İdam mahkmunun eşi konuştu: "Ölüm Allahın elinde"

Bali patlamalarının planlayıcısı olmak suçundan idama mahkum edilen Muhlas'ın eşi ile gerçekleştirilen röportajı sizler için hazırladık
Endonezyaca yayın yapan Er-Rahman Medya Merkezi Bali patlamalarının planlayıcısı olmak suçunda İmam Samudra ve Amrozi ile birlikte yargılanarak idam cezasına mahkum edilen Muhlas’ın eşi Periza Abbas ile bir röportaj gerçekleştirdi. Röportaj 26 Ekim’de Periza Abbas’ın Nusa Kambangan hapishanesindeki eşini ziyaretinden sonra gerçekleştirildi. Muhlas’ın idamına günler kala eşiyle yapılan bu röportajı Türkiyeli okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.


Rahman Medya (RM): Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuh, Nasılsınız bacım?

Periza Abbas (PA): Elhamdülillah, iyiyim.

RM: Bali patlamalarının üzerinden 6 yıl geçti, siz nasılsınız, durumunuz, aileniz nasıl?

PA: Elhamdülillah, her şey iyi.

RM: Çocuklarınız büyüdü, onların eğitimi nasıl? Onları tek başınıza idare edebiliyor musunuz?

PA: Resmi eğitimi için, biz onları okula gönderdik ve her şey normal gidiyor. Dini ve Kur’ani eğitimlerini de ben veriyorum onlara.

RM: Şeyh Muhlas’ın son günü, gün be gün yaklaşıyor. Bu konuda ne hissediyorsunuz?

PA: Özel olarak hiçbir şey hissetmiyorum, çünkü biz idamı düşünmüyoruz bile. İdam sadece insan eliyle yapılan bir şey ve ölüm onların elinde değil.

RM: Bacım, bu durumda da Şeyhi destekliyor musunuz?

PA: Evet, İnşaallah. Elhamdülillah.

RM: Siz Singapur’da doğdunuz ve orada yaşadınız, ayrıca Malezya ve Endonezya’da da… Bu ülkelere nasıl bakıyorsunuz?

PA: Bir dakika, ne dediniz. (Periza Abbas burada şaşırıyor.) Ben Singapur’da yaşamadım. Her neyse. Benim için hiç farkları yok, bu üç ülkede aynı, yani laik ülkeler. Malezya İslam Devleti olduğunu iddia ediyor, ancak gerçek de bu böyle değil, sadece resmi dini İslam. Ben, şahsen hiçbir fark görmüyorum. (Bir kadın olarak bakarsak) belki kamusal alandaki hicab konusunda daha gevşek olabilirler, ancak ben ne kamusal alanda çalışıyorum, ne de benim kıstasım bunlardır.

RM: Yani siz Malezya’da hiçbir farklılık görmüyorsunuz?

PA: Malezya’da yaşadığım sürece hiç görmedim.

RM: Peki Malezya’da “islamofobi” nasıl, Endonezya ve Singapur kadar kötü bir durumda mı?

PA: Hukuk sistemi olarak şartları Endonezya ile aynı.

RM: Malezya’da da şartlar aynı mı? Yani ifade özgürlüğü, İslami dergi vb yayınlanamaz ve dağıtılamaz mı?

PA: Çoğu şeyler aynı. Malezya İç Güvenlik Bakanlığı’nın kontrolünde içerikleri belirlenen sınırlı sayıda da olsa bazı İslami dergiler yayınlanıyor.

RM: Bacım, birçok insan sizin “Orang Bilang Ayahku Teroris” adlı kitabınızı okurken gözyaşlarına boğuluyor. Bize bu kitabı nasıl yazdığınızdan biraz bahseder misiniz?

