Muradiye Turbelerinden yukselen ses Bursa, ediplerimizce "ruhaniyetli sehir" olarak da isimlendirilir. Bunun sebebi, bir mezar basinda veya eski bir han bahcesinde kendinizle bas basa kalabildiginizde hissettiginiz mânevî esintiler olabilecegi gibi, asirlik câmi ve minarelerin golgesinde mâzinin tilsimli imbiginden sizan mânâ damlaciklarini yudumlama da olabilir. Câmiler, cinlayan kubbeler, askla bukulen kemerler, cinarlar, sadirvanlar, sakirdayan sular, ihtisamli hayatlarin son duragi turbeler, kendi dillerince bizlere bir seyler anlatir. Bunlarla suslenen Bursa, sâkinlerine belki de daha fazlasini veriyordur. Osmanli hikâyesinin ilk sayfalari, Bursa'da yazildigi gibi, millî kulturumuzun berrak sayfalarinin insasinda en guclu kalem darbeleri de, Osmanli doneminde Bursa, Istanbul ve Edirne gibi sehirlerde vurulmustur. Modernitenin ruhsuz mekânlarinin sIkiciligina karsi Bursa'nin tarihî Muradiye semti, bir huzur iklimi, bir hava alma adacigi vazifesi goren turbeler manzûmesidir. Tasli bir yoldan girilen bu sâkin mekân, ziyaretcilerini bir yanda kucuk mezar taslari, diger yanda guller ordusuyla karsilar. Dikkatli bir bakisla turbelerin birbirinden farkli oldugu ve herhangi bir mimarî zorlamanin kati usûllerine saplanilmadan insa edildigi hemen fark edilir. Zîrâ Muradiye'de Osmanli sanatinin umumî butunluk kaideleri yumusatilmis, degisIk zamanlarda mekâna katilan her parca kendisine has yapilis ozellikleriyle bahce organizasyonuna dâhil edilmistir. Burada mimarî uslûp, hayatlari boyunca dâima uymak zorunda olduklari bazi devlet geleneklerinden veya resmî protokollerden "En azindan oldukten sonra âzât olalim." diyen bu saray ehlinin sesine kulak vermis gibi; onlarin bu son arzularini yerine getirmeyi dilemistir. Mânânin boylesine yuceldigi bu yerde tuglanin kirmizisi, kubbelerin pariltisi ve yesilin ferah veren yuzu, birbirlerine oyle bir gulumser ki, artik burada sanatin inceliklerini aramak divânelik olur. Zîrâ Muradiye'de tabiattaki ilâhî sanatla, insan aklina verilen estetik anlayis birbiriyle butunlesir âdeta. Tanpinar: 'Cedlerimiz insa etmiyorlar, ibadet ediyorlardi. Maddeye gecmesini israrla istedikleri bir ruh imânlari vardi." derken biraz da bunu kasteder. Estetik endiseyle âdeta ruh giydirilmis gibi duran taslar, mermerler, ahsaplar, hatta ciniler ve yazilar, velût bir ask havuzunda yogrulmus; birbirinde eriyen parcalar kendi nizâmini bulup yamacin tabiî inis cikislariyla birlesmis; nihayet her unsur, harika bir nispetler ve hacimler manzûmesine donusmustur. Bahcedeki su kadîm dostluga bir bakin! Elif misâli serviler, yesilliklerin kucakladigi bir kucuk sadirvan; onun fiskiyesinden sipir sipir damlayan su, her biri turbelerin kapisina kadar goturen olculu yol guzergâhlari ve 2. Murat doneminde dikilen ancak guclu bir lodosla yikildigi icin sere serpe uzanmis yatan ulu bir cinar... Osmanli'yla ayni yasta olan cinar agaci, burada yine karsimiza cikiyor. Ey ulu cinar! Sendeki vefa kimde var? Nerede Osmanli, orada sen. Seni Muradiye'nin bagrina dikenler, topragini vefa suyuyla mi yikadi? Gunes basini sirf bunun icin mi oksadi? Belli ki Muradiye'de yatan dostlarina imrendin. 