14 Ocak 2008

Marksist-Leninist cunta, Cemal Madanoğlu, ve ekibi - 12/12

1980'DEN GÜNÜMÜZE

12 Eylül 1980 ihtilaliyle birlikte MHP, darbecilerin öncelikli hedefleri arasında yer aldı. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı bünyesinde çalışan Başsavcı Nurettin Soyer'in emrinde çalışan Pol-Der'li işkenceci timler, kanunsuz bir şekilde ihtilal gecesi MHP genel merkezini bastılar. Binada bulunan Gençlik Kolları Genel Başkan Vekili İsmet Mirzaoğlu ve Gençlik Kolları mensuplarından Osman Yurt ile birlikte 8 ülkücü gözaltına alındı. Oysa o gece MHP hariç hiçbir siyasi parti basılmamış, aranmamıştı. Üstelik bir siyasi partinin aranması, ancak MGK'dan çıkan emir doğrultusunda gerçekleştirilirdi. İhtilal sabahı saat 10:00'da aranacaktı tüm siyasi partilerin genel merkezleri. Ancak MHP, sabaha karşı 02.30'da baskına uğradı. Nurettin Soyer'in yanı sıra, Pol-Der'li Zeki Kaman ve Dürüst Oktay (bu iki isim, Dev-Yol davasının sanıklarıydılar) gibi komiserlerin de baskında yer almaları, gerçek niyeti ortaya koyuyordu.

Aramalar 12 Eylül'den 8 Ekim'e kadar sistemli bir şekilde sürdürüldü. Bu uygulamanın kanunsuz olduğu, "Siyasi partiler hakkında soruşturma açılması için emir verme yetkim yoktu. 12 Eylül günü, tali bölge sıkıyönetim komutanlığı yapan bir general telefon ederek Bahçelievler'deki MHP Gençlik Kolları Genel Merkezi'nin alt katının hastane olarak kullanıldığını Adli Müşavirliğe bildirdi: Belirtilen adrese bir savcı gönderilmesi istenmiş, ancak Başsavcı Nurettin Soyer kanunsuz olarak, MHP Genel Merkezini aramış" açıklamasını yapan dönemin Ankara Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun tarafından yıllar sonra da itiraf edildi.

27 Mayıs darbesini yapan MBK içinde yer alan ve 12 Mart tecrübesini de yaşayan MHP lideri Türkeş, 12 Eylül'ü temkinli karşılamış, üç gün süreyle teslim olmamıştı. 15 Eylül sabahı teslim olan Türkeş, sabahın erken saatlerinde önce İzmir'e, oradan da Uzunada'ya götürüldü. Burada Erbakan'la birlikte kalan Türkeş 25 gün sonra Ankara Mamak Sıkıyönetim Savcılığı'na getirildi. Sıkıyönetim Başsavcısı Nurettin Soyer tarafından saatlerce sorgulanan Türkeş, tutuklanarak cezaevine konuldu. Türkeş'le birlikte yüzlerce MHP yöneticisi ve Ülkücü de tutuklanmıştı.

Alparslan Türkeş başta olmak üzere MHP yöneticileri ve Ülkücülerden oluşan 587 kişi, 29 Nisan 1981 tarihinde açılan ve "Anayasal düzenin, cumhuriyetçilik ve demokrasi ilkelerine aykırı olarak devletin tek bir kişi tarafından yönetilmesi amacına yönelik değiştirilmesine zor yoluyla kalkışmak; Türkiye ahâlisini birbiri aleyhine silâhlandırarak toplu kıyıma yönlendirmek, toplu kıyıma neden olmak, bu cürümlere katılmak; TCK'nin 149 ve 146. maddelerinde yazılı cürümleri, işlemek için silâhlı cemiyet oluşturmak vb." iddialarla açılan "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar" davasında yargılanmaya başladılar. Sanıklardan 220'si hakkında TCK'nun 146/1 maddesinden idam isteniyordu. Mamak Askeri Cezaevi'nin ünlü C-5'lerinde sorguya çekildiler ve insanlık dışı işkencelere maruz kaldılar. Türk milliyetçilerini suçlu gösterebilmek için özel gayret gösteriliyordu. Ülkücü hareketi lekelemek amacıyla ne gerekiyorsa yapılıyordu.

