BU DA BİZİM AÇILIMIMIZ
Adına “demokratik açılım” denilen “kürt, ermeni, rum” açılımına yandaş olanlar kadar, karşı olanlar da “demokratik haklarını” kullanmalıdırlar.
Hakların kullanılması lafla olmaz “yasal eylem” ile “aktivite” ile olur. Genel olarak Anayasa’ya ve ülkenin birliğine, dirliğine aykırı olan bu açılımların, yasalara aykırı yönlerini bularak “dava konusu” yapmak gerekir.
Zaten bunların yasaya uygun yerlerini bulmak zor. Son günlerin moda açılımlarının her biri, birer dava konusu olabilecek yasal sakatlıklarını şöyle özetleyebiliriz :
TRT REKLAM YÖNETMELİĞİ
Yakın bir zamanda, Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren TRT Reklam Yönetmeliği değiştirilerek “farklı dil ve lehçelerde yayın yapan kanallarda, o dil ve lehçe ile reklam yapılabileceği” kabul edildi. Yani uzun sözün kısası “kürtçe reklam” yapılabilecek. Oysa, farklı dil ve lehçelerde yayına ilişkin yasada; bu yayınların ancak “kültür ve sanat içerikli olabileceği” hükmü var. Yani farklı dil ve lehçelerde veya kürtçe reklam yapılamaz. Biliyorsunuz, reklamları en fazla dikkatle izleyen guruplar; çocuklar hatta bebekler’dir. Bir reklam başladığı zaman, oyun oynamayı dahi bırakan çocuk, reklamları izlemeye başlar. Böylece, yasaya aykırı şekilde değiştirilen TRT Reklam Yönetmeliği ile, çocuklar farklı dil ve lehçeye koşullandırılmış olacak. İşte şimdi, edebiyat yapmak yerine “demokratik hakları kullanarak” bu yönetmeliğin iptali için dava açmak gerekmez mi ?
RTÜK YÖNETMELİK DEĞİŞİKLİĞİ
Devletin özel olarak ayırdığı TRT 6 yetmedi, özel televizyonlara da 24 saat kürtçe yayın yapma serbestisi istendi ve kolları sıvayan RTÜK bu işin hazırlığına başladı. Yakında yönetmelik değişecek ve sayısız özel televizyona farklı dil ve lehçelerde, kürtçe yayın yapma olanağı sağlanacak. Ülkenin birlik ve bütünlüğüne yönelik böyle bir durum karşısında lafı bir yana bırakarak yasal eylem yapmak gerekmez mi ?
ERMENİ AÇILIMI
Bundan aylar önce, ermenistan ile de bir açılım protolü imzalandığı meydana çıktı. Protokolün boyutlarını aşan ve Türkiye’yi yükümlülükler altına sokan bu protokolü, Dışişleri Bakanı, hiç bir yerden yetki almadan imzaladı. Oysa ancak daha önce imzalanan ve onaylanan uluslararası protokol ve yasalarda yer alan “ticari, kültürel içerikli” prokolleri ilgili Bakan imzalayabilir ama önceden yasal bir mesnedi olmayan ve Türkiye’yi yükümlülük altına sokan prokolleri ilgili Bakan ancak “Bakanlar Kurulu veya Meclis’den yetki alarak” imzalayabilir. Aksi takdirde, her Bakan, her ülke ile istediği şekilde protokoller imzalayarak gündeme getirebilir. İhtimalen buna benzer başka protokoller de mevcut olabilir. Şimdi işin edebiyat yönünü bir tarafa bırakarak “bu protokolün iptali için” incelemeler yapıp bir dava açmak gerekmez mi ?
GENE YÖK
Türkçe eğitim ile üniversitelerde bilimsel araştırmaların yapılması yönünde çalışmalar yapması gereken YÖK, aldığı bir kararla; kürtçe bölümler açıyor. Mardin’de “Mardin Artuk Üniversitesi “var. Üniversitenin adını aldığı “Artuklular” bundan binlerce yıl önce güneydoğu anadoluda kurulan, ismini Türkmenbeyi “Artuk Bey’den” alan bir Türk Devleti. Bu üniversitede açılan kürtçe bölümüne –belki inanmayacaksınız ama- Iraktan gelecek kürt hocalar ders verecekmiş. Şimdi bu YÖK’ü ve kararını dava etmeyeceksiniz de ne yapacaksınız ?
Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Sel mağdurlarının, sorumlular hakkında hukuk ve ceza davaları açmalarından, ordudan ve polislikten atılanların Üniversitelere yerleştirilerek milyonlarca gencin hakkının yenilmesine kadar bir dizi uygulamalar karşısında yasal yollardan mücadele sürdürmek gerekir.
Haksız ve yasa dışı bu örneklere imza atanlar “eylemli bir iş” yapıyorlar. Karşı olanlar ise yalnızca “laf üretiyorlar”. Laf üretmeyi bir yana bırakarak, yasal yollardan demokratik hakların kullanılması gerekir : “bu da bizim açılımımız” olacaktır.
Av.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.