ÖZEL HARP DAİRESİ KONTRGERİLLA MI?
Bu bölümde, Özel Harp Dairesi'nin kontrgerilla örgütünün kendisi ya da onu perdeleyen bir teşkilat olduğunu ileri süren iddialar aktarılacaktır. Aslında 'Deliller' sayfası ile bu sayfa birbiri içine sıkı sıkıya geçmiş durumdadır. Çünkü, kontrgerillanın varlığına inananlar, adresi olarak da büyük çoğunlukla ÖHD'yi göstermektedirler. Bu yüzden bu iki gruba ait iddiaları ayrı ayrı ortaya koymak güç olsa da, böylesi daha uygun görüldüğünden bu iddialar mümkün olduğunca ayrı ayrı bölümlerde toplanmaya çalışılmıştır. Kimisine göre ÖHD masumdur, sadece bazı elemanları teröre bulaşmıştır. Kimisine göre de ÖHD kontrgerillanın kendisidir. Genelkurmay brifingindeki "din devrimine de karşıdır" cümlesi de bu kanıyı çağrıştırıyor. Her neyse... CUMHURİYET, 22 KASIM'90, İlhan Selçuk'un yazısından: "..Genelkurmay'a bağlı bir "ÖHD"nin kurulması ve geliştirilmesi doğal sayılmalı... Sorun bu değil. Nedir sorun? Türkiye'de çeyrek yüzyıldan beri terör sürüyor. Kimi zaman "kent gerillası", kimi zaman "kır gerillası" gibi adlarla da anılan terörün "iç savaş"a doğru tırmanan boyutlar kazandığı da oldu. Terör nedeniyle ülke iki kez askeri darbeye itildi. Ne var ki ne sıkıyönetim dönemlerinde, ne de doğrudan askeri yönetimde terörün önü alınabildi, kökü kazınabildi. Bu nedenle ülkenin ileri gelen hükümet adamları, politikacıları, aydın çevreleri ile birlikte geniş bir kesimin kuşkusu gün geçtikçe büyüyor: Türkiye'deki terör, devlet içinde yuvalanmış bir terör örgütü eliyle mi yürütülüyor? "Özel Harp"in Türkiye'deki talimnamesi, "FM 31-15 rumuzlu Amerikan Talimnamesi"nden harfi harfine çevrilerek benimsenen "ST 31-15" simgeli bir kitapçık... Askerlik sanatında ilerlemiş ülkelerde yayımlanan talimnamelerden yararlanmak doğaldır. Ne var ki 1964'te Türkçeye çevrilerek bizim orduya dağıtılan Amerikan özel harp talimnamesi, yalnız "teknik" değil, "ideolojik" temelleri de saptıyor; bu "ideolojik esaslar" bizim subayımız ve askerimize belletiliyor, bir tür beyin yıkanıyor; düşmanımızı Amerikan gözlükleriyle görmeye başlıyoruz. Ancak bu da yetmiyor; bizdeki ÖHD'nin parasal ödeneğini Amerika veriyor. Genelkurmay'ın ÖHD'si, CIA kaynaklı ödenekle mi çalışacak ve yurdu koruyacak?.. Çeyrek yüzyıldan beri teröre kurban giden önemli kişilerin katilleri bulunamıyor. 1960'lar, 1970'ler ve 1980'lerde işlenen en büyük cinayetlerin "failleri meçhul"dür. Bugünkülerin üstünü de bir sis perdesi örtmüştür. Kuşkular büyüyor, sorunun işareti kasap çengeli gibi kıvrılıyor. ÖHD'ne bağlı sanılan kimi kuvvetler, terör eylemlerini yönetip yönlendiriyorlar mı? Katiller neden bulunamıyor? Devlet içinde yuvalanmış bir "gizli" örgüt, askeri darbe ortamı hazırlayıp orduyu istenmeyen bir yükümlülüğe itmek için planla, programla terör etkinlikleri mi körüklüyor?" CUMHURİYET, 17 KASIM'90, Ecevit şunları diyor: "..