Bunları gerçekleştirebilmek için Mamak'ta C-5 adı verilen bir baraka özel sorgulama yeri olarak kullanılıyor; Sıkıyönetim Savcısı Nurettin Soyer, Pol-Der'li polislerden oluşturduğu ve yine Zeki Kaman'ın işkenceci ekiple, C-5isimli bu barakada MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası sanıklarına akla hayale gelmeyecek işkenceleri, kendisi de bizzat katılarak yapıyordu. Sanıklar ısıtılmış çelik dolaplarda Filistin askısına asılıyor, çırılçıplak soyulup elektrik veriliyor, tenlerinde sigara söndürülüyor ve akla hayale gelmeyecek daha pek çok işkencelere maruz kalıyorlardı. Hatta bu işkencelerin bazıları sanıkların anaları, babaları, eşleri, kız kardeşleri, ağabeyleri, çocukları önünde yapılarak tehditte bulunuluyordu. MHP avukatlarının doktor raporlarıyla belgelettikleri işkence raporları, zabıtlara geçmesine rağmen, mahkeme tarafından dikkate alınmıyordu. Orhan Çakıroğlu, Yılma Durak, Mustafa Dikici, Aydın Esi, Nuri Demiryürek ve Celâl Adan gibi pek çok mağdur kendilerine yapılan işkenceleri raporlarla teyit ettirmişlerdi. İşkenceler öyle bir raddeye varmıştı ki, Ankara'da Bekir Bağ, Malatya'da Aydın Demirkol ve Mehmet Kazgan, tutuklu bulundukları sırada ağır işkencelere dayanamayarak şehit olmuşlardı.

Askeri Savcı Nurettin Soyer'in hazırladığı iddianamede, iktidarı ele geçirmek için siyasî parti içinde yer alarak genel başkanlığa kadar yükselen Türkeş'in, bir yandan Anayasa ve yasalar çerçevesinde tanıtma, propaganda, seçmen toplamak işlemlerini yürütürken, bir yandan da, yönetimi ele geçirip devlet düzenini değiştirmeyi amaçladığı; bu amaç uğruna kurduğu örgütlenmeyle Türkiye ahalisini birbiri aleyhine toplu kıyıma götürdüğü; bunun için MHP, MHP Gençlik Kolları, Ülkücü Dernekler, Ülkücü Meslek Teşekkülleri ve bazı mahalle, okul ve yurtlarda vatandaşlar arasında merkeziyetçi, yukarıdan aşağıya kademeleşmiş, otoriter, organize bir teşkilâtlanmaya gittiği öne sürülüyordu. İddianamede ayrıca, 1980 Temmuz ayı içerisinde Yılma Durak ve Celâl Adan ile konuşurken DİSK'in komünist hareketin kaynağı olduğunu söyleyen Türkeş'in, konuşma bitip kalkarken elini yatay bir şekilde ot biçer gibi yaparak DİSK Başkanı Kemal Türkler'in yok edilmesini emrettiği de yer alıyordu. Türkeş ayrıca, Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul'un öldürülmesi olayının azmettiricisi olarak da suçlanıyordu. Bu maksatlı ve gülünç iddialara şiddetle karşı koyan Türkeş, 14 Ekim 1981'de yaptığı savunmada, iddianamenin baştan aşağı yalan ve iftiradan ibaret olduğunu söyledi.
MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın Türk milletinin her türlü düşman taarruzuna karşı en büyük silah ve gücü olan milli birlik ve beraberliğimizle, milli güvenlik ve savunmamızla da doğrudan ilgili olduğunu belirten Türkeş, savunmasını hangi inançla yapacağını şu ifadelerle açıkladı:

