Pakistan´dan bir hac kafilesi, hac dönüşü ünlü şair Muhammed İkbal´i ziyaret ederek yanlarındaki hediyeleri ona takdim etmek isterler. Aralarından biri; "Üstadım ben size Medine´nin en güzel hurmalarını getirdim." der. Bir diğeri de "Ben de size taze misvak getirdim." der. Diğerleri de O´na benzer hediyeler getirdiklerini söylerler. Bu durum karşısında Muhammed İkbal´in yüzünden bir hüzün belirir.
Hacılar hep bir ağızdan: "Üstadım sizi üzecek bir hareketimiz mi oldu?´´ dediklerinde, Muhammet İkbal: ´´Hayır efendiler; ben sizden başka şeyler getirmenizi beklerdim. Ben zannettim ki; biriniz o mukaddes topraklardan Hz. Ebubekir ´in sadakatini, bir diğeriniz Hz. Ömer ´in adaletini, bir diğeriniz Hz. Osman´ın takvasını ve gözyaşını, bir diğeriniz de Hz. Ali´nin şecaatini ve ilmini getirdiniz. Bunları göremeyince üzüldüm´´ der. Kıymetli kardeşlerim bu başlangıç cümlelerinde Üstad Muhammet İkbal´in ne demek istediğini anladık değil mi? O, ibadette ihlasın görüntüsünü müşahede etmek istedi. Allah da bizden her ibadette olduğu gibi Kurban ibadetinde de ihsan istiyor." De ki: Benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi olan Allah´a aittir. (Enam -16) Kurban ibadeti bir adayışın, adanışın öyküsüdür.
Hz. İbrahim´le başlayan, oğlu İsmail´le devam eden bir feragat imtihanıdır kurban. Hz. İbrahim Rabbine karşı olan sevgisini doruk noktasında yaşamıştır, kül olurcasına koşmuştur Allah´ın emrine. Kimsenin elini dahi uzatamadığı ateşe o, mancınıkla atılma cesareti göstermiştir. Hz. İbrahim, Hz. İsmail, bıçak ve kurban. Bunlar trajik bir sahnenin kahramanları değil; bir irade imtihanının hikâyesidir.
Kurban; Allah önünde inanç ve ihlâs imtihanıdır. Hz. İbrahim en çok sevdiği çocuğuyla imtihanını itirazsız kabul etmiştir. Oğlu İsmail de Allah´ın emrine itirazsız boyun eğmesini istemiştir babasından. Bıçak kesmeyerek, kurban da itiraz etmeyerek bu samimiyeti tescil etmiştir. Böylece sabır, tevekkül, rıza, feragat ve fazilet kavramları bir demet gibi kurbanda sembolleşmiştir.
Bu küçük risaleyi, iradelerini Allah rızası için kullanan Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail adına sizlere takdim ediyoruz. Ne mutlu İslâm´ı anlayarak yaşayanlara.
KURBAN
Sözlükte; yaklaşmak, Allah´a yakınlık sağlamaya vesile olan şey anlamına gelen kurban, dini bir terim olarak, "ibadet maksadıyla belirli bir vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce boğazlamak, ya da bu şekilde boğazlanan hayvan" demektir.
Arapçada buna udhiyye denir. Hemen bütün dinlerde kurban uygulaması mevcut olmakla birlikte şekil ve amaç yönüyle aralarında farklıklar bulunur. Kur´an´da Hz.Adem´in iki oğlunun Allah´a kurban takdim ettiklerinden söz edilir. (El-Maide -5/27); bir başka ayette de ilahi dinlerin hepsinde kurban hükmünün konulduğuna işaret edilir. (Hac-22/34) Ancak Yahudilik ve Hıristiyanlıkta kurban telakkisi bir hayli değişikliğe uğramıştır. Hıristi-yanlıkta, Hz. İsa´nın (as) çarmıha gerildiği ve bunu insanoğlunun asli günahına karşı Baba´nın oğlu Hz. İsa´yı feda etmesi olduğu inanışıyla, kurban telakkisi özel bir anlam kazanmıştır.
