GYV: Hizmet, Haşhaşiler'le Aynı Kefeye Koyulamaz

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil Erdoğan'ın "Haşhaşiler" benzetmesi için "Haşhaşiler ve Hizmet aynı kefeye koyulamaz" dedi.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonun ardından en sert konuşmalarından birini Ak Parti Meclis grup toplantısında yaptı. Konuşmasında hiç adını anmadan Cemaate yüklenen Erdoğan, Cematten "örgüt" olarak bahsetti, "vücuda giren sinsi virüs" benzetmesi yaptı. Erdoğan, "Tarihte de bunu gördük. Haşhaşiler denilen örgütün devlet bünyesini nasıl ele almaya çalıştığını gördük" dedi.

"HAŞHAŞİLER BENZETMESİ KABUL EDİLEMEZ"

Erdoğan'ın grup toplantısındaki konuşmanın ardından Fethullah Gülen'in onursal başkanlığını yaptığı Gazeteciler Ve Yazarlar Vakfı, tarihinde ilk kez basın toplantısı düzenledi. Gazeteciler Ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, Erdoğan'ın yaptığı "Haşhaşiler" benzetmesine cevap verdi. Yeşil "Haşhaşiler olarak karanlık tarihe geçmiş, uyuşturucu kaçakçılığı olan, toplumu tehlikeye sokan illetli bir yapı olarak tarihe geçen Nizamül Mülk'ü katleden zihniyetle hizmetin benzetilmesi kabul edilemez." dedi.

"GÜLEN'E ÇETE LİDERİ SUÇLAMASI YAKIŞIKSIZ"

GYV Başkanı Mustafa Yeşil toplantıda bir soru üzerine, hizmete karşı psikolojik bir harekat yürütüldüğünü ileri sürerek, "Sayın Fethullah Gülen'e de çete lideri denecek. İş dünyasından, siyasetten onunla görüşenlere de çete üyesi, denilecek. Gülen ile oturmak, kalkmak suçmuş algısı yaratma gayreti görüyoruz. Bu fevkalade yakışıksız bir durum. Muhtemelen bunu devlet veya güvenlik görevlileri yapmıştır" dedi.

Mustafa Yeşil açıklamasından satır başları

"AK PARTİ'Yİ DESTEKLEMEMİZİN EN ÖNEMLİ NEDENİ"

Aslında dershanelerin kapatılma düşüncesi ile kamuoyuna yansımış olan Ak Parti ve Hizmet arasındaki huzursuzluk takdir edersiniz ki uzun yıllar Ak Parti ile belli bir uzlaşı içinde katkıda bulunarak pozisyon belirlemiş Hizmet'in kazanımların farkında.

8-10 yıla yakın vesayetçi dönemin ardından Ak Parti demokratik adımlar adına ciddi adımlar attı. İnanç ve fikir özgürlüklerinin altının çizilmesi vesayete karşı mücadele Ak Parti'yi desteklememizin en önemli sebepleri arasında yer alıyor.

"ACABA GERİYE Mİ GİDİYORUZ ENDİŞESİ"

Kamuyounda bu ilkelerle kazanılmış hamle ve mesafe ve değerlerin özellikle dershanelerle endişeye düşüren, bir sektörü kaybetmek değil demokratik kazanımlarla ilgisi olmayan acaba geriye mi gidiyoruz endişesini taşıyan bir yaklaşımdır.

"YOLSUZLUK OPERASYONUNUN CAMİA İLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ KABUL EDİLEMEZ"

Dershanelerin kapatılması 2015 yılına kadar tehir edildi. 17 Aralık'ta meydana gelen yolsuzluk operasyonlarının direkt olarak camia ile ilişkilendirilmesi camia ile ilişkilendirilmesi kabul edilemez.

Zaman zaman yolsuzluklar olmuştur. Daha önceki dönemlerde de olmuştur. Yolsuzlukların ortaya çıkışı ile birlikte söylem son derece inciticidir. Zira Hizmet bugüne kadar kendis sivil çerçevesi içinde kalma hassasiyeti ile kaldı. 50 yıllık hizmetin gerek eğitim gerek insani yardım ve yurtiçi ve yurtdışı katmadeğerle birlikte belli çevrelerin ithamları 8 yıl yargılama konusu yapıldı.

