Müslüman Kadına Dair
Tuğba Bünül
"Gerileme çağında kadının hakları elinden alındı. Kadının şer'i haklarının gaspedildiği dönemleri gerici dönemler olarak adlandırıyorum. Kadının hakları elinden alınınca toplum geriledi. Zira kadının kimlik bilincine ulaşması tüm toplumu uyandıracak güce sahipti.
Kadın cephesinin ihmal edilmesi kadını şuursuzlaştırdı. Kadınlar sanki hayvanlar gibi bir acayip mahluka dönüştü. Ne çocuk terbiyesini bilir, ne kocasına yardımcı olur…
Kocamız cihada gidince yerimize çakıldık, ağladık, sızlandık. Kadının fıkhını, dinini öğrenmesi, öğretmesi ve bilinçlenmesi onu toplumsal dirilişin öncüsü kılacaktır."
(Safinâz Kazım / Kadının Özgürlüğü)
Kadın; sözde/batıl/tahrif edilmiş dinlerde ve ideolojilerde, ya arka planda tutularak hayattan soyutlanmış, asosyal bir varlık haline dönüştürülmüş ve doğurgan özelliğinden başka bir görevi olamayacağı savı ile yobaz bir zihniyetin ayrımına maruz kalmış ya da en öne itilerek cinsel istismara maruz bırakılmış, şehevi dürtülerin tatmin aracı olarak sömürülmüş ve bu cihetle ite, kakıla bir dünya serüveni süregelmiştir..
Batılın sömürüsü ve kimliksizleştirdiği kadın, var olduğu toplumlarda söz sahibi olamazken, hatta ve hatta cinsiyetinden ötürü utanç kaynağı olan ve öldürülen kız çocuklarını izlerken, ibadethaneler ve kutsanmış yerlere adım dahi attırılmazken, bu kokuşmuşluk ve bozulmuşluk Hakkın müdahalesi ile İslam'ın hükümleri doğrultusunda düzeltilmiş ve fıtratın gereği olan hal ve durumlar, Müslüman kadının kimliğini inşa ederek bu fesat ıslah edilmiştir..
İslam'ın ıslah ettiği toplum kadına tebliğ ve irşad vazifesini, ilim ve talebe işlevselliğini sağlamış ve faal bir rol kazandırmıştır.. Ama zamanla tahrif edilen bu durum, geleneğin ve örfün yoğurduğu ve yoğun olduğu halklarda kadını yine dışlamış, yapması gereken görevi ödev olarak yüklememiş, etken bir vazife sunamamıştır.. Kadınlar, İslam davasında ve mücadelede bir engel olarak görülmüş, evcil ve doğurgan özelliği somutlaştırılıp dava adına yaptıkları dillendirilmemiş, yapabilecekleri öğretilmemiş ya da hadsizce sınırlandırılmış veya yok sayılmıştır..
Kadın, fıtratının gereği mutedil bir varlık olarak, hem doğurgan bir anne, hem evcil bir eş hem de fikirsel ve eylemsel anlamda iş görebilecek donanıma sahiptir.. Meşru şartlar ve durumları kullanarak, toplumun ıslah edilmesi için çabalayabilmiş ve bu çabayı hala gösterme gayreti içerisinde olmuştur.
Allah (c.c) ayetlerin de, insanları hayra, adalete, iyiliğe çağırmalarını onları kötülük ve zulümden beri tutmalarını kullarına ödev saymış, bu ödevi verirken de cins ayrımı yapmamış ve bunu bir toplum vazifesi olarak farz kılmıştır..
"Sizden hayra çağıran, iyiliği teşvik eden, çirkinliklerin yayılmasına engel olan bir topluluk bulunsun. İşte gerçek kurtuluşa erenler onlardır." (Al-i imran 103)
"Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostudur. İyiliği teşvik eder, kötülüğün yayılmasına engel olurlar. Namazlarını kılar, zekatlarını verir, Allah'a ve Resulü'ne itaat ederler. İşte onlar Allah'ın (öteki dünyada) rahmet edeceği kişilerdir." (Tevbe, 70)
İslam kadına, peygamberine ve halifesine dahi –zıhar ve miras konuları vs..gibi- itiraz edebilme edebpsizliğini ! Nesibe ve Fatıma gibi savaş meydanlarında düşmanla karşılıklı çarpışma ve yaralılara su taşıma had bilmezliğini! uygun görmüştür. Bu cüretkar tutumların hak olduğunu ve o zamandan bu zamana miras kaldığını bilenler ve bunun farkında olanlar da az değiller tabi..
Şeyh Ahmet Yasin'in oğlu Abdulhamid Yasin, babasının bu farkındalığı nasıl icra ettiğini şöyle ifade ediyor;
"Filistinli gençler de babamın ders verdiği mescide sık sık gelirler ve onun derslerini dinlerlerdi. Ayrıca babam derslerini erkeklere olduğu kadar, bayanlara da verirdi. Hatta kendi öğrencilerini de bayanlara ders vermesi ve bayanlar içerisindeki ilmi ve sosyal aktivilerin arttırılması için teşvik ederdi. Bayanlara yönelik Gazze'deki davetin öncülüğü de babam ile başlamıştır. Ve daha sonra da bu eğitim yaygınlaştı. Şimdi rabbimizin yardımıyla gerek Gazze'de gerekse Batı Şeria'da hanımlara yönelik eğitim ve sosyal faaliyetleri kapsayan merkezler, babamın yoğun girişimleri ile bugünkü haline kavuşmuştur."
