T a r a f s ı z D e ğ i l i z

TÜRKLER HAKKINDAKİ AYET

Sayın Kayacan,
Önce ilginize teşekkür ederim. Sorularınıza şu şekilde cevap vermek istiyorum:
1. Türklerin Ayet-i Kerime ile medh edildiği meselesi:
Yazıda da göreceğiniz gibi (Milliyetinizi, Kur'ana ve İslâmiyet'e kal'a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehacümatı defettiniz, tâ يَاْتِى اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ ..... âyetine güzel bir mâsadak oldunuz) denilmektedir. Bu, yaptıklarınız Kur'an-ı Kerimin bu ayetteki hükmüne uyduğu için Kur'anın senasına mazhar oldunuz demektir. Bu aynen İstanbul'un fethi hakkındaki Hadis-i Şerife benzer. Ayet ve Hadisler doğrudan isim vermemiştir. Zira, o gelecekte yapılacakları hepsini de kapsar. Bugün Türkler bunu yapmışlarsa, yarın da Kürtler veya Boşnaklar yapar ve ayetin kutlamasına mazhar olabilirler.
Ayeti Kerimenin manası: Maide suresi - 54

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Yâ eyyuhellezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye'tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu'minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu'tîhi men yeşâ(yeşâu) vallâhu vâsiun alîm(alîmun)
Türkçesi:
Ey iman edenler, içinizden kimler dininden geri dönerse, ALLAH (onların yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' ALLAH yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, ALLAH'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. ALLAH (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.

Tarihin şehadetiyle; Sahabelerden sonraki Arapların yanlışlıklarına karşılık Ayet-i Kerimede belirtilen evsafları taşıyan topluluk Türkler olmuştur. Elbette, bir Kürt olan Selahattin-i Eyyübi de bu ayete uyan bir kumandandır.
Bundan sonra da ayette belirtilen hususları yerine getiren milletler çıkacak ve ayete masadak olacaklardır.
2. Türklerin İslamın Kahraman ordusu olduğunu ve Türklere kılıç çekilemeyeceği:
Bu ifadeler Kur'anda değil, Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerinde ve Şeyh Saide yazdığı mektupta mevcuttur. Bu anlayış Bediüzzamana aittir. Bir Kürt olan ve Osmanlı döneminde isminde buna telmihen Kürt Said veya Said-i Kürdi tarzında ibare bulunmasına rağmen; İstanbul'a gelip, siyaset ve Osmanlı idaresini yakından gördükten sonra ismini doğduğu köye istinaden (Nurs Köyü) Said-i Nursi olarak değiştirmiş ve ondan sonra bu lakapla anılmıştır.
Bediüzzamanın anlayışına göre; Türkler İslama büyük hizmetlerde bulunmuş ve ayet-i Kerimede bahsedilen vasıflara sahip bir millettir. Tarihinde bazı aralıklarla inkisarlar olmuşsa da asıl itibariyle gelecekte de bu görevi yerine getirecek vasıf ve durumdadır. Bu sebeple Bediüzzaman kendisine TC de yapılan bütün eziyet ve zulümlere bu noktadan bakarak, karşı çıkmamış, hatta yapanları affetmiştir. "Evet ümitvar olunuz ! Şu istikbal inkilabâtı (inkilapları) içinde en yüksek gür seda İslam'ın sedası olacaktır" derken bunun Türkler tarafından gerçekleştirileceğine inanmış, bu sebeple de bütün eserlerini Türkçe yazmış, bütün hayatını Türkler arasında geçirmiş, en yakın talebeleri Türkler arasından çıkmıştır. Eğer Bediüzzaman bu inanış ve itikatta olmasa idi, hiç çekinmeden fikirlerini ve faaliyetini ona göre yapacak karakterde biri idi.
3. Kur'an-ı Kerimin ayeti evrensel olduğuna göre, bu vasıftaki milletlerin bütün dünyada ve değişik zamanlarda olması mümkündür. Ama bu ayeti Türklere uyguladığımızda; elbette yaptıklarına göre karar verceğimizden tarihi olarak geçmişteki hallerini buna uygundur diyebiliriz. Zaten Bediüzzaman da yazısında buna işaret ederek;

"İşte ey ehl-i Kur'an olan şu vatanın evlâdları! Altı yüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri bin senedir Kur'an-ı Hakîm'in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup, Kur'anı ilân etmişsiniz. Milliyetinizi, Kur'ana ve İslâmiyet'e kal'a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehacümatı defettiniz, tâ يَاْتِى اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ اَذِلَّةٍ عَلَى اْلمُؤْمِنِينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِى سَبِيلِ اللّهِ âyetine güzel bir mâsadak oldunuz. Şimdi Avrupa'nın ve firenk-meşreb münafıkların desiselerine uyup, şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız!