"Taşıdığım bayrak; temsil ettiğim mukaddes Türk milliyetçiliği davası uğrunda, komünist ve bölücü hainlerin kurşunlarıyla şehitler ordusuna katılmış olan Ruhi Kılıçkıran'dan Gün Sazak'a kadar şehit evlat ve kardeşlerimin ruhaniyetlerinin de su anda bizimle beraber olduklarını biliyorum. Onlar da beni dinliyorlar. Onların tekzib etmeyecekleri şekilde konuşmaya, yalnız hak bildiğimi söylemeye mecburum. Çünkü onlar, o üçbinaltıyüz can, bu hak bildiğimiz yolda "vatan-millet-din ve devlet" uğrunda şehit oldular. Onlar hem şehitlerimiz, hem de şahitlerimizdir. Yarin huzur-i ilahide de bana şahitlik edecek olanlar, onlardır... Onların huzurunda, onlar için konuşacağım! Ebed-müdded olan Türk devletine; kıyamete kadar hür, müstakil, mes'ud ve müreffeh yaşamasını, her gayeden aziz bildiğimiz Büyük Türk milletine bugüne kadar hizmet ve etmekte olanlar için; yarın aynı yolda, aynı heyecan ve şuurla bu kutsal hizmetin bayrağını taşıyacak olanlar için konuşacağım!"

Hazırlanan iddianamenin Türk milletinin bekası açısından maşeri vicdanın zaruri olan bazı müspet hassasiyetlerini tahrip ettiğini de belirten Türkeş, iddianame dolayısıyla sadece MHP'lilerin ve MHP'ye oy verenlerin değil, bütün Türk milletini içine alan Türk milliyetçiliği fikriyatı ve onun ayrılmaz bir parçası olan milli heyecanının da yargılandığını söyledi. 12 Eylül 1980 tarihine gelinceye kadarki olaylar ve gerçekler göz önüne alındığında "Türkiye'de ne haklı ve hatta yegane haklı zümre kimdi? Vatan, millet ve devletine karşı üstüne düsen görevleri, ne pahasına olursa olsun, yapan bir gurup var mıydı?" sorularına verilecek cevabın, yargılanmakta olan 220'si hakkında idam istenen MHP'liler ve Ülkücüler olduğunu söyler.

Aslında gayri ciddi olan iddianame için sadece şahsını düşünen birinin savunma yapmaya bile tenezzül etmeyeceğini kaydeden Türkeş, hepsi de eğitimli aydın insanların başına ve sırtına inen copların, suratlarında patlayan yumrukların, gelecekte devletin temellerine sallanan balyozlar ve dinamitler olacağına dikkat çektikten sonra şöyle devam etmektedir:

"Bugünün bir de yarını vardır. Vaziyet vahimdi. Bu vahim vaziyete ordu ihtilal yapmak suretiyle tepki gösterdi. Ama ihtilalin ilan edilmiş bir takvimi yoktu, olmazdı. Kimsenin cebinde ordu nasıl olsa gelecek diye bir garanti belgesi mevcut değildi. Biz vatanseverce, medeni ve kanuni ölçüler içinde komünizm ve bölücülüğe karşı mücadele ettik. 'Hayır mücadele etmeyecektiniz!' diyen varsa açıkça söylesin. Ama sonra da Türk milletinin yüzüne nasıl bakacağını düşünsün."
Atatürk ve Türk milliyetçiliği temaları etrafında kendini takdime çalışan ihtilalin üniformalı savcılar heyetinin, 2. Meşrutiyet'te kurulmuş derneklerinden MHP'ye kadar bütünüyle Türk milliyetçiliğini sanık sandalyesine oturttuklarına dikkat çeken Türkeş, "Kenan Evren'in 'onlar' dediği komünistler gelip de MHP hakkında bir iddianame tanzim etseler, bundan farklı olmazdı" ifadesini kullanır. Olup bitenlerden haberdar olan milletin nazarında "milli vicdanın incindiğini", darbeyi yapanlar MHP'nin teşhis, tespit ve fikirlerini "müdahalenin meşruiyet dayanağı" olarak kamuoyuna anlatırken, MHP'lilerin "Niçin milliyetçi oldunuz" mantığı içerisinde yargılandıklarına dikkat çeken Türkeş, şöyle devam eder:

