T a r a f s ı z D e ğ i l i z

[anadoluhaber:36618] Ergenekon eylemde Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı



Ergenekon eylemde Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı - Kemal Burkay

Sevgili okurlar,

Kırk güne yakındır yollardaydım. Anılarımın 2. cildinin basımı nedeniyle KOMKAR’ın Avrupa’nın çeşitli kentlerinde düzenlediği 9 kadar toplantıda (Kopenhag, Lozan, Paris, Hamburg, Wuppertal, Manheim, Münih, Nürnberg ve Berlin) kitaplarımı imzaladım. Aynı zamanda ülkedeki son gelişmelerle; açılım süreci, Kürt ve Alevi sorunlarıyla ilgili konuştum; dostlarımı-arkadaşlarımı gördüm, onlarla sohbet ettim.

Bu arada ülkede açılım sürecini zora sokan önemli yeni gelişmeler yaşandı. Bunlardan biri, Öcalan’ın hücre koşullarının ağırlaştığı gerekçesi ile, ona sempatizan kesimlerin metropollerde ve Kürdistan’ın değişik kentlerinde başlattıkları kitle eylemleri idi. Bu eylemler ne yazık ki hızla yasal tepki çerçevesini aşıp taşlı, molotof kokteylli saldırılara dönüştü ve can aldı. Diğeri ise Tokat’ta meydana gelen ve 7 askerin ölümüne yol açan kanlı pusu oldu.

 

Reşadiye olayı bir Ergenekon eylemidir

7 Aralık günü Tokat’ın Reşadiye ilçesinde 7 askerin ölümü, birkaçının da yaralanmasıyla sonuçlanan pusu, hiç kuşku olmasın ki bir Ergenekon eylemidir. Böyle bir olay bizim için sürpriz olmadı. Türkiye’de demokratikleşme ve barış yönünde ne zaman önemli bir adım atılsa, ne zaman bir yumuşama ortamı oluşsa böylesi tertipler hemen devreye girer. Bu kimi zaman biryerlerin bombalanması, kimi zaman bir karakol baskını veya benzer türden kamuoyunu sarsacak provokatif bir eylemdir.

1993 yılında Bingöl yakınında yol kesilip kurşuna dizilen 33 asker olayı bunun tipik örneğidir. Bu olay Özal’ın başlattığı ve PKK’nın tek yanlı ateşkesiyle gelişen yumuşama sürecini, silahların tümden susması umudunu sabote etti. Bu askerler, savaşın ve şiddetin sürmesini isteyen, barış düşmanı güçler tarafından acımasızca ve vicdansızca kurban edildiler. Çok geçmeden yumuşama sürecinin kaptanı ve Kürt sorununu çözüp ülkeyi barış ve istikrar ortamına ulaştırmayı hedeflemiş olan Özal da zehirlenip ortadan kaldırıldı. Böylece militarist güçler ve savaş lobisi, önündeki engeli aşıp savaşı sürdürdü; yıkım, kıyım, göç hızlandı.

Şimdi de AK Parti’nin başlattığı açılım ve “demokratikleşme süreci” nedeniyle aynı oyun sahnededir. Kuyruğu kıstırmış olan Ergenekon ve cuntacı güçler, canhıraş tertipler peşindeler. Reşadiye eylemi, Başbakan Erdoğan’ın deyişiyle, süreci saboteye yönelik tam bir tertip ve provokasyondur. Bu olayda da, tetikçi olarak kimler kullanılmış olursa olsun, perde arkasında yıllar yılıdır suça batmış, çeteleşmiş derin devlet odakları vardır.

Son kıyımı yapanlar ve bu olay nedeniyle ellerine kına yakanlar, Baykal ve Bahçeli gibileri, ulusalcı geçinenler, bir kez daha şehit edebiyatı ile kitleleri kışkırtmaktalar. Oysa döktükleri timsah gözyaşlarıdır. Reşadiye’de hain bir pusu sonucu yaşamlarına veda eden genç askerlerin durumundan en başta onlar sorumludur. Onlar, hükümetin başlattığı açılım sürecine daha ilk günden şiddetle karşı çıkarak, toplumda yalan üzerine kurulu fobileri kışkırtarak Kürt sorununun çözümü, barış ve demokrasi yönünde atılabilecek her türden adımı engellemekte, en azından geciktirmekteler. Eğer kan hâlâ dökülmekte ise, dökülmeye devam edecekse, ülkenin barış yüzünü görmesi gecikecekse, bu en başta onlar yüzündendir.

Kimi medya organları ise yine sorumsuzca bir tutumla bu oyuna ve kışkırtmaya alet oluyor.

Ne var ki bu kez, söz konusu tertibin inandırıcı olması zor. Hükümet de medyanın bir bölümü de oyunun farkında. Sorumluluk duyan herkese de oyunu açığa vurma görevi düşüyor. Bu kez kamuoyunun aldatılmasına fırsat vermemeli, provokasyondan medet bekleyen güçlerin umutlarını boşa çıkarmalıyız. Yıllardır süren bu kanlı oyunun sona ermesi, Kürt ya da Türk gencecik insanlarımızın hayatının korunması, ülkeye özgürlük ve barış yolunu açacak sürecin devamı buna bağlı.

