Tarih: Tekpartinin yerini darbeler aldı "Tahkikat sonucu ortaya şu çıkacaktı: Mustafa Kemal'in koruması olan Topal Osman, daha önce 'çok sevdiğini' söylediği Ali Şükrü Bey'i..." Tahkikat sonucu ortaya şu çıkacaktı; Mustafa Kemal'in koruması olan Topal Osman, daha önce 'çok sevdiğini' söylediği Ali Şükrü Bey'i evine davet etmiş, evinde iken de yanındaki muhafız arkadaşlarının saldırısına uğratarak iple boğdurmuştu. Olayın anlaşılması üzerine adamlarıyla birlikte Çankaya Köşkü'ne kaçan Topal Osman, böylelikle kurtulacağını ummuştu, ancak çok geçmeden büyük bir oyunun parçası olduğunu anlayacaktı. Durumu daha önce öğrenen Mustafa Kemal, Köşk'ü çoktan terketmişti.
Çankaya Köşkü'nde Mustafa Kemal'i bulamayan Topal Osman, olayı anlayarak, önce Köşk'ün içindeki malzemelere, ardından da Köşk'ün etrafını çeviren müfrezeye ateş açmaya başlamıştı. Falih Rıfkı Atay, Çankaya adlı eserinde şunları yazıyor: "Meclis'te sert tartışmalar yaşanıyordu, bir defasında Trabzon Milletvekili Ali Şükrü, kürsüde konuşan Mustafa Kemal'e ağır sözler söyledi. Birbirlerinin üstlerine yürüdüler. Bu olaya çok sinirlenen Topal Osman, bir adamını yollayarak Ali Şükrü'yü konuşmak üzere Çankaya tarafındaki evine çağırır ve karşısındaki iskemleye oturur oturmaz boğdurur. Vak'a çok önemli idi. Boğduran, Mustafa Kemal'in Muhafız Komutanı. Mustafa Kemal'in evini bekleyen erler onun adamları. Düşmanlar cinayeti Mustafa Kemal'den biliyorlardı." ÇOK PARTİLİ HAYATA DOĞRU II. Dünya Savaşı'nda İtalya, Almanya ve Japonya'nın yenilmesiyle, totaliter rejimler sona ermiş, demokratikleşme ve ekonomide liberalleşme revaçtaydı. Totaliter rejimler, Batı'ya güven vermez olmuştu. Bununla birlikte, Türkiye üzerinde özellikle Boğazlar ve Doğu Anadolu ile ilgili talepleri nedeniyle, Sovyet Rusya bir tehdit haline gelmişti. Şartlar, Batı ile ilişkileri geliştirmek için çok partili hayata geçmeyi zorunlu kılıyordu. CHP'nin istediği SCF'nin kuruluşunda olduğu gibi güdümlü, muhalefeti sinirli, iktidara alternatif olmayan göstermelik bir partinin kurulmasıydı. Yaklaşık 27 yıl tek partiyle ülkeyi istediği gibi yöneten CHP diktası, artık Batı'dan da ilgi görmüyordu. İçerde ise, baskı ve cezalarla inançlarından koparılmaya çalışılan halk, patlama noktasına gelmişti. DPKURULUYOR Adnan Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından demokratikleşme taleplerini içeren bir önergenin, CHP meclis grubunca reddedilmesi üzerine, 7 Ocak 1946 tarihinde önerge sahiplerince Demokrat Parti (DP) kurulmuştu. DP, ideolojik olarak CHP'den farklı olmayan yeni parti, daha az merkeziyetçi ve daha az bürokratik bir devlet öngörüyordu. II. Dünya Savaşı yıllarında alınan ekonomik tedbirler halkı zor durumda bırakmıştı. Bunlar 1940 tarihli Milli Koruma Kanunu (iktidara fiyat ve arzı belirleme, halkı zorunlu çalıştırma yetkisi veriyordu), 1942 Varlık Vergisi ve Milli Mücadele için konulmuş ve 1925'te kaldırılmış olan Ayniyat Vergisinin 1943'te tarım ürünlerine yeniden getirilmesiydi. CHP bürokrasisinin halkı horlayan, baskı altına alan uygulamaları nedeniyle halk, kısa sürede DP'ye yönelmişti. 27 MAYIS DARBESİ CHP'liler seçimle iktidar olamayacaklarını anlayınca seçim dışı yollarla iktidara gelme yollarını aramaya başlamışlardı. Özellikle DP'nin halk katmanlarını politikaya sokması, CHP'nin malvarlığının kaynağını araştırmak için (CHP'nin devlet bankalarında sermayesi ve serveti vardı) Tahkikat Komisyonu kurması, ordu içinde de rahatsızlıklara yol açmıştı. DP iktidarına karşı öğrenci eylemleri başlamış, CHP gençlik örgütleri İstanbul ve Ankara'da gösteriler yapıyorlardı. Hükümet İstanbul ve Ankara'da sıkı yönetim ilan ettikten sonra, darbe söylentileri karşısında kendi konumunu güçlendirmek için Başbakan Menderes halka dönmüştü. Güçlü olduğu Ege Bölgesi'nde düzenlediği mitingin ardından, Ankara'ya döndüğünde harp okulu öğrencilerinin gösterisiyle karşılaşmıştı. Harp Okulu öğrencilerinin gösterisi üzerine hükümetin bir soruşturma başlatarak darbe planlarını ortaya çıkartacağından korkan cunta, erken davranarak 27 Mayıs 1960'ta darbeyi yapmıştı. KOMİTE, ANAYASA HAZIRLATIYOR Milli Birlik Komitesi, İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar başkanlığında öğretim üyelerinden müteşekkil bir Anayasa Komisyonu kurmuştu. Komisyon, Avrupa'daki gelişen sosyal devlet anlayışının da etkisiyle liberal bir anayasa hazırlayacaktı. 