Nevzat Laleli
Güncel yazı serisi
Güncel yazı serisi
nlaleli@mynet.com
Aşağıda sizlere, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin 5.Şubat.2008 günü TBMM gurup toplantısında yaptığı konuşmanın “Başörtüsü yasağını kaldırma…” adına neler yapılmak istendiğini ortaya koyan bir acı itirafını okuyacaksınız. Bu konuşma her ne kadar “Laik ve de çağdaş kesimi” rahatlat için yapılmışsa da Anayasa değişikliğinden sonra ki uygulamaların nasıl olabileceğini ortaya koyan doğru bir konuşmadır.
Milletimiz, biraz da CHP’nin yanlış çıkışlarına kanarak, AKP ve MHP’nin meclisten çıkartacakları “Başörtüsüne özgürlük (!)” yasasının uygulamalarda ne gibi sonuçlar doğurabileceğini gösteren ibretli bir belge olacaktır. Ve işte AKP ile MHP’nin, insanın en tabii inanç ve fikir hürriyetine nasıl baktıklarının da açık bir örneğidir.
Konuşmanın tamamı MHP’nin internet sitesinden okunabilir. Ancak aşağıya aldığım bu küçük bölüm bile milletimizin beklentileri yerine, karşısına nasıl bir ucubenin çıkacağını göstermesi bakımından çok önemlidir.
Değerli Milletvekilleri, Sayın Basın Mensupları; Başörtüsü konusunda ilgili her kesimin görüşünü açıklaması, endişe ve kaygılarını Türk toplumuyla paylaşması doğal ve gereklidir. Bununla birlikte, bu konudaki kamplaşmaları tahrik edecek, gerçekleri bilinçli olarak saptırarak topluma korku salacak şekilde felaket tellallığı yapılması da hiç kimseye yarar sağlamayacaktır.
Son günlerde sorunun tanımı ve çözümün niteliği ve çerçevesi konusundaki bazı saptırma çabaları, bu bakımdan üzüntü ve esef verici olmuştur. Bu çerçevede dile getirilen maksatlı iddia ve suçlamalar hakkındaki görüşlerimizin kamuoyumuzca çok açık olarak anlaşılması için şimdi izninizle bunlar üzerinde durmak istiyorum.
* Birinci iddia, baş örtmenin yükseköğrenim kurumlarında serbest bırakılmasını öngören düzenlemelerin üniversitelerle sınırlı kalmayacağı; bunun ilk ve orta öğretime ve kamu kesimine yayılmasının yolu ve önünün açıldığıdır.
Bu iddia yersiz ve dayanaksızdır. Anayasa ve yasa değişiklikleriyle yapılması amaçlanan şudur: Anayasa’da yapılan değişikliklerle; Kamu hizmetlerinden bireysel hak olarak yararlananlar bakımından ayrımcılık yapılamayacağı daha açık olarak hüküm altına alınmış ve kanunda açıkça yer almayan nedenlerle hiç kimsenin yüksek öğrenim hakkından mahrum bırakılamayacağı hükme bağlanmıştır.
- Bu düzenlemenin yüksek öğrenim kurumlarıyla ve bu haktan yararlananlarla sınırlı olacağı Anayasa normu haline getirilmiştir. Bu gerçekler ortadayken, bu düzenlemenin ilk ve orta öğretime yaygınlaşacağını ve kamu hizmetlerinde çalışanların da aynı haklardan yararlanacağını iddia etmek, çok açık bir istismar çabasıdır.
- Milliyetçi Hareket Partisi, daha önce her vesileyle açıkladığı gibi, Üniversiteler dışında böyle bir düzenlemeye kesinlikle karşıdır. Bu konudaki samimiyet ve kararlılığımıza herkes inanmalıdır.
- Bizim dışımızda böyle bir düzenlemeyi aklından geçirebilecek olanlar için, bazı hukuki emniyet mekanizmaları da yeni düzenlemelerle getirilmiştir.
Bu yolla korkuları körükleyerek siyasi rant sağlama peşinde koşanlar şu gerçekleri unutmuş görünmektedir. Bu günkü Anayasa ve yürürlükteki kanunlara göre, kılık-kıyafeti diğer öğretim kurumları ve kamu hizmetleri için serbest bırakmak, kanunla yapılabilecektir. Böyle bir adım atmak isteyen iktidar çoğunluğunun, bunu basit bir yasa ile yapması nazari olarak mümkündür.
