²oo6 - ²oo7 @ Blog & Mail
Eski tip evlerde yaşayanlar bilir. Yüklük denilen duvara gömme dolaplar vardı. Buraya evin ötesi berisi konulur, böylece yerden tasarruf sağlanır, hem de eşyalar el altında derli toplu dururdu. Zamanla yatak ve yemek odası takımları, mutfak dolapları yaygınlaşınca bu yüklükler de yeni yapılan evlerde mimariye konulmadığı için unutuldu gitti. Çocukken, yaramazlık potansiyeline sahib her küçük gibi oralara girip saklanmasını çok severdik. Ya saklambaç oynamak için ya da birilerini korkutmak sebebiyle… E, hani dolap içinde karanlıkta beklerken biz de az korkmazdık! Sonra, yıllar sonra yüklükle yeniden yüzleştim. Aslında yüklüklerin bambaşka bir yüzüyle yüzleştim desem daha doğru olur.Üstad Bediüzzaman’ın kaldığı söylenen evinde de işte böyle bir yüklüğü varmış. Oraya zaman zaman kendisini kapatır, kendini fikre ve zikre verirmiş. Bir adamlık, bir adımlık yerde ve karanlıkta… Sadece düşünceler, kalbinden geçenler ve Allah! Ölmeden önce ölür gibi, yaşarken mezara girmiş gibi… Biraz korkutucu değil mi? Korkutucu ama kendimizi ufacık bir televizyon kutusuna ve onun yedi başlı on üç kollu ejderha gibi zararlarına hapsetmekten daha korkutucu olamaz galiba! Bendeniz bu yüklük deneyimini ciddi ciddi önemsiyorum artık. Fast food çağı, hızlı yaşantı çılgınlığı, hayattan sadece zevk al çağrısı mukabilinde eğer ki tutunacak bir dalınız, eğer ki buna engel olacak gücünüz yoksa sizi buyurun bir numaralı yüklüğe alalım. Biraz dünyanız kararsın, biraz sessizlik sağlayalım, biraz sadece nefesinizi duyun, biraz rahat uzanamayın, biraz düşüncelere dalın yani biraz ölün işte!Nereye gidiyor bu hayat, akış kime ne kazandırıyor, ben neyim, kimim, sonum ne olacak diye bir düşünün hele. Düşünün bu koşturmaca size ne katıyor, sizden ne götürüyor. Biraz kendinize zaman ayırmanız gerekmiyor mu? Biraz kafa dinlemeniz lazım değil mi? Gürültü içinde kalbinizin sesini duyamazsınız mesela. Hâlbuki en can alıcı, en müstesna yeriniz kalbiniz değil midir? O halde en çok sevdiğiniz şarkıyı defalarca dinlemeye koşar gibi neden kalbinizi dinlemekten imtina edersiniz? Kapatın tüm müzikleri, sesleri kalbinize kulak verin. Sonra sessizliğe ses verin. Bir muhasebe yapın bakalım, yaptıklarınız, yapmak istedikleriniz, pişmanlıklarınız, sevinçleriniz… Kırdıklarınız ve de kin duyduklarınız! Bunlardan hangilerini taşımak kalbinize yük oluyor? Şahsi, dünyevi menfaat için biriktirdiğiniz kininiz olmasa, öfkeniz olmasa emin olun o kalbin sesi daha gür çıkar.Yüklüğümüz, sizi düşündürmeye devam etmeli. Kapılarını kapanınca yüklüğün, "üstüme toprağı atıp beni bu daracık kabre mi koydular" diye düşündürmeye devam etmeli… İşte kimsecikler yok! Gözlerini açıyorsun ama yine de karanlık işte… Sadece zifiri bir karanlık! Bir de nefes alış verişin, bir de kalbinin heyecanlı atışı! Nihayet dünyadan sıyrılıp kendini kendine bıraktın. İşte tam sırasıdır Rabbi anmanın, O’na yol aramanın, O’nu tefekkür etmenin! Seni anne karnında aynen böyle iki dizi büklümken yaratıp sana şekil veren, doyurup besleyen Rabbini bu yüklükte anmanın zamanıdır artık. Hayatına farklı bir yerden bakman için o yüklük bir nimettir aslında....Görüyorsunuz değil mi eskinin yüklüğü bile nelere vesile imiş. Tabiri caizse o yüklükler ne adamlar doğurmuş. Hatta çoğu Osmanlı camisinin içerisinde pencereler aynen bu yüklükler gibidir. Cami içerisine doğru kanatlı kapıları vardır ki zamanında bu kapıları kapatıp o pencerenin içinde sadece ibadetle meşgul olunabilsin. Eski devirdeki medreseler de aslında oda oda ayrıldığı için bu cihetle yazımızda bahsettiğimiz yüklüklere benzetilebilir. Günümüzde belki çok zor ama en azından günde, haftada ya da ayda bir defa kendinize bu hediyeyi sunun. Göreceksiniz zaman içinde çok farklı biri olacaksınız. Hayata bakışınız değişecek. Yüklükte kötülüklerden kurtulup iyilikleri yükleneceksiniz.
