Siyaset bilimi ve insan hakları literatüründe yapılan tartışmalarda, özellikle Batıda, İslam ve insan hakları zıt olmasa da uyumsuz gibi gösterilmektedir. Fakat İslam'ın ana kaynakları olan Kura n ve Hadis bunun tersini gösteren delillerle doludur. Batılı ve batılılardan etkilenen oryantalist bakış açısına sahip entelektüeller, bu konuda metod ve içeriği karıştırarak yanılmaktadırlar. Evrensel insan hakları seküler(laik) bir felsefe üzerine kurulu iken, İslam diğer birçok din gibi vahiy-ilahi kaynaklıdır. Kaynakları farklı olmakla birlikte, hedefleri, amaçları aynıdır: İnsanın mutlu ve mesut etmek, onları kâinatın merkezine oturtmaktır.İnsan hakları, bir grup prensip ve kurallardan oluşan ve hayatın bir bölümünü düzenleyen bir hukuk dalıdır. İslam ise, hayatın bütün alanlarını düzenlemeye çalışan ilahi bir dindir. İnsan hakları 16. yüzyılda J. Locke ile dile getirilir ve son 60 yılda dünya gündemine ve uluslararası ilişkilerin bir parçası olurken, İslam 14 asırdır dünyayı şekillendiren bir dindir. İnsan hakları sürekli bir değişim içinde iken, İslami kuralların zamana göre yorumlanması (içtihad) bir kural olduğu halde pratikte oldukça sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu nedenle, aralarında bir takım ufak tefek farklılıkların olması normaldir. Fakat bu farklı lıkları öne sürüp ikisi uyumsuzdur veya çelişen şeylerdir demek doğru değildir. İnsan hakları bütün insanları dil, din, ırk ve renk ayırt etmeksizin haklar açısından eşit sayarken, İslam'daki temel kurallar da aynı durumu sürekli olarak öne çıkarmaktadır. Kuran'da insanlık onuru, adalet, hukuk ve kul hakkı en çok vurgulanan kavramlar arasında yer almaktadır. Peki dünyada, özellikle Batıda, İslam'ın evrensel insan hakları ile uyumsuz olduğu düşüncesi nasıl oluş(turul)muştur? Bunun başlıca nedenlerin birisi Müslüman devletler olarak bilinen ülkelerin olumsuz insan hakları uygulamaları, Batıdaki oryantalist bakış açısı ve özellikle İslam'a olan Batılı Hıristiyan merkezli yanlı bakıştır. Bu faktörler bir araya gelince, sözde İslam ülkelerindeki uygulamalar İslam'a mal edilmektedir. Fakat şu bir gerçektir ki İslam ülkelerinde İslam ne siyasal ne de sosyal olarak olayları şekillendiren yegane güç değildir. Zaten İslam ülkelerindeki farklı farklı uygulamalar, insan haklarına olan farklı bakışlar ve mevcut farklı siyasi, ekonomik ve sosyal toplumsal olgular bunun en önemli göstergesidir. İnsan hakları uygulamalarındaki aksaklıklar İslam dininden kaynaklanıyor olsaydı, bu ülkeler arasındaki farklar bu denli derin olmazdı. Eğer İslam'dan kaynaklansaydı bu ülkelerdeki uygulamalarda büyük farklılıklardan ziyade, büyük benzerlikler olurdu. Bu nedenle, sözkonusu ülkelerdeki otoriter eğilimler ve yönetimler İslam ile açıklanamaz. Müslüman ülkelerde sosyoekonomik düzenin adalet, hakkaniyet ve eşitliğe dayalı olması sadece bir hayal veya ideal olarak kalması, bugünkü İslam dünyasında gerçek manada İslam i öğretinin olmamasındandır. Mevcut devletler ve hatta tarihte İslam olarak tanımlanan birçok devlet, İslam'ı hep devlet-millet çıkarına göre yorumlamış ve kullanmışlardır. Özellikle çağdaş ulus devletler tamamen dini Altuser'in tanımladığı devletin ideolojik aygıtına çevirmişlerdir. Bir tür meşruiyet aracı ama istenilen ve çıkara uygun olarak yorumlanan resmi İslamlar türemiş İslam dünyasında. Kuran ve Hadiste tarif edilen İslam ise, evrensellik ön planda olup, adalet, hakkaniyet, hukukun üstünlüğü, birey hak ve özgürlükleri ve kardeşlik en temel değerlerdendir. Bütün bu evrensel değerler ile ilgili onlarca ayet ve hadisbulmak mümkündür. İnsan hakları, bugünkü çağdaş yorumuyla bir bütün olarak algılanmakta ve soğuk savaş döneminde yapılan ideolojik ayırımlar reddedilmektedir. Bütün temel hak ve hürriyetler birlikte ve eşit olarak değerlendirilmektedir. Hedef bireyin tüm hakları korunarak mutlu bireylerden müte şekkil bir mutlu toplum oluşturmaktır. İslam da aynı şekilde insan haklarını bir bütün olarak algılar ve temel hak ve hürriyetlerin