24 Kasım 2007

ÖĞRETMENLER GÜNÜNE HEDİYE!..

Bedrettin KELEŞTİMUR

Burada bizleri buluşturan hadise o kadar önemlidir ki, hayatımızı belki de yeni baştan tanzim gereğini uyandıracaktır. “—göründüğün gibi dosdoğru ol” ayetinin omuzlarımıza yüklediği ağır yükle bizleri sarstıkça sarsacaktır.

Ve hele Gazi Atatürk’ün sadece öğretmene yönelerek söylediği sözlerde bütün milletin geleceğinin vebalinde öncelikle muallimler olduğu beyanı gayet açıktır; “—“Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz” Ve devamla, “-- Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, nesiller ister”

Asrımızın bilim haysiyetini son nefesine kadar koruyan Rahmetli Prof. Dr. Erol Güngör Hocanın en fazla korktuğu; “—kendi içine kapalı, korkak, ürkek, mıymıntı, pısırık vs aydın profilidir!” Bu ülkede, kendi insanına şüpheyle bakan aydınlar yetişti! Kendi insanını sevemeyen, onun güzel meziyetlerini göremeyen ve de kendi dışındaki dünyaya imrenen bir garip ruh haleti gelişti!

1850’lerde dünyaya gelen bir şahsiyetin, bir muallimin ‘—hayat hikâyesini’ bütün dürüstlüğü ile dile getiren ve içerisinde çok güçlü edebi tasvirleri gördüğümüz bizatihi torunu tarafından başarıyla kaleme alınan bir roman!

Tarihin en evla devletinin insanı kahredici bütün sarsıntılarını bir, ‘—kış mevsimi’ misali ölümün dehşet anını yaşayan bir şahsiyet! Bir büyük kıyamet kopuyor; dizginlemeniz mümkün değil!. Üç kıta sanki bir anda, dev cüssesi ile üzerinize yıkılıyor!.

O sarsıntılar karşısında iradesini koruyan bir avuç insan, ‘—İstiklâl Mücadelesinin isimleri belli veya belli olmayan adsız kahramanları’ Yürekli bahadırları!. Onlar, bütün hüzünlerini bağırlarına bastılar! Onlar, bütün insanlığa ders vermenin en zorlu çok bilinmeyenli hesaplarını yaptılar.

İşte, Abdullah Lütfü; Sabrı kendisine kağnı; mihneti salıncak! Bir Alperen, bir Horasan Ereni tavrıyla düştü yollara yalıncak! 1887 tarihleri; savaşlar her bir yanı allak bullak etmiş! Evlerden, Ocaklardan ‘ağıtlar’ tütüyor! Her şeyi bir an tersine çevirin! Yol yok, köprü yok; izbe geçit vermeyen dağlarda ne bir ses ve de bir yudum ışık yok; Yoksulluk bir çığlık gibi boğucu dalgalarıyla boğazınızda düğümlenir! Bütün bu menfi şartlar, Muallim Abdullah Lütfü gibi asla zaptedilmeyen deli tayların bir bulut gibi Anadolu’ya akışlarıyla tarihlerin seyri de değişiyordu!. Şüphesiz ki, “—yarın geçilecek yolları bugünkü nesiller yapar”

Bundan bir asır önce, ‘yoklukla pençeleşen bir kahraman nesil’ Onlardan alacağımız o kadar manidar dersler var ki! Onlar, ‘—cimri olmayan bilgi ambarlarıydı’ İlk defa, Cumhuriyeti telaffuz eden büyük fikirlerin, büyük olayların ve de geleceğin mimarlarıydı!.

Yüzde ki tebessüme, güzel ve iradi bir söze kadar her hayrı sadaka bilen bir ulu düşünce! O düşüncenin etrafında, ‘—fedakârlığın abide şahsiyeti’ Abdullah Lütfü Hocalar, bayrağın dalgalandığı her mevziiye bir kahraman asker cüretiyle koşmuştur. Onlar biliyorlardı, “—Âlimlerin mürekkebinin damlalarının şehit kanlarından daha evla olduğunu” Onlar biliyorlardı, “—bir harf öğretenin kölesi olunacağını”

Sadece bilmek mi, “—niyetler hayır, akıbette hayrola” sözünün yüceliğini!.. Bugün Manas yayınları, kıt kanaat imkânlarla 28. Kitabını, 24 Kasım’a ve de, asrın altın nesline hediye ediyorlardı. Manas’ta biliyordu ki, “—asrın başında, Harput’ta sekiz kütüphane vardı. Kültür ve Sanat şüphesiz ki, Milletlerin hayatını uzatır.

