Onlar Başbakan’dan gömleğini değil, derisini hatta son tahlilde “ruhunu” söküp atmasını istemişlerdi.
Hepimizin gözleri önünden bir film gibi akıp giden süreci en başından, tekrar tekrar anlatmaya hiç gerek yok. Zaten olayın tarafları yeteri kadar açık beyanatlarda bulundular. Hangi olaydan bahsettiğimi yazının başlığından da anlamışsınızdır sanırım. Milli Görüş’ten “Yenilikçiler” olarak tanımlanarak ayrılan ve akabinde de aynı ayrılış hızı ve hazıyla Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurarak, büyük 2001 ekonomik krizi sonrası ülkenin son 6 yılına tek başına iktidar olarak damgasını vuran Abdullah GÜL, Recep Tayyip ERDOĞAN, Bülent ARINÇ ve Abdüllatif ŞENER ve bir grup arkadaşından söz ediyoruz elbette.
AK Partisi kurulduktan ve özellikle tek başına 2002 Kasım Seçimleriyle iktidara geldikten sonra bu kadronun Milli Görüşçü kimlikleri ve geçmişleri, malum medya tarafından sorgulandı, sigaya çekildi. Bu serencamı en güzel özetleyen söz de hareketin lideri, bugünün Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN’dan geldi.
Hatırlayacak olursanız zat-ı alileri “Ben zaten kendim bir genel başkan olarak söylüyorum biz milli görüş gömleğini çıkarttık." Bu olsa zaten, daha önceki yerimizde yola devam ederdik. Milli görüş gömleği üzerimizde olacaksa biz niye partimizi kurduk ki?” diyerek meseleye noktayı koymuştu. Bu gömlek mevzuu sonradan adeta slogan haline geldi ve siyasi rakipleri tarafından da kimi zaman Başbakan ve ekibine karşı eleştiri ve hakaret malzemesi de oldu.
“Milli Görüş gömleğini çıkardın, deli gömleği giydin”,
“Gömleksizler”, “Milli Görüş Gömleği çıkarıldı, başa Amerikan çuvalı geçirildi” vs.
Sayın Başbakan ve çevresinin özellikle parti kuruluş aşamalarında bazen medyaya, bazen de bu yarılmanın, ayrılmanın nedenini soran yakın çevrelerine söyledikleri en önemli gerekçeleri başlıca şunlardı:
“İşte görüldü, ERBAKAN’ın izlediği çatışmacı, güç dengelerini ıskalayan soğuk savaş dönemi siyasetinin gelip dayandığı yer burası; toplumun değişen algılarını, Türkiye’nin gerçeklerini okumadan siyaset üretmenin bizi getirip toslattığı duvar ortada; 4 parti kapatıldı hala akıllanılmadı; nedir bu lider sultası ve politbürovari "aksaçlılar" hakimiyeti; modern dünyada ve siyaset arenasında öyle "beyat" geleneği ile siyaset yapılamaz; tabanın değişim, gelişim ve gençleşme taleplerine kulak tıkanmaz; hem bunlardan da önemlisi dünya gerçekliğine ters politikalar önümüzü tıkıyor; kuru kuruya bir ABD ve İsrail aleyhtarlığı ve ham hayalden ibaret olan D-8 çılgınlığı iktidara gelişimizi imkânsız kılıyor”.
Bu ifadeler de zihnimden akıp giderken 14 Mart 2008 itibariyle gelinen noktaya bakıyorum da şaşırmamak elde değil. Doğru. Sayın Başbakan alenen ve sert bir ifade ile Erbakan’a siyasi hayalet diyerek “Milli Görüş gömleğini” çıkardığını en üst perdeden haykırdı. 6 yıla yaklaşan tek başına iktidarı döneminde de bunun gereğini yapmak için her beyanatı verdi, her adımı attı, her yolu denedi.
ABD ve İsrail’le ilişkiler Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek seviyesinde;
Amerika’ya bir ERDOĞAN gidiyor, daha o Havaalanı Devlet Konukevinde soluklanmadan bu sefer de Cumhurbaşkanı GÜL düşüyor Washington yollarına; her gidişte en az bir düzine Yahudi Lobisi temsilcisi ile görüşülüyor; PERES gidiyor BARAK geliyor.
Bunun yanında AB ile ilişkiler bazı liboş yazarların şahsi meselelerinden dolayı abarttıkları gibi kötü falan da gitmiyor. AB’ye girişteki en önemli adım olan müzakere tarihi hangi iktidar döneminde alındı, müzakereler hangi dönemde başladı? Uluslar arası bağlantılar yolunda. Uyum yasaları bir bir geçiyor.
Bunun yanında AB ile ilişkiler bazı liboş yazarların şahsi meselelerinden dolayı abarttıkları gibi kötü falan da gitmiyor. AB’ye girişteki en önemli adım olan müzakere tarihi hangi iktidar döneminde alındı, müzakereler hangi dönemde başladı? Uluslar arası bağlantılar yolunda. Uyum yasaları bir bir geçiyor.
