Ahmet Azizoğlu
Türkiye Kamu-Sen Genel Basın Sekreteri
Hükümetin Hesabı Bizim Çarşıya Uymuyor
Hükümetin tüketim araçları farklı, bizim tüketim araçlarımız farklı. Onun için hükümetin özel enflasyonu ile bizim yaşadığımız geçim enflasyonu birbirini tutmuyor.
Hükümet "Biz sadece kendi belirlediğimiz enflasyona bakarız." diyor. Oysa halkın satın alma gücü kalmadı. Piyasa durdu. Orta ölçekli sanayi birinci kredisini kullandı, ikincisini de bitirmek üzere. Hükümet, küresel sermayenin, satılmış bankaların, açılan devasa tüketim mağazalarının daha çok para kazanması için tedbirler alıyor. Aklına gelen ise devlet bütçesine gelecek vergilerden, sigortalardan, KDV'den vazgeçip; sosyal güvenlikten, dolayı vergilerden para toplamak. Bu nedenle hükümetin, IMF'nin, küresel sermayenin, yabancılaşmış bankaların tuzu biberi kuru, enflasyonu düşük ve hafif. Sayın Maliye Bakanı da gülerek bu enflasyonu kolayca kucaklayıp kaldırabiliyor.
Vatandaş, Belediyeler, fakir fukara fonu gibi fonlardan gelecek yardımı bekliyor. Babayiğit adam, eli ayağı tutuyor, gücü kuvveti yerinde, eline kabı almış, yanında torbası aş, ekmek kuyruğuna girmiş, avuç açıyor.
Memleketin tası tarağı, öküzü eşeği, malı davarı satılmış; bir baş acı soğan, bir lokma ekmeğe muhtaç edilmiş.
Fenerbahçe çeyrek finalde, vatandaş ekran başında, %70'i işsiz 19-28 yaş arası hanımlar, beyler pembe TV programlarını izliyor.
Borç, eşek yükünü geçmiş, elde olan heybeyi doldurmuyor. Buna rağmen gülünüyor, nutuklar atılıyor, palavralar sıkılıyorlar.
İyimser olan entel hocalar, kötümser olduklarını beyan ediyorlar. Eski bakan, eğer gerçekleri söylemek felaket tellallığı ise " Ben borcun, elde olanın iki katı olduğunu, bunun böyle gitmeyeceğini söylüyorum" diyor. Bahane hazır, "Hain, yediği ekmeği bilmiyor."denilip geçiliyor.
Vatandaş, yabancılaştırılmış bankalara 20-30-50 yıllığına borçlandırıldı. Elimize verilen kredi kartlarıyla; büyük reklamlarla açılan ya da açıldıktan sonra yabancılara günü kurtarmak için para babaları tarafından satılan tüketim mağazalarından alış verişe teşvik edilerek olanında elden çıkması sağlanıyor.
Geriye cinnet geçiren memur, işçi, asgari ücretli, işsiz, köylü, özellikle de vardan yoka düşen orta ve küçük ölçekli esnaf kalıyor.
Bugünlerde bakın etrafınıza bu gerçekleri göreceksiniz ya da yaşıyorsunuz. Peki hala neden gerçekler, vatandaştan gizleniyor ya da neden gündem geçim değil de ipe sapa gelmez, ceviz kabuğunu doldurmayacak olaylara kaydırılıyor. Bırakın insanlarımız okuma hakkını istedikleri gibi kullansınlar.Rahat bırakalım okusunlar vatana millete hayırlı işler yapsınlar.Okuyarak ülke ve dünya gerçeklerini öğrensinler.
Dahası neden beceriksizliğin, basiretsizliğin, yolsuzluğun, yoksulluğun, borçlanmanın, vergi toplayamamanın, prim alamamanın cezasını; düzenli vergi ödeyen, primi maaşından otomatik kesilen, hükümetin yüklediği her türlü dolaylı vergiyi kayıtsız şartsız kamu çalışanı çekiyor. Neden kamu çalışanın sosyal güvenliği IMF ile pazarlık konusu oluyor.
Sayın Milletvekillerim;
Sosyal Güvenliğimizle oynamayın, insanları gelecekte zor durumda bırakmayın. Sorunları pansuman tedbirlerle çözmeyin, gerçekleri görün, vatandaşı dinleyin, kararınızı vermeden lütfen bir kez daha size ulaşan seslere kulak verin. Biran Hükümetin IMF ve küresel sermayenin baskısı altında olduğunu, bu nedenle sosyal güvenlik yasasını TBMM gündemine getirdiğini düşünün. Kararınızı ondan sonra verin. Ya da bu işi biraz daha düşünmek üzere zamana bırakın. Sosyal güvenliğin zaafı olan kayıt dışının kayıt altına alınması için tedbirler araştırın, Sosyal güvenlik giderlerini azaltmak için gelin hep birlikte iş birliği yapalım. Varsa yolsuzluk, gereksiz gider birlikte önleyelim. Ama ,yapılamayan çalışmalar, alınamayan tedbirlerden dolayı bizim geleceğimizi karartmayın.