Özellikle 1977 yılında çok ilginç bazı olaylar oldu. Çok kuşku uyandırıcı, karanlık olaylar oldu. Bunların en önemlisi kuşkusuz, 1 Mayıs 1977'de Taksim Alanı'nda, 30'u aşkın insanın ölümü ile sonuçlanan olaydı. Bu gözler önünde yapılan bir kışkırtma sonucu çıkmış bir olaydı. Kışkırtmanın nereden, kimlerden geldiği, herkesin gözü önünde cereyan ettiği için belliydi. Ve ciddi olarak üstüne yüründüğü taktirde bu olayın sorumlularının, kışkırtıcıların mutlaka ortaya çıkması gerekirdi. Biz o sırada ana muhalefet partisiydik. Bu olayları soruşturmak için bir araştırma komisyonu kurduk. Ama bir noktadan sonra izler kayboluyordu. Adeta bir bilgi boşluğu ile, direnişlerle karşılaşıyorduk. Yıllarca üzerinde durduğumuz halde, olayın içyüzü anlaşılamadı. O olayın faillerinin saklanmak istediği daha ilk günlerden itibaren belli olmuştu ve çok acayip bir şekilde tezgahlanan bir olay olduğu görülüyordu. Onun için benim aklıma bir olasılık olarak bunun, Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantısıyla bir bağlantısı olabileceği olasılığı geldi... Ve bunu Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e bildirmeyi, bu kaygımı sunmayı görev bildim. Kendisiyle görüşerek Özel Harp Dairesi ile ilgili bilgileri aktardım. Taksim olayının arkasında bu kuruluşun sivil uzantısının bulunabileceğini söyledim. Korutürk bunu benden yazılı olarak da istedi. Korutürk, bu konuyu dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e de açmış. Demirel buna büyük tepki gösterdi." Taksim olaylarının, 1977 seçimleri öncesinde "muhalefeti toplantı yapamaz ve halkı toplantılara katılamaz hale getirebilmek amacını güdüyor olabileceğini" vurgulayan Ecevit, kendisine 29 Mayıs 1977 tarihinde İzmir'de yapılan suikast girişimi ile ilgili olarak da şunları anlattı: "Arkadaşımız Mehmet İsvan'ı yaralayan silah, anlaşıldı ki balistikte çalışan uzmanların da görmediği, varlığından haberdar olmadığı son derece tehlikeli bir füze. Bacağının, dizkapağının içinde parçalanmış arkadaşımızın vücudunu zehirliyor. O füzenin parçalarını çıkarttı doktorlar. Bazı emniyet görevlileri ısrarla o parçaları doktorlardan almak istediler. Ama doktorlar vermemişler. Anlaşıldı ki güya bizi korumakla görevli bir polis, otobüsün yanı başında, onun silahından çıktı. Bizlerin ısrarlı takibi ve balistikte çalışan arkadaşların objektif çalışmaları sonunda ortaya çıktı. Evvela Türk polisinin elinde ve Türkiye'de böyle bir silah bulunmadığı iddia edildi. Sonra bu silahtan bulunduğu fakat bunun gizli olduğu, çok tehlikeli olduğu ortaya çıktı. Fakat yıllardır üstünde durduğumuz, izini sürmeye çalıştığımız halde 'kim o silahı vermiştir, nasıl vermiştir, bu kadar gizli bir silah, nasıl bir koruma görevlisine verilebilir', bütün bunlar ortaya çıkmadı ve bir noktadan sonra izler kayboldu. O polis de kurtuldu göz göre göre, olaydaki rolüne rağmen. Bu olay bende Özel Harp Dairesi çağrışımı yaptı." Haziran 1977 seçimlerinden birkaç gün önce Süleyman Demirel'in kendisine, CHP'nin Taksim'de düzenleyeceği bir miting sırasında Sheraton Oteli'nin çatısından ateş açılacağına ilişkin bir mektup gönderdiğini anımsatan Bülent Ecevit, 1978 yılında iktidara gelince bu konuyu araştırdığını söyledi. Ecevit sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben 1978'de hükümeti kurduğumda, merak ettim, dosyalardan arattım, neye dayanarak Sayın Demirel bana bu uyarıyı yaptı diye. İmzasız, antetsiz, üzerinde hiçbir örgütün işareti