"ERDOĞAN'SIZ AK PARTİ" İDDİALARI

Operasyonların yapılması ile birilkte zarar ve dış ayak vurgusu sanki bir cemaatin bir alternatif arayış içine girdiği Erdoğan'sız bir Ak Parti isteği asla hakikate dayanmamaktadır.

Özellikle hareket üzerine zaman zaman kamuyounu aydınlatmak amacıyla açıklama yaptık. Emniyet ve yargıda yapılanma ile ilgili açıklama yaptık. MİT, çete örgüt meseleleri üzerine açıklamalar yaptık. Bununla ilgili duruşumuzu belirtmiştik.

HAŞHAŞİ BENZETMESİ

Hizmet 50 yıllık süre içinde hesabını halka veren bir gönüllü teşkilattır. Attığı her adımı milyonların önünde atmıştır. Haşhaşiler olarak karanlık tarihe geçmiş, uyuşturucu kaçakçılığı olan, toplumu tehlikeye sokan illetli bir yapı olarak tarihe geçen Nizamül Mülk' ile hizmetin benzetilmesi kabul edilemez.

Hizmetin için silahlar uyuşturucular koyalım örgüt listesine alalım iddiaları tutmadı.

İki polis bir jandarma ile terör örgütü ilan ederiz iddialarının olduğunu süreçte bu hizmetle en ufak bir kaygımızın olmadığının altını çizeriz.

160 ülkede 2 binden fazla kurum kuruluşla gayret ve emeğin içindeyiz.

Ülkede hepimizin sorumluğu medyamızın sorumluğu çoktur. İdarecilerin sorumlulukları fevkalade önemlidir. Her söz cümle ülkenin bütünlüğü kendi bindiğimiz gemiyi batırmaktan farkı yoktur.

"OPERASYON SONRASI YAPILAN YER DEĞİŞTİRMELER ENDİŞE VERİCİ"

Aslında yolsuzluk operasyonundan sonra yargıya müdahale, emniyet ve yargı mensuplarının yerinin değiştirilmesi, siyasi dilin kutuplaşması, öteleşmesi kamplaştırması bizim açımızdan endişe verici kaygı verici fırsat bekleyenlere altın tepsi içinde fırsat sunmaktır.

"GÖNÜL GÖNÜLE SÖYLEMLERLE YENİ BİR DÖNEM İNŞA EDEMEZSEK..."

Ülkemizi temsil eden bütün vatandaşlarına kadar birleştirici kusurlarımızı görmeyerek ötekileştirmeden gönül gönüle söylemlerle yeni bir dönemi inşaa edemezsek yarın bir araya gelemeyen sadece konuşamamaktan kontrolsüz her türlü mihrakların oyunana gelen mihrakların hedefi oluruz.

"BELGE OLMADAN ÖRGÜT DEMEK ENDİŞE VERİCİ"

Ne olursa olsun bu ülkede hukusun üstülüğü konusunda ittifak etmek zorundayız. Yargının hatalarını yargıyla çözmek zorundayız. Hukuku askıya aldığınız ülkede ifade özgürlüğünüz gider. Mahrumiyet, can güvenliğiniz gider. Toplumsal uzlaşı ve barış tehlikeye girer.Toplumsal barışta yöneticilerin duyarlı olmalıdır. Hukuk çevresinde kalmak şartıyla devlet bünyemizin içinde ur telaki eden yapı varsa bütün delilleriyle hukuk çevresinde üzerine gidilmeli. Ancak elde bir delil bir isnat edilecek belge olmadan bir kitleyi itham etmek milyonlarca sevgilisi olan bir hareketi çeteyle örgütle itham etmek ve yine yapılan bütün çalışmaları görmezden gelerek yanlış tarihi referans vermek tehlikeli ve endişe vericidir.

"GEZİ'DE YÜCELTİLEN POLİS ŞİMDİ ÇETE"

Biz Ak Parti ile alakalı önemli demokratik hareketler yaptığımızı inkar edemeyiz. Ergenekon ve balyoz soruşturmalarının, vesayetçi anlayışın yıkılmasında etkili olduğunda herkes müttefiktir. Yargılama sırasında hiçbir şey kusursuz olmuştur denemez. Ancak bu soruşturmaların, Başbakanımızın dediği gibi "polisimiz destan yazmıştır yargıçlarımız tarihe geçmiştir derken, veya aynı şekidle Gezi olaylarında polisimizin yüceltilerek, bugün bu teşkilatların çete denmesini anlamak mümkün değildir.

