4 Mart 2008

Cumhuriyet'ten ABD'ye ilginç mektup! yada Yunus Nadi kimdir! -soru değil-

Cumhuriyet'ten ABD'ye ilginç mektup!



ABD karşıtlığıyla bilinen Cumhuriyet Gazetesi Kurucusu Yunus Nadi, yazdığı mektupta Amerika Başkanı'na nasıl hitap ediyor? Bu mektuptaki satırları şaşkınlıkla ve biraz da hayretle okuyacaksınız..Hazır mısınız? İşte o satırlar...

Aylık Haber dergisi Kırmızı Çizgi bu ayki kapağını ilginç bir konuya ayırdı. Cumhuriyet gazetesi Kurucusu Yunus Nadi'nin Amerika Başkanı Wilson'a yazdığı bir mektubu gündeme getiren dergi, Yunus Nadi'nin, ABD Başkanı'na nasıl hitap ettiğini ortaya koyuyor; Siz Çağımızın peygamberisiniz..

Şaşkınlıkla okuyacağınız daha nice satırlar...

İşte o haber...

İLHAMİ YANGIN'IN ÖZEL ARAŞTIRMASI

ABD'ye karşıtlığı ile bilinen Cum­huriyet Gazetesi 'nin kurucusu Yu­nus Nadi'nin bilinenin aksine, bir ABD hayranı olduğu ortaya çıktı. Rusya'yı eleştiren Nadi, birinci dünya savaşında Nazi Almanya 'sını durduran ABD başkanına, 1920 yılında yazdığı mektupta methiye­ler düzüyor.

Wilson'u "Çağımızın peygamberi' olarak niteliyor. Nadi, mektubunda, Avrupalıları dar kafalı ve dindar olmakla da eleştiriyor. Nadi, "Avrupa'ya ne kadar ayrıcalık tanısak, Avrupalı­lar dinimizden dolayı, bizden daha çok nefret ettiler, 18 ve 19'uncu yüzyılların özgür düşüncelerine karşm." ifadesini kullandığı mek­tubunda, Wilson'u çağımızın pey­gamberi olarak gördüğünü belirti­yor.

Wilson'a sözlerinizde "kutsal ve yüce bir melodi vardı" diyen Nadi, sözlerini şöyle sürdürdü: "...Arada bir şöyle diyordunuz: "İnsanlığı savaşın kötülüğünden korumak gerekir, yalnız şimdi değil, her za­man için." Birbirlerini boğazlayan insanlar, bu sözleri duyunca bir­birlerine ateş etmeyi niye durdurdular?

Çünkü sözlerinizde kutsal ve yüce bir melodi vardı. Belki de insanlık bilmeden, evet bilmeden, yeni bir yaşama doğru gidiyordu. Ve Rus devrimi, belki de sizin il­kelerinizi izleyebilir, sonuçlan doğal olmasa da, kaba da olsa, si­zin dünyayı ulaştırmak istediğiniz iyileştirmenin bir kanıtıdır. Evreni yöneten ilksiz ve sonsuz güç, her peygamberin kendi çağının ge­reksinimlerini görmesi ve on göre milletini seçmesi kuralını koymuş­tur. Ve siz çağımızın peygamberi­siniz..."

7 Mayıs 1920 tarihinde Cumhuriyet gazetesi kurucusu Yunus Nadi'nin imzasıyla Başkan Wilson'a yazılan mektup şöyle:

Birleşik Devletler Yüksek Komiserliği Amerikan Büyükelçiliği İstanbul

7 Mayıs 1920

Sayın Dışişleri Bakanı Washington

Efendim: Ekli mektubu başkanlığın bilgisi için gönderiyorum. Bu mektup özel bir değeri olduğu için değil, ilginç olduğu için gönderilmiştir.

Saygıyla.

