T a r a f s ı z D e ğ i l i z

LAİKLİK"İN MÜSLÜMANCASI

LAİKLİK"İN MÜSLÜMANCASI

Laiklik" dinsizlik/din düşmanlığı demek falan değildir. Yalnızca "dîn"i toplum hayatının ve hukukun düzenlenmesinde, kelimenin tam mânâsıyla "safdışı bırakmak/tutmak" demektir. Bir başka deyişle toplum hayatının düzenlenmesinde mubârek Cuma Namazı'nın edâ edilmesi gereken saate/vakte itibâr etmemek, onu ka'le almamak, gözetmemek demektir. Ve yasa yaparken, hangi hususta olursa olsun, "Acaba yaptığımız bu yasal düzenleme mubârek Kur'ân'ın rûhuyla örtüşüyor mu? Orada Âlemlerin Rabbi Yüce Allah'ın, azze ve celle, apaçık bildirdiği temel hükümlerle ya da dikkatimizi çekip ikâz ettiği mes'elelerle çelişiyor, hatta onlara ters düşüyor mu?" kaygısını/hassâsiyetini kat'iyyen taşımamak demektir! "Laiklik"in Müslümancası!

Meydânlarda toplanıp "Türkiye laiktir, laik kalacak!" diye böğüren, daha doğru bir deyişle böğürtülen gürûhun şuur seviyesi yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı!
Samsun'da yaptırılan son nümâyişte, nümâyişe katılanların arasında dolaşıp "görüş"lerini alan bir televizyon muhâbiresine, yaklaşık yetmiş yaşlarında bir şaşkın adamcağız, elinde Remz-i İslâmî ile şereflenmiş şanlı bayrağımız, kafasında Amerikan beyzbol oyuncularına has kırmızı-beyaz, CUMOK remizli bir serpûş, heyecandan titreyerek, tıpkı bir sarhoş gibi aynen şöyle sabukluyordu: "Ölmeye, hem de en ön safta ölüme gitmeye hazırız… Ben, çocuklarım ve torunlarım…"!
Kim için, ne için ölmeye hazırlanıyordu bu zavallı?
Çocuklarını ve hatta torunlarını kim için, ne için en ön safta ölmeye hazırlıyor/gönderiyordu?
Besbelli ki ne söylediğinin farkında bile değildi… Ve yine besbelli ki birileri tarafından, tâbir-i âmiyâne ile yalan-dolan bir "Vatan-Millet-Sakarya" edebiyâtıyla "gaza getirilmiş", "kutsal" bildiği/bildirildiği birtakım değerlerin birileri tarafından yok edilerek elden gitmekte olduğuna inandırılmış ve doğruca meydâna sürülmüştü…
"Laik"liğin, aslında ne olup olmadığından değil, "l"sinden bile bîhaber o zavallı insanlara, teyzelere, amcalara: "Bak, senin bu kadar büyük bir iştiyâkla taleb ettiğin laikliği, onu gerekirse en büyük şiddete başvurmaktan kaçınmayacak derecede savunanlar dahi hakkıyla tatbîk etmiyor! Eğer gerçekten de laiklik istiyorsan, T.C. vatandaşı bir Hamparsum Gasparyan'ın Kara Kuvvetleri Komutanı, hatta Genelkurmay Başkanı, yine T.C. vatandaşı bir Salamon Levi'nin Cumhuriyet Savcısı, hatta Danıştay ya da Yargıtay, hatta hatta Anayasa Mahkemesi Başkanı ve yine T.C. vatandaşı bir Yorgo Politakis'in Emniyet Genel Müdürü, hatta İçişleri Bakanı olma haklarını da sonuna kadar savunuyorsun demektir! Ve öncelikle ve özellikle de o kutsal(!) laiklik ilkesi gereği, yasalar karşısında, sen Müslüman T.C. vatandaşıyla, hiç ayırımısız ve her konuda aynı/eşit hak ve hürriyetlere sahip olan bilumum gayr-i Müslîm T.C. vatandaşlarına, bu temel haklarını sırf gayr-i Müslîm oldukları için vermeyen/tanımayan bütün resmî kurumlara da hadlerini bildiriyorsun demektir, haberin ola!" deseler ne yaparlar acaba? Yine de toplanırlar mı o meydânlara "Türkiye laiktir, laik kalacak!" diye boğazlarını patlatırcasına böğürerek/böğürtülerek?
Şimdi yavaş yavaş uyanıyorlar ve "Laiklik aslında din karşıtlığı ya da din düşmanlığı falan demek değildir!" diye savunmaya gayret ediyorlar kendilerini, "Öyle değil mi?".
Bir tereddüd kıpırdanmaya başladı içlerinde…
Biz neyi savunuyoruz aslında, "ne" için "gerekirse ölme"yi göze alıyoruz; % 99'unun "Müslüman" olduğu, en azından kendini böyle beyân ettiği ve de algıladığı mahzûn ve de mazlûm memleketimizde, üstelik de "Müslümanlar" olarak, nasıl oluyor da, Âlemlerin Rabbi Yüce Allah'ın, azze ve celle, dîni İslâm'ın temel hükümleri demek olan "şeri'ât"i –hâşâ!- bir felâket, bir karabasan gibi görüp onu bağırış-çağırış reddediyoruz?