"HUKUK ÇERÇEVESİ İÇİNDE KALMAYA MECBURUZ"

Kazanımların kaybedilmemesi meselesi Ak Parti'nin geçmiş dönemde referans ettiği ve üzerinde ısrarla durduğu gerek demokratikleşme, gerek hukukun üstünlüğü, gerek AB normlarında, aynı hassasiyetle bu savrulmanın önüne geçilmesi gerekir. Ne konuşursak konuşalım, hukuk çerçevesi içinde kalmaya mecburuz.

Bugün ülkemiz 17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla beraber, ne konuşursak konuşalım hukuken üzerine gidilmediği sürece kamuoyunda gündem sapması olarak değerlendirilecektir.

"PARALEL YAPI, ÇETE, ÖRGÜT VARSA BUNLARIN ÜZERİNE GİDİLMELİ"

Bugün bir iktidarın kendi denetim ve kontrolüne açık olan yargının sahte evrakla, aslı astarı olmayan bilgilerle suçlama yapmasının mümkün olmadığını, kazandıklarımız itibarıyla mümkün olmadığını hepimiz bilmeliyiz. Paralel yapılar, çeteler, örgütler, her ne olumsuz yapı varsa bunların üzerine de mutlaka gidilmesinin gerekliliğini ifade etmek isteriz.

İNTERNETE DÜŞEN SES KAYITLARI

Dün akşamdan bu yana değişik, sosyal medyada yayınlanmış ve medyaya düşmüş olan dinlemelerle alakalı olarak birkaç noktaya değinmek isterim. Uluslararası alanda bu tarz dinlemeler, ya devletin güvenlik güçleri veya netice itibarıyla kimler tarafından yapıldıysa devletin gücüyle tespit edilebilir.

Bank Asya meselesinin gündeme getirildiğini görüyoruz. Bu karışıklığın ve alabildiğine toz dumanın içerisinde, bir banka kasıtlı olarak batırılmak istenmesine karşılık tabi ki sayın Gülen'e itimat ederek, ama telefon ama ziyaretle açan insanların bu noktada fikirlerini almaktan tabii ne olabilir? Hoca efendiyi AK Partiden bir çok insanın ziyaret ettiği gibi, kendisinin kendisine ait telefonu yok. Kendine ulaşıp duygu ve düşüncelerini paylaşan insanlar elbet olmuştur. Dinlediğiniz zaman da bu ülkenin birliği dirliği ve sayın Gülen'in varlığından bu yana çizdiği profille alakalı en ufak endişe edecek bir şey olmamaktadır.

Bunları Gülen'le konuşmak suçmuş, sanki telefon üzerinden yapmak büyük bir örgüt işi gibi lanse etme, anlayış açısından nerelere kadar savrulduğumuzu zannediyorum işaret etmesi bakımından önemlidir.

Bu operasyonun dış ayağı olarak gündeme getirilmişti. Benim oraya iştirak etmem gündeme getirilmişti. Halbuki bu çok açık bir toplantıydı. Bir otelde organize edilmişti. Davet eden AB dönem başkanıydı. Katılanlar bu ülkenin izniyle katılan AB büyükelçileriydi. Davet edilen de bu vakfın, ki bu vakıf BM'nin genel danışmanlık statüsüne sahip bir vakfın başkanıydı. Bu toplantıya Egemen Bağış, Fatma Şahin davet edilmişlerdi.

"CAMİA İÇİNDE ÖRGÜT VAR İDDİALARI İFTİRADIR"

Geçmiş dönemde irticanın merkeze atılarak toplumumuzda meydana getirilen huzursuzluk bugün kaygıyla izlediğimiz üzere camia merkeze oturtularak yapılmak istenmektedir.