bulunmayan bir kağıt getirildi. Orada bu bilgi veriliyor. Ne Emniyet Müdürlüğü, ne MİT, hiçbir şey. Ve görünüşe göre sorulmamış da kim verdi bu bilgiyi diye. Ve bizim öğrenmemiz de mümkün olmadı. Ve bu da bende gene Özel Harp Dairesi çağrışımı yaptı." MİLLİYET, 15 KASIM'90, "Yerli "Gladio", kontrgerilla": Eski Genelkurmay Başkanlarından Emekli Tümgeneral Celil Gürkan 70'li yıllardaki kontrgerilla tartışmaları sırasında şöyle diyordu: "ÖHD'nin müspet düşünen kimseler için varılmak istenen amaç doğrultusunda çalıştığına kani değilim. Çok çarpıtılmıştır."(Milliyet,13 Şubat'78) MİLLİYET, 16 KASIM'90, Talat Turhan'la röpörtajdan: "Soru : "Yani siz, kontrgerillanın adresi ÖHD'dir mi diyorsunuz?" Turhan: "Şimdi bakınız, kontrgerilla lafını ilk kez Erenköy görevlilerinin çıkardığını söyledim. Onlar gerçekten ÖHD'nin adamları mıydı? Bu sorunun kesin yanıtı henüz verilmiş değil. Yalnız, eskiden beri bir iddiam var. Bir örgüt, eğer kendini temize çıkarmak isterse, adına yasadışı kirli iş yapanlardan hesap sorar. Bakıyoruz, Erenköy görevlileri hala etkinliğini sürdürüyor. Devletin ya da ÖHD'nin, kendi adına kirli iş yapmamışlarsa, bunlardan hesap sorması gerekirdi." Soru : "ÖHD'nin kuruluş amacı neydi?" Turhan: "ÖHD, bir düşman istilasına karşı memleketi korumak ve milli direnişi örgütlemek, yardımcı olmak amacıyla kuruldu. Bir örgütün kuruluş amacı kutsal olabilir. Ama devlet adına yeraltı örgütü kurarsanız, o sizin elinizden kayar ve yeraltının hertürlü pisliğine bulaşır. Türkiye'de 20 yıldan beri olan karanlık ve herkesin kafasını bulandıran bu olayları kim yaptı?" Soru : "Siz, 'Savunma-1' adlı kitabınızda, ÖHD'ye ait resmi talimnameden bazı bölümleri yayınladınız. Yayınlanan bölümlerde bu örgütün, adam öldürme de dahil hertürlü kanunsuz işi yapabileceği belirtiliyor. Nasıl olur bu?" Turhan: "..Yani Sahra Talimnamesi-31'e göre gayrı nizami harp unsurları yerüstü ve yeraltı olmak üzere iki gruptan müteşekkil. Yeraltı grubu, işte bu bahsedilen ve bütün NATO ülkelerinde ortaya çıkarılmaya başlanan örgütün kendisidir. Baktığınız zaman bu örgütün içinde ne var? Köye kadar inmiş bir örgütlenme bu. İstihbarat birimleri, sabotaj birimleri, cinayet birimleri var. Bakınız faaliyetleri arasında neler var? Resmi talimnameden aynen okuyorum: 'Adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm haline getirme, adam kaçırmak suretiyle tedhiş ve olayları tahrik, misilleme ve rehinelerin alıkonulması, kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haber yayma, zorbalık, şantaj.' Ve yine talimnamede bu örgüt için şöyle bir ayrıcalık var. Yine resmi talimnameden aktarıyorum: 'Bir gayrınizami kuvvetin yeraltı unsurları kaide olarak kanuni statüye sahip değillerdir.'" Soru : "Nasıl olur? Resmi bir kuruluş kanuna nasıl tabi olmaz?" Turhan: "Ben bunları 17 senedir söylüyor ve yazıyorum. Bugüne kadar kimse çıkıp da bu söylediklerin yanlıştır diyemedi. Diyemez, çünkü bunları devletin resmi yayınlarından aktardım." Soru : "Türkiye'de bu talimnameyi kim yayınladı?" Turhan: "Söz konusu ettiğim ST-31.15 nolu kontrgerilla talimnamesini Kara Kuvvetleri Komutanlığı yayınladı. Girişinde de, o zamanki