Doğrudur.
"Laiklik" dinsizlik/din düşmanlığı demek falan değildir. Yalnızca "dîn"i toplum hayatının ve hukukun düzenlenmesinde, kelimenin tam mânâsıyla "safdışı bırakmak/tutmak" demektir. Bir başka deyişle toplum hayatının düzenlenmesinde mubârek Cuma Namazı'nın edâ edilmesi gereken saate/vakte itibâr etmemek, onu ka'le almamak, gözetmemek demektir. Ve yasa yaparken, hangi hususta olursa olsun, "Acaba yaptığımız bu yasal düzenleme mubârek Kur'ân'ın rûhuyla örtüşüyor mu? Orada Âlemlerin Rabbi Yüce Allah'ın, azze ve celle, apaçık bildirdiği temel hükümlerle ya da dikkatimizi çekip ikâz ettiği mes'elelerle çelişiyor, hatta onlara ters düşüyor mu?" kaygısını/hassâsiyetini kat'iyyen taşımamak – bilakis, "Aman ha! Yasa yaparken referansımız asla mubârek Kur'ân, Sünnet-i Rasûlullâh ve Muazzez Peygamberimizin (s.a.v.) sahîh Hadîs-i Şerîfleri olmamalı! Onların dışında kalmak şartıyla her kaynaktan, herşeyden, bol bol istifâde edebiliriz!" zihniyetiyle hareket etmek, dahası bu zihniyeti "vazgeçilmez" neredeyse "kutsal" bir değer olarak cansipârâne savunmak demektir!
Bunu böyle anlatıyorlar mı meydânlara sürdükleri, hemen hepsi de kendini "Müslüman" olarak tanımlayan ve de algılayan insanlara?
Bunu böyle anlatmaya cesâret edebilirler mi acaba?
"Biz hepimiz dinsiziz, yani herhangi bir dinin, özellikle de İslâm'ın koyduğu bilumum ölçü, kural ve hükümlerle bağlı olmayı ve onlara uyarak yaşamayı kendimiz için uygun ve gerekli görmüyoruz. Bu da bizim en tabiî, en demokratik hakkımızdır! İşte bu yüzdendir ki laiklik elden gidecek olursa, dinsizler olarak yaşama ya da dinin/İslâm'ın koyduğu bilumum ölçü, kural ve hükümler doğrultusunda yaşama niyet ve gayretinde olmama haklarımızın kısıtlanmasından, hatta giderek elimizden alınmasından ölesiye korkuyoruz! Bu yüzden çıkıyoruz meydânlara ve 'Türkiye laiktir laik kalacak!' diye bağırıyoruz ve sizlerin de böyle bağırarak bize destek vermenizi istiyoruz!" deseler kimleri bulabilirler acaba yanlarında/arkalarında? O yaşlı teyze, o heyecanından ne söylediğinin farkında bile olmayan amca yine atar mı kendini meydâna?
O Tuhaf Gürûh, mâneviyyât/dîn konusunda ikiyüzlülüğü bırakıp, bir kere olsun dürüst ve erdemli davransa, en başta kendileri olmak üzere herkes mubârek Kâfirûn Sûresi'nin son âyet-i kerîmesinde dile gelen: Bismillâhirrahmânirrahîm… "Sizin dininiz/hayat tarzınız/varoluş ilkeleriniz size, benim dînim/hayat tarzım/varoluş ilkelerim bana!" ilkesinin bilumum Mü'min ve de Mü'mine Müslümanlara "laiklik" ölçüsü olarak yeterli olduğunu görecektir!
Müteyakkız olalım, müteyakkız kalalım! Münib Engin Noyan - Mayıs 2007

--
Bir hevesin değil, uygarlığın işçisiyiz.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.