 

Öcalan’ın durumuyla ilgili gösterilen ve çığırından çıkan tepkilere gelince:

Öcalan’ın İmralı’daki koşullarının ve sağlık sorunlarının gündeme gelmesi yeni değil. Buna yönelik tepkiler de. PKK ve DTP çevreleri zaman zaman, belki Kürt sorunundan ve Kürt halkının taleplerinden de daha sık olarak bu konuyu gündeme getirmekteler. Bu nedenle geçmişte de şiddete dönüşen bir dizi sokak eylemine tanık olduk.

Öcalan’ın yakınmalarına, taraftarlarının ise tepkilerine yol açan nedenlerden biri, onun İmralı’daki tek mahkum olarak soyutlanmış olmasıydı. Hükümet de bunu göz önüne alarak İmralı’da yeni düzenlemeler yaptı ve bir grup PKK’lı hükümlüyü oraya aktardı. Ama ne gariptir ki Öcalan’ın yakınmaları asıl bundan sonra arttı. Öcalan yerinin daraltıldığını, penceresinin yükseltidiğini, nefes almakta zorlandığını, burun-boğaz akıntısının arttığını ve gece rahat uyuyamadığını ileri sürdü. Bu yakınmalar ise bir anda, bir düğmeye basılmış gibi dışardaki tepkileri ateşledi ve olaylar çığırından çıktı.

Hükümet tarafı ise Öcalan’ın özel hücresinde bir daralma söz konusu olmadığını ve söz konusu yakınmaların haksız olduğunu söylüyor.

Ancak Öcalan yakınmakta ve ona destek verenler tepki göstermekte haklı olsalar bile, şu açılım sürecinde gündemi belirleyecek neden bu mu olmalıydı?

Malum, AK Parti hükümeti Kürt sorununun çözümü ve genel olarak demokratikleşmeyle ilgili olarak “açılım” dediği bir süreç başlattı ve bu kapsamda 25 yıldır süren çatışmayı durdurmaya, sorunu siyasi ve barışçı yollarla çözmeye çalışıyor. Ben, çözüm konusunda görüşlerimiz AK Parti ile tümden çakışmasa da, bu yolda başlatılan süreci ve atılacak olumlu adımları desteklemek gerektiği kanısındayım. Süreci geliştirmek ve gerçekçi, kalıcı bir çözüme ulaşmak da böyle mümkündür.

Başta CHP ve MHP olmak üzere statükocu çevreler ise bu süreci engellemek, mevcut çatışma ortamını sürdürmek için yoğun çaba içindeler ve kamuoyunu akıl almaz biçimde kışkırtıyorlar.

Böylesi bir ortamda kendisini lider sayan Öcalan’a düşen nedir? Kürt sorununun çözümü için açılım sürecine destek vermek, hükümeti bu yönde teşvik etmek, onun yaptıklarını yetersiz, projesini eksik buluyorsa yeni ve daha kapsamlı önerilerle ortaya çıkmak değil mi? Ama ne gariptir ki Öcalan’ın kendisi ve onunla birlikte PKK, nerdeyse sadece Öcalan’ın özel durumuyla meşguller ve bu amaçla taraftar kitleyi sokağa dökmekten geri durmuyorlar.

İşin garibi, pek çoklarının Kürt sorununun çözümünde taraf olarak görmek istedikleri DTP de bu işle meşgul!..

DTP ne yazık ki açılım sürecine gereken desteği vermedi, kendisinden beklenen rolü oynayamadı. Oysa önemli bir kitle desteği var ve istese çatışmaların durması, dağdakilerin inmesi, barış ortamının sağlanması ve demokratik yönde yeni ve ileri adımların atılması kolaylaşırdı.

Ama DTP garip bir şekilde çözüm adresi olarak Öcalan’ı gösteriyor. Hatta bununla yetinmeyip Kürt sorununu Öcalan’ın durumuna endeksliyor. Öcalan ve PKK ise başlarda çözüm yanlısı görünseler bile, çok sürmeden açılımı zora sokan bir tutum takındılar. Öcalan’ın hücre sorununu, kişisel durumunu gündemin başına koydular. Şu anda Öcalan’ın durumu gerekçe gösterilerek sokaklarda çocuklar ve gençler eliyle yapılanların, bu taşlı, molotof kokteylli eylemlerin açılıma, demokratikleşme sürecine hiç bir yararı yok. Bu eylemler açılım sürecini engellemek, kaos yaratmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. İşin içinde provokatörlerin olduğuna da kuşku olmasın. DTP yöneticilerine düşen, bu tür eylemlere yol vermemek, kuyruk olmamak, onlara açık bir dille karşı çıkmaktır.

DTP’nin, sahip olduğu kitleselliğe ve olanaklara rağmen Kürt halkının temel taleplerini dile getirmez, buna yönelik barışçı kitle hareketleri düzenlemez ve açılım sürecine gereken desteği vermezken, Öcalan’ın kişisel durumunu gündemin başına koyması ve sokak eylemlerinin ardından sürüklenmesi, kendisi için de Kürt halkı için de talihsiz bir durumdur.

Öte yandan DTP’nin tüm bu yanlışlarına ve eksiklerine rağmen kapatılması yanlış olur. Öncelikle Parti kapamak antidemokratik bir uygulama olduğu ve herhangi bir sorunu çözmeyeceği için, ikincisi de böylesi bir karar, ortamı germek ve kaos yaratmak isteyenlerin, derin güçlerin işine yarayacağı için.



--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.