18 Kasım 2007

Kaçınılmaz Kosova Cumhuriyeti

Birkaç hafta içinde Pristina bağımsızlığını ilan edecek. AB'ye yeni devleti tanımaktan başka seçenek kalmıyor.

Uluslararası topluluğun on yılı aşkın bir süredir devam ettirdiği çok taraflı görüşmeler son bir engele takılma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Bununla sadece, hala çözülememiş Balkan sorununa ilişkin, şimdiye kadar ki en iyi plan boşa gitmiş olmakla kalmayacak; bu konuda en önemli uluslararası aktör olan Avrupa Birliği de bir ayrışmaya maruz kalacak. AB burada en çok kaybeden olacak. Çünkü bir başarısızlık sonucunda çıkacak kaos direkt AB'nin kapısının önünde yaşanacak. Peki olay bu duruma niçin geldi? Bundaki en büyük pay Rusya'nın 'Troublemaking' politikalarında karar kılmasında yatmaktadır.

BM yönetiminde bulunan bölgenin statüsünü görüşmek için sadece birkaç haftalık daha zaman kaldı.1999'da Sırpların yüzde doksanı Arnavutlardan oluşan asi eyalet Kosova üzerinde uygulayacağı etnik temizliği NATO Belgrad'ı bombalayarak durdurmuş ve bu tarihten itibaren BM idaresi bölgede hakim olmuştu. Şayet 10 Aralık'ta 120 gün süren son görüşme süreci de sona erdiğinde, bundan sonrasında sorunun ne yönde gideceğini kimse söyleyemez. Belgrad ile Pristina arasındaki görüşmelerin çıkmaz bir sokakta biteceği neredeyse kesin. Ve BM Güvenlik Konseyi berabere sonuçlanmış olacak bir oyununun galibini tespit edecek konumda bulunmuyor. Güvenlik Konseyi Rusların veto tehditleri yüzünden felç edilmiş durumda bulunduğundan, BM özel temsilcisi Martti Ahtisaari tarafından Kosova'nın bağımsızlığı yolunda titiz şekilde formüle edilmiş planını kabul edemiyor.

Her şey birbiri içinde. Bu konuda artık bahse girilecek bir şey kalmamış durumda. 2008 başında muhtemelen Kosova'nın tek taraflı bağımsızlığını göreceğiz. Yeni devlet yaklaşık 22 AB ülkesi tarafından tanınacak. Bundan başka ABD, Türkiye ve Kosova'nın komşusu Makedonya tarafından da tanınacak. Dört veya beş AB ülekesi ise tanınmayı reddedeceklerdir. Değişik sebeplerden dolayı derinden huzursuluk meydana getiren bir Avrupa görüş ayrılığı.

İlk problem AB'nin siyaset ve hukuk komisyonu delegeleri BM delegelerinin yerini almak için beklemelerinde yatıyor. Şimdiden açık olan husus bu konuda BM Güvenlik Konseyi'nden bir yetki çıkmayacak. Moskova buna karşı direnecektir, bu da Balkanların istikrarı konusunda hizmet etmiş olmayacak. Ayrıca şayet Kosova'nın statüsü konusunda AB üyesi ülkeler arasında bir fikir birliği meydana gelmezse yeni delegeler fazladan bir handikapla göreve başlamış olacaklar. AB'nin müfettişleri, polis kuvvetleri ve hukuk organları bir çok üyesi tarafından tanınmamış bir ülkede nasıl işlerlik kazanacak?

İkincisi: Eğer AB üyeleri bir ülkenin statüsü konusunda fikir birliği içinde değillerse Brüksel bu ülkeyle nasıl işbirliği yapabilecek? Muhtemel bir AB üyeliği yolundaki ticaret anlaşmaları ve görüşmeleri, ki bunlar da bir istikrar ve işbirliği anlaşmasıyla başlayacaktır, hiç bir zaman başlayamayacaktır. Yeni devlet, şayet bir 'devlet' olarak adlandırılacaksa, uluslararsı bir kararsızlık statüsünde kalacaktır. Bu durum da bölgenin ekonomik ve siyasal istikrarının sağlanması anlamında çok şey getirmeyecektir.