Siz, bu milletin geleceği için ‘—çileye’ talip olur musunuz? Şairinde dediği gibi, “—sonunda ne rütbe var, ne makam” hamallığa talip olur musunuz? İşte, Sakarya’yı ayağa kaldıran bu vecd, bu aşk; bazen de hayatın şartlarına pervasız ve fütursuz meydan okumaydı! O insanlar, bir büyük devlet geleneğinden süzülüp geldiler. Koca imparatorluğun çöküşünü, onun bütün cihanı kuşatan; ölümle eş dehşet anını yaşadılar. İşte, asıl cihangirlik bundan sonra başlıyordu. Bütün gönüllerde uğuldamaya başlayan hamiyetli bir direniş; hayatı tekrar okuyuş, fedakârlığın son raddesine kadar, ruha inkılâp eden bir büyük silkiniş! Azgın Fırat’ın gemi ancak böyle tutulabilirdi. Bu millete tarihi yeniden bütün esaret zincirlerini ki, o öncelikle cehaletti, bilgisizlikti, basiretsizlikti, iradesizlikti; bilgi, hüner ve marifetle kırılarak yeniden istiklâlin ve hürriyetin yepyeni tarihi ve o tarihin dupduru romanı yazılıyordu.

O roman, Abdullah Lütfünün şahsında bir milletin hayat felsefesini dile getiriyordu. Öğretmen ve millet denilince; İlk aklımıza gelen Allah’ın Resulü ve Nur halkası, her biri gökteki yıldızlara benzetilen Sahabe akla gelir. Ve bize doğru, bugünlere bazen çağlayarak, bazen hüzün yağmurları halinde evet, kâh ürperten bir çığlık halinde, kâh yüreklere ferahlık veren bir genişlik halinde akıp gelen bir silsile! Bir imtihandan bir diğer imtihana nasıl sokuluyoruz. İşte, burada ezel pınarından doğarak, ebede doğru akan nesillerin hayatı! O hayatın bütün karesinde, muallimler… Velhasılı nesillerin ruhunda muallim vardır. Bir milletin kıyama kalkışında da, kıyametinde de muallim vardır. Gönlümüzün bir tufan halini alan alkışlarında da muallim vardır. Dün olduğu gibi, bugünde ve yarınlarımızda da yazılan tarihin asıl tefekkür cephesinde muallimler vardır. 24 Kasımların bu millete hayırlara vesile olması dileklerimizle.

Büyük Türkçü Gaspıralı İsmail ile aynı tarihlerde dünyaya gelmiş ve aynı fikirleri bütün hayatı boyunca savunmuş bulunan, Muallim Abdullah Lütfü Hoca’nın doğumunun 152. Yıldönümünü anma vesilesiyle tarihe bir daha yolculuk ediyoruz.

Ağın ismi ile birlikte hiç kuşkusuz, ‘—eğitim’ akla gelecektir. Ağın’ı tarihe taşıyan ve dün ile bugün arasında köprüler kuran ‘—şahsiyetler’ akla gelecektir. Şu coğrafyada haklı olarak, ‘—bir bilgi tabanı yapan’ sağlam bir doku akla gelecektir.

Ağın ismi ile birlikte ilk hafızalarımıza, 4. Murat’ın Bağdat Seferi(1638) ve o seferle asırlarca halkımız arasında anılan. ‘—Bağdat Yolu’ geliyor. “--İptidâ Bağdat’a sefer olanda/Atladı hendeği geçti Genç Osman/Vuruldu sancaktar kaptı sancağı/İletti bedene dikti Genç Osman/Sultan Murat eydür gelsin göreyim/Nice kahramandır ben de bileyim/Vezirlik isterse üç tuğ vereyim/Kılıcından al kan saçtı Genç Osman!” kahramanlık türküsü belki de bu seferde kendi evladını, ‘—Bağdat Kapısı’nda şehit veren Ağın’ı ve Ağınlıyı efsaneleştirir.

Ağın’ın bağrından çıkan edebiyatımızın, ‘—Destan Şairi’ Muallim, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu bu milletin tarihini duru Türkçemizle destanlaştıran bir şairimizdir. Harput Hükümdarı Belek Gazi ve Genç Osman Destanını O’nun kaleminden okuduk!