PA: Aslında ben bu kitabı yayımlanması için yazmadım. Üstad (Şeyh Muhlas/Ali Gufron) ve ben diğer çiftler gibi konuşur ve tartışırdık. (Elhamdülillah üstad iyi bir dinleyicidir.) Ben Klaten’de iken o tutukluydu. Benim orada hiç arkadaşım yoktu. Bu sebeple kendimle baş başa kaldığım o sıralarda yüreğimi dökmüştüm kağıtlara. Sonra, ben bu kitabı üstada verdim. Üstad da bu kitabın basılmasını ümmetin maslahatına gördü. Böylece benim yazılarım kitap haline geldi. Ancak ben şahsen çok korkuyorum, çünkü bu kitabı okuyan bazı insanlar bana aşırı derecede saygı göstermeye başladı. Ben sadece sıradan bir insanım ve hatalardan yoksun değilim.

RM: Allah insanlara bir imtihan verdiği zaman dik durabilen çok fazla kişi yoktur. Sizin bu şartlara rağmen bu kadar dik durmanızın sırrı nedir?

PA: Benim Allah (cc)’ın bizlerin yardımcısı olduğunu düşünmediğim tek bir anım yoktur, vallahu alem, ben nedenini tam olarak bilmiyorum. Belki diğer Müslümanlar benden daha çok acı çekiyor ve daha ağır imtihanlardan geçiyorlardır. Elhamdülillah Allah (cc) bizlere her zaman yardım ediyor, maddi ve manevi olarak…

RM: Sizin Şeyh Muhlas, yani eşiniz hakkındaki izleniminiz nedir? O hala eskisi gibi mi?

PA: Evet, değişiklikler var. Çünkü artık onun ilmi ile ameli arasındaki farklar her geçen gün kapanıyor. Ben böyle bakıyorum. Bu şekilde onun, elhamdülillah, imanı da artıyor. Ancak benim şu an onun gördüğüm halini anlatmama kelimelerim yetmiyor.

RM: Bacım şu anda Malezya’da yaşıyorsunuz. Komşularınızın ve insanların size bakışı nasıl?

PA: Elhamdülillah, her şey çok iyi ve onlar bana çok olumlu yaklaşıyorlar. Bize maddi ve manevi yardımda bulunuyorlar. Özellikle çocuklarımın okul yönetimi ve bölge şefi de bize oldukça yardım ediyor. Elhamdülillah, orada çok dostumuz oldu ve bize yardım ediyorlar, sorun yok yani. Onlar bizi biliyorlar, ne düşündüğümüzü biliyorlar ve bize yardım ediyorlar. Elhamdülillah.

RM: Eğer idam gerçekleşirse, siz ne yapmayı planlıyorsunuz. Çocuklarınız için ne düşünüyorsunuz?

PA: (Uzun ve ciddi bir şekilde düşündükten sonra…) Ya, ben bunu henüz düşünmedim biliyor musunuz? Her zaman ki gibi… Allah ne yazdıysa o olur, yani akıp gider… Bilmiyorum.

RM: Bacım, siz Şeyh Muhlas’ı destekliyor musunuz, onun yaptığını doğru buluyor musunuz?

PA: Benim bildiğim ve gördüğüm kadarıyla Onun yaptığı her şey Kur’an ve Sünnet çerçevesindeydi. İnşallah ben onu destekliyorum ve desteklemeye devam edeceğim.

RM: Siz bir terörist olarak damgalanmaktan korkumuyor musunuz? Veya teröristin eşi?

PA: Ya, evet… İnsanlar beni böyle damgaladılar. Ancak bu benim için sürpriz değildi, önemli de. Özellikle bu ülkede (Endonezya’da) insanlar beni “teröristin karısı” diye damgaladı. Malezya’da ise daha çok “üstad Muhlas’ın eşi” diye tanınıyorum.

RM: Şeyh Muhlas her hangi bir vasiyette bulundu mu?