- Ancak, şimdi Anayasa’da yaptığımız düzenleme ile bunun yüksek öğretim kurumlarıyla sınırlı olacağının bir Anayasa normu olarak açıkça belirtilmesi, bundan sonra ilk ve orta öğretim kurumları ve kamu kesimi için yapılması düşünülebilecek düzenlemeleri daha da zorlaştırmıştır.
- Bundan sonra bu konular artık kanunla düzenlenemeyecek, bunun için Anayasa değişikliği gerekecektir.
- Görüleceği üzere, yüksek öğrenim için yapılacak düzenlemeler bunun ilk ve orta öğretime ve kamu kesimine de uygulanmasının önünü açmamış, aksine bu yolu daha da zorlaştırmıştır. Yapılacak değişikliklerin diğer önemli bir yönü, yüksek öğrenim hakkının kullanılmasının sınırsız olmadığı, bunun sınırlarının kanunla belirleneceğinin Anayasa hükmü haline getirilmesi olmuştur.
Bu Anayasa normunun Yüksek Öğrenim Kanunun Ek 17. maddesinde yapılacak düzenlemeyle birlikte değerlendirmesi halinde şu gerçekler görülecektir:
- Esas itibariyle bir sınırlandırma düzenlemesi olan Ek 17. madde üniversitelerde hangi kıyafetin serbest olacağını tanımlayarak, sakıncalı kıyafetlere üniversitelerde yer olmadığını hükme bağlamıştır. Buna göre yürürlükteki kanunlarla düzenlenen sarık, cübbe ve benzer kıyafetlerle üniversitelere girilemeyecektir.
- Başın örtülmesinde kişinin yüzünün açık olması ve kimliğinin tanınması şartı getirildiğinden, çarşaf ve peçenin de önü kesilmiştir. Mevcut kanunlarla yasaklanmayan çarşaf ve benzeri giysiler çene altına taşan kıyafetler olduğundan, bunların bu yolla yasak kapsamına alınması mümkün hale gelmiştir.
Aşağıda sizlere, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin 5.Şubat.2008 günü TBMM gurup toplantısında yaptığı konuşmanın “Başörtüsü yasağını kaldırma…” adına neler yapılmak istendiğini ortaya koyan bir acı itirafını okuyacaksınız. Bu konuşma her ne kadar “Laik ve de çağdaş kesimi” rahatlat için yapılmışsa da Anayasa değişikliğinden sonra ki uygulamaların nasıl olabileceğini ortaya koyan doğru bir konuşmadır.
Milletimiz, biraz da CHP’nin yanlış çıkışlarına kanarak, AKP ve MHP’nin meclisten çıkartacakları “Başörtüsüne özgürlük (!)” yasasının uygulamalarda ne gibi sonuçlar doğurabileceğini gösteren ibretli bir belge olacaktır. Ve işte AKP ile MHP’nin, insanın en tabii inanç ve fikir hürriyetine nasıl baktıklarının da açık bir örneğidir.
Konuşmanın tamamı MHP’nin internet sitesinden okunabilir. Ancak aşağıya aldığım bu küçük bölüm bile milletimizin beklentileri yerine, karşısına nasıl bir ucubenin çıkacağını göstermesi bakımından çok önemlidir.
Değerli Milletvekilleri, Sayın Basın Mensupları; Başörtüsü konusunda ilgili her kesimin görüşünü açıklaması, endişe ve kaygılarını Türk toplumuyla paylaşması doğal ve gereklidir. Bununla birlikte, bu konudaki kamplaşmaları tahrik edecek, gerçekleri bilinçli olarak saptırarak topluma korku salacak şekilde felaket tellallığı yapılması da hiç kimseye yarar sağlamayacaktır.
Son günlerde sorunun tanımı ve çözümün niteliği ve çerçevesi konusundaki bazı saptırma çabaları, bu bakımdan üzüntü ve esef verici olmuştur. Bu çerçevede dile getirilen maksatlı iddia ve suçlamalar hakkındaki görüşlerimizin kamuoyumuzca çok açık olarak anlaşılması için şimdi izninizle bunlar üzerinde durmak istiyorum.
