Cumhuriyet, ‘Redd-İ Miras’la Osmanlıyı Reddetti

Osmanlıca’nın okullarda zorunlu ders olarak okutulması kararı tartışmaları da beraberinde getirdi. Harf inkılabıyla birlikte tarihi metinlere hapsedilen Osmanlıca’yı, Türkçe’nin dünü ve bugününü tarihçi akademisyen Prof. Dr. Erhan Afyoncu’yla konuştuk.

 

Osmanlıca, Türkçe’dir

Bazılarının iddia ettiği gibi, Osmanlıca sadece mezar taşlarını okuyacağımız bir dilden mi ibaret?

Öncelikle Osmanlıca kelimesine açıklık getirmeliyiz. Biz kendi dilimize başka bir isim vermiş bir milletiz. Osmanlıca dendiğinde insanların aklına Arapça geliyor. Oysa Osmanlıca, Osmanlı döneminde kullanılmış Türkçe’dir. Bu topluma en başta öğretilmesi gereken budur.

 

Bugün konuştuğumuz Türkçe ile Osmanlıca arasındaki fark nedir?

Günümüz Türkçesiyle Osmanlıca arasında maalesef büyük farklar var.  Çünkü dil 1970’li yıllardan itibaren aşırı bir sadeleştirilmeye tabi tutuldu. Dilin aşırı sadeleştirilmesi ve birçok kelimenin dilden uzaklaşması ile birlikte Osmanlı Dönemi Türkçesi’nden kopuldu. Türkiye’de dile en büyük zararı dilde sadeleştirme verdi.  Reşat Nuri Güntekin’i, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı, Refik Halit Karay’ı sadeleştirilmeden okuyamayan bir toplum haline geldik.

 

Dilde devrim yalnızca Türkiye’ye özgü bir durum mu?

70’li yıllarda “Dilde devrim yapıyoruz” mantığına sahip olanlar böyle bir devrimin Rusya’da yapılıp yapılmadığını araştırdılar mı acaba?  İdeolojileri komünizm olmasına rağmen Stalin’e Rus dilinde devrim yaptırabildiler mi? Stalin bu duruma çok büyük bir tavır koydu ama bizde ideolojik olarak dil de Öz Türkçecilik akımı artırıldı.

*70’li yıllardan sonra Türkçe maalesef perişan edildi. Dili sadeleştiriyoruz diyerek bazı kelimeler ya tamamen atıldı ya da karşılık uyduruldu. Bu da bizi hem geçmişimizden hem dilimizden kopardı.

 

Osmanlıca yalnızca öğrenilmesi zor ağır metinlerden mi oluşuyor?

Ağır Osmanlı Türkçesiyle yazılmış metinler, kitapların girişleri veya sanat yapmak için yazarların yazdıkları eserler Osmanlıca’nın bütünü demek değildir. Padişaha ya da valiye yazılmış övgü metinlerini, dua cümleciklerini ‘Osmanlıca dili tamamen bundan ibarettir’ şeklinde sunuyorlar.  Bunları görünce insanlar korkuyor.

 

Günümüzde de Osmanlıca’nın Arapça ve Farsça’dan ibaret bir dil olduğu iddia ediliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Enteresan bir şekilde dil faşistliği yapılıyor. Her kelime Türkçe kökenli olacak diye bir şey söz konusu olamaz. İngilizce’de her kelime İngilizce mi? Avrupa’nın herhangi bir dilinde, mesela Sırpça ve Yunanca’da Türkçe kelimeler var. O halklar bu kelimeleri kullanmamazlık mı yapıyor?  Ayrıca 1930’lu yıllarda dilimizi Türkçeleştiriyoruz düşüncesiyle Arapça kelimeler çıkarıldı yerine Moğolca kelimeler eklendi. Bu eklediğin dil de Türkçe değil.

 

Osmanlıca bilmek çok önemli

Bir tarihçi için Osmanlıca bilmenin önemi nedir?

Osmanlı tarihi çalışan bir tarihçi için Osmanlıca bilmek her şeydir. Mesleği açısından kullandığı en önemli araçtır. Osmanlıca okumadan iyi bir tarihçi olunamaz.  Ama bunu yarım yamalak Osmanlıca ile yapmaya çalışanlar var. Osmanlıcayı okuyabilmek, yorumlayabilmek ve o dönemin mantığını bilmek gerekiyor.

 

Toplum olarak tarihimizle ve Osmanlı kültürüyle problemimiz mi var?

Türkiye’nin en önemli problemlerinden birisi şu: Cumhuriyet döneminde redd-i miras yapılarak Osmanlı geçmişi reddedildi. Osmanlı tarihine olumsuz bir şekilde yaklaşıldı.  Kendini Osmanlıdan soyutlamış bir ülke gibi davranıldı. Tarihle kavga edildi ve hâlâ da Osmanlıca tartışmalarında bu durum devam ediyor. “Osmanlı benim ecdadım değildir” diyenler var. Bir insan babasını reddedemez, tarihini de reddedemez. Ayrıca Osmanlı tarihi reddedilecek bir tarih değil. Bütün Türk tarihinin en zirvede olduğu dönem.

