Bir kaç akşam evvel hararetli bir tartışmanın tam ortasında kalıverdim. Konu elbette geçtiğimiz haftalarda kaleme aldığım yazılar. Sağduyusuna güvendiğim, mes'elelere soğukkanlı yaklaşabilen bir gazeteci dostumuz ile, Kerkük-Musul'dan girdik, muhtemel bir Kürt devletinden çıktık. Gazeteci dostumuzun itiraz ettiği birkaç husus vardı. Onları elimden geldiğince cevaplandırmaya çalıştım. Fakat gördüğüm kadarıyla, yazdığım son 5 yazı ile ilgili sorular ve eleştiriler belli noktalarda yoğunlaşmakta. Gazeteci dostumuzun sorduklarını birkaç yerde daha cevaplandırmak zorunda kaldığım için, hepsini birleştirerek konuya açıklık getirmek istiyorum. Bu türden bir tavzih zorunluluğu duymamın iki sebebi var. Evvela yer darlığı dolayısıyla, mezkur yazılarda iddialarımı enine-boyuna ele alma imkanı olmadı. İkinci sebep ise, Türkiye'nin şu an karşı karşıya kaldığı sorunların yapısı ile ilgili. İslamcılar bu sorunlarla ilk kez bu denli yakıcı bir biçimde muhatap oldukları için bir intibak sorunu yaşamaktalar. Bu intibak sorunu da, milli hassasiyetleri, milliyetçilik olarak algılamalarını getirmekte. İsterseniz şimdi, şu çok tartışılan sorulara ve cevaplarıma geçeyim:Kerkük'ün verilmesi ya da verilebileceğinin söylenmesi neden bu kadar öfkelendirdi ki seni? Nihayet bir toprak parçası… Kardeşlik ilişkisi bozulduktan sonra toprağın ne önemi var? Hakan Albayrak'a karşı aşırı sert bir tepki verdiğini düşünmüyor musun?Hakan Albayrak'a yönelik yazdığım yazılardaki sertlik, Albayrak'ın gayrımillî çizgisinden kaynaklanan tavırlarının ölçüsüzlüğü ile orantılıdır. Eğer bu ülkenin İslamcı bir yazarı, geçmişte İslam Birliği üzerine sergilediği tutum ile öne çıkmış bir aktivist, Türkiye'nin bölgedeki etkinliğini kırmaya yönelik gelişmeleri bu denli safdil bir üslupla karşılıyorsa, burada Güvener'e de, sert bir tepki verme hakkı doğar. Son Osmanlı Meclis-i Mebusânında kabul edilen ve Kurtuluş Savaşı'nın hukukî dayanağı olan Misâk-ı Millî'de yer alan Kerkük ve Musul davasını rahatlıkla terk edilebilecek basit birer iddia olarak görüyorsanız, size birisinin yaşadığınız ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatması gayet tabiîdir. Kerkük ve Musul'u bir vatan olarak görmenin hukukî gerekçesi ile, İstanbul'un bize ait oluşu başta olmak üzere, bağımsız Türkiye'nin varlığını mümkün kılan hukukî gerekçe aynıdır. Eğer birilerine göre Musul ve Kerkük rahatlıkla terk edilebiliyorsa, ve üstelik bu, İslam kardeşliği yahut İttihâd-ı İslam üzerinden yapılıyorsa, İstanbul'un, İzmir'in, Kayseri'nin bir başka devlete yahut güce bırakılması da bu kimseler için sorun teşkil etmez. Bir adım sonrasına gidelim. Eğer biz bugün Bosna'dan, Üsküp'ten, Manastır'dan, Prizren'den, Bahçesaray'dan, Batum'dan özlemini duyduğumuz birer vatan parçası olarak söz ediyorsak, bu, mezkûr mıntıkanın bizimle olan târihî bağları dolayısıyladır. Yâni, Saraybosna'yı yâhut Gümülcine'yi bu denli önemsiyor oluşumuzun gerekçesi ile, Musul ve Kerkük için kaygılanmamızın gerekçesi, aynı târihî zemine dayanmaktadır. Saraybosna'yı özleyip, Kerkük ve Musul'u özlemeyen birisi, kalkıp da bunu İslam kardeşliği gibi bir gerekçeyle açıklayamaz. Mâdem İslam kardeşliğidir esas olan, şu halde Hakan Albayrak başta olmak üzere pek çok (sözde) İslamcı niçin Kuzey Irak'taki