"Orgeneral Evren: 'Biz gelmesek, onlar geleceklerdi!' diyor. Ben de diyorum ki: biz olmasaydık, belki de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin zaruri, meşru ve kurtarıcı olabilecek müdahelesi çok geç kalmış olacaktı; ve beyler, sizler bugünkü şartlarda, bu rütbe ve üniformalarla bu bayrak altında bizleri yargılamak imkanını bulamayacaktınız."
Milliyetçi fikir yapısı ve ona bağlı milli şuur ve heyecan tezahürlerinin, Türk milletinin her türlü emperyalizme karşı direncini temsil ettiğini, dolayısıyla bugünkü ve yarınki nesillerin bu milli direnç şuuru dolayısıyla –mahkumiyet bir yana- yargılanmış olmasının bile yıkıcı tahriplere yol açacağı uyarısında bulunan Türkeş, böylece, her türlü emperyalizmin önündeki setlerin yıkılmış olacağını söyler. "Sınırlardaki Mehmetciğin yabancı ideolojik propagandalar sebebiyle milli değerlere olan inancı kaybolursa, vatan müdafaası yapılamaz" diyen Türkeş, dünyanın her tarafından komünizm ve bölücülüğün "vatana ihanet"ten her zaman yargılandığını, ancak milliyetçiliği bölücülükle itham edip yargılayan milli bir devlet görülmediğini ifade eder.

Kendisinin yazdığı "Dokuz Işık" kitabından alınan, "Türkiye'yi kalkındıracak sistem ve görüş ancak.... Müslüman Türk milleti realitesi göz önünde bulunduran ..... milli bir görüştür" ifadesinden bazı kelimelerin niçin çıkarıldığını soran Türkeş, söz konusu bölümün tamamının "Türkiye'yi kalkındıracak sistem ve görüş ancak Türk milletinin özelliklerine uygun, Müslüman Türk milleti realitesini gözönünde bulunduran ve modern ilim ve tekniği yol gösterici kabul eden milli bir görüştür" şeklinde olduğunu belirttikten sonra sorar:

"Bu nasıl iştir? Bir savcı, Türkiye'nin belki de en büyük siyasi davasına, böyle bir tahrifata nasıl kalkışır? 'Türk milletinin özelliklerine uygun' ve 'modern ilim ve tekniği yol gösterici kabul eden' ibareleri alınan bölümden niçin çıkarılmışlardır? Müstehcen mi idiler, yoksa bir devlet sırrını mi ifşa ediyorlardı?"

Savcının, Dokuz Işık'ın 511. sayfasından aldığı "… Amansız bir savaş ki, bu savaş sürecektir.....Türkiye sınırları içinde savaşımız amansız olarak sürdürülecektir" ifadelerinde de suç unsuru bulunduğunu iddia ettiğini belirten Türkeş, eksik bir şekilde alınan bu bölümün aslını da "Bu savaş sürecektir. Türk milletini dünyanın tanıdığı en korkunç emperyalizmin, Rus emperyalizminin kölesi yapmak gayesini güden komünizme karşı Türkiye sınırları içinde savaşımız amansız olarak sürecektir" şeklinde tespit ettikten sonra sorar: "Komünizme karşı açılan bir savaştan Bay savcı, niçin gocunuyor?"

Askeri savcı, Türkeş'in "Temel Görüşler" kitabından da bazı bölümleri alarak suç delili olarak sunmuştur. Onlardan biri şöyledir: "Biz sadece komünizme karşı bir reaksiyon değiliz ....... onu ezip geçen bir aksiyonuz." İktibas edilen bölümün aslını "Biz sadece komünizme karşı bir reaksiyon değiliz. Ona fikirle karşı çıkan, Türk milletine ufuk açan ve komünizmden daha kuvvetli, onu ezip geçen bir aksiyonuz " şeklinde düzelten Türkeş, aynı kitapta MHP'nin mücadele yöntemini belirten bir başka bölümü de "Komünizm bir fikirdir. Fikir kaba kuvvetle bastırılamaz. Bir fikir ancak kendisinden daha güçlü diğer bir fikirle yenilebilir" belirten Türkeş, bir kez daha sorar: "Diyelim ki, bay savcı, işine gelmediği için bu kısmı almadı. Peki, aldığı pasajın özünü teşkil eden 'fikirlere karşı çıkma' kelimelerini niçin attı? Hezeyanlarla dolu 941. sahifeye üç kelime daha sığdıramadı mı?"

