yakup Köse'nin. En büyük şoku ise Nazilli Cezaevinde yaşamış. "İşgüzar bir asker geldi yanıma benimle bir tur atmak istediğini söyledi. Çıktık dışarıya gezerken beni darağacının yanına götürdü. 'Yakında burada asılabilirsin' dedi. Eğer darbe tam manasıyla emeline ulaşabilseydi beni asarlardı o dönemde" diye anlatıyor bu olayı.
ARKAMDA TÜRKAN ŞORAY, YAŞAR KEMAL YOKTU
Yakup Köse'nin davası dönemin meşhur "Manisalı Çocuklar davası" diye bilinen ve lise öğrencisi olan 16 gencin yasadışı örgüte üye olmak suçuyla yargılandığı dava ile beraber görüldü. Manisalı gençler "paralı eğitime hayır" pankartı taşıdıkları için bir gece evlerinden alınmış ve inanılmaz işkencelere tabi tutulmuşlardı. O dönemde aydınlar ve yazarlar bu olayı kamuoyu gündeminden hiç düşürmemiş Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli ve Türkan Şoray gibi tanınmış kişilerce sürekli olayla ilgili basın açıklamaları yapmış davaları yakından takip etmişti.
Aynı salonda yargılanan Köse için ise kimse basın toplantısı düzenlememiş, kimse konuyu gündeme getirmemişti. Hele ki Manisalı çocuklar serbest bırakılmış ama o idam ile yargılanmıştı. "O gün üzerime Mickey Mouse tişörtü giymiştim. Annem çocuk olduğuma kanaat getirirler diye giymemi istemişti. Hakim'e 'hakim amca benim dışarıda Türkan Şoray ablam Yaşar Kemal amcam yok' dedim. Kızdı bana 'sen bizim dışarıdan yönlendirileceğimizi mi zannediyorsun' dedi. Toplam 3 kere hakim karşısına çıktım 15 dakika sürmemiştir hepsi."
Anlamlarını bilmediği siyonizme, emperyalizme ve kapitalizme karşı eylemlerde bulunduğu için idama mahkum edilen Yakup Köse o anı ise şöyle anlatıyor "Karar öncesi ara verildi annem geldi o sırada askere 'oğluma sarılmak istiyorum' dedi. Asker de itekledi annemi 'terörist o' dedi.

Annem de 'terörist değil o benim oğlum' dedi. İzin vermediler sarılmasına. Hakim, 'Yakup Köse'nin anayasal düzeni silahla yıkmaya teşebbüsünden anayasanın 146'ya 1. Maddesi uyarınca idamına, daha önceden sabıkası bulunmadığından dolayı müebbet hapis ile cezalandırılmasına karar verilmiştir hadi git yat' dedi. O anda başladım tekbir getirmeye. Orada indirip dövmeye başladılar beni. Araca götürdüler orada da ayaklarımı ellerimi bağlayıp dövdüler. Askerin biri 'sen kararını mahkeme mi verdi sanıyorsun? Senin kararını Genelkurmay verdi' dedi"

BEN NOEL BABAYI GÖRDÜM AMA ELİNDE OYUNCAK DEĞİL G3 VARDI
Köse'nin çocukluğunda oynadığı oyunlar bunlardan ibaret değil. Anlatmaya devam eden Köse, "Bir iftar vakti çok büyük bir patlama sesi geldi. Her yerden ateş ediliyordu koğuşa. Bir arkadaşımız vuruldu ben de kolumdan yaralandım. O sırada pencereden baktım ve dışarıda Noel Baba'yı gördüm. Karşı çatıdaydı ama elinde hediye, oyunca yok G3 silahı vardı ve bize ateş ediyorlardı. Üç gün boyunca taradılar bizi." Yakup Köse'nin bu cümlelerle anlattığı olay Hayata Dönüş operasyonları çerçevesinde yapılan Noel Baba Operasyonu.
O yıllarda aynı suçtan hükümlü olan mahkumlar aynı koğuşa konuluyordu. Bu nedenle Yakup Köse'nin yattığı Bandırma Cezaevi'nin de bir terör örgütünün yuvası haline geldiği iddia ediliyordu. Bu iddialar çerçevesinde operasyon düzenlenmiş koğuşuna. Köse, bu baskını anlatmaya şöyle devam ediyor:

