T a r a f s ı z D e ğ i l i z

Gıybet Karşısında Mü'mini Korumak

Gıybet Karşısında Mü'mini Korumak Birinci hadis-i şerif, münafıkların yaptıkları gıybetlere karşı mü'minlerin takınması gereken durumla ilgili; hadis-i şerifin metnini okuyorum: 418/2 (Men hamâ mü'minen min münâfikın yağtâbü bihî beasallàhu meleken yahmî lahmehû yevmel-kıyâmeti min nâri cehennem, ve men remâ müslimen bişey'in yürîdü şeynehu bihi habesehullàhu alâ cisri cehenneme hattâ yehruce mimmâ kàl) Bu Ahmed ibn-i Hanbel, Ebû Dâvud, Taberânî, çok sevdiğim Abdullah ibn-i Mübarek ve İbn-i Ebid-Dünyâ gibi kaynakların yazdığı bir hadis-i şerif... Sevgili dinleyiciler, Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki: (Men hamâ mü'minen min münafıkîn yağtâbü bihî) "Gıybet eden bir münafığa karşı bir mü'mini himaye eden, koruyan, müdafaa eden müslümana Allah, kıyâmet gününde onun vücudunu, etini cehennem ateşinin zararından engelleyen, himâye eden, koruyan bir melek yaratır, vazifelendirir, o da onu korur. Kim bir müslümana onu kötülemek maksadıyla ayıplayacak, karalayacak bir şeyi, yâni yanlış, doğru olmayan bir sıfatı iftira olarak atarsa; Allah onu söylediklerini geri alıncaya, söylediklerinden vazgeçinceye kadar, cehennemin köprüsü üzerinde hapseder, durdurur." Aziz ve muhterem kardeşlerim! Biliyorsunuz insanlar arasında dargınlıklara sebep olan, düşmanlıklara sebep olan, toplumun huzurunu bozan hastalıklardan birisi de gıybet hastalığıdır. Gıybet; bir müslümanın, bir insanın olmadığı yerde, onun gıyabında, aleyhine bir şeyler söylemektir. Doğru bile olsa onun aleyhinde konuşmaması lâzım gelirken, kusurunu söylemek ve onu gıybet etmek; bu günahtır, bunu yapmamak lâzım! Kimsenin arkasından konuşmamak lâzım!.. Söyleyecekse ilkönce gidip ona söylemeli; "Bak kardeşim, senin şöyle bir kusurunu gördüm, mümkünse bunu düzelt! Bu hatalı, şu âyete aykırı, bu hadise aykırı bunu yapma!" demeli, ikisi arasında kalmalı... Onun olmadığı yerde arkasından çekiştirmek çok ayıp, bunu yapmamak lâzım!.. Birisi böyle yaptığı zaman, öteki mü'minin hakkında konuşulan mü'mini savunması lâzım! Yâni o söylenen kusur o arkadaşta olsa bile onu savunması lâzım, himâye etmesi lâzım, gıybeti engellemesi lâzım!.. "Kim böyle bir müslümanı bir münafığın gıybetine karşı korursa, himâye ederse, Allah da onun cehennem ateşine mâruz kalmasından, vücudunun ateşte yanmasından korumak için, ona bir melek görevlendirecek." Demek ki, hepimiz bir kere gıybet etmemeliyiz, dilimize sahip olmalıyız, bir müslümanın aleyhine konuşmamalıyız. Ben bugüne kadar İsveç'teydim, İsveç'teyken duydum ki, burdaki güya müslüman, mütedeyyin, yâni cami cemaatinden kimseler, benim hakkımda öyle yalan yanlış sözler söylemişler ki, aslı esâsı yok, mümkün değil, çok büyük yalan, çok büyük iftira!.. Demek ki ilk önce böyle kusurları, günahları, iftirayı, yalanı söylememek lâzım! İkincisi böyle bir yalan, iftira, böyle bir söz söylenildiği zaman, hemen karalanmak istenen kimseyi korumak lâzım ve karalamak isteyen kimseyi de susturmak lâzım!.. Bunun maddî, mânevî, dünyevî, uhrevî faydaları çok... Toplum bir zarara uğramayacak, kişi de ahirette böyle güzel davranışını, toplumu huzursuzluğa sevkedecek bir şeyi egellemenin mükâfatını alacak. "Aksine bir müslümanı karalamak için, gözden düşürmek için bir iftira atarsa; müslüman bile olsa cennete giremeyecek, cehennemin köprüsü olan sıratta durdurulacak ve o sözünden dönünceye kadar orada hapsedilecek." diye bildiriliyor. Allah-u Teàlâ mü'minler arasındaki muhabbeti arttırsın... Müslümanlar kardeştir, mü'minler kardeştir, bütün insanlar kardeştir. Müslüman, bütün insanların iyiliğini ister. Hattâ mü'min olmayanın bile dalâletten, günahtan, küfürden, inançsızlıktan, şirkten kurtulmasını, doğru yola gelmesini ister de onun için çalışır. Yâni bir müslüman bu kadar iyi niyetlidir, herkese karşı çok iyi niyeti vardır. Onun için, kötülük kaynaklarını kapatması lâzım, toplumun birliğini beraberliğini bozacak her şeyden kaçınması lâzım... İkinci hadis-i şerife geçmek istiyorum. Şimdi bu birinci hadis-i şerifi tamamlamadan önce de bir şey söyleyeyim: Biliyorsunuz şeytan, insanının günahları işlemesi için o günahları zevkli ve tatlı gösterir. Yâni seve seve, tatlı tatlı, güle oynaya yapmasını sağlamak için onları süsler, allar, pullar, seve seve yaptırır. Onun için insanlara dedikodu tatlı gelir, kapı eşiğinde veyahut toplantılarda birilerini çekiştirmek, hattâ gazete sütunlarında, yayın programlarında "sosyete dedikodusu" deniliyor ve program konusu yapılıyor: "Filanca artist şöyle yapmış, filanca geceyi şöyle geçirmiş vs..." Halbuki İslâm böyle şeyleri uygun görmüyor. Yâni insanın böyle şeylerden zevk alması şeytanın bir oyunudur. Günah olan şey zevkli olsa bile mü'min eline, diline sahip olacak, günah olan şeyi yapmayacak, yanlış işe kaymayacak, kendisini tutacak... Prof.dr.Esat Çoşan
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.