Gazetelerde enflasyon haberlerini okurken 35 milyarderimizle Avrupa'da üçüncü olduğumuzu da öğrendik.
Devlet Küçülmüş, vatandaşlar büyümüşler. Varsın büyüsünler, sağlıklı büyüyen her şeyin faydası olur. Bugün değilse, yarın mutlaka olur. Büyüyen aile bizden olsun. Büyüdüğü ortamı, yerini, milletini unutmazlar.
35 milyarderimizle Avrupa'da üçüncü olmuşuz. Allah daha çok versin. Bizim ülkemizden daha çok zengin çıksın. Adları da dolar değil de Türk Lirası zengini olsun.
Ama nimeti de külfeti de ortak paylaşalım. Enflasyonun yükünü hep fakir fukara çekmesin. Kurdukları dernekler aracılığıyla fakir fukaranın sosyal güvenliğine, asgari ücretine, üç kuruş maaşına dil uzatmasınlar.
Zenginlerimiz ellerinde olanları satıp dolar yapmasınlar. Milyar dolarını yabancılarla paylaşmasınlar. Ülkemizde kalıcı yatırıma dönüştürsünler. Vatandaşların çalışacağı iş imkanı sağlasınlar, insanlarımıza geçinecek ücret versinler. Küçük ve orta ölçekli sanayicimizi, tüccarımızı da düşünsünler. Hepsini biz kazanalım demesinler. Bıraksınlar da bakkallar, manavlar, kırtasiyeciler, terziler, kunduracılar da yaşasın. Onlar da evlerine ekmek götürsünler. Onların çocukları da hiç değilse; babamız 450-500 YTL'lik desinler.
Artık Migros'u, Akbank'ı, Yapı Kredi'yi satmasınlar. Beko, Türkiye'den sökülüp Rusya'ya gitmesin. Elbiselerimiz Türkiye'de dikilsin. Ayakkabılarımız Türkiye'de yapılsın. Cep telefonumuz, otomobilimiz, bilgisayarlarımız Türkiye'de üretilsin. Vatandaşlarımız iş, aş bulsun. Ama köle olarak çalıştırılmasın. Zenginlerimiz milyar dolarlık adam olurken, vatandaşlarımız hiç değilse güvenceli geçinecek kadar ücret alsın.
Allah daha çok versin.
Türkiye Kamu-Sen Genel Basın Sekreteri
Hükümetin Hesabı Bizim Çarşıya Uymuyor
Hükümetin tüketim araçları farklı, bizim tüketim araçlarımız farklı. Onun için hükümetin özel enflasyonu ile bizim yaşadığımız geçim enflasyonu birbirini tutmuyor.
Hükümet "Biz sadece kendi belirlediğimiz enflasyona bakarız." diyor. Oysa halkın satın alma gücü kalmadı. Piyasa durdu. Orta ölçekli sanayi birinci kredisini kullandı, ikincisini de bitirmek üzere. Hükümet, küresel sermayenin, satılmış bankaların, açılan devasa tüketim mağazalarının daha çok para kazanması için tedbirler alıyor. Aklına gelen ise devlet bütçesine gelecek vergilerden, sigortalardan, KDV'den vazgeçip; sosyal güvenlikten, dolayı vergilerden para toplamak. Bu nedenle hükümetin, IMF'nin, küresel sermayenin, yabancılaşmış bankaların tuzu biberi kuru, enflasyonu düşük ve hafif. Sayın Maliye Bakanı da gülerek bu enflasyonu kolayca kucaklayıp kaldırabiliyor.
Vatandaş, Belediyeler, fakir fukara fonu gibi fonlardan gelecek yardımı bekliyor. Babayiğit adam, eli ayağı tutuyor, gücü kuvveti yerinde, eline kabı almış, yanında torbası aş, ekmek kuyruğuna girmiş, avuç açıyor.
Memleketin tası tarağı, öküzü eşeği, malı davarı satılmış; bir baş acı soğan, bir lokma ekmeğe muhtaç edilmiş.
Fenerbahçe çeyrek finalde, vatandaş ekran başında, %70'i işsiz 19-28 yaş arası hanımlar, beyler pembe TV programlarını izliyor.
Borç, eşek yükünü geçmiş, elde olan heybeyi doldurmuyor. Buna rağmen gülünüyor, nutuklar atılıyor, palavralar sıkılıyorlar.
İyimser olan entel hocalar, kötümser olduklarını beyan ediyorlar. Eski bakan, eğer gerçekleri söylemek felaket tellallığı ise " Ben borcun, elde olanın iki katı olduğunu, bunun böyle gitmeyeceğini söylüyorum" diyor. Bahane hazır, "Hain, yediği ekmeği bilmiyor."denilip geçiliyor.