"Seccade benim namusumdur. Asker geliyor onu ayağıyla çiğniyor. Ben zaten mahkum olmuşum kaybedecek bir şeyim yok. Namusumu çiğnetmemek için direniş gösterdim. Daha sonra bu olay yüzünden bana dava açılmış. Halkı askere karşı kışkırtmak, direniş göstermekten. Yedi yıl hapis cezasına çarptırıldım. Yargıtay onaylarsa gidip yatacağız. İki kızım var onlar için üzülüyorum sadece..."

BENİ GÖZDAĞI VERMEK İÇİN KULLANDILAR
Yakup Köse'nin "Savaşın içinde olduğum için çok normal geliyor ama dışarıdan bakıldığında bu olaylar çok kötü olaylar" diye anlattığı dayak ve işkence hadiseleri o ve birçok mahkuma uygulanırken ailesi de bir çıkış yolu aramış durmuş. MGV ve Refah Partisi yetkililerinden yardım istemişler. Ama kapılar yüzlerine kapanmış.

Yakup Köse bu olayları hep 28 Şubat zihniyetinin bir çocuğu kullanarak diğer insanlara gözdağı vermesi olarak yorumluyor. Yaşadığı bir diğer ilginç olay ise yine bu durumu açıklar nitelikte. Sevk oldukları Bolu F Tipi Cezaevi'nde Müdür Ali Şeref Kül tarafından "Ben Yeşil'in (Mahmut Yıldırım) adamıyım" sözleriyle tehdit edilmişler. "Bize 'Rahat durun sizi infaz ederim' demeye getirdi lafı" diyerek yaşadığı bu olayı ve o dönemde gelinen durumu anlatıyor Köse.

O dönem ne insan hakları mahkemesi ne de çaldıkları kapılar Köse'nin ailesine avukat bulmuş. Hapse girdikten sonra da bir kişi gelip ziyaret etmemiş. "Belki de 'çocuğa bu yapıldıysa bana neler yapılır' diye düşünmüşlerdir" diyor Yakup Köse. Ama devrin değiştiğini insanların 28 Şubat'ı konuşup tartışabilir hale geldiğini ve bunun doğru olduğuna da inanıyor. Mazlumder'in arkasında durmasıyla 28 Şubatçılara dava açmışlar bu düşünceyle. "O Çevik Bir'den, İsmail Hakkı Karadayı'dan, İstanbul DGM Başsavcısı Metin Çetinbaş'tan hesap sormadan rahat uyumayacağım. Bu insanlar annemi kalp, babamı şeker hastası ettiler." Köse'nin en büyük delilleri de davalarına bakan hakimlerin birfing alması, yönlendirildikleri ve bunların belgelerle kanıtlanmış olması...
EN BÜYÜK SUÇLU 28 ŞUBAT'TA SUSAN VE ALKIŞLAYAN MEDYA
Sabıkasından dolayı iş bulmakta güçlük çeken iki çocuk babası Yakup Köse şu sıralar hükümlü kontenjanından atanmayı bekliyor. Hapiste aldığı disiplin cezalarından dolayı meslek edinememiş. "Bize hakaret ediyorlardı "lan" diyorlardı. Biz de gardiyana "lan" diyorduk. Hemen bir tutanak 6 ay mektup cezası, sosyal alanlara çıkamama cezası" Köse, yaşadıklarının baş sorumlusu olarak 28 Şubat basınını ve iki yüzlü insanları görüyor. "Haberlerde görüyoruz Silivri mahkumları cezaevi şartlarını beğenmiyormuş. Ben onların icadı olan F tipi cezaevlerinde 10 yıl yattım." diyor.
Yenişafak

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.