Ne Oldu, Ne Oluyor, Ne Olmalı, Nasıl Olmalı?"

resmi tam boyutunda izlemek için üzerine tıklayınız
BENEMSAL!
"..."Birbirlerinin varlığını dileme durumundakilerin" karşılıklı çok kızmış gibi yaparak atıp-tuttukları şeytani tuzağa düşme, sahte kutuplaşmaya aldanma. Sahte kutuplaşma, aradan sıyrılmacı fırsatçı kuklalara yarar.Güdücüler perde önünde birbirlerini baş düşman görüyormuş gibi bol bol ağız dalaşları yaparlar ama, onlar dostturlar. Perde gerisinde çok sevişirler. Bu alçak yoğunluklu gerilim tiyatrosunda, her iki tarafın güdücüleri, oyunu seyre kapılanları, "Batının uydusu olmayı biz de pek istemiyoruz ama, batıdan koparsak ülkeye diğer taraf, baş düşman hakim olur" diye ürküterek, yavaş yavaş "karşı taraf hakim olacağına bari batının bir eyaleti olalım"a alıştırırlar. Batı, her iki taraf içinde, ondan kopanın uçuruma yuvarlandığı esastır, ana kütledir. Sahte kutuplar, bu gücün önünde "benden daha iyisini bulamazsın haa!..." diyerek rekabet edip, çekişirler...


Sahte kutuplaşmanın her iki tarafındaki sahteler nasıl sizlere karşı birleşiyorsa, sizler de öyle birleşin. Kavga edecekseniz bile, düşmanla işbirliği yapmadan ve onun bir daha istila edemeyeceği günlerde......


Hakikati "Mustafa Kemal sağ olsaydı..." kalıbıyla söyleyemeyeceğini zannedenler beter yanıldı. Sağ olsaydı; Mehmetçiğin mücahit aslını unutan inkârcı münafıklar tutunamazlardı. Bunların olduğu yerde de vatan mücahidi Mustafa Kemal olmazdı; direnişçi terörist olduğu gerekçesiyle görevinden alınıp, Guantanamo Toplama Kampı'na hapsedilirdi. Batının bir eyaleti olmayı reddedenlerin kapatıldığı zindanlara...Sağ olsaydı; tahterevalli demokrasisi denilen sömürge tipi demokrasi tiyatrosu perde açamaz; Türk Ordusu terör örgütü Nato üyesi olmaz; işgal-terör üsleri kurulamazdı.



Filistinlileri yerlerinden eden siyonizm, Musa Peygamber'in samimi bağlılarını rehin alamaz; düşman Irak'a Afganistan'a saldıramaz; genç kuşakların ruhları, Türklerle Arapların güç birliği yapmasını engelleyen, Anglo-Pers-Siyonist kaynaklı "Pis Arap!" edebiyatıyla sakatlanmazdı.Geri dönseydi, "Az daha beni de kendilerine benzeteceklerdi... Bunların benzerlerini adam kıtlığında adam diye alıp çevremize doldurmuştuk.


'Ondan koparsak mahvoluruz' diye daha o zamanlar işaret ettiğim şey, doğu maneviyatı, İslâm'dı...


Uyuzhanelere dönüşüp, kendi kendilerini iptal eden mekanların uyuşukları için söylediklerimi zaman ve mekandan kopararak eğip bükenler, benden sonra o ikazımı da 'batıdan koparsak mahvoluruz' diye tahrif ettiler. Serseriler!... Bizim meselemiz, sahteliğin bir başka temsilcisi kaba softalıkla, ham yobazlıklaydı. Hem onlar, hem çevremi dolduranlar yüzünden kurunun yanında yaş da yandı. Maneviyattan neyi, hangi inanışı anladığımı doğru olarak sadece benden öğrenmek isteyenler; orada savaşmış bir asker olmaktan şeref duyduğum Çanakkale Muharebeleri'ni kazanmamızı hangi ruha borçlu olduğumuzu açık yüreklilikle anlattığım konuşmalarımı okusunlar: Ben, neye inandığımla oradayım. O ruhun inandığıyla beraberim... Vatanı istilâcı sürülerinden koparmak için direnip, baş kaldırmış bir adamım, gayem batıya sımsıkı bağlı olmak olsaydı, mütareke İstanbul'unda ömrümün sonuna kadar yaşar giderdim; ne işim vardı Anadolu topraklarında?" der ve istismar edilen uygulamaları düzeltmek üzere yakalarına yapışırdı;


"Asrın başında mücahit Mehmetçiği hayvan yerine koyan çok komutana haddini bildirdim, ders almamışsınız. 'Askerlere, Amerikan kuvvetlerine teslim olmayın, direnin emrini verseydim, terörist durumuna düşecek, Allah korusun Amerika'yla savaşa girmiş olacaktık. ABD'yle savaşmak olacak iş mi? Direnmeyip Türkiye'yi, Türk Ordusunu felaketten kurtardığım için teşekkür edeceklerine, hain diyorlar' gibisinden konuşabilen zavallıların vatanı korumakla, tam bağımsızlık prensibiyle ne alâkaları olabilir? Bir ordunun komutanları, ona silâh çeken düşman ordusuyla savaşmak cesaretinden mahrumlarsa; düşmana 'müttefikim, canım, ciğerim' diyerek şirin görünmeyi kendilerine tasa edinmişlerse; orada burada yardımına koşuyorlarsa; batının bir eyaleti olmakla aynı bir takım saçmalıkları üstelik benim arzu ettiğim bir çağdaş uygarlık projesi olarak milletimize benimsetmeye çalışıyorlarsa, o ordunun sorumlu mevkilerini işgal edenlerin Ağustos refleksi körelmiş değil de nedir?"Ve kafalara nakşederdi;"Benliğini batıdan kopmamakla unutanlar, Çanakkale Muharebeleri'ni kazandıran ruhtan kopanlar, sabahtan akşama kadar Türküm diyerek aynaları aldattıklarını sansalar da, pişman olup ruh köklerine dönmedikçe, mutlu değil, olsa olsa bedbaht olurlar.'Bağımsızlık benim karakterimdir!' diyemeyen herkes, Ağustos refleksiyle efendileriyle birlikte aşılıncaya kadar, Türk milletinin önünde birer engel olarak kalmaya mahkumdurlar!"


Yavuztrabzon, Mücahitmersin, Akıncıadana!...

Bütün vatan sathı, hepiniz!Yürüyüşü giderek hızlandır; başladığında duraksamadan, dosdoğru koş. Müsabakada şah her zaman şah değil, öncüler "L" şeklinde.O'na açılmış esas savaşta gazabına merhamet karıştırıp, zaferini tamamlamadan bırakmayı, kendisine kendi ahlâkıyla yasak etmiş bulunan Allah'ın Kahredici adıyla selâm... "

BARAN DERGİSİ 54. Sayı'dan Alıntıdır...

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.