10 Kasım 2007

Www.Muhabbetullah.Com Hakikatin Elbisesi

Hakikatin elbisesi

Şeriatı bileceksin

Gerçek ümmet olacaksın

Hak Resûle uyacaksın

Dosta vuslat etmek için

Hakikatin elbisesi


Muhterem Dostlarım!

Şeriat ilmimizi hakikat ilmiyle tevhid ilmiyle süslersek, bunun zevk u
safasına paha olmaz. Buna değer biçilmez. Hikmet ilmi, ilm-i Ledündür.
Peygamberimiz Ledün ilminin sahibidir. Peygamberimiz, (s.a.) güvenini
kazananlara, ahlâkı güzel olanlara bu ilmi de vermiştir. Bu hakikat
ilmi, herkese verilemez.

Şeriat, tarikat yoldur varana

Hakikat, mârifet andan içeru.

Hakikat ilmine aşina olanlar, onu, şeriatla giydirenlerdir. Şeriata
can ü gönülden bağlanmışlardır.

Sakın soyma anı nâmhrem içre

Yüzü suyu hayâsıdır şeriat.

Şeriatsız yürüme râhe noksandır.

Hakikatle şeriat, ruhla beden gibidir. İnsan vücudunu bir şeriat
olarak kabul edersen, hakikat ilmini de bir ruh olarak kabul
edeceksin.

Buluştu bir ten ü bir can

Bu mülkü ettiler seyran.

Mektupla zarf gibidir. Mektubun sırrını, edep ve erkânını zarf
muhafaza eder. Zarfsız mektup, ehli olmayanların elinde heder olur.
Bozulmadan sahibine ulaşamaz.

"Habîbim, tarafımdan size neyi getirip alın, dediyse onu alın. Neyi
sizden atın, dediyse, onu atın." [1] İşte bu alacak olduğumuz,
Peygamberin (s.a.) şeriatıdır. Şeriatın ölçüsü ve kaideleri içerisinde
hakikat verilir.

Düşün bir kere! Balı koymaya bir kavanoz, sütü koymaya bir tencere
nasıl ki şarttır. Hakikat ilmi de ancak sadâkat ve ihlâsla Allah
rızası için şeriata bağlı olanlara verilebilir.

Mahremiyetini ifşa eden, ölçü ve ayarı bozanların, Hak'la bâtılı
karıştıranların, haram helâl fark edemeyen- lerin yaptıkları
hezeyandan (saçmalıktan) ne taşlar yedik, ne laflar yedik!.. Ne
yazıktır ki Melâmet ismini taşıdılar.

Bazıları da haklı olarak taş attılar. Attıranlar günahını çeksin.
Atanlar samimi. Attıranlar bizden değildir.

Kimsenin zoruna gitmesin. Ağır yazdı, demesinler. Ne gençlerimiz
harcandı!.. Yol kesiciler, neler neler yaptılar… Aman Allah'ım!

Şeriatı olup da hakikatten haberi olmayanlar, bizler niçin bu yola
girdik, diye bize hakaret ettiler, hâlâ ediyorlar. Ama biz onlara
gönül koymuyoruz.

Ya bir de "Biz de ehli tevhidiz. Biz de fenâfillâhtan geçtik" deyip de
bizim haccımızı, ilmimizi, imamlığımızı alay konusu yapanlar… Onlardan
da taş yedik.

Çektiğimiz sıkıntıları, üzüntüleri, şahsımıza yapılan hakaretleri
helâl ediyorum. Ama hakikat ilmine, Pîr Seyyid'in yoluna, Melâmet'e
yapılan hakaretleri affetmeye, bu suçu bağışlamaya kimsenin gücü
yetmez.

O hakîkat ilmi ki, kişiyi zulmetten nura çıkarır. Âşıklık, sâdıklık,
ârifiyet verir. Fenâ-yı tamda bekâya erdirir. Hâlde tevhid ettirip
görerek, bilerek şahadete ulaştırır. Kesret vahdet tevhid ettirir.
Halkın yüzünden Hakk'ı sever ve sevdirir.

Bu hakikat ilmi bize ait değildir. Allah ve Resûlü'nün ilmidir. Hak
Resûlün mânâ ilmine, vuslata, hâlvete, zevk u safaya getiren ilmullaha
hakaret olmuştur. Kâinatın sahibi, kendi davasını kendi görür.

Hikmet ve mânâ ilmini alay konusu yapanlar, öyle cereyana çarpıldılar
ki! Bu ilâhî cereyana çarpılanlar, feleğini şaşıranlar, ne hâllere
uğradılar... Allah bu hâle düşmekten korusun.

Ulu Mevlam!

Bizleri rızan dışına çıkarma. Aşkından, zevkinden, muhabbetinden
mahrum etme. Aşkımızı, zevkimizi, muhabbetimizi rızan üzerine ihsan
ikram eyle ya Rab!