KURBANIN ÖNEMİ
KURBANIN HÜKMÜ
Dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmeleri Hanefi mezhebinde vacip, cumhura (Şafii -Maliki - Hanbelî) göre müekked sünnettir. Hanefiler Kur´an´da Hz. Peygamber´e hitaben "Rabbin için namaz kıl, kurban kes." (Kevser-2) buyurulmasının ümmeti de kapsadığı ve gereklilik bildirdiği görüşündedir. Ayrıca Hz. Peygamber´in birçok hadisinde hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi emredilmiştir veya tavsiye edilmiştir. Hatta "Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın." (İbni Mace, Edahi)
"Ey insanlar, her sene, her ev halkına kurban kesmek vaciptir." (Tirmizi, Edahi 18; İbni Mace Edahi, 2) gibi ifadelerle bu gereklilik önemle vurgulanmıştır. Öte yandan kurban kesmeyi Hz. Peygamber hiç terk etmemiştir. Sünnet olduğunu ileri sürenler ise bu konuda Kur´an´da açık bir emrin bulunmayışından, Hz. Peygamber´in devamlı yapmış olmasıyla açıklanabileceği noktasından hareket ederler.
KURBAN KESME YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü sayılması için bulunması gereken şartlara kurbanın vücup şartları denir. Kurban kesmenin sünnet olduğunu söyleyenler göre ise bunlar sünnet oluşun şartlarıdır.
Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü olabilmesi için dört şart aranır:
1- Müslüman olmak
2- Akıllı ve buluğa ermiş olmak
3- Yolcu olmamak, yani mukim olmak
4- Belirli bir mali güce sahip bulunmak
Gayri müslimler öncelikli olarak imanla mükellef olup ancak iman ettikten sonra ibadetleri ifa etmeye ehil sayılırlar. Bu sebeple, bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü tutulabilmesi için bu şartların tümü-ne sahip olması gerekir. Bu kural tüm ibadetler için geçerlidir. Hanefilerden Ebu Hanife ve Ebu Yusuf ile Maliki ve Hanbelî mezheplerine göre kurbanla yükümlü sayılmak için akıl ve büluğ şart olmayıp gerekli mali güce sahip olan küçük çocuklar ve akıl hastaları adına kanuni temsilcileri tarafından kurban kesilmesi gerekir. Hanefi mezhebinde bu konuda fetva İmam Muhammed´in görüşüne göre verilmiş ve tatbikatta bu görüş ağırlık kazanmıştır. Dinen yolcu hükmünde olan kimse kurban kesmekle yükümlü değildir. Ancak mukimlerle birlikte kurban kesmesine bir engel yoktur. Hanefilerin yolcu için böyle bir ruhsattan söz etmeleri, ibadetlerden külfeti kaldırmaya ve kurbandan gözetilen hikmetlerin gerçekleşmesine öncelik vermeleri sebebiyledir. Kurban kesme mükellefiyeti için dördüncü şart, mali imkânın bulunmasıdır. Hanefi mezhebine göre, kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin ölçüsü, zekâtta ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle aynı olup, kişinin borçları ve asli ihtiyaçları (ev, araba, işyeri aletleri, bir yıllık geçim masrafları gibi) dışında 85 gr. altına ya da buna denk bir paraya veya mala sahip olmasıdır. Bu miktar bir mala sahip olan kimsenin kurban kesmeye imkânının müsait olduğu düşünülmüştür. Uygun olan, kurban alma imkânı bulunmayan kimselerin, kurban kesmek için kendisini zorlamamasıdır.
KURBANLIK HAYVANLAR VE KESİMLERİ
Kurban kesmekle yükümlü olan kimsenin bu ibadeti geçerli olarak yerine getirmiş sayılabilmesi için gerek kurbanlık hayvanla gerekse bu hayvanın kesimiyle ilgili bazı şartlar vardır.
Dinen; Koyun, keçi, sağır, manda ve deve türleri kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvanlardır. Dolayısıyla ancak bu hayvanlardan (veya türdeşleri) kurban kesilebilir. Tavuk, kaz, ördek, deve kuşu, ceylan gibi hayvanların kurbandan kurban olmaz.
Koyun ve keçi sadece bir kişi için, deve sığır ve manda ise yedi kişiyi aşmamak üzere ortaklaşa kurban olarak kesilebilir. Bu hüküm Hanefiler dâhil üç mezhebe göre olup, Maliki mezhebinde parasına ve etine iştirakle ortak kurban kesimi caiz görülmez.
Koyun ve keçi cinsinden hayvanlar bir yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilir. Hanefiler de dâhil, fakihlerin çoğunluğu, koyunun semizlik ve gösteriş olarak bir yaşındakilerle aynı olması halinde altı ayını tamamladıktan sonra da kurban olabileceği görüşündedir.
