1 Şubat 2008

***İFRİT OLDUĞUM KELİMELER***


İfrit Olduğum Kelimeler...

Tahammülsüz biri olup çıktım, Allah sonumu hayretsin. Şimdiden böyle olursa, yaşlılığımı düşünmek bile istemiyorum. Huysuz bir ihtiyar olurum, çekilmem...
Huzurumu kaçıran, beni fitil eden şeyleri bir söylesem, belki gülersiniz. Amaaan sen de! dersiniz. Git işine, sana ne âlemin yapıp ettiğinden... Siz öyle dersiniz, ama ben gözümü yumup geçemem. Dertlenirim, küplere binerim, günüm zehir olur. Dün sabah işe geliyorum. Önümde bir otomobil gidiyor. Adam açtı camı, bir avuç mandalina kabuğunu yolun ortasına atıverdi. Gel de sakin ol! Ardından etmediğim beddua kalmadı. Çok böylesi, hep de bana rastlıyor. Camı açıp asfalta pet şişe yahut teneke kola kutusu atanı mı ararsınız, sigara küllüğünü boşaltanını mı? Küçük şeyler mi bunlar sizce, böylelerinin bir dünya kentinde, İstanbul'da yaşamaya hakkı var mı?

Bunları bir kenara bırakıyorum, unutmaya çalışıyor, belki de unutuyorum. Ama bir şey var ki çivi gibi batıp duruyor beynime, rahatımı kaçırıyor. Kelimeler... Kendi başlarına dünya tatlısı kelimeleri, çiğneye çiğneye sündürüp tiksinç bir kılığa büründürüyorlar. Sakız çiğneme pervasızlığıyla, hoyrat, sonradan görme, banal... Kişisel gelişim ve NLP çağının cilalı çocukları; tıpkı yüzlerine taktıkları iğreti maskeler gibi kelimeleri de çiğ, sırıtıyor ağızlarında.

Bana sorarsanız bir cemaat bunlar; eğitimini görmüş gibi aynı kelimeleri aynı tonda, aynı ağız ve yüz hareketleriyle tekrarlıyorlar. Öyle sanıyorum, ortak bir sözlükleri, sayılı kelimeleri var. Evire çevire kullanıyorlar. Ne mi diyorlar?

Kendine iyi bak: Ruhsuz... Bir iyi dilek mi, dua mı, tenbih mi, rica mı? Yazmıştım bir zamanlar... Kendine iyi bak, benden sana fayda yok! Yeni yetme, insanın kendine mâlik olduğu, kaderini kendisinin çizdiği (!) çağın lügati... Yalnızlığa doğru giden birinin ardından söyleniyor. Senin senden başka kimsen yok. Ne sıcak, ne uğurlu iyi dilekler, dualar var oysa... Allah'a emanet ol, hoşça kal, selametle, yolun açık olsun, sağlıcakla kal, güle güle, uğurlar ola, selamet refikin olsun...

İyi ki varsın: Sen olmasan biz ne yapardık! Çok riyakâr bir tekerleme... Üç saniye sonra hatırlanmaz. Kokteyllerin, televizyon programlarının vazgeçilmez cümlesi. Çiğ bir yüceltme. Biri bana söylese, üç gün yemek yiyemem...

Yüreğine sağlık: Kullanıla kullanıla sünmüş bir teşekkür sözü. Sentetik... Televizyonların sabah programlarından, Sedagillerden, Fatihgillerden, yahut akşamüstüleri Şebnemgillerden sokağa taşmış, insanı yemeden içmeden kesecek kadar bayağı bir hal almış. Duyunca ürperiyorum. İki yüzlü, riyâkar dünyanın alamet-i fârikası.

Keyif aldım: Şarkı arası manzume (şiir demek günah) okuyanların ve onları alkışlayanların dili. Keşke ehl-i keyif olabilselerdi. Onu bile bilmezler.

Yok böyle bir şey: Sözde beğenilerini ifade edecekler. Kelimeleri yok. Bildikleri hepi topu 100 kelime. Bütün hayret, şaşırma, beğeni, beklenmezlik durumları için haykırıyorlar. Yok böyle bir şey! Var, çokça var öyle şeylerden...

Görüşürüz: Vedaların gayriihtiyari, istemsiz, ağız alışkanlığı sözü. Diğer saydıklarıma göre daha masum. Fakat israf olup gidiyor, sebepsiz... Görüşür müyüz? İnşallah!

Yaaani: Mektep kaçkını orta mektepli, liseli kızların kafe diliydi önceleri, fakat yerinde durmadı, yayıldı. Şimdi bütün ağızlarda, bütün mekânlarda. Herkes, her şeye katılıyor; her şekilde her şeyi onaylıyor, evetliyor, kabul ediyor... İnsanın kendine has kelimeleri olmalı değil mi? Yaaani!..

Ben sana dönerim: Sekreterlerin, yönetici asistanlarının diliydi bir zaman. Çılgın bir mikrop gibi yayıldı. Şimdi bütün dillerde çağın en büyük yalanlarından biri. Dönmezler, asla dönmezler, bekleme!

Keyifler nasıl: Nedense bana jöleli saçlı, yeniyetme, aklı bir karış havada gençleri hatırlatıyor. Riyakar... Umurunda değilsin sen onun. Keyifler nasıl derken yüzüne bakmaz. Dil alışkanlığı. Hatır sormanın ne sıcak, ne içten yolları vardı... Saymayalım incinir.

İyi gördüm sizi: Yalan... Kişisel gelişim kitaplarının mirası. Herkes her zaman iyi olacak, başka yolu yok. Nereden biliyorsun iyi olduğumu? İyi olmak zorunda mıyım? Yanılıyorsunuz, hiç iyi değilim bu sıralar...

Daha var; ama uzatmaya ne hacet. Her devrin bir dili var, bu da cilalı insan devrinin dili. Bana göre değil. Sırf bunları duymamak için bir gün, bu dili bilmeyenlerin yaşadığı bir dağ köyüne kaçabilirim. Dedim ya, gittikçe çekilmez biri oluyorum.

Ali ÇOLAK
--



.

__,_._,___

--
Bana ulaşmak için: dosta333@gmail.com

" HAYAT BIR UYKUDUR, OLUNCE UYANIR INSAN; SEN ERKEN DAVRAN OLMEDEN ONCE UYAN..."
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.