T a r a f s ı z D e ğ i l i z

FIKHIN YERINI SOSYAL BILIMLER ALINCA

Başka bir Gruptan alıntıdır.

FIKHIN YERINI SOSYAL BILIMLER ALINCA:BIR KONFERANSTAN NOTLAR
Onemli bir dersin ilk vizesinden cikmisim. Kaldigim yurda dogru yol aliyorum. Yanimda arkadasim… Kendisini, aksam sekizde baslayacak konferansa davet ediyorum. Ilgisini cekecegini dusunuyorum: Modern Toplumda Din-Bilim Iliskisi. Konferansi veren ise Recep Senturk adli bir akademisyen. Vakit geliyor, yazarin kitabi elimde salona giriyorum. Kitabin ismi Modernlesme ve Toplumbilim. Soyle bir goz gezdiriyorum sagina soluna. Kitabin, ilgimi cezp etmesi hic de zor olmuyor. Icindekilere, arka kapak yazisina bakiyorum. Misir ve Turkiye orneklerini kullanarak modernlesmenin toplumsal ve kulturel donusum etkisinden bahseden yazar, dusunce dunyamizdaki sureci izah etmeyi hedeflemis bir bakima. Onemli bir soru soruyor: Bu donusum bir "bilimsel devrim" midir? Iceri beyefendi ve mutebessim birisi geliyor, yurt mudurumuzle kursuye geciyor. Anlatma istiyaki ile dolu bir hoca vardi artik karsimizda. Genc birisi oldugu dikkatlerden kacmiyor. Besmele cekerek basliyor konusmasina. ABD'den iki gun once geldigini soyluyor. Bir konferansa katilmis. Bilhassa Ak Parti'nin kazandigi secim sonrasi Bati'da olusan Turkiye ilgisini kisaca izah ediyor ve klasIk sosyal teorilerin, Turkiye'yi izah etmekte yetersiz kalabilecegini ifade ediyor. Ornegi ise yine siyasetten: 'Sol' gibi duran CHP'nin siyaset teorilerine gore sag ideolojiye mensup olmasi, AK Parti'nin kendisini muhafazakar olarak tanimlamasina karsi sosyal demokratvari uygulamalari. Ana meseleye girmek icin zemin hazirlanmistir. Artik kilit soruyu sorma vakti… Bir soruyla zihinlerin 'bulanma', zihni gerilimin sonuca donusme vakti… "Sizce Turkiye'nin en temel diyalektigi nedir?" Bircok cevap geliyor: Sag-sol, din-laiklik vb. Ama hocamiz daha baska bir sey ariyor. Hocanin uzmanlik alani bilgi sosyolojisi olduguna gore bu acidan bir perspektif yakalamamizi istiyor. Belli bir sure arkadaslarimizin cevabini dinledikten sonra dusunce tarihimizin en temel diyalektiginin ne oldugunu cevapliyor: Fikih-sosyal bilim catismasi. Bilmiyorum boyle bir sonuca gelinebilecegini tahmin etmis miydiniz? Fikih ve sosyal bilimler cekismesi de ne oluyordu ki bizim 200 yillik dusunce karmasamizin ortaya cikis nedeni olmustu? Fikih ve sosyal bilimlerin ortak bir yonu vardi: Iki alan da insanin amelini inceliyordu. Yani Osmanli doneminde yasasa idiniz ve iktisat tahsili ya da toplumbilim tahsili yapmak istese idiniz fikih ogrenmek durumundaydiniz. Bu surec 19. yuzyila kadar surmus. Lakin bu asirdan sonra bizim memlekette bir seyler oluyor ve Bati menseli modern bilimleri ithal ediyoruz. Meseleleri fikih penceresinden degil de sosyal bilim acisindan degerlendirmek gerektigi tezi one suruluyor. Fikih ilminin temsilcileri alimler kesimi ile beraber modern bilimleri temel edinmis munevver sinif Osmanli topraklarinda hayat surdurmeye basliyor. Ta ki cumhuriyet donemine kadar… Cumhuriyetin bir Batililasma projesi oldugu tezini hatirladigimizda, bu memlekette fikih ilminin neden yasaklandigini anlamak kolaylasacak. Halbuki Osmanli'da iki tur ilim vardi: Birisi alimlerin ogrettigi ilim, digeri de ariflerin onculugunu ettigi irfan. Cumhuriyet donemi ile beraber alimlerin yuvasi medreseler ile ariflerin mekani tekkeler kapatildi. Bunun amaci netti: Eger Batililasacaksak bilgi kaynagimiz da Batililasmaliydi. Artik vakit munevverlerin ve modern bilginin merkezi universitelerde yetisen akademisyenlerin zamani olmaliydi. Recep bey, mezkur projeye ragmen bu topraklarda fikih kaybolmadi diyor. Osmanli'daki ikili bilgi kaynagi problemi cumhuriyete de tevarus etmisti. Bilgi kaynagimiz ne olacakti, bunun kararini vermeden tutarli bir bilgi sistemi olusturamiyorduk. Kimi yerde fikhi acidan meseleler izah edilmeye calisiliyordu, kimi zamanda sosyal bilimlerin catisi altinda hakikati ariyorduk. Kimisi de fikhi perspektif ile sosyal bilimler perspektifini corba ediyordu. Bereketli bir konferansin sonunda Recep bey, zihinlerimizde soru olusturmus olmanin memnuniyeti ile bizlere birtakim sorumluluklar dustugunu ifade ediyor: Bu topraklarda tutarli isler yapmak icin tutarli olmak icap ettigini, tutarli bir bilgi sistemi icin bol maasli imkanlarin ve menfaatimizin degil, ideal ve sorumluluklarimizin pesinden gitmemiz gerektigini soyluyor. Sahsim adina sunu soyleyebilirim ki, yukarida izahini yapmaya calistigim konusma benim fikri bakisimi ciddi oranda degistirdi, perspektifim sorularla zenginlesti. Yalniz bundan sonra bir tercih yapmam lazim galiba: Bol para ve rahat yasam mi, bu ulkede tutarli islerin yapilabilmesi icin ciddi gayret mi? Sizin tercihiniz ne?
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Mucahitsiz Kalan Bir Ümmet Zelil Düşmeye Mahkumdur..!" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : mucahitler@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: mucahitler-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com.tr/group/mucahitler?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.