17 Şubat 2008

Sessiz çoğunluğun çağrısı

F. BURAK KAREN

Ey; konu "başörtüsü", gündem "yasak", girişim "ötekine de özgürlük" olunca resmi ideoloji kuşatmasında ölüp ölüp dirilenler…
Ey; kendi gibi düşünmeyenin başına yıldırımlar yağdıran, yüksek tansiyonlar yaşatan, cepheleşme ve kamplaşmayı körükleyen, Anadolu insanının inanç değerlerine, gelenek ve göreneklerine saygı göstermeyen , ortak umutları, amaçları "çıkarları" olan insanlar…
Ey; yakın zamana kadar toplum üzerindeki ekonomik ve siyasal hakimiyetini rakipsiz olarak sürdürebilen geleneksel elit…
Ey; ülkenin ve devletin sahibi olduklarına inanmış, halkı ve değerlerini hakir gören, halka asla güvenmeyen, her şeyin en iyisini kendilerinin bildiğine inanarak "halka rağmen" hareket etmeyi ilke edinmiş aristokrat bürokratlar…
Ey; halka, halkın İslami kimliğine ve değerlerine yabancı insanlar… Kendi oluşturdukları "batıl-ı Türk" imajıyla kendi dininin karşısında duranlar…
Ey; içinde yaşadığı ülkeye ve topluma yabancı olan/duran mürâîler…
Ey; demokratik sihirbazlar, medya ve diğer imkânlar vâsıtasıyla ülkeye kaos, belirsizlik havası pompalayanlar…
Ey; hakka ve halka dayanmayan, hukuksuzluğu, keyfiliği, dogmatik militarizmi ve despotluğu esas alıp, her zaman halktan ve haktan korkanlar…
Ey; kendi gölgesinin arkasına gizlenip haydut korkusu çekenler, yalnız gecenin karanlığından değil, günlük güneşlik ortamdan da rahatsız olanlar…
Ey; karşımıza ayrıcalıklarını sürdürmek için halka uzak ve düşman olan, Cumhuriyet'in ve laikliğin bekçileri kisvesiyle çıkanlar…
Ey; cumhuriyet tehlikede, laiklik elden gidiyor "korku filmi"nin senaryosunu yazanlar…
Ey; Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü öteden beri kendi köhne siyasetlerine alet edenler…
Ey; sayıları az ama sesleri gür çıkan, kendi hevâsını tanrılaştıran "azgın azınlık"…
Ey; kaybetmekten korkan "laik zorbalar"…
Ey; soysuz, emperyalizmin maşası "diktatörler"…
Ey; toplumda infial uyandıran, sanal korku üreten "Atatürk tüccarları"…
Ey; inancına düşman, kültür değerlerine yabancı, Atatürk ve Atatürkçülüğü bir kalkan, bir kılıf yapmaya çalışan "sahte Atatürkçüler"…
Ey; Atatürk tüccarlığı yapanlar, Atatürkçülükten geçinenler…
Ey; kanlı ihtilallerle ve zorbaca muhtıralarla halkı sindirmeye çalışan, bütün toplumsal alanları tahakküm altında tutabileceğini zannedenler…
Ey; "demokrasi korkusu" içlerine işleyenler…
Ey; Anadolu halkının inanç değerlerine, gelenek ve göreneklerine saygı göstermeyen "resmi ideoloji kuşatıcıları"…
Ey; halka, halkın inançlarına, irfanına savaş açarak kendi "yaşam alanlarını korumaya çalışanlar"…
Ey; ekmeklerinin bölünmesinden korkan seçkinciler!..
Ey; Türkiye de siyasi yelpaze de halkın tercih orantılarına göre azınlık durumunda olanlar…
Ey; içi boşaltıp, şekilselleştirerek ve bireyselleştirerek "vicdanlara hapsedilmiş bir din" empoze etmeye çalışanlar…
Ey; besleme yazarlar ve güdümlü basın…
Ey; tüm bu toz duman içinde toplumun değerlerini kendi çıkarları yönünde kullananlar…
Egemenlik kayıtsız şartsız silahlı gücündür, adalet mekanizmasınındır, medyanındır, holding patronlarınındır, derin devletindir; ama halkın değildir anlayışı artık iflas etmiştir.
Cumhuriyet'i korku tacirlerinin, dikta heveslilerinin, halka tepeden bakan cahil bürokrat seçkinlerin elinden kurtaramazsak, yaşatamayacağımızın bilincindeyiz.
Batı kendi tükenişini durdurmaya, en azından geciktirmeye çalışırken, halkı değiştirme/dönüştürme gayesi üzerine kurulu olan batılılaşma konsepti halk nezrinde ilgi görmemektedir.
"Halka rağmen halk için" elitizmine son verilecek, halkın değerlerine düşman jakoben politikalar terk edilecek, halkın kaderi üzerinde söz sahibi olmasının önünün açılacaktır.
Diyalog, uzlaşma, tahammül, tolerans kültüründen yoksun bir siyaset geleneğimiz var. Fakat Türkiye'de bu alışkanlıkla siyaset yapma biçimi artık tarihe karışmıştır. Kaos değil istikrar arayışıyla, çatışmanın değil barışın diliyle yola devam kararı alınmıştır.
Cumhuriyet'i yaşatmak, Türkiye'yi tek parti döneminin dar dünyasına geri götürmekle değil, yüz yıl sonraya taşıyacak basirete ve ferasete sahip olmakla mümkündür. Bu feraset ve basiretin temelinde ise dikta arayışı yerine, "demokrasiye, özgürlüklere inanç" vardır.
Her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabildiği, ibadetini yapabildiği ve dini inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi tutulmadığı, benlikli ve kimlikli, milli değerlere sahip çıkan, evrenselliğe milli kimliğiyle katılabilen bir Türkiye hedeflenmektedir.
Farklı dil, din, kültürden insanların farklılıklarıyla ve özgürce yaşadığı bir demokrasinin, rejimin sosyal hukuk devleti ilkelerine dayandığı, laikliğin, dinsel hoşgörünün, bütün insanların eşitliğine damgasını vurduğu, milli kimliğin, kültürün ticari kalıplara sokulmadığı, bir Türkiye arzulanmaktadır.
Demokrasi bir düzendir; başka düzenlere kapı değildir. Size rağmen "milli cephe" birleşecek, bütünleşecek, ülkemiz küresel bir güç haline gelene, getirilene kadar çalışacaktır. Size rağmen…