diyerek, bundan sonraki duruma işaret etmektedir. Yani bundan sonra da İslama hizmet ederseniz bu ayete layık olursunuz. Ama, Avrupanın ve münafıkların desiselerine uyarsanız âyetin başında geçen "kimler dininden geri dönerse" ibaresine uyarsınız demektedir.
Elbette "Türk Milleti ila nihaye bu ayete göre hareket edecektir" denilemez. Zaten Ayet-i Kerimede Cenab-ı Hak "Bu, ALLAH'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. " demektedir.
"Ama Bediüzamanın "Rahmet-i İlahiyeden ümidi", "geçmişteki hizmetleri" ve "bu uğurda verdiği şehitler hürmetine" tekrar İslama hizmetin Türklere verileceği kanaatı vardır ki, Türklerle bu kadar yakından ilgilenmiştir.
Selam ve saygılarımı sunarım.
Muzaffer Deligöz
Gazeteci-Yazar

Sizi izinsiz meşgul ettiğimiz için özür dileriz.
Önemli gördüğümüz bazı mailleri size göndermemizi istemiyor iseniz lütfen;
ena@ena-ajans.com adresine bildiriniz.


----- Original Message -----
Sent: Sunday, December 23, 2007 10:29 PM
Subject: Re: ALLAHA İNANANLARA HİTAP EDİYORUM...

...Türklerin Ayeti Kerime ile medh edildiğini, İslamın Kahraman ordusu olduğunu, Türklere kılıç çekilemeyeceğini,...
Bu ayetin numarası nedir? Türklerle ilgili bu hükümler evrensel mi tarihsel midir?
sa.
Murat Kayacan
----- Original Message -----
Kürtcü diye itham edilen Said Nursi'nin Türklerle ilgili bazı yazıları:

"Benim gibi pek ciddî bir muhabbetle Türk Milletini seven ve Kur'ânın senasına mazhariyetleri cihetiyle Türk Milletini pek çok takdir eden ve altı yüz seneden beri bütün dünyaya karşı koyan ve Kur'ânın bayraktarı olan bu millete karşı gayet şiddetli taraftar bulunan ve bin Türkün şahadetiyle, bin milliyetçi Türkçüler kadar Türk Milletine bilfiil hizmet eden ve kıymettar otuz-kırk Türk gençlerini, namazsız otuz bin hemşerilerine tercih etmekle bu gurbeti ihtiyar eden ve hocalık haysiyetiyle izzet-i ilmiyeyi muhafaza eden ve hakaik-i imaniyeyi pek vâzıh bir surette ders veren bir insanın; on sene ve belki yirmi-otuz sene zarfında, yirmi-otuz değil, belki yüz, belki binler talebesi, sırf iman ve hakikat ve âhiret noktasında onunla fedakârane bağlansa ve âhiret kardeşi olsalar çok mudur ve zararı mı var? Hiç ehl-i vicdan ve insaf bunları tenkide cevaz verir mi? Ve bunlara cemiyet-i siyasîye nazariyle bakabilir mi? (Tarihçe-i Hayat Sh:208)


"Ey efendiler! Ben, her şeyden evvel Müslüman'ım ve Kürdistan'da dünyaya geldim. Fakat Türklere hizmet ettim ve yüzde doksan dokuz menfaatli hizmetim Türklere olmuş ve en çok hayatım Türkler içinde geçmiş ve en sâdık ve en hâlis kardeşlerim Türklerden çıkmış ve İslâmiyet ordularının en kahramanı Türkler olduğundan, meslek-i Kur'âniyem cihetiyle, her milletten ziyade Türkleri sevmek ve taraftar olmak Kutsi hizmetimin muktezası olduğundan; bana Kürt diyen ve kendini milliyetperver gösteren adamların bini kadar Türk Milletine hizmet ettiğimi, hakikî ve civanmert bin Türk gençlerini işhâd edebilirim."

"Hem, hey'et-i hâkimenin ellerinde bulunan otuz-kırk kitabımı; hususan İktisad, İhtiyarlar, Hastalar Risalelerini işhad ediyorum ki: Türk Milletinin beşten dört kısmını teşkil eden musibetzede, fakirler ve hastalar ve dindar muttakiler taifelerine bin Türkçü kadar hizmet eden o kitaplar, Kürtlerin ellerinde değil, belki Türk gençlerinin ellerindedirler."
(Tarihçe-i Hayat Sh:210)


"İşte ey ehl-i Kur'an olan şu vatanın evlâdları! Altı yüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri bin senedir Kur'an-ı Hakîm'in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup, Kur'anı ilân etmişsiniz. Milliyetinizi, Kur'ana ve İslâmiyet'e kal'a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehacümatı defettiniz, tâ يَاْتِى اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ اَذِلَّةٍ عَلَى اْلمُؤْمِنِينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِى سَبِيلِ اللّهِ âyetine güzel bir mâsadak oldunuz. Şimdi Avrupa'nın ve firenk-meşreb münafıkların desiselerine uyup, şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız!