Çok şükür ihvanımız Hakk'ı-bâtılı, helâli-haramı fark ettiler. 2002
senesinde Makedonya, Ustrumca'da Pîr Seyyid Muhammed Nur'un sene-yi
devriyesinde yapmış olduğumuz sohbeti Makedonya'nın başmüftüsü
dinlemişti. Ben onu sohbetten evvel tanımıyordum. Sohbetten sonra
geldi, bana sarıldı:

- Allah aşkına sen nerden geldin? Burada öyle Melâmîler var ki asla
şeriatı kabul etmiyorlar. Haramı, helâl itikat ediyorlar. Sizin bu
sohbetinize mest u hayran oldum. Bende o kötü intibalar yıkıldı gitti.
Ben Melâmîleri candan gönülden seveceğim. Demek gerçek Melâmîlik böyle
imiş. Ne olur gitme, sen kal bir sene, iki sene. Bu yanlışlıkları
düzelt.

Ben de kendisine teşekkür ettim. Teşrif edip dinleyip hakikati fark
ettiklerinden dolayı kendilerinden Allah razı olsun. Bu muhteremlerin
bir suçu yok. Suç, taş attıranlarda. Eksiklikler muhakkak nispetten,
varlıktan, benlikten gelir. Hasene, güzellik, iyilikler Allah'tan.
Allah bizi Allah demekten, Hakk'ı-bâtılı, helâli-haramı fark etmekten
mahrum etmesin.

Çok şükür, dostlarımız Pîrin erkânı ve âdâbı üzerine hedefe doğru can
ü gönülden aşkla zevkle yürümekteler. Çok şükür yolumuz aşk yoludur,
sevgi yoludur, muhabbet yoludur. Hâlde tevhid etmenin ta kendisidir!

Mânevî mesuliyeti çok büyük olan bu hakikat ilmine can simidi gibi
sarılalım dostlar! Sarılalım da bize sarılanlar da saadet, selâmete
erenlerden olsun inşallah!

Çünkü biz, bize değil; Hakk'a biat ettiririz. Fehmi Efendi'nin buyurduğu gibi

Biat-ı Hakkı, Muhammed'den kılanlar merhaba

Buldunuz iman-ı kâmil, cümle yârân merhaba!

Hz. Muhammedin (s.a.) öz ve mânâsına biat edenlere sesleniyor H. Fehmi Efendi.

İnşallah fenâ-yı tamda bekâyı bulmak, can mürşidin târif ve telkiniyle
hedefe yürümek, ihvan arasında kardeşlik, sevgi, muhabbet, bilhassa
güzel ahlâkı işleyip yaşamak Cenâb-ı Hak cümlemize ve bütün ihvanımıza
nasip eylesin.

Muhterem Dostlar!

Nâehle emâneti verdiler. Kadr u kıymetini bilmeyenlerin eline düştü.
Biz Melâmet'e intisap ettiğimiz zaman çok bozuk bir düzen vardı. Yalan
yanlış bir şey okur, âyet der, hadis der. Ne âyete benzer, ne de
hadise.

Çok şükür böylelerin sonu geldi. Şimdiki dostlar, âlim, kâmil, fâdıl.
Ölçüsüz, ayarsız yok ihvanımızda. Yine de sağdan-soldan bazı şeyler
duyuyoruz. Allah ihvanımızı böyle tehlikelerden, korusun.

Selâm olsun, Hak yoldan gidenlere!

Selâm olsun, helâli-haramı, Hakk'ı-bâtılı seçenlere!

Selâm olsun, Pîr Seyyid Muhammed Nur'un yolundan, izinden gidenlere!..

Bütün ihvanı Allah'a emânet ediyor, Allah'tan sonsuz iyilikler diliyorum.

29. 11. 2004

Yazının sahibi: Hacı Baba / Hasan Sabri Soyyiğit

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Haşr, 59/7

--
İslam/teslim olmak; kulluğun zirvesi aşka ulaşmaktır.
Celalimizden vazgeçmek geçmek yetmez; cemalimizde karar kılmayınca.
Cemalinde karar kılmayanın utancı bitmez.
Nefsin celalinin elinde, kendi elinde oyuncak olandan, Allah'a sığınırım!
Çünkü, celalinde izzet sahibi olabilen sadece Allah'tır.
Üzerinde celal, nefsini celalden temizlemeyen; ben izzetliyim ve de
anladım, tefsir ettim Kur'an-ı demesin boşuna.
Henüz üzerinde Celali üzerinde olanın, dininden kendine olmadığı gibi
başkasına da fayda yoktur!
Ölmeden önce Allah'a ulaşmayanın dini ne ola?!!!!!!!!!!!!!!
Edebi olmayanın dini de yok imiş!
İşte "Edep ya hu!" bu nedenle söylendi.
Edep, başta bana edep.
Edebi olmayanın okuduğu, kıldığı, verdiği, tavafı kurtarmayacak kendini!
Allah C C. tevhid ilmi, tasavvuf aleti ile içinizden önce beni bu
gerçeğe ulaştırsın ki zararım kalksın sizden ve de ancak kendimden!
"Dünya gayya kuyusudur; içine düşeni yutar."
"DEVRAN DÖNER GÜN KALIR; HARMAN DÖNER ÜRÜN KALIR."

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Mucahitsiz Kalan Bir Ümmet Zelil Düşmeye Mahkumdur..!" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : mucahitler@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: mucahitler-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/mucahitler?hl=tr

adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.