Eski tip evlerde yaşayanlar bilir. Yüklük denilen duvara gömme dolaplar vardı. Buraya evin ötesi berisi konulur, böylece yerden tasarruf sağlanır, hem de eşyalar el altında derli toplu dururdu. Zamanla yatak ve yemek odası takımları, mutfak dolapları yaygınlaşınca bu yüklükler de yeni yapılan evlerde mimariye konulmadığı için unutuldu gitti. Çocukken, yaramazlık potansiyeline sahib her küçük gibi oralara girip saklanmasını çok severdik. Ya saklambaç oynamak için ya da birilerini korkutmak sebebiyle… E, hani dolap içinde karanlıkta beklerken biz de az korkmazdık! Sonra, yıllar sonra yüklükle yeniden yüzleştim. Aslında yüklüklerin bambaşka bir yüzüyle yüzleştim desem daha doğru olur.Üstad Bediüzzaman’ın kaldığı söylenen evinde de işte böyle bir yüklüğü varmış. Oraya zaman zaman kendisini kapatır, kendini fikre ve zikre verirmiş. Bir adamlık, bir adımlık yerde ve karanlıkta… Sadece düşünceler, kalbinden geçenler ve Allah! Ölmeden önce ölür gibi, yaşarken mezara girmiş gibi… Biraz korkutucu değil mi? Korkutucu ama kendimizi ufacık bir televizyon kutusuna ve onun yedi başlı on üç kollu ejderha gibi zararlarına hapsetmekten daha korkutucu olamaz galiba! Bendeniz bu yüklük deneyimini ciddi ciddi önemsiyorum artık. Fast food çağı, hızlı yaşantı çılgınlığı, hayattan sadece zevk al çağrısı mukabilinde eğer ki tutunacak bir dalınız, eğer ki buna engel olacak gücünüz yoksa sizi buyurun bir numaralı yüklüğe alalım. Biraz dünyanız kararsın, biraz sessizlik sağlayalım, biraz sadece nefesinizi duyun, biraz rahat uzanamayın, biraz düşüncelere dalın yani biraz ölün işte!Nereye gidiyor bu hayat, akış kime ne kazandırıyor, ben neyim, kimim, sonum ne olacak diye bir düşünün hele. Düşünün bu koşturmaca size ne katıyor, sizden ne götürüyor. Biraz kendinize zaman ayırmanız gerekmiyor mu? Biraz kafa dinlemeniz lazım değil mi? Gürültü içinde kalbinizin sesini duyamazsınız mesela. Hâlbuki en can alıcı, en müstesna yeriniz kalbiniz değil midir? O halde en çok sevdiğiniz şarkıyı defalarca dinlemeye koşar gibi neden kalbinizi dinlemekten imtina edersiniz? Kapatın tüm müzikleri, sesleri kalbinize kulak verin. Sonra sessizliğe ses verin. Bir muhasebe yapın bakalım, yaptıklarınız, yapmak istedikleriniz, pişmanlıklarınız, sevinçleriniz… Kırdıklarınız ve de kin duyduklarınız! Bunlardan hangilerini taşımak kalbinize yük oluyor? Şahsi, dünyevi menfaat için biriktirdiğiniz kininiz olmasa, öfkeniz olmasa emin olun o kalbin sesi daha gür çıkar.Yüklüğümüz, sizi düşündürmeye devam etmeli. Kapılarını kapanınca yüklüğün, "üstüme toprağı atıp beni bu daracık kabre mi koydular" diye düşündürmeye devam etmeli… İşte kimsecikler yok! Gözlerini açıyorsun ama yine de karanlık işte… Sadece zifiri bir karanlık! Bir de nefes alış verişin, bir de kalbinin heyecanlı atışı! Nihayet dünyadan sıyrılıp kendini kendine bıraktın. İşte tam sırasıdır Rabbi anmanın, O’na yol aramanın, O’nu tefekkür etmenin! Seni anne karnında aynen böyle iki dizi büklümken yaratıp sana şekil veren, doyurup besleyen Rabbini bu yüklükte anmanın zamanıdır artık. Hayatına farklı bir yerden bakman için o yüklük bir nimettir aslında....Görüyorsunuz değil mi eskinin yüklüğü bile nelere vesile imiş. Tabiri caizse o yüklükler ne adamlar doğurmuş. Hatta çoğu Osmanlı camisinin içerisinde pencereler aynen bu yüklükler gibidir. Cami içerisine doğru kanatlı kapıları vardır ki zamanında bu kapıları kapatıp o pencerenin içinde sadece ibadetle meşgul olunabilsin. Eski devirdeki medreseler de aslında oda oda ayrıldığı için bu cihetle yazımızda bahsettiğimiz yüklüklere benzetilebilir. Günümüzde belki çok zor ama en azından günde, haftada ya da ayda bir defa kendinize bu hediyeyi sunun. Göreceksiniz zaman içinde çok farklı biri olacaksınız. Hayata bakışınız değişecek. Yüklükte kötülüklerden kurtulup iyilikleri yükleneceksiniz.
Ümit Demir
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.