SÜNNET NAMAZLARIN YERİNE KAZA NAMAZI KILMAK | ABDULLAH GÜZEL |
Birnamazı özürsüz yere kazaya bırakmak günahı kebairdendir. Bu namaz, kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Fakat bunun tehirinden dolayı oluşan günahın affı için tevbe ve istiğfar lâzımdır. Herhangi bir bahane ile bir namazı tehire, kazaya bırakmaktan son derece sakınmalıdır. Çünkü bunun günahı pek büyüktür. İnsan gerek Rabbına ve gerek insanlara olan borçlarını bir an evvel ödemeye çalışmalıdır. Hayatın müddeti malûm! Borçlarını ödemeden ahirete gidenlerin hallerine ne kadar acınsa azdır. Namaz kelime-i tevhidden sonra dinin en mühim rüknüdür. Hiç bir surette terk edilmemesi gerekir. Cehalet ve gaflet sebebiyle terkedilirse fırsat bulunduğu anda kazası icabeder, geciktirilmez. Şafii mezhebine göre kazası olan kimsenin sünnet ve cenaze namazı gibi farz-ı kifaye olan namazları kılması haram olduğu gibi, farz olmayan Kabe tavafını etmesi de haramdır. Çünkü yemek, uyku, ticaret, iş zamanı müstesna bütün zamanını kaza kılmaya vermek mecburiyetindedir. Hanefi mezhebinde ise beş vakit namazın sünneti, duha, kuşluk, tesbih ve teravih gibi hakkında hadis varid olan sünnet, kaza olsa da kılınacaktır. Fakat diğer nafile namazı kılmaktansa kaza ile meşgul olmak daha efdaldir. Doğu ve güney illerimizde Şafii mezhebinden olan kardeşlerimizin bir kısmı zimmetinde kaza bulunduğu gerekçesiyle haklı olarak sünnet kılmaz. Amma bunun yanında kazasını edâ etmez. Halbuki hazır olan namazı kazaya bırakmak haram olduğu gibi kazaya kalmış namazı fırsat bulunduğunda kazası için gayret gösterilmemesi de haramdır. (H. Gönenç, Günümüz Meseleleri, 1/67) Kaza namazlarıyla iştigal, nafile namazlar ile iştigalden evladır, ehemdir. Fakat farz namazların müekkede olsun olmasın sünnetleri bunların yerine kazaya niyet edilmesi evlâ değildir. Bilâkis bu sünnetlere niyet edilmesi evladır. Hatta kuşluk, tesbih namazları gibi haklarında a'sar varid olan nafile namazlar da böyledir. Bunlara da böyle nafile olarak niyet etmek evlâdır. Çünkü bu sünnetler, farz namazlarını ikmal eder. Bunların telafisi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise muayyen vakitleri olmadığı için telafileri mümkündür. Maahaza namazları kazaya bırakmak bir günahtır. Bu günahtan mümkün mertebe kurtulmak için sünnetleri feda etmek münasip olmaz. Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadette bulunarak avf-i ilâhiye iltica etmesi icab ederken hakkında şefaat-ı nebeviyyenin tecellisine vesile olacak bir kısım mübarek sünnetleri, nafileleri terketmesi nasıl muvafık olabilir? Hem bir kısım vaktiyeleri kazaya bırakmak, hem de diğer bir kısım vaktiyeleri kendilerini mükemmil olan sünnetlerden tecrit etmek iki kat kusur olmaz mı? Bunun hilafına olan bazı nakiller, muteber değildir. Müftabih olan kavle muhaliftir. Hem sünnetleri, hem de kaza namazlarını kılmaya müsait vakit bulamadıklarını iddia edenler bulunursa, bunlar münsifane bir iddiada bulunmuş sayılmazlar. Beyhude yere en kıymetli vakitlerini zayi eden insanlar, bilmem böyle bir iddiaya ne yüzle cüret edebilirler? (Ö. N. Bilmen İlmihali-183) Üzerinde dikkatle durulması gereken asıl mesele, mü'minlerin üzerlerine farz olmasına rağmen pek çoğunun namaz kılmamasıdır. Sorun sünnetlerin yerine kazaya niyet edip etmemesi meselesi değildir. Bu eksikliğin giderilmesi, bundan gafil olan müslümanların usulüne uygun bir tarzda uyarılmaları, dinin pek çok emir ve nehiylerinde olduğu gibi namaza teşvik edilmesi gerekirken namaz kılanların kıldıkları namaz üzerinde durulmasının dinen bir değeri yoktur. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Hureyre'den mervi hadisi şeriflerinde: "Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği husus farz namazdır. Eğer namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Eğer yerine getirmemişse şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır? Eğer nafile namazı varsa, farzların noksanı bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır." Namaz kılmamak hem dünya, hem de ahirette azaba uğramayı gerektiricidir. Ahiretteki azabla ilgili Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Mücrimlere soracaklar ki, sizi cehenneme koyan şey nedir? Namaz kılanlardan değil idik diyecekler." (Müddessir-43) "Namaz kılıp da namazlardan gafil olanlara azab vardır." (Maun-4) Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Bilerek namazı terkeden kişiden, Allah ve Rasulü'nün zimmeti uzaktır."Bütün âlimler namazın, akıllı, büluğ çağına girmiş, hayız ve nifastan temizlenmiş, deli olmayan her müslümana farz olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Namaz bedenî bir ibadet olup asla vekalet ve niyabeti kabul etmez. Bir kimsenin başkası yerine namaz kılması sahih olmaz. Bütün âlimler namazın farz olduğunu inkâr eden kimsenin kâfir ve mürted olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Çünkü namazın farz oluşu Kur'an, Sünnet ve icmadan kesin deliller ile sabittir. Tembellik ve umursamazlık sebebiyle namazı kılmayan kimse günahkârdır, fasıktır. Namaz Allah'ın verdiği sayısız nimetlere karşı bir şükür olmak üzere meşrû kılınmıştır. Namazın ferdî, ictimaî, dinî ve pedagojik bir çok faydaları vardır. Namaz kul ile Allah arasında bağ kurmaktır. Ebu Hureyre'den rivayet edilen başka bir hadis-i şerifte yine Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Büyük günah işlenmedikçe, beş vakit namaz ile cuma namazı diğer cumaya kadar arada işlenen günahları örterler." Diğer bir hadis-i şerifte ise: "Baksanıza! Sizden birinin kapısı önünden bir nehir aksa ve her gün beş kere bu nehirde yıkansa, kendisinde kir diye bir şey kalır mı?" Sahabe: "Böyle bir kimsenin bedeninde kirden bir şey kalmaz." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Beş vakit namaz da böyledir. Allah Teâla bu namazlar sebebiyle kulun hatalarını siler." buyrulmuştur. (İslam Fıkhı, Prof. Dr. Vehbi Zuhayli, 1/387) Bugün ümmet-i muhammed böylesi bir ibadetten mahrumken, insanların ömürleri gayr-i meşrû yerlerde israf olmaya devam ederken, sıra sünnet namazları ifâ ile meşgul olan kişilerin ahvalini mi mevzu bahis etmeye geldi? Ne garip şey?!. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hadis-i şerifleriyle şöyle buyuruyor: "İslam'ın yapışacak kulpları elbette birer birer kopacaktır. Herbiri çözüldükçe halk, geriye kalanlara yapışıp tutunacaklardır. Bunların en evvel kopanı hükümde adâlet, en sonuncusu da namaz olacaktır." (Buhari, 3/121) Beş vakit namazı, mükellef olan her müslüman, mutlaka sünnetleriyle birlikte kılmalı, ancak üzerinde kaza namazı varsa onu da ihmal etmemeli.Namazı kılmama konusunda şayet gaflete düşmüşlerse, tembellik ediyorlarsa, bu hallerine son versinler ve beş vakit namazı usulüne ve şartlarına uygun bir halde kılsınlar. Dünya fanidir, ömür geçicidir. Öldükten sonra mezarda veya mahşerde pişmanlığın hiç faydası yoktur. Allah'ın azabı şiddetlidir. • • • |
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.