İspanya'da 1973-75 yılları arasında ETA örgütüne sızan Lobo (Kurt) kod adlı gizli servis ajanı Mikel Lejarza örgütün dörtte birini yakalatmayı başarmıştır. Final yaklaşırken kendisini bu operasyonda görevlendiren gizli servis şefine şöyle der:
"-Öyle bir noktaya geldik ki, ETA'yı yok edebiliriz."
'Derin Şef' yüzünde müstehzi bir ifade ve "saf olma evlat" diyen bir vücut diliyle şu cevabı verir:
"-Örgütü yok ettikten sonra ne yapacağız, dükkan mı açacağız?"
***
Bu çarpıcı diyalog, İspanya'nın yakın siyasi tarihindeki gerçek bir öyküyü anlatan 'El Lobo' filminden alınma...
Belli mi olur: Yeri, isimleri farklı da olsa içeriği açısından benzer bir konuşma geçen hafta başlayan 'Kurtlar Vadisi/Terör' dizisinin ilerleyen bölümlerinde karşımıza çıkabilir!
'KV' ya da 'Sağır Oda' gibi dizilerin "kozmik haber bülteni veya haber programı"na dönüşmesi durup dururken olmuyor...
Türkiye'deki Egemen Medyanın -Apo'nun 1972'de aleyhindeki suçlamalar geri çekilerek uzun süreli bir mahkumiyetten kurtarılmasından (ya da "Pilot Necati"den) başlayarak "Öcalan Tarihi"ndeki "devlet sırları"na seyahat etmek gibi bir ajandası yok...
Dışarısı ile tandem oynayan gayrımilli bir derin mekanizmanın bu topraklarda tam yirmi iki yıl boyunca canımızı yakması sağlanmış terör belasının imal edilmesi ile bir ilişkisi olup olamayacağı veya ne tür bir ilişkisi bulunduğu hususunu sorgulamak da -Egemen Medyamızın yakınlarından dahi geçmeye niyeti olmayan bir konu...
Hal böyle iken, terör hadisesinin arka planını deşifre etmeye yarayacak bir içeriği barındıran KV dizisini "birçok vatandaşın terör olgusu hakkında fikir edinmesini sağlayan yegane kaynak" demek suretiyle harcamaya yeltenmek bazı soruları da beraberinde getirecektir...
KV dizisinin arzın merkezine kendi formatı ve üslubunca seyahatine "Bırak bu işleri/devlet su işleri" deniliyorsa; o vakit hepsinden evvel Hakim Medya'ya "Siz ne yaptınız?" daha doğrusu "Neden kafanızı kuma gömdünüz?" diye sorarlar...
Egemen Medyamız ve onun yörüngesindeki gönüllü mahkumlar, 25 Mayıs 1993'te Bingöl'de şehit edilen 33 erimizin yaşadığı büyük dramın perde arkasına (arzın merkezine) seyahat etmek isterler mi, mesela?
O vatan evlatları yeni terhis olmuşlardı: Güvenlik güçlerinin tüm uyarılarına rağmen "silahsız artı korumasız" bir biçimde yola çıkarılmışlardı! Aklınıza o kahredici "Acaba erlerimiz ölüme mi yollanmıştı?" sorusu geliyor, değil mi?
Devam edelim: Majestelerinin Medyası, Susurluk mekanizmasının askerlerle bağlantısı ortaya çıkınca nasıl da çark edivermişti! Evren rejiminin Çatlı'yı eline pasaport tutuşturarak yurtdışına gönderdiği gerçeğini hasıraltı edenler de onlardı; Kenan Paşa'nın Susurluk Komisyonu'na gitmeyişine destek çıkanlar da...
Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu cinayetlerinin perde arkaları aydınlatılırsa; Milliyet, Hürriyet ve Cumhuriyet yöneticilerinin sonuçları görmeye cesaretleri var mı, örneğin? "Gidebildiği yere gitsin, arkasından kim çıkarsa çıksın" diyebiliyorlar mı, gerçekten...
Başka? Danıştay Provokasyonu'nun ardından adı gündeme gelen Veli Küçük'ün JİTEM'le bağlantısı için "nihayetinde bilimkurgu bir filmden alınma uçuk bir sahne" yaftasını yapıştırmak hepimize çok iyi gelir! Küçük'ün de Susurluk Komisyonu'na gitmediğini hatırlayanımız kaldı mı?
Dink Suikastı'nı, dön baba dönelim formatında Samast/Hayal/Tuncel maşalarına hapsedip arkadaki büyük resmin gizlenmesine yardımcı olanlara ne demeli, peki?