1 yorum:

  1. Sizleri seviyorum……


    Çekin elinizi milletimden.

    Çekin elinizi topraklarımdan.

    Çekin elinizi bayrağımdan, vatanımdan marşımdan.

    Çekin elinizi Atatürk’ümden, dinimden, imanımdan.

    Ben Karadenizlimle horan,

    Güneydoğulumla halay çekmek istiyorum.

    Efelerimle zeybek,

    Ankaralımla misket oynamak istiyorum.

    Adalarda dolaşıp, hazını yaşamak istiyorum İstanbul’un bir ayrı köşeden,

    Toroslar'a çıkıp, buz gibi yayık ayranı içmek istiyorum...

    Yörük kilimlerindeki motiflerin güzelliğini izlemek istiyorum.

    Dadaşlarla bar tutmak istiyorum...

    Nevruzu kutlamak istiyorum vatandaşlarımla,

    Yeni yılı kutlamak istiyorum vatandaşlarımla,

    Milli bayramları kutlamak istiyorum, o günleri bağışlayanları anarak.
    Milli coşkuyu, var olmanın, bağımsız olmanın, onurlu yaşamanın değerini bilerek.

    Oyalı yazmalı Anadolu kadınlarımla, ocak başında kahve içmek istiyorum… Saç ekmeğinin, bazlamanın kokusunu almak istiyorum, çiçek kokularına karışarak.

    Elazığ’ımda galoşlarımla halay tutmak istiyor.

    Munzur’un kenarında piknik yapıp,

    Akdeniz'in, egenin güzel sularında yüzmek istiyorum.

    Diyarbakır’ın bağlarından üzüm toplamak istiyorum ellerimle.

    Kapadokya’nın olağanüstü yapısını, güzelliğini içimde hissetmek istiyorum.

    Şeytan sofrasında günü doğuşunu, Ünye’den batışını izlemek istiyorum denizden.

    Her yöremin düğününü, töresini yaşamak istiyorum.

    Ben vatanımda tüm insanlarımla mutlu olmak istiyorum…

    Çekin elinizi vatanımdan, milletimden, marşımdan, bayrağımdan.

    Huşu içinde dinlemek istiyorum ezanları.

    Geçmişteki gibi özlemle beklemek istiyorum iftar vaktini.

    Keyifle kalkmak istiyorum sahurlara ve yaşamak istiyorum orucumun huzurunu.

    İçimde hissetmek istiyorum dini bayramların coşkusunu…

    Atatürk’ü düşünmek istiyorum endişeli olmayan gözlerle vatanımı seyrettiğini hayal ederek. Bıraktıklarının emin ellerde olduğundan, çabalarının boşuna olmadığından emin huzurla gülümsediğini düşünmek istiyorum anıt kabirden.

    Çanakkale’den, kilitbahir'den, eceabat'tan akşamüzerleri, şehitlerin ruhu dolaşırcasına esen o esrarengiz rüzgârda, o topraklarda yatanları hissetmek, bıraktıkları vatanı, huzur içinde seyrettiklerin bilmek istiyorum…

    Senin oralardan seslenişini duyar gibi oluyorum.

    Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
    Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
    Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
    Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

    Ve sana yürekten, ta yürekten söz vermek istiyorum.

    Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
    Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
    Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
    Etmesin, tek vatanımdan beni dünyada cüda.

    Dün olduğu gibi, bu günde vatanımın huzur mutluluk ve kardeşlik dolu günlerle el, ele kol, kola, HAYDİİİ diyerek şahlandığını, kendine yakışanı yaptığı günleri görmek istiyorum…



    Sevgililer günümüz kutlu olsun.

    YanıtlaSil

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.