Sincan Tanklarının Perde Arkası Aydınlandı

28 Şubat davasının dünkü duruşmasında savunma yapan dönemin EDOK Komutanı emekli Korg. İzzettin İyigün, 4 Şubat 1997;de Sincanda tankların yürütülmesinin perde arkasını deşifre etti.İyigün’ün beyanlarıyla ‘önceden planlanmış tatbikat’ iddiaları tamamen çürütüldü. Tankların Sincan’dan geçirilmesinin, hükümete gözdağı vermek amacıyla Genelkurmay Karargahı’nda Org. Çevik Bir, Ora. Güven Erkaya ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Org. Hikmet Köksal’ın katılımıyla yapılan toplantıda kararlaştırıldığı netleşti.

GÖZÜ DÖNMÜŞ CUNTACI, “ÇOK ER ÖLÜR” UYARISINI DİNLEMEMİŞ
Hiç hesapta yokken 3 Şubat gecesi Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı emekli Org. Doğu Aktulga tarafından telefonla arandığını anlatan İyigün, “İzzetin Paşa, Tümen’e (Etimesgut Zırhlı Birlikler) Kara Kuvvetleri Komutanı’nın emrini ver. 80 tank ve 80 zırhlı araçla Sincan’a gidecektir’ dedi. Şaşırdım. Hayatı zırhlı birliklerde geçmiş biri olarak şaşırdım. Çünkü bu boyutta küçük bir birliğin ansızın, yol keşfi yapılmadan yürümesi zor. Personel evlerine gitmiş. ‘Paşam, bunun zor olacağını biliyorum. Sakıncaları var. Bu gece vakti böyle bir birliği hazırlamak felaket olur. Çok kaza olacak, çok insanın canı yanacak, çok er kaybedeceğiz. Lütfen teklifimi komutana sunun. Zaten 7’sinde uygulamalı eğitim olacak.  Zaman kazandıralım. Eğitimi öne çekmeyelim’ dedim. ‘Bekle’ dedi. Döndü, ‘komutan kabul etmedi’ dedi. İkinci teklifimi sundum; ‘acaba araç sayısını düşürebilirler mi?’ Bekletti. Tekrar telefon açtı, ‘kabul etmedi’ dedi. ‘Ben kendisiyle konuşabilir miyim’ dedim. ‘Konuşman doğru olmaz, hasta’ dedi” bilgisini verdi.
CEYLANOĞLU’NA VEKALET EDEN ALBAYIN FERYADI
Kendisini şoka uğratan bu emirden sonra kararsız kaldığını belirten İyigün, şöyle devam etti: “Durdum. Benim için iki seçenek vardı. Birincisi hiç karışmazdım. Çünkü emir doğrudan Tümen’e verilmişti. Ama ikinci bir şık da müdahil olmaktı. Yani birliğime sahip çıkmak. Çünkü Tümen Komutanı (Erdal Ceylanoğlu) yoktu, izindeydi. Düşündüm, ben de albaylık yapmıştım. O heyecanı biliyordum. O yaştaki subay (İzindeki Ceylanoğlu’nun yerine bakan Albayı kast ediyor) ne yapar ne eder o tanklara yakın sayı çıkarırdı. Hatta Kurmay Başkanım, bana ‘sen karışma’ dedi.  ‘Hayır, birliğime sahip çıkarım. Onun komutanı yok, komutanı benim. Devletimin ufacık bir kaybını göze alamam’ dedim. Albay’a ‘yapabilecek misiniz?’ diye sordum. ‘Yapamayız. Çok zor. Personel bile yok’ dedi. Ona ‘O zaman tank sayısını 40’a kadar çıkarabilir misiniz, hatta 30’a falan da düşürebilirsiniz’ dedim. Sevindi. ‘Komutanım aç kalacağız. Erzakımız bile yok. Çünkü haberimiz olmadığı için tedbirimizi alamadık’ dedi. Arayıp 100 kişilik yemek ayarlattım. Albaya ‘Sakın ha gidip personeli kışlaya celp etmeyin’ dedim. Çünkü celp olduğu zaman çok büyük bir hareketlilik olacak. Ertesi gün Polatlı’da denetlemem vardı. Kışlama döndüğümde Kurmay Başkanım bana ‘Etimesgut bir yürüyüş yapmış, bir tank dışında hepsi dönmüş’ dedi.”
80 TANKI 20’YE DÜŞÜREN İYİGÜN’ÜN KORKUSU
Org. Hikmet Köksal’ın “80 tank yürüt” emrine uymadığı ve sadece 20 tankla yürüyüş yaptırdığı için cezalandırılacağı kaygısını taşıdığını belirten sanık İzzettin İyigün, “Yürüyüşten sonra bu konu ne Genelkurmay Başkanı tarafından ne Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından ne de başka herhangi birisi tarafından bana soruldu. Hakkımda soruşturma açılacağını düşündüm. ‘Neden bizim verdiğimiz emri aynen yerine getirmedin?’ diyebilirlerdi. Çünkü inisiyatif kullanmıştım. Makam derdinde değildim. Bu çok küçük bir birliktir” ifadelerini kullandı.
Akit

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.