BARAN Dergisi 39. Sayı çıktı..




Selam size...

Geçen haftalarda yoğunluklu olarak konuşulan/konuşturulan meseleler, “mahalle baskısı”, “Türkiye Malezya olur mu”, “Sivil Anayasa” gibi sanal gündem maddeleriydi. Bütün benzer meseleler, insanımızı gerçek gündemden uzaklaştırmak için kemik niyetine önüne atılan uydurulmuş gündem maddeleri…

Baskı” kelimesi o kadar sık kullanılır oldu ki; “baskı”nın ifade ettiği mânâ sulandı! Zaten yapılmak istenen de bu olsa gerek…

Olmayan bir baskı hissi oluşturarak, gerçek “baskı”nın hissedilmesini engellemek ve kanıksatmak…

Ekran başı seyircisine perde önünde çekişiyor görüntüsü verenler, perde gerisinde sevişiyorlar… Onların çekişiyor görüntüleri, bir kesimde “baskı” yapan hissi meydana getirirken, diğer kesimde de “baskı”ya maruz kalan hissi meydana getirmekte…

Her iki taraf “baskı” ortak paydasında bastırılmış durumda birbirlerine yeşillenedursun, biri Amerika’da iftar yemeklerinde misyonunu ifa ederken, aynı misyonu başka birileri de, Ankara ve Diyarbakır’da ifa ediyor…

Bunlar perde önünde çekişir gözüken, fakat perde arkasında ise bağlı oldukları istilacı düşmanın politikalarını uygulamakla görevli sahte kutuplaşmanın tarafları…

Bu tarafların misyonları, esas kutuplaşmayı engellemek için sahte kutuplaşma meydana getirmek; ve böylece esas düşmanın aradan sıyrılarak varlığını devam ettirmesini sağlamaktır.

Onların rekabet ve çekişmelerinin “şiddet”i seni aldatmasın; onlar ekran seyircisine oynarlar; söylediğimiz gibi perde arkasında ortak bir plânın icracısı olarak aslında aynı safta olup, aynı gayeye hizmet ederler.

Gizledikleri ve yok saydıkları;

Efendilerinin, yani esas düşmanın İslâm Coğrafyasına karabasan gibi çökmesidir.

Ortada sözü edilecek bir baskı varsa, o da İslâm Milleti’ne uygulanan Deccal Komitesi’nin baskısıdır;

İnsanımızı hayvanlaştırmak için dayatılan Batı Hayat Tarzı’nın baskısıdır;

Hiçbir şeye inanmayan, zevk düşkünü hedonist insan tipinin çoğalması için kapitalizmin baskısıdır;

İslâm coğrafyasını işgal eden Hristiyan-Yahudi Batı Emperyalizminin baskısıdır;

İki milyon Müslüman Arap’ı katlederek soykırım uygulayan terörist Amerika’nın baskısıdır.

Allahsızlığı, ahlâksızlığı, vurgunculuğu, hırsızlığı, vatansızlığı, köleliği insanımıza dayatan kuklaların baskısıdır!

Sanki şehirlerde “mahalle” bırakmışlar gibi “baskı”dan bahsedenler, yukarıda sıraladığımız gerçek baskılar gündeme gelmesin, insanımız tarafından hissedilmesin, duygu ve düşünce halinde yaşanmasın diye bu sanal “mahalle baskısı” gazlanıyor…

Bu uyduruk “mahalle baskısı” edebiyatıyla bir gruba yapmacık zafer ve galibiyet hissi yaşatılırken, başka bir gruba da yine yapmacık mağlubiyet duygusu yaşattırılmak istenmekte… Eğer bunda başarılı olunabilirse, sahte kutuplaşma zemininde her iki taraf da pasifize edilecek, esas düşman da aradan sıyrılarak sömürgeleştirme faaliyetine devam edecek!..

Ülkeyi Hristiyan-Yahudi Batı’nın her türlü sömürüsüne açık hâle getirenler, bugün görevlerini başka aktörlere kaptırdıklarından dolayı “mahalle baskısı” edebiyatı yapıyorlar. Bugüne kadar yaşanan ahlâksızlığın, hırsızlığın, sömürünün, ihanetin ve Batı hayat tarzıyla yetişen mankafa neslin sorumluları mağdurları oynuyor; baskı gördüklerini iddia ediyorlar.

Amerika Irak’ta iki milyon Arap müslümanı katletmiş; kimin umurunda! Batılı medya karikatürleriyle Allah Resulü’ne hakaret edilmiş; onları pek ilgilendirmez! Bahsettikleri baskıyla o kadar süflî şeyleri kastediyorlar ki, insanın kanı donuyor!.. Tek dertleri, rakılarını rahat yudumlayıp yudumlayamayacakları!.. Zıkkım iç!..

Ülkenin her tarafı işgal-terör üsleriyle dolu! İncirlik NATO terör üssünü baskı olarak kabul etmiyorsunuz değil mi? İsrail uçaklarının Türk hava sahasından geçerek Suriye’yi bombalamasını da baskı kabul etmiyorsunuz!

Bu insan tipi var olduğu müddetçe ne ülke, ne din, ne de devlet kurtulamaz!.. Dolayısıyla kurtuluşun ilk adımı hiçbir şeye inanmayan bu insan tipinden kurtulmaktır.

Hangi kesimden olursa olsun gerçek vatanseverlerin bir ân önce kendilerini bu Batıcı hedonist insan tipinden ayırmanın yollarını bulmaları gerekir.

Bütün uygulamalarıyla, hâl ve hareketleriyle insanımızın nefretini kazanan, besleyen ve çoğaltan bu tip tuttuğu köşe başlarında ülke insanına ve değerlerine höykürerek AKP’yi iktidara taşımıştır. Bu Batıcı hedonist tipin yüzünden imansız İslâmcı AKP hemen hemen hiçbir propaganda zahmetine girişmeksizin cumhuriyet tarihinin en ezici seçim galibiyetini kazandı.

AKP’ye oy veren Amerikan düşmanı kitle, hiçbir kutsalı olmayan ve hiçbir şeye inanmayan bu tipin duruşundan, varlığından ve söyleminden iyice tiksinmiş; ve, Amerika’dan önce “kutsal” ve “değer” düşmanı bu tipi birinci tehdit olarak algılamıştır. Ve böylece AKP’yi iktidara taşımıştır. Hiçbir şeye inanmayan bu tip yeri geldi Kemalist, yeri geldi ulusalcı, yeri geldi liberal ve yeri geldi İslâmcı oldu. Fakat nerde olursa olsun müspet veya menfi hiçbir şeye inanmadı.

Bizim devrimimizin hedefi ideolojinin istediği insan ve toplumu inşaa etmektir. Ayrıca mücadelenin aracı da bu insandır. İnsan olma istidadını taşıyanların toplumun her kesiminde olabileceği şuuruyla bütün samimilerin kendi haininden kurtularak işgalci esas düşman baskısına direnmek ve onu yaşadığımız coğrafyadan kovmak için güç birliği yapmak pratik hedefimizdir.

İntikam hissiniz daim olsun!


BARAN

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.