'Ne olur ellemeyin, dussem de kalksam da benim yerim burasidir, ben de suracikta yativereyim.' diyorsun. Simdi kulagini zemine dayamis, yoksa topragin altindakilerle gizli gizli dertlesiyor musun? Muradiye'de guller Muradiye'yi sadece bir kabristan olarak gorenler yanilir! Zîrâ burasi ayni zamanda bir guller diyaridir. Burada gulun hem adi vardir, hem de kendisi. Bahcesindeki harika gulleri ve gullu isimler tasiyan turbeleriyle (Gulruh, Gulbahar, Gulsah) burasi âdeta bir gul cennetidir. Muradiye'de canli ve cansiz her parca, belli bir intizam icinde mânânin ozunde temerkuz etmis, sonra infilâk edip tekrar etrafa dagilarak âhenkle yerlerini almis gibiler. Bu hâlleriyle tevhidin sirrini mi anlatmaya calisiyorlar acaba? Muradiye'nin iste bu manyetik alani icinde insan once hangi turbeyi ziyaret edecegini sasiriyor. Kabina sigmaz hayatlarin bir gun nasil olup da soguk duvarlar arasina sigdigini, bir kubbe ile birkac cininin yârenliginden baska dunyevî sermayenin kalmadigini Muradiye'deki turbeler, hayattakilere kendi lisânlariyla haykiriyorlar. Icinde misafir ettigi zâtlardan bazilarina da, her fâniye nasip olmayan evliyâ tâlihini yasatiyorlar. Sanki hepsi ayni anda kollarini uzatmis, kendine dogru cekiyor; "Once bana gel, beni ve benim derinliklerimdeki sirlari kesfet." diyor. Muradiye'de ziyaretciler, kendilerini ansizin bir tarih girdabinin icinde buluverir. Cunku her bir turbenin ayri bir hikâyesi vardir burada. O semt, Orta Asya'dan kopup gelmis; ama artik yerinde karar kilmis bir Turk obasini andiriyor âdeta. Muradiye, Istanbul'daki Eyup Sultan ile birlikte, Osmanli dunyasinin sayili turbe topluluklarindan biridir. Toplam on iki turbenin oldugu Muradiye'de Fatih'in annesi, babasi, ebesi, zevcesi, ogullari ve torunlari yatmaktadir. Ilk olarak 1449'da Fatih'in annesi Humâ Hâtun'un turbesi, 1451'de de babasi 2. Murat'in turbeleri yapilmistir. Fatih daha sonra oglu Mustafa, zevcesi Gulsah Hâtun ve ebesi Gulbahar Hâtun icin de buraya turbe insa ettirmistir. Bu sebeple Muradiye "Fatih'in aile kabristani" veya en azindan bir "Osmanli hanedan mezarligi" olarak da tarif edilebilir. Burada ayrica Sehzade Ahmet, Sehzade Mahmut, Mukrime Hâtun, Gulrûh Sultan, Sirin Hâtun ve 'Saraylilar' adiyla anilan diger turbelerde hânedân mensubu yahut yakini kirk kisi medfûndur. Dinleyen olursa hikâyelerini anlatmaya baslar turbeler, o sâkin duran sandukalarin buyulu kapaklari hafifce aralanir, merakli bakislari guclu bir vakumlamayla icine ceker; oradan alir gecmis asirlarin efsunlu dehlizlerine firlatir. Meselâ Fatih'in oz annesi buradaki Hâtuniye Turbesi'nde yatmaktadir. Fatih'in annesinin ismi Humâ Hatun, rivayetlere mevzu olmustur. Efsaneye gore Humâ, uzerinden gectigi kimselere zenginlik ve mutluluk getirecegine inanilan bir kustur. Bu kusun dunyada yavrularina karsi en merhametli kus olduguna inanildigindan, Osmanli muesseselerine de bundan tureyen "Humâyûn" kelimesi ilâve edilmistir. (Saray-i Humâyûn, Divân-i Humâyûn, Mizika-i Humâyûn vb.) Gecmise dogru hayalinizde yolculuga devam ederseniz, uzaklardan cenk nârâlarinin, gulbanklarin hatta âh u efgânlarin belli belirsiz ugultularini duyarsiniz. Muhayyileler, bir anda zaman cizgisinin otesine gecer. Her kabir ziyaretcilerde oyle bir hurmet ve hayranlik uyandirir ki, insan kendini bir evliya turbesinin basinda zanneder. Oyle ya! Bu tatli olum uykusu kacimiza nasip olur; hangimizin bas ucunda bir turbedar veya bir serin servi boyle nobet bekler? Kulturumuzde mezarlar ya kucuk bir caminin avlusunda veya sokagin