Cây-ı dikkat bir hal: Türk milleti anasır-ı İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslüman'dır. Sair unsurlar gibi, Müslim ve gayr-ı Müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa, Müslüman'dır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi). Halbuki küçük unsurlarda dahi, hem Müslim ve hem de gayr-ı müslim var.

Ey Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et! Senin milliyetin İslâmiyet'le imtizaç etmiş. Ondan kabil-i tefrik değil. Tefrik etsen, mahvsın! Bütün senin mazideki mefahirin, İslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefahir, zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefahiri kalbinden silme! "
(Mektubat 26. Mektup)


"Hükümetin lâik cumhuriyeti dini dünyadan ayırmak demek olduğunu biliyoruz. Yoksa, hiçbir hatıra gelmeyen dini reddetmek ve bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu, gayet ahmak bir dinsiz kabul eder. Evet, dünyada hiçbir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi; Türk milleti misillü bütün asırlarda mümtaz olarak, bütün aktar-ı cihanda, nerede Türk varsa Müslüman'dır. Sair anâsır-ı İslâmiyenin küçük de olsa yine bir kısmı, İslâmiyet haricindedir. Böyle pek ciddî ve hakikî dindar ve bin sene kadar Hak dininin kahraman ordusu olarak zemin yüzünde, mefahir-i milliyesini milyonlar menabi-i diniye ile çakan ve kılıçlarının uçlarıyla yazan bu mübarek milleti, "Dini reddeder veya dinsiz olur" diye itham eden yalancı dinsizler ve milliyetsizler, öyle bir cinayet işliyorlar ki, Cehennemin esfel-i safilin tabakasında ceza görmeye müstahak olurlar." (Tarihçe-i Hayat Sh:212)


"Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kurânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur." (Tarihçe-i Hayat Sh:608)


"Âlem-i İslâm milletleri Arab'ın metanetinden ders almışlar. İnşallah yine Arablar ye'si bırakıp İslâmiyet'in kahraman ordusu olan Türklerle hakikî bir tesanüt ve ittifak ile el ele verip Kur'an'ın bayrağını dünyanın her tarafında ilân edeceklerdir." (Hutbe-i Şamiye-45) (Osmanlı döneminde yazılmış eseri)


(Meşrutiyette İstanbul'daki Kürtleri ayaklandırmak isteyenlere karşı Bediüzzaman'ın kahve kahve gezerek Kürt asıllılara yaptığı konuşma)

"İstanbul'da yirmi bine yakın hemşehrilerimi, -hamal ve gafil ve safdil olduklarından- bazı particiler onları iğfal ile vilâyat-ı şarkıyeyi lekedar etmelerinden korktum. Ve hammalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları suretle meşrutiyeti onlara telkin ettim. Şu mealde:
- İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşrutiyet, adâlet ve şeriattır. Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tâbi olmayıp zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevk eden hakikî kardeşlerimiz Türklerle ve komşularımızla dost olup el ele vereceğiz. Zirâ husumette fenalık var, husumete vaktimiz yoktur. Hükümetin işine karışmayacağız. Zirâ, hikmet-i hükümeti bilmiyoruz..."
(Divan-ı Harbi Örfi Sh:15)


"..o mübarek hadsiz Türk kardeşlere bedel, Kürd namını taşıyan ve Kürd unsurundan addedilen mahdut birkaç dinsiz veya mezhepsiz bir mesleğe girenleri kazanmaktan yüz bin defa istiaze ediyorum!.. " Sayfa 450


"Türkler,bu millet-i İslamiyetin kahraman bir ordusudur." Emirdağ Lahikası, 2:196- Beyanat ve Tenvirler s. 72


"Türk milleti Müslümanın gözbebeği , baş tacıdır." Son Şahitler, 3 - 262


"Türk milleti asırlardan beri İslamiyetin bayraktarlığını yapmıştır.Çok veliler yetiştirmiş ve şehitler vermiştir." Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman said Nursi s. 255


"Pek ciddi ve hakiki dindar ve bin sene kadar Hak dinin kahraman ordusu olarak zemin yüzünde , mefahir-i milliyesini milyonlar menabi-i diniye ile çakan ve kılınçlarının uçlarıyla yazan mübarek millet………." Tarihçe-i Hayat s. 219





avast! Antivirus: Giden mesaj temiz.

Virus Veritabani (VPS): 071224-0, 24.12.2007
Test zamani: 25.12.2007 11:47:59
avast! - telif hakki (c) 1988-2007 ALWIL Software.



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.