Sağır ve manda cinsinden hayvanlar iki yaşını, deve ise beş yaşını tamamladıktan sonra kurban olarak kesilebilir. Kesilecek hayvanın kurban olmaya engel bir kusuru bulunmaması gerekir.
Kurban edilecek hayvanın sağlıklı, düzgün, azaları tamam ve besili olması hem ibadetin gaye ve mahiyetine hem de sağlık kurallarına uygun düşer. Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bazı azaları eksik mesela bir veya iki gözü kör, kulakları ve boynuzları kökünden kesilmiş, dili kesik, dişlerinin çoğu veya tamamı dökülmüş, kuyruğu ve memesi kesik hayvanlar kurban olmaz.
Ancak hayvanın doğuştan boynuzsuz, şaşı, topal ve deli, biraz hasta ve bir kulağı delinmiş veya yırtılmış olmasından kurban açısından bir sakınca yoktur. Koyunun daha semiz ve lezzetli olması maksadıyla doğduğunda kuyruğunun kısmen veya tamamen kesilmesi kusur sayılmaz.
Kurbanın sahih olabilmesi için belirlenmiş vakit içinde kesilmesi gerekir. Kurban bayramının ilk üç günü yani Zilhicce ayının 10,11 ve 12. günleri, bayram namazının kılınmasından itibaren, bayramın 3,gününün akşamına kadarki süre zarfında kesilebilir. Enes´ten (ra) rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurdular: "Kim namazdan önce kurban keserse onu iade etsin. Her kim namazdan sonra keserse onun bu iba-deti tamam olur ve Müslümanların sünnetine isabet etmiş olur." (Buhari, İdeyn 5, 10, 17, 13; Nesai, İdeyn 8, 30 )
Şafii mezhebine ve bazı fakihlere göre bu süre bayramın 4. günü akşamına kadardır. Kurban bayramının 1. günü kurban kesimi işleminin yapılması tavsiye edilmiştir. Geceleyin kurban kesmeyi caiz görmeyenler ve mekruh görenler, aydınlatma imkânın yetersizliğinin yol açacağı muhtemel tehlike, hata ve zorlukları göz önünde bulunmuş olmalıdır. Bu sakıncalar yoksa gece de kurban kesilebilir.
Kurbanın ibadet niyetiyle kesilmesi şarttır. Kuran´da kesilen kurbanlık hayvanların et ve kanlarının değil bu kesimi yapan Müslümanların niyet, takva ve bağlılığının Allah´a ulaşacağı bildirilmiştir. "Onların (kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allah´a ulaşır. Size verdiği hidayetten (ve bu hayvanlara sahip kılmasından) dolayı Allah´ı büyük tanımanız içindir ki, O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdeler!" (Hac-37)
Niyette asıl olan kalbin niyetidir, dil ile açıkça söylenmesi gerekmez. Kurbanda niyetin bu önemi sebebiyledir ki Hanefi mezhebinde ortaklaşa kesilen kurbana bütün ortakların ibadet niyetiyle katılmaları şarttır. O ortaklardan birinin sadece et elde etme niyeti ile iştiraki kurban ibadetinin manasını bozar. Şafii ve Hambeli mezheplerine göre ise böyle ortaklık, kurban ibadetine zarar vermez.
Hayvan, kesim yerine incitilmeden götürülür, kesilecek zamanda kıbleye karşı ve sol tarafı üzerine yatırılır. Elinden geldiği sürece her mükellefin kurbanın kendisinin kesmesi menduptur, değilse bir başka-sına vekalet verip kestirir. Kurbanı kesecek kişinin Müslüman olması tercihe şayandır. Yahudi ve Hıristiyanlara da kesim yaptırabilir. Çünkü Ehl-i Kitabın kestiği yenir. Kurban sahibinin kesim esnasında orada hazır bulunması müstehaptır. Hayvan yere yatırılırken Kuran´dan şu ayetleri okur: "Şüphesiz ben, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah´a çevirdim ve ben O´nun ortak koşanlardan değilim." (Enam-79) "De ki; Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir. O´nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim." (Enam-162,163)
Kesim işlemi sırasında hayvana eziyet verilmemeye azami ölçüde dikkat edilmelidir. Bunun için de hayvan düzgün bir şekilde bağlanıp keskin bir bıçakla kesim işlemi tamamlanmalıdır.