basinda, ama hep hayatin icinde ve baskosesinde insa edilirdi; gorebilenlere, kendilerinin bir son durak oldugu hakikatini hatirlatirlardi. Toplumun nabzinda mezarlar, hâlis bir ruh aritma cihazi gibiydi. Ic dunyamizin zeminindeki mil tabakasini eseledigimiz yer mezarlar veya turbelerdi. Olum, belki de hicbir yerde gamzesini bu kadar gostermez. Rahmet uzerimden eksIk olmasin Bu semt, ismini Sultan 2. Murat'tan alir. 1421'de tahta gecen padisah, otuz yillik saltanati suresince gerek Anadolu'da gerek Balkanlarda parlak zaferler kazanir. Adaletli ve merhametli oldugu gibi; ilme, ilim adamlarina, musIkî, siir ve edebiyata omrunun sonuna kadar buyuk alâka gostermisti. Bu ince ruhlu sultan, hukumdarligin hakkini hem de fazlasiyla verip nihayet vaktinin geldigine inandigi bir anda, kendi rizasiyla tahttan cekildi. Oglu 2. Mehmet'e Istanbul'u fethedecek kadar guclu bir ordu birakarak 48 yasinda Rahmet-i Rahmân'a kavustu. 2. Murat'i Bursa'ya ceken bir seyler olsa gerektir ki, Bursa'ya defnedilmeyi vasiyet eder. Naasi Edirne'den Muradiye'ye getirilerek Fatih'in yaptirdigi turbeye defnedilir. Tarihte kac hukumdar vardir ki, tâci tahti boyle kalb huzuruyla birakmis olsun! Insan burada sormadan edemiyor: Hey koca hunkâr! Su dunya sultanliginin vebâli bu kadar mi agir geldi? Ihtirastan boylesine uzak yasayan padisah, hep yaninda hissettigi rahmetin, oldukten sonra da kendisine refakat etmesini istemis ve "Merkadimin ustunu acik birakin ki, rahmet ve nurdan mahrum kalmayayim." demistir. Mezarinin uzerine yagmur damlalarinin dusmesi icin kubbenin ortasi acik birakilmistir. Naasi da dogrudan topraga gomulu ve etrafi mermerle cevrilidir. Boylece hem rahmet eksIk olmaz uzerinden, hem de nur... Hakiki sultanlik bu olsa gerek. Tas ve tugla ile son derece sâde insa edilmistir turbe. Onlar konusuyor... Bursa, tarih boyunca, hem onemli tekevvunlerin (olusumlarin), dirilislerin ana rahmi, hem de sehzadelerin firtinali hayatlarindan sonra, buyuk bulusmayi bekledikleri son duragi olmustur. Bursa'nin Muradiye semti, bu târihî hâdiselerin isaretlerinin toplandigi bir yer. Burada her mezar, kendi dilince âdeta asagidaki mesajlari bizlere duyurmaya calisiyor. Ne mutlu duyabilenlere.... "Burada evet! Bu sandukalarin altinda yatan fâniler, kendi devirlerinin belki en sasaali gunlerini yasamislardi. Her insan gibi sevinmis, uzulmus ve hayaller kurmuslar; ama mutlaka omur sermayelerine kendilerince bir mânâ yuklemislerdi. Ve bir gun ukbâ yildizi, onlar icin de parladi; hâllerine râzi olup birer birer buraya geldiler. Simdi kendilerini orten bu kalender kubbelerin altinda koyun koyuna yatiyorlar. Ve Ezân-i Muhammedî, butun kubbelerde ayni anda cinliyor. Artik siz onlarin ulastiklari nufuz ve mevkilere degil bulustuklari nihaî cizgiye bakin..." Kaynaklar 1- Ekrem Hakki Ayverdi, Osmanli Mimarisinde Fatih Devri III, Istanbul Fetih Cemiyeti, 1989. 2- Ord. Prof. I. Hakki Uzuncarsili, Buyuk Osmanli Tarihi, Hurriyet Yayinlari, 1999. 3- Ahmet Hamdi Tanpinar, Bes Sehir, Dergâh Yayinlari, Istanbul, Mayis 2003. 4- Kazim Baykal, Bursa ve Anitlari, Hakimiyet Yayinevi, Bursa, 1993. 5- Mustafa Armagan, Bursa Sehrengizi, Iz Yayincilik, 1998. 6- Besir Ayvazoglu, Sehir Fotograflari, Otuken Yayinlari, Istanbul, 1997. http://sizinti.com.tr/konular.php?KONUID=1415
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.