1961 Anayasası'yla yeni kurumlar oluşturulmuş, Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu ve Danıştay'ın yetkilerinin artırılmasıyla iktidarın denetlenmesine ağırlık verilmişti. 31 Ağustos'ta parti liderleri, askerlerin gözetiminde toplanarak bir deklerasyon yayınlamıştı. Askerlerin, CHP'nin iktidar olması için, en uygun propaganda zemininin oluşturulmasına yönelik alınmasını istediği önlemler de vardı. Bunlar: 1) 27 Mayıs Devrimi'ni siyasal amaçlarla sorgulamamak ve istismar etmemek. 2) Atatürk Reformları'nı korumak. 3) İslam'ı siyasi amaçlarla istismar etmemek. 4) Yassıada Mahkemesi kararlarını istismar etmemek. (15 Eylül 1961'de Yassıada Mahkemesi, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamını onayladı. 16 Eylül'de Zorlu ve Polatkan, bir gün sonra da Menderes idam edildi.) 12 MART 1971 MUHTIRASI Türkiye 1970'li yıllara bir hışımla girmişti. 12 Mart 1971'de ordu komutanları Demirel'e bir muhtıra vermişlerdi. Muhtıranın içeriği; kardeş kavgasının ve anarşinin engellenemediği, Atatürk'ün reformlarının gerçekleştirilemediği, çağdaş uygarlık hedefinden sapıldığı, bütün bunlardan hükümetin sorumlu olduğu, bu hedeflere ulaşmak için yeni bir hükümetin demokratik yollardan kurulması, aksi takdirde TSK'nın yasalardan aldığı yetkiyle idareyi doğrudan doğruya ele alacağı şeklindeydi. Nitekim çok geçmeden Nihat Erim başkanlığında sivil bir hükümet kurulmuş, 1961 Anayasası'nın hak ve özgürlükleri genişleten maddeleri değiştirilmişti. Resmi ideoloji açısından tehlikeli görülen İslami eğilimli Milli Nizam Partisi(MNP) ve sosyalist eğilimli Türkiye İşçi Partisi kapatılmıştı. Ancak, 12 Mart Muhtırası'yla devlet otoritesini tesis etmeyi amaçlayan uygulamalar sonuç vermeyecek, siyaset dışında tutulmaya çalışılan toplum kesimleri sokağa çıkacaktı. 1973 seçimleriyle başlayan sürekli bölünmelerle, parti enflasyonu yaşanmış, bunun getirdiği koalisyonlar, azınlık hükümetleri istikrarı sağlayamamıştı. Sol ve İslami muhalefetin sokağa taşması hatta gün geçtikçe kitleselleşmesi ve sistemi radikal bir şekilde sorgulamaya başlamaları orduyu yeniden harekete geçirmişti. 12 EYLÜL 1980 DARBESİ Türkiye'de 1970'li yılların sonu, 1980'li yılların başlarında büyük bir iç savaş yaşanıyordu. Binlerce genç birbirlerini öldürüyor, ideoloji kavgaları büyüyordu. Gelenek değişmeyecek, yine düdük çalacaktı. 12 Eylül 1980'de ordunun yönetime el koymasıyla birlikte, bütün olaylar bir anda kesilecekti. Darbenin ABD gizli istihbaratı CIA tarafından tezgahlandığı yıllar sonra aydınlar tarafından tekrarlanacaktı. Darbe sırasında Türkiye'de bulunan CIA'nın Ortadoğu sorumlusu Paul Henze'nin darbe olur olmaz, Amerikan radyosuna yaptığı "Our boys did it" (Bizim çocuklar başardı) sözleri unutulmayacaktı. 1980 yılında darbeyle birlikte anayasa değişikliği de gelecekti. 82 Anayasası'yla toplumu tepeden tırnağa kontrol altına almak için 1961 Anayasası'nın getirdiği hak ve özgürlükler geri alınmış, temel insan hak ve hürriyetleri geniş ölçüde sınırlandırılmış, yer yer kaldırıldığı bir ortamda muhalefet sindirilmişti. Halk depolitize edilerek DP ile girdiği siyaset arenasından dışlanmış, bütün bunlar 1982 Anayasası'yla da yasallaşmıştı. Darbenin ardından siyasi partiler kapatılmış, genel başkanlarına da siyaset yasağı getirilmişti. Ordunun, özellikle Kenan Evren'in bütün karşı propagandalarına rağmen Turgut Özal'ın liderliğindeki Anavatan Partisi (ANAP) 1983 seçimlerinde tek başına iktidar olmuştu. Ordu perde arkasına çekilmiş, ancak