Safinaz Kazım'ın dediği gibi, kadının kimlik bilincine ulaşması tüm toplumu uyandıracak güce sahipti ve Ahmet Yasin Müslüman kadında oluşturulacak kimliğin, kocaman toplumu etkileyecek ve düzenleyecek bir etken olduğunun farkındaydı..Bunun için kadının konuşmasını, toplum içerisinde bir birey olarak hareket etmesini kebair sanan bağnaz ve yobazlara hakiki kadın öğretisini sunmuş oluyordu...
Kadın bir türlü dengeli bir kalıba oturtulamamış, geleneğin dar kalıbında sıkışmışken, Modernitenin üç beden büyük gelen kalıbında kaybolmuştur.. Geleneğe gömülerek yok edilen kadın kimliği, Modernite eliyle sözde varlığı ispat edilmeye, bizde varız demeye ve ayağa kaldırılmaya çalışılmıştır.. Kadın için hak arayışına girenler, kadının esas hakkını gasp edip sözde haklar türeterek, fıtrata aykırı feminist bir kadın oluşumunu tetiklemiştir.. Fakat Kadın, bu el değişimi ile yine hak ettiği yeri bulamamış ve hatta daha batık bir hale dönüştürülmüş ve meta haline getirilmiştir.. Oysa ki kadın, ne aşağıda ne yukarıda olma eğiliminde değildir.. Kadın, Vasat olan orta yolda ilerleme gayretindedir..
Bu bağnaz ve yobazların kafasına bu kadar vurmuşken, onları bastıran tezatlıkta modern çağın, modern kuklası olan sözde İslam kimliğine sahip, Modern Müslüman kadına ne demeli ?!.. Bu yobazlara karşı bir refleks geliştiren ve mukavemete girişen, bu nedenle dengesi sarsılmış, Fıtratın gereğine ve meşru hükümlere aykırılıkları söz konusu olan durumları dahi mübah sayarak, bu bağlamda hareket eden kadın hangi kategoride değerlendirilecek !..
Esasları kenara iterek, teferruatlarla boğduğu bir alanda var olma çabası nedendir kadının onu da anlayamıyorum.. İslam'dan olmayan ama İslam'a yamanarak oluşturulan temelsiz yapı da, nereye kadar inşa edecek katlarını bunu kestiremiyorum.. Sonsuza ulaşma gayesiyle dikilen gökdelen temelinden çürükken, varılacak menzile dair hayaller kurmak Modern Müslüman Kadının en büyük handikapı olsa gerek.. Modern Müslüman Kadın ya da Müslüman Modern Kadın sıfatlandırması yapmak hiç hoşuma gitmiyor ama bu durumu tabir edecek başka bir tanım bulamıyorum..
İslam'ın bahşettiği kimlik ve çalışma alanı o kadar geniş ki, bunu İslamsız ortamlarda sağlama eğilimi Müslüman kadının yozlaşmasına sebep oluyor.. Evinde eşi ve çocukları ile dışarı da diye tanımlarsak –bence dışarısı değil bilakis evinizde oturun tavsiyesinin izhar edildiği alandır- komşusu ve akrabası ile arkadaşı, ashabı ile konuşacağı halledeceği o kadar sorun var ki bunlarla uğraşması bile yoğun bir tempoya sahip olmasını sağlayacaktır..
Konuşurken olması gereken vakar, tanınması ve yabancı erkeklerin eziyetine maruz kalmaması için emredilen setresi, evinde otur denirken amaçlanan fayda yok sayılmış ve kadın toplumda bir birey olarak var olma çabasını gayrimeşru şekilde savunur ve icra eder olmuştur. Evinde oturması otur, uyu, ye, iç manasında değildir zaten ayetin bütününde ifade edilen şudur..
Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzap 33)
Özelde peygamberin ev halkı genelde ümmete bir nida ve tavsiyedir bu ayet.. Evinizde oturmanızın istenmesi, günahdan beri, günahdan arınmış ve daha temiz kalabilmeniz için sunulan bir tavsiyedir. Evinizde oturun, açılıp saçılmayın cahiliye dönemi kadınlarına benzemeyin.. Oturun da evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti anın. Şüphe yok ki Allah lütuf sahibidir ve her şeyden haberdardır. (Ahzap 34)
Ayetler ve hikmeti anmak, ilimle haşir neşir olmaktır. Allahın ayetlerini, ilmini, hikmeti anın, öğrenin, idrak edin, yaşayın ve öğretin bunun için de meşru olan yol ve yöntemleri, durum ve ortamları oluşturun ve öylece hareket edin..
Kadının, toplum da var olma çabası takdirle karşılanmalı ve buna destek olunmalı amma velakin bu meşru ve Rıza-i İlahiye uygun şekilde olmalı ki istenilen ve yaşanılan geçici hayat, hayırlı ve meşru bir hal alsın ve ebedi hayata köprü olsun.
--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------
MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.