Ağın denilince elbette akıllara, ‘Gemuhlu Köyü’ ve bu köyün ismini de asrın Yunus’u misali bütün Türkiye’ye taşıyacak olan Fethi Gemuhluoğlu’nu (1923–1997) çıkaracaktı. Sürekli okuyan, düşünen asrın çilekeş insanıdır. Ne diyor asrın Yunus’u, Gemuhluoğlu; “--“Ben nefsimi katlettim, hem şehidim, hem gazi”yim diyebilmek... İslam milletinin insanı, yeniden bir “ba’sü ba’de’l-mevt” sırrını yaşamak istiyorsa, onu ihya etmek istiyorsa.. Uykuyu kaldırmalıdır. Uykuya düşman mı olalım? Hayır! Uykuya dost olmayalım.... Politikaya dost olmayalım... Hırs-ı mal ve hırs-ı caha dost olmayalım... Paraya dost olmayalım.”

Muallim Abdullah Lütfü, 83 yılı bulan ömrünü insana hasreden bir şahsiyet; Milli Mücadeleye en ateşli desteğini verecekti. Gazinin Samsun’a çıktığı gün Ağın’daki evinin en üst yerine Türk bayrağını asacaktı. Bir büyük aşk ile ‘alfabeyi’ öğretecek ve güzel Türkçe’mizin müdafaasını yapacaktı. Ondaki ibadet şuuru öyle derindi ki, bir öğle namazında son rekâtta hakka ruhunu teslim edecekti.

Evet, Abdullah Lütfü Hoca ise sadece döneminde yaşayan sade bir eğitimci olarak değil, ‘—bir efsane kişilik’ olarak anılıyor. 1950’li yıllarda dünyaya gelen Abdullah Lütfü; Abdülmecit (1839–1861), Abdülaziz 1.(1861–1876), Murat 5. (1876), Abdulhamit 11. (1876–1909), Mehmet V. Reşat ( 1909–1918), Mehmet V1. Vahdettin (1918–1922) dönemlerini yaşıyordu.

Abdullah Lütfü dünyaya geldiğinde, 1850’li yıllarda, Osmanlı Devleti; İngiltere Krallığı, Fransa Cumhuriyeti, Rusya İmparatorluğu ile birlikte dünyanın dördüncü devleti arasında yer alıyordu. Büyük savaşlar yenilgiler koca imparatorluğu giderek içten içe de kemirecekti. 1900’lü yıllarda, büyük devletlerarasına; Almanya İmparatorluğu, A.B.D ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’da girecekti. 1914 yılında, 1.Cihan Harbine girildiği yıllarda, Osmanlı hala ‘----büyük devletler’ arasındadır.

Böyle bir geçiş döneminde, ‘—tarihin en acımasız sayfalarına’ ve en acı hatıralarına şahadet eden bir şahsiyet, Abdullah Lütfü şüphesiz ki, İstanbul’dan Anadolu’ya koşacaktı. Milli Mücadelenin o mukaddes bildiğimiz tarihin altın neslini hazırlamanın onurlu kavgasına bütün yüreği ile kendisini verecekti. 1885 tarihinde, İstanbul’da başladığı bu hizmet yolculuğu hayatının özge can damarı olacaktı. 1887 tarihinden itibaren; Diyarbakır Eğil Nahiyesi, Diyarbakır İdadi Muallimliği, Mardin Rüştiyesi Muallimi Sanisiyesi, Diyarbakır İdadi Muallimliği, Elazığ Mezreyi Marifet Muallimliği, Pertek Rüştiyesi Muallim-i Evvelliği, Ağın Muallim-i Evvelliği, Çemişgezek Muallim-i Evvelliği, Van Dar'ül Muallim-i Evvelliği, Hakkâri Maarif Müfettişliği, Elazığ İptidai Muallimliği, Keban Rüştiyesi Muallimliği, Hekimhan İptidai Muallimliği ve Ağın İptidai Başmuallimliği…

Velhasılı, Ağın’ın küçük coğrafyasına rağmen yüreği bir büyük tefekkür iklimiyle asrın irfan sahiplerini bağrından çıkarmış ve Anadolu’yu yücelere taşıma muradına ermiş bir kutlu beldemizdir.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.