Barzani yönetimine yönelik bir propaganda başlatmıyorlar? Mâdem İslam kardeşliği dolayısıyla Türkiye ve Kuzey Irak'ta kurulması muhtemel Kürt devleti arasında fark yok, neden bu Türkmen ağırlıklı bölgelerin Türkiye'ce ilhakı yönünde tasarrufta bulunmuyorlar? Yoksa bu İslamcı arkadaşlar, Barzani'den beklemedikleri İslam kardeşliğini, Türkiye'den mi umuyorlar? Hem kendisiyle İslam kardeşliği temelinde birleşmeyi umduğunuz Barzani ne yapıyor Erbil'de? Kürt olmayanlara ev satışını yasaklıyor. Sebebi nedir bunun? Erbil'in Araplaşmasını engellemek. Öteden beri Pan-Kürdist politikalar güden Barzani'den başka ne beklenebilirdi ki?Anlamadığım bir nokta da şu: Hem "İslâm'ın bu çağa cevabı, Türkiye olacaktır" diyorsun, hem de Müslüman bir Kürt devletine karşı çıkıyorsun. Kuzey Irak'ta kurulması muhtemel bir Kürt Devleti'ne neden bu kadar sert bir tepki veriyorsun? Nihâyet o devlet de bir İslam devleti olmayacak mı?Bu kadar da saf olmamak lâzım. ABD ve İsrail, diğer ülkelerle ileride birleşmesi mümkün olabilecek Müslüman bir Kürt devleti mi arzuluyor sizce? Bu bölgede kurulacak Kürt devletinin en temel işlevi, gereğinde Türkiye, Suriye, İran ve (geri kalan kısmıyla) Irak'ı denetim altında tutmak, bu ülkelere ABD ve İsrail'in gücünü sürekli hissettirmek, yayılmacı İsrail politikalarını güvenlik altına almaktır. Kurulacak Kürt devletinin ahalisi olan Kürtlerin dindar bir halk olması ayrı bir şeydir, bu muhtemel devletin ABD ve İsrail politikalarının payandası ve güvencesi olması ayrı bir şeydir. Kadirov veyâ başka bir Rusya yanlısı şahsın yönetimindeki bir Çeçenistan yerine, Dudayev'i tâkip eden direnişçileri destekliyor olmamızın sebebi ne ise, ABD ve İsrail güdümündeki bir Kürt devletini istemiyor olmamızın sebebi odur. Biz kavmiyet davası gütmüyoruz. Ne ki İslam'ın maslahatına ve ümmetin felâhına aykırıdır, biz ona karşıyız! Barzani ve Talabani, işgalcilerin bölgedeki taşeronu olmak yerine, parçalanmış Irak'ın cesedi üzerinden siyaset yapmayı tercih etmeyip ABD ve İsrail karşıtı bir direniş hareketi içerisinde yer almış olsalardı, vallahi şu cümleyi seve seve kurardım: Kerkük de, Musul da sana kurban olsun, ey İslam'ın mücahit kahramanı Barzani! Bu cümleyi kuramayacak olanların Kerkük ve Musul davasında Barzani safında yer almaları, ABD ve İsrail değirmenine su taşımaktır. Değirmenin sahibini ancak, suyu teslim ettikten sonra öğrenseler bile, artık durum değişmeyecektir. Zirâ, su erişmiş, değirmen öğütmeye başlamış olacaktır. Başında ABD ve İsrail'in bulunduğu bir değirmen ise, şu ana kadar olduğu gibi yalnızca, Müslümanları ve İslam birliğini öğütür.
--
We are in the world as words are in a book. Each generation is like a line, a phrase...
Dünyada, bir kitabın içerisindeki sözcükler gibiyiz. Her nesil bir satır, bir cümle misali…
--
Dünyada, bir kitabın içerisindeki sözcükler gibiyiz. Her nesil bir satır, bir cümle misali…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
--
We are in the world as words are in a book. Each generation is like a line, a phrase...
Dünyada, bir kitabın içerisindeki sözcükler gibiyiz. Her nesil bir satır, bir cümle misali…
--
Dünyada, bir kitabın içerisindeki sözcükler gibiyiz. Her nesil bir satır, bir cümle misali…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.