Bristol Tuğamiral Birleşik Devletler Yüksek Komiseri Başkan Wilson'a

Efendim,

Siz yalnız bir cumhurbaşkanı değilsiniz, ayrıca erdeminizin yüceliği sizi bu mevkiye getirmiş­tir. Dolayısıyla bir cumhurbaşkanından daha büyüksünüz ve insanların içinde en yücelerinden ve iyilerinden birisiniz. Hükümetin denetimini sizin kutsal ve namuslu ellerinize bırakan, size iktidar veren milletin üstünlüğüne ve kavrayışına saygılar olsun...

Büyük savaşa kadar, sayın efendim, bizim ülkemizde ve ufkumuzda tanınmıyordunuz. Ame­rika, her zaman bir düşler ülkesiydi ve bize yabancıydı. Doğu' da daha yakın yüzyıllara dek, Padişahın bir komşu ülkenin sarayını ziyaret etmesi tarihsel bir olay sayılırken, Roosevelt'in Afrika ormanlarında ava çıkması bize düş gibi geliyordu, nasıl 40 katlı yapılar düş gibi geli­yorsa. Ama zamanla düşündük ki, cumhurbaşkanını uzak ülkelerde avlanmaya izin veren bir milletin, bizimkilerden tamamen başka bir düşüncede yaşam biçimi olmalıdır. Ve bu büyük milleti öğrenmeye çalıştık.

Okuduk ve inceledik. Ve bu defa Albay Mahon'un düşünceleri bizim çalışmalarımıza ve izle­nimlerimize girdi. Mahon'un görüşlerine göre uygarlık, sadece Hıristiyanlığa dayanan Avrupa uygarlığı idi ve bu uygarlık sanki çölde bir vaha gibiydi.

Amerikalıların düşünce biçiminde büyük etkenlik kazandığı, Amerika'yı bile kurtardığı söy­lenen bu kişiye göre, sadece bir tek savaş vardı dünyada, o da Hıristiyanlarla ona inanma­yanlar arasındaydı. Hıristiyanların zaferi için hiçbir şey esirgenmemeli ve Amerika bu kutsal savaşın önderi olmalıydı. Böyle olmazsa inanmayanlar îsa'nın yapıtlarını yok ederlerdi. Biz Mahon'dan bunu öğrendik ve misyonerlerinizin davranışları da bunu kanıtladı. Bizi, Amerika'yı ve Amerikalıları incelemeye sürükleyen şey, sadece merak değildi.

Amerika'nın Doğu sorununda bizim ülkemizde oynamak istediği rolü -Avrupa milletleri gibi-ve bu rolün bizim yaşamımızda ne gibi etkisi olabileceğini anlamak istedik. Ama biz ne kadar iyi yürekli ve eli açıksak, Amerika ve Avrupa o kadar dar kafalı ve dindardı. Altı yüzyıldır Avrupa bize haçlı gözüyle baktı. Avrupa'ya ne kadar ayrıcalık tanısak, Avrupalılar dinimizden dolayı, bizden daha çok nefret ettiler, 18 ve 19'uncu yüzyılların özgür düşüncelerine karşın. Bir şey beklemediğimiz Amerika, Büyük Savaşta bize başka bir biçimde göründü. Ayrıca, ülkeniz acılı uğraş yıllarında ve sizin cumhurbaşkanlığınız altında, bizim ülkemizde barışı yöneten değil, barışın hakemi olmak istedi ilk defa.

Arada bir şöyle diyordunuz: "İnsanlığı savaşın kötülüğünden korumak gerekir, yalnız şimdi değil, her zaman için." Birbirlerini boğazlayan insanlar, bu sözleri duyunca birbirlerine ateş etmeyi niye durdurdular? Çünkü sözlerinizde kutsal ve yüce bir melodi vardı. Belki de in­sanlık bilmeden, evet bilmeden, yeni bir yaşama doğru gidiyordu. Ve Rus devrimi, belki de sizin ilkelerinizi izleyebilir, sonuçları doğal olmasa da, kaba da olsa, sizin dünyayı ulaştırmak istediğiniz iyileştirmenin bir kanıtıdır. Evreni yöneten ilksiz ve sonsuz güç, her peygamberin kendi çağının gereksinimlerini görmesi ve on göre milletini seçmesi kuralını koymuştur. Ve siz çağımızın peygamberisiniz.

