m. said yakut
"Bedeli neyse ödemeye hazırız"… Bedelini hesaplayamadıkları bir hezimetin muaccel itirafı… Meccani kahramanlığın hamakat sınırlarını zorlayan dayılanışı… Kaybetme korkusunun dayanılmaz baskısı… Terörü yok etme şecaatinden çok Kürt meselesinin ağırlığı altında ezilme korkusu… Biçemediği ekini ateşe verme kolaycılığı…"Bağışıklık Sistemi"nin yarattığı "kırk yıllık ibadeti bir şişe şaraba değişme" hastalığı… İnkârcılığın ikrarı… Çaresizliğin ve beceriksizliğin dik âlâsı… Hamâsetin daniskası…
Her şeyin bir bedeli var, hükmetmenin de… Bir gün gelir ödenir. Ama terör meselesini Kürt meselesine dönüştürmenin diyeti ağırdır. Çatışmadan savaşa dönmenin bedeli kaldırılamaz. Sözün bittiği yerde el değiştiren siyaset, yetkilerini de devretmenin eşiğinde boynunu, savaşla bilenen bıçakların altına yatırmıştır. "Evde ana-baba, bacı, kardeş yüzüne hasret" terennümüyle "Gel tezkere gel" diyen korkulu yüreklerin beklediği askerler, teskere (s ile) üstünde ana ocağına döndükleri zaman sınır ötesi operasyon dayatması ile dayılanan siyasetçilerin terhis vakti gelmiş olacak belki de…
Zira Allah bela verir, su vermez; hükümet sorumludur.
Allah su verir mahalleyi sel basar; hükümet sorumludur.
Tren devrilir, asansör bozulur, ambulans gecikir; hükümet sorumludur.
Silahı var, dürbünü var, aracı var, roketi var, bombası var, asker vurulur; hükümet sorumludur.
Sınırsız sorumluluk makamındaki "muvazzaf" hükümetin "bedeli neyse ödemeye hazırız" şeklinde arz ettiği şecaat "sözün bittiği yerde", siyaseti, silahlara terk etme sorumsuzluğuyla hükümsüz bırakmıştır. Söz silahların olacaktır. Artık silah kimde ise söz onundur. Ama sözü terk eden kimse, sorumluluk da ona aittir.
Hükümet İstifa!...
PKK üzerinden yürütülen gizli bir etnik ayrımcılığın, sınırların dışında varlık mücadelesi veren Kürt yönetimine karşı tehdide dönüşmesi, mevcut denklemde bir tek ülkemiz için korku ve endişe vericidir. Terörle mücadele için ayrılan harcamaların savaş bütçesi olarak planlanması, ihracat rekoru ve enflasyonla açıklanan kırılgan ve nidüğü belirsiz bir ekonominin adı konulmamış bir savaşa seferber edilmesi tüm ülkenin ortak yaşamsal sorunu iken; terörle mücadelenin terörist hedefleri aşan bir alana taşınması etnik bir çatışmayı veya öngörülmemiş bir iç savaşı beraberinde getirebilir…
İçeridekini terbiye etmek için dışarıdakini vurma fikri stratejik bir hata değilse apaçık kurgulanmış bir savaştır. Ki bunun bedeli devlet ya da devlet erkini elinde tutanlardan çok milletin kanıyla tahsil edilir. Bir savaş halinin yaratacağı siyasi sonuçlar her ne kadar AKP'nin hazin akıbetine işaret etse de PKK terörünün daha da güçlü bir taban bulacağı ve kökünün kazındığı yerden daha gür yeşereceği vehmini hâkim kılıyor.
Tamtamcı medyanın ve savaş çığırtkanı mahfillerin üç yıldır hastalıklı bir histeriyle manşetlere taşıdığı ve Barzani'ye atfettiği tahrik dolu ifadeler, gelinen noktada hedefine ulaşmış ve güneydeki Kürt yönetimini de terörle mücadele curcunası içinde kapsama alanına almış görünüyor. Kazara ya da taammüden, Barzani yönetimindeki bir köyün ya da hedefin vurulması durumunda; Türk askerinin başına çuval geçiren ya da 7 askerini vurduktan sonra özür dileyen ABD ye karşı Türkiye'nin gösterdiği olgunluk Güneydeki Kürt yönetimi tarafından gösterilmezse; Askeri, siyasi ve stratejik müttefik kabul ettiğimiz ve fakat Peşmergeleri eğittiğini de iddia etmekten geri kalmadığımız ABD ve İsrailli subaylar ve ajanlar böyle bir çatışmada Kürt peşmergeleri komuta ederse; Milli benliğimizi felç edecek şiddette havsalamızdaki tazeliğini koruyan ermeni soykırımı suçlamasından sonra bir de Kürt soykırımı dünya gündemine düşerse; NATO ve BM içindeki hâkim güçlerin düzmece raporları (gerçekte olmasa bile) Türkiyemizi bir ambargonun kıskacına mahkûm ederse; AB, 40 yıldır üyelik için yürüttüğü müzakereleri başlıkları ile beraber Türkiye'nin gözünün içine sokarak iade ederse… Ne olur?
Sil baştan…
"Ordu göreve" diyenler öyle değil ama böyle orduyu göreve başarmışlardır. Ve de iyi etmişlerdir. Parlamento ile ordu arasında gizli ya da açık bir çekişmenin olduğundan bahsedenler, dün mecliste tezkereye evet diyen 507 milletvekilinin; sözü, görevi ve yetkiyi orduya devrettiğini görünce ne düşünmüşlerdir acaba?
Şimdi hükümet ve siyaset hep bir ağızdan "Ordu göreve" dedi.
Ama!...
Güneyde bir asker vurulsa yetkiyi alan TSK değil hükümet sorumludur… Orduyu göreve getirenlerin sözü bitmiş ve sel gitmiş geriye kum kalmıştır.
Peki, AKP gidince geriye kim kalır?
TSK…
Öyleyse şimdiden Hükümet istifa!...
Ödemeye hazır olduğunuz bedel budur ve kimseler sizi alaşağı edip göndermeden kendiniz gidin.
Askerlerimiz Güney sınırına yığınak yapmadan sınır ötesindeki teröristler çoktan bu tarafa geçmiş midir acaba?
Şunu ümid ediyorum ki; bu savaş orda başlayıp orda bitsin. Burada devam ederse Allah bu devleti, bu milleti bütünlüğüyle ve kardeşliğiyle korusun…
--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler,
geminin batmamasını bir türlü affedemezler.
(W. Brudzinski)
-------------------------------------------------------------------------
MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.