* Birinci iddia, baş örtmenin yükseköğrenim kurumlarında serbest bırakılmasını öngören düzenlemelerin üniversitelerle sınırlı kalmayacağı; bunun ilk ve orta öğretime ve kamu kesimine yayılmasının yolu ve önünün açıldığıdır.
Bu iddia yersiz ve dayanaksızdır. Anayasa ve yasa değişiklikleriyle yapılması amaçlanan şudur: Anayasa’da yapılan değişikliklerle; Kamu hizmetlerinden bireysel hak olarak yararlananlar bakımından ayrımcılık yapılamayacağı daha açık olarak hüküm altına alınmış ve kanunda açıkça yer almayan nedenlerle hiç kimsenin yüksek öğrenim hakkından mahrum bırakılamayacağı hükme bağlanmıştır.
- Bu düzenlemenin yüksek öğrenim kurumlarıyla ve bu haktan yararlananlarla sınırlı olacağı Anayasa normu haline getirilmiştir. Bu gerçekler ortadayken, bu düzenlemenin ilk ve orta öğretime yaygınlaşacağını ve kamu hizmetlerinde çalışanların da aynı haklardan yararlanacağını iddia etmek, çok açık bir istismar çabasıdır.
- Milliyetçi Hareket Partisi, daha önce her vesileyle açıkladığı gibi, Üniversiteler dışında böyle bir düzenlemeye kesinlikle karşıdır. Bu konudaki samimiyet ve kararlılığımıza herkes inanmalıdır.
- Bizim dışımızda böyle bir düzenlemeyi aklından geçirebilecek olanlar için, bazı hukuki emniyet mekanizmaları da yeni düzenlemelerle getirilmiştir.
Bu yolla korkuları körükleyerek siyasi rant sağlama peşinde koşanlar şu gerçekleri unutmuş görünmektedir. Bu günkü Anayasa ve yürürlükteki kanunlara göre, kılık-kıyafeti diğer öğretim kurumları ve kamu hizmetleri için serbest bırakmak, kanunla yapılabilecektir. Böyle bir adım atmak isteyen iktidar çoğunluğunun, bunu basit bir yasa ile yapması nazari olarak mümkündür.
- Ancak, şimdi Anayasa’da yaptığımız düzenleme ile bunun yüksek öğretim kurumlarıyla sınırlı olacağının bir Anayasa normu olarak açıkça belirtilmesi, bundan sonra ilk ve orta öğretim kurumları ve kamu kesimi için yapılması düşünülebilecek düzenlemeleri daha da zorlaştırmıştır.
- Bundan sonra bu konular artık kanunla düzenlenemeyecek, bunun için Anayasa değişikliği gerekecektir.
- Görüleceği üzere, yüksek öğrenim için yapılacak düzenlemeler bunun ilk ve orta öğretime ve kamu kesimine de uygulanmasının önünü açmamış, aksine bu yolu daha da zorlaştırmıştır. Yapılacak değişikliklerin diğer önemli bir yönü, yüksek öğrenim hakkının kullanılmasının sınırsız olmadığı, bunun sınırlarının kanunla belirleneceğinin Anayasa hükmü haline getirilmesi olmuştur.
Bu Anayasa normunun Yüksek Öğrenim Kanunun Ek 17. maddesinde yapılacak düzenlemeyle birlikte değerlendirmesi halinde şu gerçekler görülecektir:
- Esas itibariyle bir sınırlandırma düzenlemesi olan Ek 17. madde üniversitelerde hangi kıyafetin serbest olacağını tanımlayarak, sakıncalı kıyafetlere üniversitelerde yer olmadığını hükme bağlamıştır. Buna göre yürürlükteki kanunlarla düzenlenen sarık, cübbe ve benzer kıyafetlerle üniversitelere girilemeyecektir.
- Başın örtülmesinde kişinin yüzünün açık olması ve kimliğinin tanınması şartı getirildiğinden, çarşaf ve peçenin de önü kesilmiştir. Mevcut kanunlarla yasaklanmayan çarşaf ve benzeri giysiler çene altına taşan kıyafetler olduğundan, bunların bu yolla yasak kapsamına alınması mümkün hale gelmiştir.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.