Demokrasi düşmanlarının, milli ve güçlü devlet düşmanlarının, milli birlik ve bütünlüğün düşmanlarının, Türk'ün düşmanlarının, Íslam'ın düşmanlarının MHP'ye düşman olduğunu; komünistlerin, enternasyonalcilerin, bölücülerin MHP'ye düşman olduğunu belirten Türkeş, anarşi ve terör yangınını söndürmekle görevli olanlar acz, gaflet ve dalalet içindeyken, yangını kanlarıyla söndürülmeye çalışanların "demokrasi düşmanı, faşist, nazist, ırkçı, iç harp kışkırtıcısı, halkı mukateleye sevk edici" gibi suçlamalarla sanık sandalyesine oturduklarının altını çizer.

Savunmasını, "Biz bu milletin bela paratoneri olduğumuzu biliyorduk. Vatanseverce ve fedakarca yürüttüğümüz hukuki ve demokratik milli mücadeleden dolayı da kimseden madalya beklemiyorduk. Ama, doğrusu idam talebiyle ve su ithamlarla yargılanmayı da beklemiyorduk" ifadeleriyle sürdüren Türkeş, şöyle devam eder:

"Orak, çekiç ve enternasyonal sevdalısı, ay-yıldız ve Mehmetçik düşmanı gönüllü Moskof uşakları, yıllarca 'MHP kapatılsın, Türkeş tutuklansın' diye bağırdılar. Hala hıyanet basını ve radyoları aynı istikamette neşriyata devam ediyor. Türk milletinin en meşru ve haklı ideolojisini, devlet kurulduğu günden beri anayasasında yer almış bulunan Türk milliyetçiliğini Marksist bir mantık ve zihniyetle değerlendiren, milliyetçiliği faşizm olarak gören, 220 idam talebini muhtevi şu iddianameye bakarak insan, yoksa MHP ve Ülkücüler Davası, solcu hıyanet ve terör örgütlerinin giriştiği katliamı ikmal operasyonu mudur, diye düşünmekten kendini alamıyor."
"Milli ülkü ve değerlerin, Türk milli menfaatlerinin, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının emrinde ve hizmetinde olması gereken iddia makamı, her türlü hukuki endişelerin ve ahlaki kayıtların dışına çıkarak ortaya koyduğu 'iddianame' isimli 'iftiranamesi'yle, komünist ve bölücü çetelerin katliamından hasbelkader kurtulmuş olanların da ipini çektirerek yarım kalmış olan komünist planını hedefine ulaştırmada mı görevli saymaktadır?" diyen Türkeş, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın mantığını da en açık ve net bir şekilde ortaya koyar.

Yüzlerce MHP'li ve Ülkücüyle birlikte yıllarca idamla yargılanan Türkeş, insanlık dışı şartlar altında 2168 gün süren MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda 4. Kolordu Komutanlığı 1 Numaralı Askerî Mahkemesi tarafından 11 yıl 1 ay ve 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. 150 sanığın beraat ettiği davada 9 sanık hakkında müebbet hapis, 219 sanık hakkında 6 yıl ilâ 36 yıl arasında değişen hapis ve 6 sanık hakkında da görevsizlik kararı verildi. 3 sanık hakkındaki dava düşerken, 2 sanık da yargılama sırasında vefat etti. MHP'nin Genel İdare Kurulu üyelerinin tamamı beraat ederken 5 sanık hakkında idam cezası verildi. Böylece MHP aklanmış, ancak aynı partinin genel başkanı suçlu bulunmuştu.

http://www.bozok.org/




--
-------------------------------------------------------
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
---------------------------------------------------
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.