Unutulmaması gereken bir diğer unsur da; hayvanı kesenin "Bismillahi Allahü Ekber" demesidir. Kurbanı vekilin kesmesi halinde kurban sahibi de besmeleye iştirak eder. Hayvanın keserken "Bismillahi Allahü Ekber" denilmesi müstehaptır. Boğazlamada Yüce Allah´ın mübarek isimlerinden herhangi birini söylemek de yeterlidir. Allahü Ekber, Allahü A´zam, Allah denilmesi gibi… Alah´ın ismini dua maksadı ile söylemek yeterli değildir.
Besmele kasten terk edilirse, hayvanın eti yenmez, haram olur. Fakat unutularak terk edilirse böyle kesilen hayvanın eti yenir. Çünkü unutarak yapılan kusurlar bağışlanmıştır. Bir Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Ümmetimin üzerinden üç şeyin günahı kaldırılmıştır. Hata, unutmak ve üzerinde zorlama olan fiiller. ( Usulü´l-Fıkıh, Prof. Dr. H.Hamit HASAN, sh. 151)
İmam Şafii´ye göre, hayvanı sadece boğazlamak yeterlidir. Besmele okunması bir müekked sünnetidir. "Bismillah" denmese de kesilen hayvanın eti yenir, haram olunmaz. Bu görüş Ebu Hureyre (ra) ve İbni Abbas´dan (ra) rivayet edilmiştir. Ancak bu görüş diğer müctehidler tarafından kabul edilmemiştir. Bununla beraber Şafiilerce de besmeleyi terk etmek mekruhtur.
Kurban kesmenin rüknü kurbanlık hayvanın kanını akıtmaktır. Hayvanların değişik fizyolojik şekillerinden dolayı bu işlem iki değişik şekilde yapılır. Sığır, manda, koyun ve keçi cinsinden hayvanlar yatırılıp çenelerinin hemen altından (zebh), deve ise ayakta sol ön ayağı bağlanarak göğsünün hemen üzerinden (nahr) kesilir.
Hazreti Peygamber´in hadislerinden hareket eden İslam alimleri kurban sahibinin etten kendi yiyebileceği ve bakmakla yükümlü olduğu kimselere yedirebileceği kadar ayırması, etin bir kısmının da dağıtılması gerektiği hususunda görüş birliğindedir. Ancak kurban etinin ne kadarının yenilip ne kadarının dağıtılacağı hususunda farklı görüş ve ölçüler ileri sürmüştür.
İslam alimlerinin bir çoğu kurban etinin üç parçaya bölüp, birisinin aile, diğer birinin zengin de olsalar akrabaya hediye, geriye kalan son üçte birlik bölümün ise fakirlere verilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Eğer aile kalabalık ise kurban etinin kimseye verilmeden evde tüketilmesinde de bir sakınca görülmemiştir.
İbn-i Abbas (ra) Hz. Peygamber´in kurbanı ile ilgili olarak şunu nakledilmiştir: "O, üçte birini aile halkına yedirir, geri kalan üçte ikisini de tasadduk ederdi." Adak olarak kesilen kurbanın etinden, adakta bulunan kimse ve onun bakmakla yükümlü olduğu kimseler (babası, annesi, dede ve nineleri, çocukları, torunları, hanımı ) yiyemez. Şayet yiyecek olurlarsa yediklerinin bedelini fakirlere vermeleri gerekir.
Kurban sırf Allah rızasını kazanmak için kesildiğinden kurbanın etinin ve diğer parçalarının satılması veya benzeri şekilde sahipleri için gelir getirici işlemler için kullanılması caiz değildir. Aynı şekilde kur-ban kasaba kestirilmişse, kasabın kesim ücreti kurbanın eti veya bunların parasıyla ödenmez. Bunun yerine, hayır işlemekle mükellef olan organizasyonlara verilmesi yerinde ve makbul olanıdır.
Hz. Ali´den şöyle rivayet edilmiştir:
"Resulüllah, develerinin kurban olarak kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtındaki çullarını paylaştırmamı emretti. Onlardan herhangi bir şeyi kasap ücreti olarak vermeyi bana yasakladı ve ´kasap ücretini biz kendimiz veririz´ buyurdu. ( Müslim, Hac 348; Darimi, Menasik, 89)
Kesim işlemi tamamlandıktan sonra çevre temizliğinin iyice yapılması, hayvanın artan parçalarının toprağa derince gömülmesi… vs. gibi işlemler özellikle şehir merkezlerinde ve kalabalık yerleşim birim-lerinde sağlık kuralları ve çevre temizliği açısından son derece önemlidir.