Topyekün bu ülke açısından ciddi tahrip edici bir süreç olduğu unutulmaması lazım. Camianın içerisinde örgüt var, paralel yapı var, çete var iddialarının tamamen bir iftira olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bunu iddia eden insanlar, bu iddialarını kamuoyuyla paylaşmazdan önce, yargıdan bununla ilgili bir delil belge ortaya koymaları gerekmez miydi? Siz dosya dosya yargıdaki meselelerle alakalı, kaygı endişe ederken, yargıyla ilgili kaygılarını ifade ederken, hiç yargıya itham ve iddiaları hangi sebeple seslendiriyorsunuz? Bunlar ciddi manada kaygı oluşturan, geleceğini fevkalade riske eden yaklaşımlardır.

"CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKAN BU DAĞILMANIN ÖNÜNE GEÇMEZSE..."

Bu ülkenin en zirvesinde olan insandan, sokağında yürüyen kişisine kadar herkesin mutlak bilinçli ve şuurlu, toplumun birliğine katkı yapacak bir üslupla konuşmasının zaruretinin altını çizmek istiyorum.

Biz bu sorumluluğu yerine getiremezsek, Cumhurbaşkanı'mız Başbakanımız ve TBMM Başkanımız bu dağılmanın önüne geçemezlerse, bu ülkede bazı şeyleri yapmanın ve yerine getirmenin çok geç olacağı endişesini taşıyoruz.

SORU - CEVAP KISMI

Siz 17 aralıktan bu yana yaşadığımız süreçte cemaatin bir rolü olmadığını söylediniz. Biz biraz daha genel bakıyoruz. 17 aralıktan bu yana yaşadığımız baş döndüren olaylar silsilesi var. Sizce ne oluyor?
Bakınız 17 aralık yolsuzluk operasyonu. Normalde yapılıp yargıya intikal etseydi, ilgili zanlılar normal prosedür içerisidne mahkemelerin süreci devam etseydi ki, unutmamak lazım ki bu ülke çok yakın zamanda Ak Parti iktidarı altında Ergenekon ve balyoz süreci yaşadı. O kadar ciddi manada bu tarzda bir krizin yaşanmadığını biliyoruz.

Eğer normal hukuk, eksiğiyle bakınız kusuruyla hukuk işleyebilseydi, ben zannediyorum o baş döndüren süreci yaşamazdık. Hukuk kendi kriterleri içerisinde işlerken herhangi bir müdahale sözkonusu olmadan, emniyet vazifesini yapsaydı, hukuk askıya alınmamış olsaydı, bu denli kaygılı hissetmeyecektik.

Hizmet bütün gücünü legal olmaktan hukuktan alır. Siz insanlara bir şey vaat etmiyorsunuz. İnsanlık için hizmeti vaat ediyor, ve onlara hiçbir şey vermiyorsunuz. Hareketin temeli almak üzerine değil vermek üzerine işler. Vermek üzerine çalışan bir çete gördünüz mü siz? Depremzedelerin peşinde koşan bir çete gördünüz mü hiç? Bu ülkenin 81 vilayetinde eğitim kurumları açan bir çete gördünüz mü siz hiç? Bu mevcut yapıya çete denemeyecekse o zaman çete neye deniyor bunun açıklanması gerekir.

Ses kayıtlarıyla ilgili sormak istiyorum. Dört ayrı ses kaydı düştü. Bunların içerisinde olumsuzluk teşkil edecek hiçbir ifade bulunmuyor. Bunu ya güvenlik güçleri yada illegal bir örgütlenme dinlendi. Bugüne kadar devamlı hizmet hareketi itham altında bırakıldı, bunları yaptığı söylendi. Dün ortaya çıktı ki, hizmet hareketine de bunu yaptılar. Eğer bu ses kayıtlarının içinde olumsuz teşkil eden bir şey bulunmuyorsa, bu suç değil mi?

Kasetler siyasiler arasında dönüyor. Hizmet siyasi parti kurmama veya açık seçk bir partinin içinde ve dışında olmama mevzusunu deklare etmiştir. Maalesef bu algı üzerinden hizmeti etkisizleştirme gayretleri dün de bugün de olmuştur. Bu kasetlere ses kayıtlara bakında, hizmete karşı psikolojik hareket düzenlemektedir. Sayın Gülen ile görüşmeyi gazeteciler içinden bir çok arkadaş yapmıştır. Siyasi alanda bir çok insan gelip gitmiştir. Sanki bugün bu kasetleri dinlediğinizde Gülen ile oturup kalkmak suçmuş oluşturma gayretini görüyoruz.