sahne gerisinden müdahalelerini devam ettirmeyi de sürdürmüştü. Halkın her türlü hak arama girişimleri (sendikal haklar, inandığı gibi yaşamak, Kürt kimliğinin tanınması vb...) resmi ideoloji adına, demokrasi vitrininin ardındaki darbe kurumları tarafından gerek kanuni, gerek kanun dışı yollarla bastırılmaya, sindirilmeye çalışılmıştı. Türkiye her şeye rağmen Özal döneminde dünyaya açılmış, demokratikleşme ve çok seslilik alanında önemli adımlar atmıştı. Yasaklı liderlerin yeniden sahneye çıkması ve partilerinin başına dönmesiyle demokrasi alanında da bir rahatlama yaşanmıştı. Daha önce, Milli Nizam Partisi (MNP) ve Milli Selamet Partisi (MSP) geleneğinden gelen ve "Önce ahlak ve maneviyat" ilkesiyle İslami hassasiyetleri ön planda tutan 'Milli Görüş' çizgisinin temsilcisi Refah Partisi (RP) bu dönemde oylarını artıran parti konumuna gelmişti. Ardından yapılan 28 Şubat 1997 Darbesi de, hiç kuşkusuz sebep ve sonuçlarıyla çok büyük etkiler meydana getirmiş, belki de Türk siyaset tarihinde büyük bir değişimin temelini atmıştı. ------------ YUSUF HAYALOĞLU: (Şair) Laikçiyim diyenden uzak durmak lazım Türkiye'de çok derin bir mekanizma var. Bu kırılamıyor. Bu ancak iktidarlar cesur ve samimi olurlarsa kırılır, ama iktidarlar duruma ayak uyduruyorlar. Kişiler gidiyor geliyor ama değişen bir şey yok. Bizdeki devlet anlayışı 'kutsal devlet' anlayışı.. Devlet anadır, devlet babadır, devlet kutsaldır, devlet yanlış yapmaz anlayışı yanlış bir anlayıştır. Oysa devlet servis aracı, yani garson olmalıdır. Kısacası kendi putumuzu kendimiz yaptık. Halk kendi putunun altında ezilmeye başladı. Aslında çok fazla milliyetçiyim, laikçiyim diyen insandan uzak durmak gerek, çünkü o bir şeyleri gizliyor olabilir. Allah, vatan, bayrak, anne, baba, dürüstlük hepsi reddedilmiş, nihilizme gidilmiş, nihilist (hiççilik) bir sol anlayışı benimsenmiş. Onun için solcu değilim diyorum. Hayatın akışı olması lazım, hayatın da yaratılışa uygun olması lazım. Ben güzel konuşmaktan değil, güzel yaşamaktan yanayım. İster Yozgatlı, ister Tuncelili ol, insani değerleri taşı yeter. --------------- EMİNE ŞENLİKOĞLU: (Yazar) Bu düzeni ancak savunanlar yıkar Siyasal İslam diye bir şey yok, İslam'ın kendisi var. Zavallı çağdaş yobazlar, onlara üzülüyorum. Sanıyorlar ki, sistem "İslamcılar" tarafından yıkılır, halbuki haramlar yıkacak bu sistemi. İşçiye az maaş verenlerden haramlarla geçinenlere kadar her şey yıkıcıdır. Koskoca Bizans İmparatorluğu, bunların gidişi gibi olduğu için yıkıldı. Kısacası bu düzeni, savunanlar yıkacaklar, bundan şüphem yok. Şunu bilmek gerek; her Kürt PKK'lı, her PKK'lı da Kürt değildir. Sonra PKK neden var, nasıl doğdu? Bir de bunu araştırın, Kürtçe şarkı istedi diye çatal kaşık fırlatanlar, bir de bunu sorun kendinize. Her Kürt problemini dile getirene PKK'lı dersen, bir avuç mutlu azınlık olarak zulüm görenleri devamlı bölücü, kendini bu ülkenin sahibi görürsen bu inandırıcı olmaz. Türk oldun da ne işe yarıyorsun? Adamların birçoğu çözüm aradığı için, sağa sola saptılar, kimi evladından, kimi anasından oldu. Ne oldu da o canından olacak yola girdi? O da senin okulunda okumadı mı? Bu sistemin, 'bölücülük yaptı' diye kimseyi asma hakkı yoktur. Türkiye'de Kürt sorunu da, Laz sorunu da, Türk sorunu da var. Her kesimden insanın bu sistemle sorunu var. Bunu söylerken Kürtçü de Türkçü de değilim. -----------
-- ------------------------------------------------------- Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır. ------------------------------------------------------- --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.. Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur. ----------------------------------------------------------------- "ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu. Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr adresinde bu grubu ziyaret edin -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.