 

Osmanlı düşmanlığı şartlanmış ideoloji

Sizce Osmanlı düşmanlığı ideolojik bir tutumdan mı kaynaklanıyor?

Osmanlı sizin dünyaya verebileceğiniz her şeydir.  İstanbul’a gelen turiste Cumhuriyet dönemi binalarını mı gösteriyorsunuz yoksa Osmanlı eserlerini mi? Elbette Mimar Sinan’ı yani Osmanlı eserlerini sergiliyorsunuz. Ama bizde çok farklı bir ideolojik bakış var.  Tamamıyla şartlanmış bir bakış ve bu kırılamıyor.  Belki de Osmanlıca dersleri bu sert tavrın kırılmasına vesile olur. Osmanlı Türkçesi’nin Arapça olmadığını, Arap harfleriyle yazılmış Türkçe olduğunu öğretebilmek bile çok büyük bir kazanımdır.

 

Osmanlıca tarihimizin dili olduğuna göre Osmanlıca ders zorunluluğunun gerekliliğine katılıyor musunuz?

Halka bunun siyasi bir karar olmaktan öte öğrenci açısından öğrenilmesi gereken bir zorunluluk olduğunu anlatmak lazım. Hükümete muhalif olanlar Osmanlıca dersine de muhalif oluyor. Osmanlıca’nın kendi dedelerimizin yazısı olduğunu, Latin harflerinin değişmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını ama tarihimizdeki bir dönemin yazısını o dönemde kullanılan kelimelerle okuyabilmemiz gerektiğini anlatmak çok faydalı olacaktır. Osmanlıca öğrenmek bir zorunluluktur. İrlanda’da nasıl eski İrlandaca, İsviçre’de nasıl Latince öğretiliyorsa mutlaka Osmanlı Türkçesi de öğretilmesi gerekir.

 

Kıyas yapmak yanlış

Osmanlıca tartışmalarına bir kesim de “Göktürkçe’de zorunlu ders yapılsın” şeklinde açıklamalarla katıldı. Bu karşılaştırmayı nasıl yorumluyorsunuz?

Çocuklara Göktürkçe öğrettiğiniz zaman ne okutacaksanız? Kaç tane yazılı Göktürkçe eser var? Ama Osmanlı Türkçesi’yle yazılmış on binlerce eser var. Göktürkçe bizim dilimizin bir safhasıdır ama dilin ilk zamanlarıdır. Türkçe’nin ilk yazılı metinleridir. Bu iki dil arasında kıyaslama yapılması çok yanlış.

 

Günümüz Türkçesiyle konuşan biri Osmanlı döneminde yaşayan biriyle anlaşabilir miydi?

Evet, anlaşabilirdi. Özellikle 1950’li yıllarda yaşayan biriyle Osmanlı insanı çok daha rahat anlaşırdı.  1950’li yılların gazetelerine bakın. Osmanlının son dönemindeki kelimelerin çoğu zaten kullanılıyor ama 60’lı yılların sonu ile 70’li yılların başında bir yerde kopukluk gerçekleşiyor. Bugünkü dil artık dil olmaktan çıkmıştır. Bunun özellikle altını çizmek lazım.

 

Osmanlı sanatları altın çağını yaşıyor

Son yıllarda belediyeler ve özel kurumlar Osmanlıca kursları açıyor ve halk yoğun ilgi gösteriyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başta Tezhip, Hat ve Osmanlıca olmak üzere muhafazakâr kültür ve sanatlar altın çağını yaşıyor. Ara dönemde kopukluk olmasından dolayı istenilen neticeler alınamasa da, burada insanlara belli bir imkân sunuluyor. Mesela 28 Şubat sürecinde Osmanlıca kursları açabilir miydiniz? Mümkün değildi, zira irticacı diye hakkınızda dava açılır baskı yapılırdı. Şimdi daha rahat bir dönem söz konusu. Belli bir kesim dedelerinin dilini öğrenmeye çalışıyor.

 

Dizi sektörü Osmanlı tarihine yöneldi.  Son dönemde satış rekorları kıran kitapların neredeyse tamamı da Osmanlı dönemini anlatıyor. Diziler ya da tarihi romanlar tarihe olan ilgiyi artırabilir mi?

Geçenlerde lise iki öğrencisi bir çocuk yanıma geldi. Tarih bilgisine okulumuzdaki doktora öğrencileri hayran kaldı. Çocuk, Türkiye’deki birçok olayı tarihiyle biliyor.  “Bu bilgi ve merak nereden geliyor” diye sorduğumda “Hocam ben Muhteşem Yüzyıl’ı izledim, tarihe merak saldım. Kanuni’yi araştırdım. Sizin tarih programınızı da izleyip not alıyorum”  dedi.  Bu tür programlar doğru bilgi vermesi şartıyla insanları araştırmaya teşvik ediyor. Okulların bilgi vermekten ziyade öğrencilerin içindeki bu hevesi uyandırması gerekiyor

 

Milat Gazetesi
Röportaj: Özlem DOĞAN

milat.ozlem@gmail.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.