Unutmadan, havalar soğuk -Şemdinli'nin üstünü daha sıkı örtün de üşütüp hasta olmasın, perde arkasındaki babalar!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
"-Öyle bir noktaya geldik ki, ETA'yı yok edebiliriz."
'Derin Şef' yüzünde müstehzi bir ifade ve "saf olma evlat" diyen bir vücut diliyle şu cevabı verir:
"-Örgütü yok ettikten sonra ne yapacağız, dükkan mı açacağız?"
***
Bu çarpıcı diyalog, İspanya'nın yakın siyasi tarihindeki gerçek bir öyküyü anlatan 'El Lobo' filminden alınma...
Belli mi olur: Yeri, isimleri farklı da olsa içeriği açısından benzer bir konuşma geçen hafta başlayan 'Kurtlar Vadisi/Terör' dizisinin ilerleyen bölümlerinde karşımıza çıkabilir!
'KV' ya da 'Sağır Oda' gibi dizilerin "kozmik haber bülteni veya haber programı"na dönüşmesi durup dururken olmuyor...
Türkiye'deki Egemen Medyanın -Apo'nun 1972'de aleyhindeki suçlamalar geri çekilerek uzun süreli bir mahkumiyetten kurtarılmasından (ya da "Pilot Necati"den) başlayarak "Öcalan Tarihi"ndeki "devlet sırları"na seyahat etmek gibi bir ajandası yok...
Dışarısı ile tandem oynayan gayrımilli bir derin mekanizmanın bu topraklarda tam yirmi iki yıl boyunca canımızı yakması sağlanmış terör belasının imal edilmesi ile bir ilişkisi olup olamayacağı veya ne tür bir ilişkisi bulunduğu hususunu sorgulamak da -Egemen Medyamızın yakınlarından dahi geçmeye niyeti olmayan bir konu...
Hal böyle iken, terör hadisesinin arka planını deşifre etmeye yarayacak bir içeriği barındıran KV dizisini "birçok vatandaşın terör olgusu hakkında fikir edinmesini sağlayan yegane kaynak" demek suretiyle harcamaya yeltenmek bazı soruları da beraberinde getirecektir...
KV dizisinin arzın merkezine kendi formatı ve üslubunca seyahatine "Bırak bu işleri/devlet su işleri" deniliyorsa; o vakit hepsinden evvel Hakim Medya'ya "Siz ne yaptınız?" daha doğrusu "Neden kafanızı kuma gömdünüz?" diye sorarlar...
Egemen Medyamız ve onun yörüngesindeki gönüllü mahkumlar, 25 Mayıs 1993'te Bingöl'de şehit edilen 33 erimizin yaşadığı büyük dramın perde arkasına (arzın merkezine) seyahat etmek isterler mi, mesela?
O vatan evlatları yeni terhis olmuşlardı: Güvenlik güçlerinin tüm uyarılarına rağmen "silahsız artı korumasız" bir biçimde yola çıkarılmışlardı! Aklınıza o kahredici "Acaba erlerimiz ölüme mi yollanmıştı?" sorusu geliyor, değil mi?
Devam edelim: Majestelerinin Medyası, Susurluk mekanizmasının askerlerle bağlantısı ortaya çıkınca nasıl da çark edivermişti! Evren rejiminin Çatlı'yı eline pasaport tutuşturarak yurtdışına gönderdiği gerçeğini hasıraltı edenler de onlardı; Kenan Paşa'nın Susurluk Komisyonu'na gitmeyişine destek çıkanlar da...
Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu cinayetlerinin perde arkaları aydınlatılırsa; Milliyet, Hürriyet ve Cumhuriyet yöneticilerinin sonuçları görmeye cesaretleri var mı, örneğin? "Gidebildiği yere gitsin, arkasından kim çıkarsa çıksın" diyebiliyorlar mı, gerçekten...
Başka? Danıştay Provokasyonu'nun ardından adı gündeme gelen Veli Küçük'ün JİTEM'le bağlantısı için "nihayetinde bilimkurgu bir filmden alınma uçuk bir sahne" yaftasını yapıştırmak hepimize çok iyi gelir! Küçük'ün de Susurluk Komisyonu'na gitmediğini hatırlayanımız kaldı mı?
Dink Suikastı'nı, dön baba dönelim formatında Samast/Hayal/Tuncel maşalarına hapsedip arkadaki büyük resmin gizlenmesine yardımcı olanlara ne demeli, peki?
Unutmadan, havalar soğuk -Şemdinli'nin üstünü daha sıkı örtün de üşütüp hasta olmasın, perde arkasındaki babalar!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.