Müslümanların ve kitap ehli olanların Yahudi ve Hıristiyanların hatta kadın dahi olsalar, Besmele ile (Allah anılarak) kestikleri hayvanların, eti yenen hayvanlar olmak kaydıyla etleri yenir. Besmelenin unutularak terk edilmiş olması zarar vermez. Hatta kitap ehlinin Besmele çekip çekmedik-leri bilinmediği taktirde de kestikleri (eti yenen) hayvanlar helal olur. Mecusilerin, puta tapanların, hak dinden dönenlerin (mürtedlerin), besmeleyi kasten terk edenlerin kestikleri yenmez, haram olur.
Bayram namazı, biri Ramazan bayramında diğeri Kurban bayramında olmak üzere yılda iki defa kılınan iki rekatlık bir namazdır. Bayram namazının diğer namazlardan ayrılan en önemli özelliği iki rekatında fazladan üç tekbir olması-dır. Bu fazla tekbirlere "Zait tekbirler" denir. Bu ilave tekbirler vacip olup birinci rekatta kıraatten önce, ikinci rekatta kıraatten sonra alınır. İlk rekatta iftitah tekbirinden sonra eller bağlanır ve "Sübhaneke" duası okunur. Bundan sonra imamla birlikte zait tekbirlere geçilir. İmamın tekbiri yüksek, cemaatin tekbiri ise alçak sesle olur. Tekbir alınarak eller kaldırılır ve sonra yanlara bırakılır, üç defa "Sübhanellah" diyecek kadar beklendikten sonra yeniden tekbir alınır; aynı şekilde eller kaldırılır, yanlara bırakılır yine üç defa "Sübhanellah" diyecek kadar bekledikten sonra yeniden tekbir alınır; aynı şekilde eller kaldırılır, yanlara bırakılır yine üç defa "Sübhanellah" diyecek kadar beklenir, sonra bu rekattaki zait tekbirlerin sonuncu su olan üçüncü tekbir alınır ve bu defa eller bağlanır. Cemaat susar, imam gizlice "Euzü Besmele" çektikten sonra açıktan okumaya başlar ( Fatiha ve Zammı sure). Rükü ve secde yapıldıktan sonra ikinci rekatta imam, Fatiha ve arkasından bir sure okuduktan sonra bir önceki rekatta olduğu gibi üç defa tekbir alınır, dördüncü tekbir rükuya geçiş tekbiri mahiyetindedir. Bu tekbirle rükuya gidilir ve böylece namaz tamamlanır.
TEŞRİK TEKBİRLERİ
Arife günü sabah namazında itibaren bayramın 4. Gününün ikindi namazına kadar, kılınan namazların farzına müteakip getirilen tekbirlerdir. Teşrik Tekbiri: "Allahü Ekber la ilahe illallahü vellahü Ekber, Allahü Ekber ve lillahil hamd" Anlamı: "Allah her şeyden yücedir. Allah her şeyden yücedir. Allah´tan başka ilah yoktur. O Allah, her şeyden yücedir. Allah, her şeyden yücedir. Hamd Allah´a mahsusutur."
Rabbimiz!
Bu risaleyi ihlas ile okuyup, gereğince amel edenlerin ve risalenin hazırlamasında emeği geçenlerin imanlarını kuvvetli, zihinlerini açık, ilimlerini geniş, amellerini salih, rızıklarını bol ve helal eyle!
Rabbimiz!
Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimiz eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Eminiz ki lütfu en bol olan sensin.
Rabbimiz!
Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde insanları mutlaka bir araya toplayacak olan sensin. Şüphe yok ki, sen asla sözünden dönmezsin…
(Âmin.)
ŞARTLAR
Dinen; Koyun, keçi, sağır, manda ve deve türleri kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvanlardır. Dolayısıyla ancak bu hayvanlardan (veya türdeşleri) kurban kesilebilir. Tavuk, kaz, ördek, deve kuşu, ceylan gibi hayvanların kurbandan kurban olmaz.
Koyun ve keçi sadece bir kişi için, deve sığır ve manda ise yedi kişiyi aşmamak üzere ortaklaşa kurban olarak kesilebilir. Bu hüküm Hanefiler dâhil üç mezhebe göre olup, Maliki mezhebinde parasına ve etine iştirakle ortak kurban kesimi caiz görülmez.
Koyun ve keçi cinsinden hayvanlar bir yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilir. Hanefiler de dâhil, fakihlerin çoğunluğu, koyunun semizlik ve gösteriş olarak bir yaşındakilerle aynı olması halinde altı ayını tamamladıktan sonra da kurban olabileceği görüşündedir.