komutan Ali Keskiner'in imzası var. Anayasal bir ülkede, resmi bir gizli örgüt cinayet işler diye yazarsanız, suçlusunuzdur. Adamı mezardan çıkarıp asarlar. Sadece Kara Kuvvetleri sorumlu olmaz. Devrin Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay da, devrin Başbakanı S. Demirel de bundan sorumludur. Bugün 'vardır-yoktur' diye lafı gevelemekle olmaz bu iş. Olay bu boyutta... ST-31.15 talimnamesinde bir yeraltı örgütü var. O yeraltı örgütünün yapacağı işler arasında adam öldürme de var. Öldürülenin sağcı ya da solcu olması farketmez. Yeter ki cinayet bu örgütün amacına hizmet etsin. Şimdi, devlet içindeki bir örgütün kuramında adam öldürme varsa ve o ülkede faili meçhul siyasi cinayetler işleniyorsa, kuşkunun birinci odağı bu örgüt olur." CUMHURİYET, 17 KASIM'90, Uğur Mumcu'nun yazısından: "..ST 31-15 Kara Kuvvetleri Sahra Talimnamesi, özel harbi soğuk savaş dönemlerinde de geçerli bir savaş yöntemi olarak kabul eder. Konunun can alıcı noktası da budur... "Gayrı nizami kuvvet" nedir? Sıkıyönetim dönemlerinde gözaltına alınan sanıklar eğer "gayrı nizami hareket" üyeleri ve yandaşları olarak görülüyorsa, sorun işte bu noktadan kaynaklanır. Sorun, kendilerini "kontr-gerilla" örgütü olarak tanıtan asker ve sivil sorgucuların sıkıyönetim dönemlerindeki etki ve yetkileridir. ÖHD görevlileri bu sorgularda görev aldılar mı, almadılar mı? Sorun budur. Sorun, ÖHD'nde görev alanların savaş ve işgal dışında görev yapıp yapmadıklarıdır... Özel Harp bir Sovyet saldırısı karşısında kullanılmak üzere sivil halkı işgale karşı örgütlemeyi amaçlayan NATO destekli bir askeri kuruluştur. 12 Eylül öncesi ve sonrasında ele geçen, sayısı 804 bin 197'yi bulan silahın onda dokuzu NATO ülkelerinde üretilen silahlardı. Bu olgu bile yaşadığımız ve daha da yaşayacağımız olaylarda ipucu olmalıydı." Kaş Yapayım Derken Göz Çıkardın Netekim! Özel Harp Dairesi üzerinde kuşkuların yoğunlaşmasına en büyük katkılardan birini, belki de istemeyerek, eski Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, aşağıya alıntılanan iki açıklamasıyla yapmıştır. Anılarının 431. sayfasında Demirel'le 5 Mayıs 1980 günkü görüşmesini şöyle aktarıyor: "..(Demirel) Özel Harp Dairesi'ndeki personeli teröristlerle mücadelede kullanmamızı ve onlarla çete savaşı yapmak suretiyle öldürülmelerini, vaktiyle de bu teşkilatın böyle kullanıldığını söyledi (1971 Sıkıyönetim dönemindeki Kızıldere olaylarında kullanılan personeli kastediyordu). Bu hal tarzına şiddetle karşı çıktım. Büyük emeklerle kurulan bu teşkilatın görevinin bu olmadığını, vaktiyle yanlış kullanıldığını, ben Genelkurmay Başkanı olduktan sonra Özel Harp Teşkilatını esas görevine yönelttiğimi, tekrar kontrgerilla söylentilerinin ortaya atılmasına müsade edemeyeceğimi söyledim.." 