Fakat problem daha derinlere ulaşacaktır. Şayet AB bu konudaki açık görüş ayrılığını sineye çekerse Kosova'nın kuzeyindeki Sırplar kendilerini Kosova devletinden kopma konusunda cesaretlenmiş olacaklardır. Özellikle de burada karşı taraf kadar NATO kara birlikleri bulunmuyorsa ve muhtemel bir müdahale için BM temsilciliği durumu yoksa. Bununla da tıpkı Ibar ırmağı kuzeyinde yaşayan Sırplar gibi Kosova'nın güneyinde yaşayan Sırplar korumasız kalacaklardır. Maalesef bu insanlar azınlık haklarına sahip olamayacaklardır. Oysa Ahtisaari planında bu haklar garanti ediliyordu Güney Sırbistan'da Kosova'ya komşu bölgedeki Presevo-Tals'da bulunan Arnavutlar, şayet kuzey Kosova Sırpları eski Yugoslavya sınırını tekrar kurmaya kalkarlarsa, kendilerinin de Kosova'ya katılacaklarını ilan etmiş bulunuyorlar. Sırpların Bosna'daki Sırp Cumhuriyeti'nde yapılan uygulamadan alışık oldukları revizyonist mantığın aynısı.

Bu türden istikrarsızlıkların yayılması tabii ki Avrupa'nı tercih edeceği bir durum olamaz. AB'deki hayırcılar ( özellikle Yunanistan ve Kıbrıs) ve de kararsızlar ( Slovakya, Romanya, İspanya, İtalya ve Slovenya) bölgedeki durumla ilgili hiç bir alternatif ortaya kayamıyorlar. On yıla yakın süredir devam eden görüşmeleri tekrar masaya getirecek bir formül bulunmuyor. Bu yüzden de ülkeleri AB'nin genel kanaatine uymaya davet etmekten başka mantıklı bir öçzüm görünmüyor. Rusya bu sayede Belgrad'ın lehine olacak şekilde Slav kardeşliğini uyandırmak için Ortodoks birliğinin reklamını yapma cesaretini gösteriyor. Ancak bu hevesler karşısında Avrupa içi ilişkilerin önceliğinin olması gerekir.

Diğer AB ülkeleri Kosova'nın tanınmasının kendi ülkelerindeki başka ayrılıkçı eğilimleri güçlendireceğinden korkuyorlar. Fakat Kosova hiç bir şekilde örnek bir durum oluşturmuyor. Avrupa'nın hiç bir yerinde buradakine benzer bir durum sözkonusu değil. Zira bir halk düşünün ki, ekstrem bir etnik temizlik hareketine maruz kalmış ve uluslararası askeri müdahale sonucu kendi ülkesine dönebilmiş. Halkın yüzde 90'ı yıllar boyunca Güvenlik Konseyi'nin aldığı bir karara dayanarak BM koruması altında yaşamış ve aynı kararda da ülkenin geleceğinin 'siyasal süreç' sonunda kararlaştırılacağı belirtilmiş.

Romantik eğilimlerimizi ve temelsiz korkularımızı bir kenara bırakalım. Bizim bilinmeyen sularda bulunduğumuz ve 10 Aralık'tan sonra da durumun değişmeyeceği bir gerçek. İdeal olanın BM Güvenlik Konseyi'nin Ahtissari planını kabul etmesi olduğuna bir şüphe yoktur, ancak maalesef bu olmadı. Kendi sınırındaki istikrarsızlığı daha fazla artırmamak için AB'nin Pristina'nın kaçınılmaz bağımsızlğını desteklemekten ve Avrupa'nın en yeni devletiyle kontak kurmaya sevinmekten başka seçeneği bulunmamaktadır.

* AB eski dış ilişkiler komiseri olan Chris Patten Brüksel'deki uluslararası kriz grubu ( International Crisis Group) başkanı.

Bu makale Kadir KON tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.

Kaynak: Süddeutsche Zeitung,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.