bir bütün olarak korunmasını öngörür. İnsan hakları anlayışı gibi, ortak kanının aksine İslam toplumdan ziyade bireyi merkeze oturtmaktadır. B nedenle ayette "Haksız yere bir bireyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir" der. Bir kişinin hakkı bütün insanlığa eşit görülmekte ve hakları topluma feda edilmemektedir. Demokratik bir sistemin tesisi güçlü bir insan hakları rejimi, iyi yönetişimin varlığı ve hukukun üstünlüğü ve bütün vatandaşların eşit muameleye tabi tutulması gerekmektedir. Bu özellikleri tek tek ve bütün olarak İslam'ın adalet vurgusu ve Kuran'ın "hukukun üstünlüğü" prensibine verdiği önemde görmek mümkündür. İslam aynı zamanda tarihsel olarak da barışa, özellikle uluslararası barışa önem veren, çözüm üreten bir mekanizma geliştirmiştir. Diğer uluslararası sistemlerde mevcut olan tarihsel ikilik-ayrımcılık İslam'da aşılmıştır. Örneğin, antik Yunan dünya düzeninde üstün olan Helenik ve değ ersiz olan Helen olmayan toplumlar, Roma dünya düzeninde medeni olan Romalılar ve barbar olan diğer kavimler, çağdaş Batı dünyası uluslararası sisteminde medeni batı ve medenileşmemiş diğerleri ayırımı mevcuttur. Fakat İslam'da ise Darul harp (gayri Müslimlerin yaşadığı bölgeler) ve Darul İslam (Müslümanların yaşadığı bölgeler) ikilemini aşan bir de Darul Eman (Müslüman ve gayri Müslimlerin birlikte barış içinde yaşadığı bölgeler) kavramı ve anlayışı vardır. Yukarıda sayılan tarihsel dünya düzenlerinde mevcut ikililik-ayrı mcılık anlayışı yüzünden, uluslar arası politika sürekli bir savaş hali olarak algılanır. Dünya politikası güç politikasıdır ve herkes herkesin kurdudur der bu anlayışlar. Nitekim çağdaş kuramlar ve üniversitede okutulan uluslararası metinlerin temeli bu anlayışa dayanmaktadır. Sürekli dost yok, sürekli çıkar vardır anlayışı, dünya düzeninde bir güvensizlik yaratmakta ve silahlandırmayı özendirmektedir. Güvenlik bir numaralı mesele haline getirilmekte ve insanlar grup grup, devlet devlet, medeniyet medeniyet birbirine düşman edilmektedir. Oysa İslam'ın geliştirdiği darul eman, barış bölgesi, insanlar arasındaki bu düşmanlığı ve husumeti bitirebilecek bir uluslararası mekanizma haline gelebilir. Zaten dünyada "demokratik ülkeler kavga etmez" tezinin temel mantığı da, darul emanı tarif eder. Demokratik bölge, barış bölgesinde güven, itimat, barış hakim olur. Realist dünya görüşünün öngördüğü ayrılık, düşmanlık ve çıkar merkezli anlayış, yerini ortak çıkar olan küresel barışa bırakır. Son ilahi din olan İslam akla, bilime ve modern çağın değerleri olan birlikte yaşama, küresel ortaklığa ve barışa evrensel niteliğiyle destek vermektedir. Bu nitelikleri ile İslam evrensel değerler bütünü olan insan haklarını çok büyük bir oranda içinde barındırmaktadır. İnsan haklarının Batılı olduğunu düşünmek bu nedenle yanlış bir anlayıştır. İnsan hakları insanlık tarihinin ve bütün medeniyetlerin ortak aklı ve ürünüdür. Dünya tarihinin iyilik mayasının meyvesidir. Bu nedenle, İslam dünyası evrensel insan haklarını kabul etmekte zorlanmamalı . Müslümanlar Batının siyasi ve ekonomik hegemonyası ile evrensel insan haklarını ayırt etmeli ve bunları kabullenmede ürkek davranmamalıdır. Sömürgecilik mantığı ndan (korkusundan) ve psikolojisinden kurtulmalı artık. İslam'ı doğru anlarsa aslında bu değerlerin İslam'ın özünden süzülen değerler olduğunu da görecektir. Tabi bunun için Müslümanlar o Fransı z ihtilali ürünü olan, çağın vebası sayılan ve büyük bilim adam Albert Einstein'in "çocukluk hastalığı" olarak tanımladığı milliyetçilik gözlüğü ile değil, evrensel gözle bakmayı becerebilirse bütün bunları anlayabilecektir. ♣ Mı
sır'da çıkarılan "The International Politics Journal"de Ocak 2003'te yılında yayımlanan şahsıma ait bilimsel makalenin bir nevi tercümesidir.sır'da çıkarılan "The International Politics Journal"de Ocak 2003'te yılında yayımlanan şahsıma ait bilimsel makalenin bir nevi tercümesidir.
Yazar: Nezir AKYEŞİLMEN
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.