29 Ekim 2007

Hz. Ali, Hilmi Musallimi ve "Sınır Ötesi"

SINIR ÖTESİŞahsınıza kötülük eden bir düşmanı affediniz. Lakin vatanınıza ve milletinize kötülük eden bir kimseyi asla affetmeyiniz.Hz AliAn gelir; bizler tıpkı bugün olduğu gibi, büyük bir trajedinin tam ortasında, bir türlü düze inemeyen kederimiz ile baş başa iken, yaşadığımız trajedinin ancak aşağılık birtakım adamların önünde eğilmemiz, daha da eğilmemiz, o da yetmez ise daha çok eğilmemiz neticesinde çözülebileceği salık verilir bize ... Oysa şeytanla pazarlığa oturan ona karşı kendini asla koruyamaz ve her kim Allah'ın insanoğlunu kafirlerle pazarlık etmekten men ettiğini bilmesine rağmen pazarlığa devam eder ise, o kim bilir belki de iki misli cezaya çarptırılacaktır. Çünkü bu dünyada hiç kimse iki efendinin birden çıkarlarına hizmet edemez. Bunu yapan ruhunu bir süre için de olsa kötüye kullanmıştır, bu yüzden Allah'ın kitabı, Hz Muhammed'in mihmandarlığı, Hz Ali'nin zülfikarı, Hz Hüseyin'in şehit kanı ve kim bilir belki de kendi vicdanı karşısında daima utançla başını önüne eğecektir .Oysa bizler, Müslümanları daima başları yıldızlara değecek kadar dik dururken tasavvur ediyoruz. Ancak korkarım ki, şehit cenazelerinde büyüyen öfkeyi hamasi bir Türk milliyetçiliğinin yansıması şeklinde aktararak ve özellikle Doğu illerinde on binlerce Kürt vatandaşımızın katılımı ile düzenlenen teröre lanet mitinglerini bile şovenizm ile ilişkilendirip milli duygularımızın ve Türk-Kürt halkının sınır ötesi operasyona yönelik ortak talebinin akılsızca heyecanlar olarak lanse edilmesinden anlıyoruz ki, büyük bir sınavda yine sınıfta kaldık.Oysa ne vakit bir devlet ideali tasavvur etmeye kalksak, bu idealin " Allah'ın yeryüzündeki adımlarını" takip etmekle güçleneceğine inanmaktan daha güzeli var mı? Bu idealin içinde hürriyet ve artık cisimleşmiş bir adalet duygusunun hüküm sürecek olması sizi heyecanlandırmayacak mı ? Veyahut farklı farklı taraflardan gelmiş olsalar da, aslında tek gayesi özgürlüğün yeryüzünde de gerçekleşebileceğini ele güne gösteren güçlü bir ulus devlet inşa etmek olanların anlatacağı ilginç fikirlerinin olacağını kim inkar edebilir ? Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı ile rengarenk bir manzaradan müteşekkil olan bizler, bu devlet idealini oluşturan unsurların toplamı olabilmek için savaşsak, kaybımız hakikaten söylenildiği gibi çok mu olur sizce de? Aşmak zorunda olduğumuz tuzaklara takılır mıyız, yoksa Allah'ın yeryüzündeki adımlarına dokunabilmek için eşelediğimiz topraktan ve Doğu'dan aldığımız kuvvet ile bu tuzakları birer birer geçer miyiz ?ABD ve onun taşeronlarına karşı yeni güç odakları oluşturmamız için önce şu gölgesinden korkar hale getirilmiş ademoğlu psikolojisini üzerimizden atmamız gerekiyor. Bu nedenle şeytana ve onun yeryüzündeki gölgelerine karşı barış çağrısı yapmak, onlardan icazet almak , aşağılık bazı adamları[ bkz. Barzani – Talabani de adam mıdır? ] saygın birer devlet başkanı seviyesine çıkartıp bu adamların gizli bağlantılarını ve bulundukları mevkide ne sebeple olduklarını göz ardı etmek aslında korkunç bir esarete teslim olmaktan başka bir şey değildir .Oysa, bizim Türkler ve Kürtler olarak ne esarete , ne birbirimizi kaybetmeye ne de birbirimizi kaybedersek birbirimizin yerine sarılacak yeni kardeşler bulmaya tahammülümüz var. Peki şimdi, birbirinin bin senelik dostu, kardeşi, can yoldaşı olan bir ulusa aşılanan bu teslimiyetçilik neden diye sorabilecek cesaretiniz var mı? Kaçınız, Teşkilat-ı Mahsusa'dan Hilmi Musallimi'yi tanıyorsunuz ve Birinci Dünya savaşında Sina-Filistin cephesindeki Kürt birliklerinin büyük Kürt kumandan Hilmi Musallimi'nin evlatlarının, şimdi Barzani'nin, Talabani'nin arka bahçesinde çürüyecek olma ihtimali kaçınıza kahırdan ölecekmiş hissi veriyor ?Neden şeytanın yörüngesi olmaktan başka çaremiz yokmuş gibi düşünülüyor? Neden, koynumuzda büyütülen daima korku oldu ve son bir ay içinde neredeyse elli şehit vermemize rağmen bizler neden hala süt dökmüş kedi gibi mırıldanıp duruyoruz ? Allah aşkına neden, mesele bir güzel çarpıtılarak olası bir operasyonun, Kürt- Türk savaşına sebep vereceği söyleniyor da, asıl PKK ve arkasındaki güç odaklarına karşı savaşılmaz ise daha fazla şehit cenazesine tahammülü kalmamış olan bir ulus içinde, Kürt vatandaşlarımıza yönelik tansiyonun yükseleceği düşünülmüyor? Bu tansiyon, sınır ötesi ile aşağı çekilmez ise, sağduyusuz bazı kesimlerin ayrılmaz – ayrılamayacak bir parçamız olan Kürtlere yönelebileceği ve asıl istenilenin de zaten bu olduğu hesap edilmiyor ?Tuzak , sizce de bu saldırılar ile Irak batağına çekilmek istenmemiz mi, yoksa görmezden geldiğimiz asıl tuzak, bizler böyle her türlü hakaret karşısında süt dökmüş kedi gibi otururken içimizde büyüyen isyanın köreltilmek istenmesi mi ?Sahi nedir tuzak? Tuzak dediğiniz " Aman bu iş bize zarar verecek " diyerek emperyalist güçler ve onların taşeronlarının ağzının içine bakmak , bunların suyuna , huyuna giderken , sırtımızda koca bir kambur oluşmasına neden olmak ve Doğu'nun hayırsız evlatları olarak bu topraklara hediyemiz olan kamburu büyütüp durmak olmasın ?O nedenle; Aman ! Aman ! diyenler değil de Allah ! Allah diyenler, en azından düşlerinde geçsin sınırdan öteye, derim… Zira, hele de dünyanın en aptalca söylemlerinden birinin de barış söylemi olduğunu biliyorken ve kimseye verilecek bir Kerkük'ümüz yokken, orada bizi bekleyen koyu bir karanlık değil de, tüm Müslüman Doğu'nun moral gücünü yükseltecek bir temizlik harekatı olacaktır…peren birsaygili
--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------

MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.