20 Ekim 2007

Şu Çılgın Faşizanlar (1)



Yazar Emin Türksoy


Avrupa'da totaliter faşist rejimlerin gerçekleştiği dönemde ülkemizde böyle bir hareket yaşanmamış ve insanlara toplama kamplarında işkence, insandan sabun yapma gibi fenalıklar da http://image.haber7.com/haber/60435.jpggerçekleşmemiştir. Vikipedi'de "Türkiye'de Faşizm" hakkında yazılanlara bakıldığında yalnızca 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri ile aşırı milliyetçi grupları ele alıyor. Türkiye'de faşizmin bununla sınırlı olmadığını faşizan özellikler taşıdığı açıkça belli olan kanunların, uygulamaların ve olayların gerçekleştiğini hatırlatıp; ayrıca "solculuk" diye yutturulmaya çalışılanın aslında faşizm olduğunu yazımda gerekçelendirmeye çalışacağım.


İlk olarak "faşist"in tanımından başlayalım. "Kendi düşündüğünden başka bir düşünceye ve (hatta) o düşüncenin sahibine tahammülü olmayan ve onu kaba kuvvet kullanarak bastırmaya ve yok etmeye çalışan, tasvirini yaptığı 'büyük dava' için insanları güdümlemeye zorlayan ve bunu engelleyecek her türlü maniyi imha etmekten geri durmayan, bağnaz ve kalın kafalı kişiye faşist denir". (Ekşi sözlükten derledim bu tanımı)

Tek parti diktası (totalitarizmin ihtiyacı) hukukun planlarına uydurulmasıyla başlamıştır. Tek parti döneminin başlangıcı 3 Mart 1925'te çıkarılan "Takrir-i Sükun Kanununun" yürürlüğe girmesiyle birlikte başlayıp, İstiklal Mahkemelerinin devreye girmesiyle devam etmiş ve böylece hükümet dikdatöryel yetkiler kazanmıştır. Kendini bilmez bir avuç yobazın çıkardığı bir isyan(Şeyh Sait isyanı) için çok geniş bir yetkilendirme ile hükümet baskıcı bir tutum izlemiş ve yerel bir bölgede çıkarılan isyana yönelik yapılan bu kanun
ile devlet bütün ülkeyi adeta muma çevirmiştir.

Uzun bir dönemi etkileyen bu kanun muhalefetin büyük oranda tasfiyesini sağlamıştır. Basının "yola getirilmesi" bu sükun kanunuyla tam yetkili hükümet tarafından veya istiklal mahkemeleri tarafından sağlanmış, birçok dergi ve gazete kapatılarak haberleşme ve basın özgürlüğü yok edilmiştir. İstiklal mahkemeleri gayri hukuki olarak 1925-1926 yıllarında yüzlerce kişinin asılmasını gerçekleştirmiştir.

Aynı kanun sosyalist ve komünist partilerin yasaklanmasına, sol yayınların yer altına girmesine, grev ve lokavt hakkının, sendika hakkının, 1 Mayıs kutlamalarının (kıdem tazminatı, çalışana iş güvenliği ve ücretsiz izin falan da yok) yasaklanmasına neden olmuştur (Mete TUNCAY "T.C'de Tek Parti Yönetiminin Kurulması" kitabında bunları ele almış). Tarikatların yasaklanması, tekkelerin kapatılması ardından şapka kanunu, laikleşme sürecini hızlandıran gelişmelerdir. Ayrıca azınlıkların ezilmesi, ulus devlet için Müslüman azınlıkları asimile çalışmaları, yabancı sermayenin korkutulup kaçırılması da tek parti döneminde meydana gelmiştir.

Tek partili totaliter ve otoriter rejiminin en öndeki sembolü İsmet İnönü faşist Almanya'nın devlet matbaasında paradan Atatürk'ün resmini kaldırıp kendi resmini koydurmuş, yine faşistlere bakarak özendiği "milli şef" (Duçe, Führer) unvânını da almayı unutmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi'nin "değişmez genel başkanı" ve "ordunun başbuğu" unvânını taşıdığını da unutmayalım.

Ekonomide İzmir İktisat Kongresi'nde alınan serbest piyasa kararından vazgeçip, güdümlü devlet kapitalizmi uygulandı. Güdümlü devlet kapitalizmi ile tekeller kuruldu, sonucunda da (doğal olarak) kıtlık ve yokluk çekildi, kalitesiz mallar insanları çileden çıkardı…

LDT'nin kurucu üyelerinden Kazım Berzeg, Mahmut Makal'ın ünlü kitabı "Bizim Köy"de tasvir edilenleri şöyle anlatıyor:

"O zaman nüfusumuzun %75'i köylüydü. Bizim Köy'de tek parti dönemi sonunda, ortalama Türk köyünün bugün akıl almaz olarak vasıflandırabileceğimiz fakirliği ve sefaleti sergileniyordu. Yıl kurak gittiğinde, köy halkının yalnızca, bazen arpa, çavdar, yulafın karıştırıldığı katıksız ekmeği de yetmiyordu. İnsanlar mutlak açılık tehdidiyle karşı karşıya idiler. Bu yüzden, yeni hasadın öncesinde birkaç ay çayırda, merada ot toplayıp kaynatıp yemekle geçirilebiliyordu". (Bunlar, kitabın yalnızca 1. basımında anlatılıyormuş, sonraki basımlarda değiştirilmiş!)


Kemalistlerin asr-ı saadet olarak keşke çektiği döneme bakın!


Bunların yanında copy-paste kanunlar ve uygulamalar ile de faşist Almanya'ya öykünülmüştür. Faşist Almanya'nın "Erbhof" kanunu virgül atlanmadan sadece tercüme edilerek kopya edilmiş, "toprak kanunu" olarak meclisten geçirilmiştir. Yazı dizimin bir sonraki konusu "Toprak Kanunu"…



--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com/
-------------------------------------------------------------------------
Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler,
geminin batmamasını bir türlü affedemezler.

(W. Brudzinski)
-------------------------------------------------------------------------

MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.