PA: Evet… Eğer o idam edilirse, onun vücudu ellenmeyecek. Yani, onun ölümü Mü’min bir doktor tarafından teyit edilecek. O kefene dahi sarılmış olsa onun cesedinin cansız olduğu, yani kesin ölümün gerçekleştiği anlaşılana kadar o gömülmeyecek. Eğer cenazesi Lapas Nusa Kambangan’dan yıkanırsa, o tekrar bir Mü’min tarafından yıkanmak istedi. Ayrıca o tüm cenaze masraflarının bir mü’min tarafından karşılanmasını, tağutlara bırakılmamasını istedi. Ve cenaze namazının ise yine Mü’min bir imam tarafından kıldırılmasını istedi.

RM: Özür dilerim bacım, Üstad Muhlas yeniden evlendi. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

PA: Aslında bu uzun bir hikaye. Ben Üstad Muhlas’a uzun bir süre önce tekrar evlenmesini istediğimi söylemiştim, altı çocuğum değil iki çocuğum varken. Fakat Üstad her zaman reddetti ta ki 6 çocuğu olana ve tutuklanana kadar. Üstad tutuklandıktan sonra ben İmam Samudra’nın eşinin kocasını ziyaret edip baktığını, Amrozi’nin eşinin kocasını ziyaret edip baktığını duyunca ve de ben yılda bir kere dahi eşimi ziyaret edemediğim için çok suçlu buldum kendimi. Böylece üstadın bir sorun olmadığını söylemesine rağmen ben kendimi suçlu hissetmeye devam ettim. Sonraları ona kendisi için Müslüman bir kadın aradığımı ve bulduğum birine de eşimle evlenmesini teklif ettiğimi söyledim. O da kabul etmek zorunda kaldı. Onlar evlendiler ve bende mutlu oldum, böyle yapmalıydım çünkü Allah bizlere kaldıramayacağımız yük vermez.

RM: Subhanallah! Peki sizle aynı imtihandan geçen Müslüman kadınlara tavsiyeniz nedir?

PA: İlk olarak ihlâs. Biz kocalarımız tutuklandığı için “biz bu dünyanın en talihsiz kadınlarıyız” diye iç çekmemeli ve şikayet etmemeliyiz. Aynı zamanda elimizden geldiğince güzel yaşamaya ve böyle yaşadığımızı göstermeye ihtiyacımız var, özellikle de çocuklarımıza karşı. Ta ki çocuklarımız babaları tutuklandığı için kendilerini eksik hissetmesinler. Bizler yoksul olabiliriz, ancak hayata tutunmak için sert durmalıyız ve asla ağlamamalıyız.

RM: Peki, üstadın çocuklarınız için tavsiyesi nedir?

PA: Üstadın tavsiyesi de tıpkı her Mücahidin ki gibidir, Yani O, çocuklarının da büyüdüklerinde kendisi gibi bir Mücahid olmasını umuyor. Ama üstad onları fazla sıkmıyor elbette. Öyle ki bizim çocuklarımızdan birisi okuyup doktor olursa, yine de o Mücahid olacaktır inşallah. Eğer onlardan birisi okuyup mühendis olursa, o da Mücahid olacaktır. Eğer imam olursa, yine de Mücahid olacaktır. Üstad kesinlikle onların akidelerinin sağlam olmasını isterken aynı zamanda onların çok sıkı çalışmasını da istiyor. Çünkü Müslüman ümmeti her şeyin en iyisini yapmalı. Eğer kafirler sabah 8.00’den akşam 17.00’e kadar çalışıyorsa, bir Müslüman sabah 7.00’den akşam 18.00’a kadar çalışmalı. Eğer bir kafir günde 1 milyon Ringgit (Malezya para birimi) kazanıyorsa, Müslüman daha çoğunu kazanmalı. Yani, kısaca Müslüman her şeyin en iyisini yapmalı inşaallah.

RM: Allah sizi hayırla mükafatlandırsın bacım. Allah sizden razı olsun ve sıhhat verin. Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuh

Çeviri: Press Medya

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.