Yolsuzluk operasyonuyla hizmet hareketi neden bu kadar ilgileniyor ve sorguluyorsunuz? Ardından korkmuyor musunuz? Sizin gibi bir hareketin, böyle bir çatışmadan böyle bir problemden etkilenebileceğini düşünmüyor musunuz? Hakimlere ve savcılara talimat verdiğiniz söyleniyor. Hakim ve savcılar ve polislerle ilgili ilginiz var mı? Bir kaset servisi, özel hayata dair bazı şeylerde, hizmet hareketi böyle şeylerin içerisinde bulundu mu? Vereceğiniz oyun rengini de merak ediyoruz. Hizmet hareketiyle ilişkili olanlar oy rengi belirlediler mi? Neden hep hizmet hareketini konuşuyoruz? Başka cemaatler var. kaynağı siz misiniz?

Siz maşallah 22 tane soru sordunuz. Hepsine nasıl cevap vereceğiz bilemiyorum ama. Cemal bey konuşsun.

Sorularınıza direkt cevap vermeden önce bir iki hususu not almıştım. Belki altını çizmek anlamında olacak. Kendisinin de söylediği gibi 160 ülkede faaliyet gösteren eğitim eksenli bir hareketin, yegane muhtaç olduğu şeyin huzur ve istikrar olduğunu unutmamamız gerekiyor.

Bugünlerde yaşamakta olduğumuz, olsa olsa, hizmet hareketinin, hizmet etme ortamıyla ilgili endişelerinden dolayı reaksiyon göstermesidir. Mail göndermiştir, twitter mesajı göndermiştir. Talaplerini dile getirmiştir.

GÜLEN'E AÇILMIŞ TEK KİŞİLİK ÖRGÜT DAVASI

İkinci husus talihsiz bir döneme de tanıklık ediyoruz. 28 Şubat sürecinde, Gülen hakkında açılmış olan, hukuk tarihinde emsali görülmeyecek bir dava olan, tek kişilik silahsız terör örgütü davası. Böyle bir davanın ünlü nuhmete yüksel iddianamesinde dile getirilen o isnatlar maalesef, bugünlerde o günlerin mağdurları tarafından benzer iftiralar tekrarlanmaktadır. Bunu da talihsiz ve tarihin ironik bir tecellisi olarak not etmek istiyorum.

17 Aralık ile başlayan yolsuzluk soruşturma davaları öncesi, paralel yapılanma örgüt dendiği zaman hiç camiaya işaret edildiğini, hatırlayanınız var mı? Benim hatırladığım paralel yapılanma dediği zaman, başbakanın üç yıl önce dediği 'bir ülkede iki devlet söz konusu olamaz. Paralel yapıya izin vermeyiz' dendiği zaman KCK denmişti. Örgüt dediği zaman da PKK örgütünü anlamaktadır. Ne garip ve acı tecellidir ki, bugün birileri bu iki kavramı kullandığı zaman hizmet hareketine işaret etmektedir. Varsa böyle bir şey hukuk gereğini yapması lazım.

NEDEN HİZMET HAREKETİ TARTIŞMALARIN ODAĞINDA?

Neden hizmet hareketi tartışmaların odağına oturtuluyor? 1965 yılında gençliğe intikal ettiğim yılda, İsmet İnönü demişti ki beni nurcular yıktı. Ben o camiayı biliyordum. Demokratik olarak seçimi kaybeden siyasi irade bir adres arıyordu.

70'lere geldik, her taşın altında koministler, faşitler, milliyetçiler çıkardı. Böyle genişte bir çuval aranıyor. Bu dönemde de bakılıyor ki, güzellikle başka tarafın, kötülükler hizmet hareketinin deniyor. Önceden de irtiva deniyordu.

Hizmet savcılara hakimleri yönlendiriyor mu? Böyle bir şey söz konusu olamaz. Fethullah Gülen'i seven, hakim savcı yargıç veya ordu mensuplarımız olabilir. Hoca efendinin kitaplarını basan bir kurum da, 600 bin civarında satılıyor. Bunu okuyan gönül veren herkes olabilir. Böyle bir yönlendirme varsa bunu ortaya çıkaracak olan hukuktur. Sabun kirlenmişse kendi kendini temizler. Başka da yapacak bir şey yoktur.   

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.