26 Kasım 1990 günü "Hürriyet"te yayınlanan bir demecinde ise Evren, açıklamalarını daha da ileri götürüyor: "Benim Genelkurmay Başkanlığım sırasında, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel bana geldi. Özel Harp Dairesi'nin anarşi ve terörle mücadelede kullanılmasını istedi. Ben 'Olmaz' cevabını verdim. Demirel, 'Ama 1971'deki sıkıyönetim döneminde bu amaçla kullanılmıştı' dedi. Ben yine kullanamayacağımı söyledim. Kanaatim o ki, Genelkurmay Başkanlığım sırasında, bu teşkilat görevi dışında kullanılmadı. Ama belki, bana intikal ettirilmeden, bazı yerlerde gayrı resmi olarak teşkilattan bazı kişiler bu işe bulaşmış olabilir. Bunu bilemem." Sayın Evren, Özel Harp Dairesi'ni asıl amacına yönelttiğini söylüyor, yani daha önce sapmalar varmış, bu biir... Yine Sayın Evren, Genelkurmay Başkanı iken Özel Harp Dairesi'nin resmen görev dışı kullanılmadığını, ama gayrı resmi olarak ve teşkilattan bazı kişilerin bu işe bulaşmış olabileceğini kabul ediyor, bu ikii... Şimdi bu iki açıklama akla şunları getiriyor: 1. Evren, Genelkurmay Başkanı olmadan evvel ÖHD anarşik olaylara ve hem de resmen bulaşmış. Bunların ne olabileceği o kadar önemli değil. İster sol ideolojinin halkın gözünden düşmesi için - ki ÖHD için bu, vatani vazifedir, yani kutsal bir iştir - sol adına terör eylemleri düzenlenmiş olsun - ki banka soymaktan bombalamaya, adam öldürmekten kahve taramaya kadar her türlü terör eylemi olabilir-, ister Ecevit'e suikast girişimleri olsun... Nasıl olsa bir seçimle Ecevit veya sol tasfiye edilemeyecekti. Yani "seçimlerden fayda umulmuyordu"!.. Şimdi kalkıp da kim bu olayların ardında şu teşkilat bu teşkilat var deyip de resmen ispat edebilir?.. Çünkü bunları yapanların amacı vatanı savunmaktır. Bu tip insanlar tüm devlet kademelerine, kurum ve kuruluşlara, özel ve devlet sektörüne kök salmışlardır. Tüm bunlara rağmen bu olayı, kontrgerillayı ortaya çıkarmak bugünkü iktidarlar için imkansızdır Türkiye'de. Çünkü İtalya'da bile, Cumhurbaşkanı Cossiga Gladio konusunda ifade vermekten kaçındı. Türkiye'de ise değil Cumhurbaşkanının ifade vermesi, savcı beylerin kontrgerilla konusunda yazılan ve söylenenleri ihbar kabul edip soruşturma başlatması dahi söz konusu olmamaktadır!.. 2. Evren Genelkurmay Başkanı iken bile, ÖHD'den bazı kişiler anarşik olaylara karışmış olabilirler. Ve bu da Genelkurmay Başkanı olan kendisine, yani en üst komutanlarına intikal ettirilmemiştir!.. En üst komutanları dahi - tamamen olmasa bile - bu daireden bazı kişilerin teröre bulaşmış olabileceğini ifade ediyor!.. Normal vatandaşlarca bazı şeyler iddia ediliyordu da, bazı çevreler hep, 'bunlar maksatlı iddialar, belli bir ideoloji mensuplarının iddiaları... Amaçları orduyu yıpratmaktır vs. vs...' diyorlardı. Ya Evren'in sözlerine ne diyorlar? En üst komutanları bunu söylüyorsa, ÖHD'den bazı kişilerin teröre bulaştığı kabul edilmelidir. DEMOKRASİNİN SONBAHARI, Cüneyt Arcayürek, S.371: CHP'nin eski Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık, Cüneyt Arcayürek ile yaptığı görüşmede şunları söylüyordu: "..Fikir planında geçerli ve doğru. Kontrgerilla her ülkede var... Yalnız şu durumlar var: 1- Fikri ABD vermiş. 2- Finansmanını yapmış. 3- Bu örgüte sızmalar olmuş. Bu sızmalar, Pentagon'dan başlar CIA'nın sızmasına kadar sürer."
--
We are in the world as words are in a book. Each generation is like a line, a phrase...
Dünyada, bir kitabın içerisindeki sözcükler gibiyiz. Her nesil bir satır, bir cümle misali…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.