Sağır ve manda cinsinden hayvanlar iki yaşını, deve ise beş yaşını tamamladıktan sonra kurban olarak kesilebilir. Kesilecek hayvanın kurban olmaya engel bir kusuru bulunmaması gerekir.
Kurban edilecek hayvanın sağlıklı, düzgün, azaları tamam ve besili olması hem ibadetin gaye ve mahiyetine hem de sağlık kurallarına uygun düşer. Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bazı azaları eksik mesela bir veya iki gözü kör, kulakları ve boynuzları kökünden kesilmiş, dili kesik, dişlerinin çoğu veya tamamı dökülmüş, kuyruğu ve memesi kesik hayvanlar kurban olmaz.
Ancak hayvanın doğuştan boynuzsuz, şaşı, topal ve deli, biraz hasta ve bir kulağı delinmiş veya yırtılmış olmasından kurban açısından bir sakınca yoktur. Koyunun daha semiz ve lezzetli olması maksadıyla doğduğunda kuyruğunun kısmen veya tamamen kesilmesi kusur sayılmaz.
Kurbanın sahih olabilmesi için belirlenmiş vakit içinde kesilmesi gerekir. Kurban bayramının ilk üç günü yani Zilhicce ayının 10,11 ve 12. günleri, bayram namazının kılınmasından itibaren, bayramın 3,gününün akşamına kadarki süre zarfında kesilebilir. Enes´ten (ra) rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurdular: "Kim namazdan önce kurban keserse onu iade etsin. Her kim namazdan sonra keserse onun bu iba-deti tamam olur ve Müslümanların sünnetine isabet etmiş olur." (Buhari, İdeyn 5, 10, 17, 13; Nesai, İdeyn 8, 30 )
Şafii mezhebine ve bazı fakihlere göre bu süre bayramın 4. günü akşamına kadardır. Kurban bayramının 1. günü kurban kesimi işleminin yapılması tavsiye edilmiştir. Geceleyin kurban kesmeyi caiz görmeyenler ve mekruh görenler, aydınlatma imkânın yetersizliğinin yol açacağı muhtemel tehlike, hata ve zorlukları göz önünde bulunmuş olmalıdır. Bu sakıncalar yoksa gece de kurban kesilebilir.
Kurbanın ibadet niyetiyle kesilmesi şarttır. Kuran´da kesilen kurbanlık hayvanların et ve kanlarının değil bu kesimi yapan Müslümanların niyet, takva ve bağlılığının Allah´a ulaşacağı bildirilmiştir. "Onların (kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allah´a ulaşır. Size verdiği hidayetten (ve bu hayvanlara sahip kılmasından) dolayı Allah´ı büyük tanımanız içindir ki, O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdeler!" (Hac-37)
Niyette asıl olan kalbin niyetidir, dil ile açıkça söylenmesi gerekmez. Kurbanda niyetin bu önemi sebebiyledir ki Hanefi mezhebinde ortaklaşa kesilen kurbana bütün ortakların ibadet niyetiyle katılmaları şarttır. O ortaklardan birinin sadece et elde etme niyeti ile iştiraki kurban ibadetinin manasını bozar. Şafii ve Hambeli mezheplerine göre ise böyle ortaklık, kurban ibadetine zarar vermez.
KESİM İŞLEMİ
Hayvan, kesim yerine incitilmeden götürülür, kesilecek zamanda kıbleye karşı ve sol tarafı üzerine yatırılır. Elinden geldiği sürece her mükellefin kurbanın kendisinin kesmesi menduptur, değilse bir başka-sına vekalet verip kestirir. Kurbanı kesecek kişinin Müslüman olması tercihe şayandır. Yahudi ve Hıristiyanlara da kesim yaptırabilir. Çünkü Ehl-i Kitabın kestiği yenir. Kurban sahibinin kesim esnasında orada hazır bulunması müstehaptır. Hayvan yere yatırılırken Kuran´dan şu ayetleri okur: "Şüphesiz ben, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah´a çevirdim ve ben O´nun ortak koşanlardan değilim." (Enam-79) "De ki; Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir. O´nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim." (Enam-162,163)
Kesim işlemi sırasında hayvana eziyet verilmemeye azami ölçüde dikkat edilmelidir. Bunun için de hayvan düzgün bir şekilde bağlanıp keskin bir bıçakla kesim işlemi tamamlanmalıdır.