Vatandaş, yabancılaştırılmış bankalara 20-30-50 yıllığına borçlandırıldı. Elimize verilen kredi kartlarıyla; büyük reklamlarla açılan ya da açıldıktan sonra yabancılara günü kurtarmak için para babaları tarafından satılan tüketim mağazalarından alış verişe teşvik edilerek olanında elden çıkması sağlanıyor.
Geriye cinnet geçiren memur, işçi, asgari ücretli, işsiz, köylü, özellikle de vardan yoka düşen orta ve küçük ölçekli esnaf kalıyor.
Bugünlerde bakın etrafınıza bu gerçekleri göreceksiniz ya da yaşıyorsunuz. Peki hala neden gerçekler, vatandaştan gizleniyor ya da neden gündem geçim değil de ipe sapa gelmez, ceviz kabuğunu doldurmayacak olaylara kaydırılıyor. Bırakın insanlarımız okuma hakkını istedikleri gibi kullansınlar.Rahat bırakalım okusunlar vatana millete hayırlı işler yapsınlar.Okuyarak ülke ve dünya gerçeklerini öğrensinler.
Dahası neden beceriksizliğin, basiretsizliğin, yolsuzluğun, yoksulluğun, borçlanmanın, vergi toplayamamanın, prim alamamanın cezasını; düzenli vergi ödeyen, primi maaşından otomatik kesilen, hükümetin yüklediği her türlü dolaylı vergiyi kayıtsız şartsız kamu çalışanı çekiyor. Neden kamu çalışanın sosyal güvenliği IMF ile pazarlık konusu oluyor.
Sayın Milletvekillerim;
Sosyal Güvenliğimizle oynamayın, insanları gelecekte zor durumda bırakmayın. Sorunları pansuman tedbirlerle çözmeyin, gerçekleri görün, vatandaşı dinleyin, kararınızı vermeden lütfen bir kez daha size ulaşan seslere kulak verin. Biran Hükümetin IMF ve küresel sermayenin baskısı altında olduğunu, bu nedenle sosyal güvenlik yasasını TBMM gündemine getirdiğini düşünün. Kararınızı ondan sonra verin. Ya da bu işi biraz daha düşünmek üzere zamana bırakın. Sosyal güvenliğin zaafı olan kayıt dışının kayıt altına alınması için tedbirler araştırın, Sosyal güvenlik giderlerini azaltmak için gelin hep birlikte iş birliği yapalım. Varsa yolsuzluk, gereksiz gider birlikte önleyelim. Ama ,yapılamayan çalışmalar, alınamayan tedbirlerden dolayı bizim geleceğimizi karartmayın.
Gazetelerde enflasyon haberlerini okurken 35 milyarderimizle Avrupa'da üçüncü olduğumuzu da öğrendik.
Devlet Küçülmüş, vatandaşlar büyümüşler. Varsın büyüsünler, sağlıklı büyüyen her şeyin faydası olur. Bugün değilse, yarın mutlaka olur. Büyüyen aile bizden olsun. Büyüdüğü ortamı, yerini, milletini unutmazlar.
35 milyarderimizle Avrupa'da üçüncü olmuşuz. Allah daha çok versin. Bizim ülkemizden daha çok zengin çıksın. Adları da dolar değil de Türk Lirası zengini olsun.
Ama nimeti de külfeti de ortak paylaşalım. Enflasyonun yükünü hep fakir fukara çekmesin. Kurdukları dernekler aracılığıyla fakir fukaranın sosyal güvenliğine, asgari ücretine, üç kuruş maaşına dil uzatmasınlar.
Zenginlerimiz ellerinde olanları satıp dolar yapmasınlar. Milyar dolarını yabancılarla paylaşmasınlar. Ülkemizde kalıcı yatırıma dönüştürsünler. Vatandaşların çalışacağı iş imkanı sağlasınlar, insanlarımıza geçinecek ücret versinler. Küçük ve orta ölçekli sanayicimizi, tüccarımızı da düşünsünler. Hepsini biz kazanalım demesinler. Bıraksınlar da bakkallar, manavlar, kırtasiyeciler, terziler, kunduracılar da yaşasın. Onlar da evlerine ekmek götürsünler. Onların çocukları da hiç değilse; babamız 450-500 YTL'lik desinler.
Artık Migros'u, Akbank'ı, Yapı Kredi'yi satmasınlar. Beko, Türkiye'den sökülüp Rusya'ya gitmesin. Elbiselerimiz Türkiye'de dikilsin. Ayakkabılarımız Türkiye'de yapılsın. Cep telefonumuz, otomobilimiz, bilgisayarlarımız Türkiye'de üretilsin. Vatandaşlarımız iş, aş bulsun. Ama köle olarak çalıştırılmasın. Zenginlerimiz milyar dolarlık adam olurken, vatandaşlarımız hiç değilse güvenceli geçinecek kadar ücret alsın.
Allah daha çok versin.
--
Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.
DIŞIM PIRIL PIRIL TÜRK
İÇİM ALEV ALEV İSLAM
İÇİM DIŞIMA HAKİM,
DIŞIM İÇİME TUTSAK!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.