Gittikçe büyüyen ününüz ve şanınızla, barış koşulları konusunda görüşünüzü açıkladınız ve bir gün, -dünyayı tehlikelerden korumak ister gibi- savaşa girdiniz. Ama barış çabaları­nı ihmal etmediniz. Milletiniz savaşırken siz barışın sağlanması için çalıştınız. Daha sonra Washington'un mezarı başında ölümsüz söylevinizi verdiniz ve ünlü on üç maddenizi yayın­ladınız. Herkesten iyi bilirsiniz ki, efendim, konuşmanın gücü kılıcınkinden üstündür. Bu ne­denledir ki, sözleriniz ruhlara işlemiş, elleri gevşetmiş ve herkes barış yoluna girmiştir. Ama, biz, hiçbir zaman bu yolun bu kadar müthiş, bitmek bilmez ve mutsuzluklarla dolu olacağını beklemiyorduk.

Versailles Konferansında bizim barışımızın düzenlenmesi Amerikan Senatosunun kararına kadar ertelendi. Bir yandan Albay Mahon'un yazılarını düşünerek, öte yandan haçlı seferine çıkmış aç Avrupa'nın düşüncelerinden korkarak Senato'daki tartışmaları izledik. Amerika'dan çeşitli komisyonlar geldi. Ülkemizi ziyaret ettiler, halkımızı gördüler, bizi incelediler ve Mahon'un yazılarına karşıt olarak gördüler ki Türkler ezen bir millet değil, tam tersine acı çeken ve ezilen bir millettir. Gerçek de buydu. Bir halk üzerine söylenenleri işitmekten çok yerinde görmek daha iyidir.

Bu son aylar, sizin Senatonuz Avrupa işlerine karışmamak kararı aldığı zaman, bizim için bir zorluklar ve mücadeleler dönemi oldu. Sizin kararınız üzerine bizim durumumuz daha da kötüleşti. Şimdi biliyoruz ki, sizin barışa ve savaşa müdahaleniz bizim için gökyüzünden inmiş bir yardımdı. Sizin koruyuculuğunuz ortadan kalktıktan sonra çektiklerimizi size anla­tamayız, ama eminim ki bunları duymuş ya da okumuşsunuzdur. Avrupalılar bizi yok etmek ve adımızı haritadan silmek istiyorlar. Nasıl olur da siz ve temsil ettiğiniz büyük Amerikan milleti buna izin verir? Zayıfa yardım etmek için savaşa girmiş olan Amerikan milleti, bize yardım etme gücü varken, nasıl olur da tarafsız kalır.

Büyük savaş sırasındaki etkinizin büyüklüğü bizim yüreğimizde sizin kişiliğinizi incelemek, iyiliğinizi ve yeteneklerinizi anlamak isteği doğurdu. İncelemelerimiz sonunda sade olağa­nüstü bir güç bulduk. Siz üstün bir insansınız, dolayısıyla ahlaki çabalarınız vardır, bunu duyduk. Öyleyse siz, insanlığın bir parçası olan Türkleri savaştan daha kötü koşullarda ça­balar halde nasıl bırakırsınız ? Bu belki de hiç çözemeyeceğimiz bir sorundur. Bilirsiniz ki insanlığın ıstırabı sürdükçe savaştan kaçınılamaz. Amerika'nın yardımını bekleyen yoksul Doğu için koşul budur.

Gene de lütfen ıstırap çeken Doğu'nun en derin ve içten saygılarını kabul buyurunuz.

Yunus Nadi

(Orhan Duru, Amerikan gizli belgeleriyle Türkiye'nin Kurtuluş Yılları, Sayfa 81-82-83-84, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)



--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------

MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.