Unutulmaması gereken bir diğer unsur da; hayvanı kesenin "Bismillahi Allahü Ekber" demesidir. Kurbanı vekilin kesmesi halinde kurban sahibi de besmeleye iştirak eder. Hayvanın keserken "Bismillahi Allahü Ekber" denilmesi müstehaptır. Boğazlamada Yüce Allah´ın mübarek isimlerinden herhangi birini söylemek de yeterlidir. Allahü Ekber, Allahü A´zam, Allah denilmesi gibi… Alah´ın ismini dua maksadı ile söylemek yeterli değildir.
Besmele kasten terk edilirse, hayvanın eti yenmez, haram olur. Fakat unutularak terk edilirse böyle kesilen hayvanın eti yenir. Çünkü unutarak yapılan kusurlar bağışlanmıştır. Bir Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Ümmetimin üzerinden üç şeyin günahı kaldırılmıştır. Hata, unutmak ve üzerinde zorlama olan fiiller. ( Usulü´l-Fıkıh, Prof. Dr. H.Hamit HASAN, sh. 151)
İmam Şafii´ye göre, hayvanı sadece boğazlamak yeterlidir. Besmele okunması bir müekked sünnetidir. "Bismillah" denmese de kesilen hayvanın eti yenir, haram olunmaz. Bu görüş Ebu Hureyre (ra) ve İbni Abbas´dan (ra) rivayet edilmiştir. Ancak bu görüş diğer müctehidler tarafından kabul edilmemiştir. Bununla beraber Şafiilerce de besmeleyi terk etmek mekruhtur.
Kurban kesmenin rüknü kurbanlık hayvanın kanını akıtmaktır. Hayvanların değişik fizyolojik şekillerinden dolayı bu işlem iki değişik şekilde yapılır. Sığır, manda, koyun ve keçi cinsinden hayvanlar yatırılıp çenelerinin hemen altından (zebh), deve ise ayakta sol ön ayağı bağlanarak göğsünün hemen üzerinden (nahr) kesilir.
Hazreti Peygamber´in hadislerinden hareket eden İslam alimleri kurban sahibinin etten kendi yiyebileceği ve bakmakla yükümlü olduğu kimselere yedirebileceği kadar ayırması, etin bir kısmının da dağıtılması gerektiği hususunda görüş birliğindedir. Ancak kurban etinin ne kadarının yenilip ne kadarının dağıtılacağı hususunda farklı görüş ve ölçüler ileri sürmüştür.
İslam alimlerinin bir çoğu kurban etinin üç parçaya bölüp, birisinin aile, diğer birinin zengin de olsalar akrabaya hediye, geriye kalan son üçte birlik bölümün ise fakirlere verilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Eğer aile kalabalık ise kurban etinin kimseye verilmeden evde tüketilmesinde de bir sakınca görülmemiştir.
İbn-i Abbas (ra) Hz. Peygamber´in kurbanı ile ilgili olarak şunu nakledilmiştir: "O, üçte birini aile halkına yedirir, geri kalan üçte ikisini de tasadduk ederdi." Adak olarak kesilen kurbanın etinden, adakta bulunan kimse ve onun bakmakla yükümlü olduğu kimseler (babası, annesi, dede ve nineleri, çocukları, torunları, hanımı ) yiyemez. Şayet yiyecek olurlarsa yediklerinin bedelini fakirlere vermeleri gerekir.
Kurban sırf Allah rızasını kazanmak için kesildiğinden kurbanın etinin ve diğer parçalarının satılması veya benzeri şekilde sahipleri için gelir getirici işlemler için kullanılması caiz değildir. Aynı şekilde kur-ban kasaba kestirilmişse, kasabın kesim ücreti kurbanın eti veya bunların parasıyla ödenmez. Bunun yerine, hayır işlemekle mükellef olan organizasyonlara verilmesi yerinde ve makbul olanıdır.
Hz. Ali´den şöyle rivayet edilmiştir:
"Resulüllah, develerinin kurban olarak kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtındaki çullarını paylaştırmamı emretti. Onlardan herhangi bir şeyi kasap ücreti olarak vermeyi bana yasakladı ve ´kasap ücretini biz kendimiz veririz´ buyurdu. ( Müslim, Hac 348; Darimi, Menasik, 89)
Kesim işlemi tamamlandıktan sonra çevre temizliğinin iyice yapılması, hayvanın artan parçalarının toprağa derince gömülmesi… vs. gibi işlemler özellikle şehir merkezlerinde ve kalabalık yerleşim birim-lerinde sağlık kuralları ve çevre temizliği açısından son derece önemlidir.