Yani her şey tıkırında. Genelkurmay ile de ilişkiler al gülüm ver gülüm. 27 Nisan kazasını saymazsak (ki bu en çok 22 Temmuz seçimlerinde yine AKP’nin işine yaradı) asker ile ilişkiler “şiir gibi”. Hatta Genelkurmay Başkanı bizzat muhalefeti kendisi terbiye ediyor diyebiliriz. Uluslar arası finans-kapital çevreleri AKP’nin tek başına iktidarından memnun. İstikrara oynuyorlar. Son tahlilde halk da mevcut hükümetten memnun ki, son genel seçimde % 47 oy verdi.Yukarıdaki verilerin sonucu her bakımdan iktidar partisi için olumlu iken ne oldu da durup dururken bu anti-demokratik ve komik kapatma davası açıldı? Asıl cevaplanması gereken soru bu. Ortada uluslararası ve ulusal malum çevreler ne derse onu yapan bir hükümet var. 28 Şubat ve sonrası yaşanan bir atmosfer de yok?
O zaman ne oldu?
Bu Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman isimli zat neden bu davayı açma gereği duydu.
İddianameyi okudunuz mu?
Temel gerekçe daha önce kapatılan Milli Görüş partilerininkiyle kelimesi kelimesine aynı. “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelme”.
Vay be! AK Partisi mi yapmış bunu gerçekten?
Buna şaşmamak elde değil iktidarın son 6 yılındaki uygulamalarına bakınca.
Uzatmaya gerek yok. Benim bu konudaki kanaat-i şahsim yazımın başlığında. Sayın Başbakan her ne kadar “Ben Milli Görüş Gömleğini çıkarttım” dese de, malum azınlık ve dünyadaki partnerleri buna asla inanmayacaklar. Onlar Başbakan'dan gömleğini değil, derisini hatta son tahlilde “ruhunu” söküp atmasını istemişlerdi. Gömlek nedir ki? Bugün çıkarırsın, bir gün de giyersin. Onlar şahsiyetini, zihnini ve ruhunu istediler O’ndan. Anlaşılan O da tam olarak vermemiş onların nazarında ki, bu anti-demokratik uygulama bir kez daha yaşandı. Üzgünüm. Hem Başbakan ve partisinin başına gelenden, hem de haklı çıkmaktan.
Recep Tayyip ERDOĞAN dinini değiştirmedikçe O'ndan asla razı olmayacaklar.
Belki bu parti kapanmayacak. Ancak bu en azından O’nu yeniden hizaya sokma amacıyla yapılan bi manevra.
Bakalım AK Partisi’nin hamlesi ne olacak?
KAYNAK:BOYUT HABER
Neler oluyo hayatta dün bu araba kaza yapmıştır yolcular kan revan içndedir diyip yol arkadaşlarını kan revan bırakıp gıcır bir arabaya binip arkadaşlarını terkedenlerin arabaları aynı yerde kaza yapmıştır. Tabi üzgünüz zirz her kaza bir meddi manevi hasar getirir zülüm aralıksız devam ediyo . ne kadar gölek çıkarsanızda ınanmadılar size
YanıtlaSilDeğilmiki savcı zülmediyo allah adalet ediyo aynı akbetle imtihan
akibet muttakilerindir
Neler oluyo hayatta dün bu araba kaza yapmıştır yolcular kan revan içndedir diyip yol arkadaşlarını kan revan bırakıp gıcır bir arabaya binip arkadaşlarını terkedenlerin arabaları aynı yerde kaza yapmıştır. Tabi üzgünüz zirz her kaza bir meddi manevi hasar getirir zülüm aralıksız devam ediyo . ne kadar gölek çıkarsanızda ınanmadılar size
YanıtlaSilDeğilmiki savcı zülmediyo allah adalet ediyo aynı akbetle imtihan
akibet muttakilerindir
Ben de bir şey var sandım okudum.. Bundan çok fazlasını zaten bizler biliyoruz.. Boş edebiyat karalaması yapılmış..
YanıtlaSilMemur-Sen AR-GE'nin araştırmasına göre; ocak ayında 4 kişilik bir ailenin tüketmesi zorunlu gıdalar için harcaması gereken ve açlık sınırı olarak belirlenen tutar 775 YTL 53 YKr oldu.Gıda, giyim, sağlık, barınma ve eğitim başta olmak üzere, "vazgeçilmesi mümkün olmayan" 14 zorunlu harcama kalıbı esas alınarak belirlenen 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 2 bin YTL 67 YKr olarak hesaplandı.
YanıtlaSilKişi başı gelir 5 bin 16 dolar düzeylerine çıkmış..
Milletle dalga mı geçiliyor, bu parayı kaç kişi alıyor bu ülkede beri gelsin haber versin.. Ortalık parasızlık ve imkansızlıktan kırılan vatandaşlarla dolu.. 300-350 YTL gelirle ev geçindirecem diyen insanla dolu ortalık..!! Ahlaksızlık desen son 5 sene içinde bozulduğundan daha kötü olmamıştı hiç bir dönemde.. Sokaklar terbiyesiz ve utanmaz cinslerle doldu, aile hayatının mahremiyetini iğfal ettiler..İnsanlar aileleri ile sokaklarda zor gezebiliyorlar. Bu hükümetin neyini savunuveriyorsunuz beyler..? Avrupa birliğine girilecek diye nelerin altına ne imzalar atılıyor, neler peşkeş çekiliyor takip ediyor musunuz..? Hiç bir şeyden haberiniz yok sizin.. Dinizi bile tanımıyor bilmiyorsunuz, takılmış birilerinin arkasına gidiyorsunuz oradan birilerine yaranacam diye kendinizi harcamayın, doğrularla ilgilenin ve doğruları yazın biraz.!!!