KİMLERİN BOĞAZLADIĞI HAYVANIN ETİ YENİR?
Müslümanların ve kitap ehli olanların Yahudi ve Hıristiyanların hatta kadın dahi olsalar, Besmele ile (Allah anılarak) kestikleri hayvanların, eti yenen hayvanlar olmak kaydıyla etleri yenir. Besmelenin unutularak terk edilmiş olması zarar vermez. Hatta kitap ehlinin Besmele çekip çekmedik-leri bilinmediği taktirde de kestikleri (eti yenen) hayvanlar helal olur. Mecusilerin, puta tapanların, hak dinden dönenlerin (mürtedlerin), besmeleyi kasten terk edenlerin kestikleri yenmez, haram olur.
BAYRAM NAMAZI
Bayram namazı, biri Ramazan bayramında diğeri Kurban bayramında olmak üzere yılda iki defa kılınan iki rekatlık bir namazdır. Bayram namazının diğer namazlardan ayrılan en önemli özelliği iki rekatında fazladan üç tekbir olması-dır. Bu fazla tekbirlere "Zait tekbirler" denir. Bu ilave tekbirler vacip olup birinci rekatta kıraatten önce, ikinci rekatta kıraatten sonra alınır. İlk rekatta iftitah tekbirinden sonra eller bağlanır ve "Sübhaneke" duası okunur. Bundan sonra imamla birlikte zait tekbirlere geçilir. İmamın tekbiri yüksek, cemaatin tekbiri ise alçak sesle olur. Tekbir alınarak eller kaldırılır ve sonra yanlara bırakılır, üç defa "Sübhanellah" diyecek kadar beklendikten sonra yeniden tekbir alınır; aynı şekilde eller kaldırılır, yanlara bırakılır yine üç defa "Sübhanellah" diyecek kadar bekledikten sonra yeniden tekbir alınır; aynı şekilde eller kaldırılır, yanlara bırakılır yine üç defa "Sübhanellah" diyecek kadar beklenir, sonra bu rekattaki zait tekbirlerin sonuncu su olan üçüncü tekbir alınır ve bu defa eller bağlanır. Cemaat susar, imam gizlice "Euzü Besmele" çektikten sonra açıktan okumaya başlar ( Fatiha ve Zammı sure). Rükü ve secde yapıldıktan sonra ikinci rekatta imam, Fatiha ve arkasından bir sure okuduktan sonra bir önceki rekatta olduğu gibi üç defa tekbir alınır, dördüncü tekbir rükuya geçiş tekbiri mahiyetindedir. Bu tekbirle rükuya gidilir ve böylece namaz tamamlanır.
TEŞRİK TEKBİRLERİ
Arife günü sabah namazında itibaren bayramın 4. Gününün ikindi namazına kadar, kılınan namazların farzına müteakip getirilen tekbirlerdir. Teşrik Tekbiri: "Allahü Ekber la ilahe illallahü vellahü Ekber, Allahü Ekber ve lillahil hamd" Anlamı: "Allah her şeyden yücedir. Allah her şeyden yücedir. Allah´tan başka ilah yoktur. O Allah, her şeyden yücedir. Allah, her şeyden yücedir. Hamd Allah´a mahsusutur."
Rabbimiz!
Bu risaleyi ihlas ile okuyup, gereğince amel edenlerin ve risalenin hazırlamasında emeği geçenlerin imanlarını kuvvetli, zihinlerini açık, ilimlerini geniş, amellerini salih, rızıklarını bol ve helal eyle!
Rabbimiz!
Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimiz eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Eminiz ki lütfu en bol olan sensin.
Rabbimiz!
Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde insanları mutlaka bir araya toplayacak olan sensin. Şüphe yok ki, sen asla sözünden dönmezsin…
(Âmin.)
--------------------
Kurallar / Künye / Anadolu Gençliği Videosu / D-8 Projesi / Radyo Millî Görüş / Millî Görüş Ders Notları / Genel Başkan'dan / Ey Osmanlı Ne Olur Geri Gel / Siyonizm / Stratejik Hedef / Sen Hep Haklı Çıktın / Biz Millî Gençliğiz(yeni) / Sarıkamış Dosyası
--
Bana ulaşmak için: dosta333@gmail.com
Dost bulmanın yolu da dost olmaktan, Dost olmanın yolu "insan" olmaktan geçer....
selametle...
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.