2 Mart 2008

[TARİHE BAKiŞ] Milli Görüş kıyamete kadar


Tarık Yılmaz Bekler

Önce şu soruyu soralım. 28 Şubat post modern darbesini kim yaptı? Suçlu ayağa kalk dediğimiz zaman ayağa kim kalkacak? Kuşkusuz, laikçi zihniyet ayağa kalkacaktır. Laiklikten herkesin anladığı gibi "din ve vicdan özgürlüğünü değil", laiklikten "din düşmanlığını" anlayan zihniyet suçludur. 28 Şubat darbesini yapanlar din düşmanlarıdır.
İkinci soruyu soralım… 28 Şubat neye karşı yapıldı? Yapanlar laikçi-din düşmanları olduğuna göre hedef İslamdı. Amaç İslami gelişmenin önünü kesmekti. İslami cemaatler ve önderlerin hedef alınması, İslami hizmetleri yapmak için kurulmuş vakıf ve derneklerin kapatılması, İmam-Hatip Okullarının önünün kapatılması, Kur´an kurslarının sayısının azaltılması, Kur´an öğretimine yaş sınırı getirilmesi İslamı referans alan bir partinin kapatılması ve toplumun devasa problemlerine İslami çözümler üreten liderinin yasaklanması din düşmanlığının açık göstergesidir.
Üçüncü soruyu soralım? 28 Şubatta hangi İslami camia hedef alınmıştır? Elbette ki bütün cemaatler, vakıflar ve dernekler zarar görmüş toplumda onulmaz yaralar açılmıştır. Ama en büyük bedeli Milli Görüş hareketi ödemiştir. Neden? Çünkü Milli Görüş mistik bir cemaat değildir. Sadece ahlaki öğretileri olan, dinin iman etmek ve ibadet etmekten ibaret olmadığının bilincinde olan İslamı hayatın bütün alanlarına taşımayı amaç edinen bir harekettir. Onların ifadesi ile siyasal İslamcı bir harekettir.
28 Şubat sürecinde Mili Görüş hareketinin 2 tane partisi kapatılmıştır. Türkiyenin en büyük gençlik teşkilatı olan Milli Gençlik Vakfı kapatılmıştır. Her şeyden öte Türkiye´deki cemaatlerin İslami vakıf ve derneklerin İslami değerlerin hamisi olan güç ekarte edilmiştir. Bugün başörtüsünün öksüz, İmam-Hatiplerin yetim, Kur´an kurslarının sahipsiz olmasının toplumun İslami taleplerinin dile getirilmemesinin sebebi budur.
Bu süreçte laikçi darbecilerin Milli Görüş´ün üzerine gitmesine bakarak Milli Görüş´ü suçlayanlar şunu iyi bilmelidir. Meydanda olana ok atılır, meydana çıkmayana değil. Bu süreçte herkesin sütre gerisine saklandığı, vakfının, derneğinin kapısına kilit vurduğu, sohbetlerini askıya aldığı bir dönemde, Milli Gençlik Vakfının rahmetli genel başkanı, beş bin kişilik salonlarda; "siz bakmayın birilerinin Türkiye şöyledir şöyle kalacak, böyledir böyle kalacak demelerine, Türkiye İslamdır İslam kalacak inşaallah" diye haykırıyordu.
Milli Görüş bu süreçte yaptığı yanlışların değil doğruların bedelini ödemiştir. Hatta herkesin ve her kesimin faturası Milli Görüş´e kesilmiştir. Zikirlerinde kendisini şişleyenlerin, vatandaşın parasını toplayıp yeşil sermaye adı altında çarçur edenlerin, üç beş kişiyi yanına alıp meşrep Kur´anların hatta Fadime ile basılan Müslüm Gündüzün dahi cezası Milli Görüş´e yüklenmiştir.
Milli Görüş´ün uğradığı zararlara bakarak Milli Görüşü suçlayanlar şunu iyi bilsinler: Kar ve zarar analizi bu dünyaya aittir. Din Gününün sahibi olan Allah (c.c), Hesap Gününde hesapları görürken bu dünyanın terazisini kullanmayacaktır. Bu dünyada iken zararda gibi görünenler ahiret yurdunda ödüllendirilecektir. Bu dünyada Müslümanlara karşı yapılan bu müdahaleleri kârla atlattıklarını düşünenler öbür dünyada ne kadar zarar ettiklerini göreceklerdir.
2002 yılında Habertürk TVde Basın Kulübü programına çıkan R.Tayyip Erdoğan Erbakan Hocanın Başbakanlıkta cemaat önderlerine verdiği yemekle alakalı sorulan soruya: "O bir hata idi. Ben başbakan olsaydım böyle bir yemek vermezdim, başbakan olursam da vermem" şeklinde cevap vermişti. Bir hafta sonra aynı programa konuk olan Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan ise aynı soruya şu cevabı vermişti: "O yemek son derece yerinde bir hareketti. Başbakan ben olsaydım bu yemeği düzenlerdim ilerde başbakan olursam da böyle bir yemek vermekten kaçınmam" cevabını vermişti... Aralık ayında bir dergide hangi cemaat hangi partiye oy veriyor diye bir araştırma vardı. Maalesef araştırma cemaatlerin çoğunluğunun Milli Görüş´ün dışındaki partilere oy vereceklerini gösteriyordu. Bu düşündürücü sonuca rağmen biz yine de bu kanaat önderlerini seviyor ve dostumuz kabul ediyoruz.
1997 yılında F. Gülen Hocaefendi Kanal Dye Uğur Dündarın programına çıkarak başbakan Erbakanı eleştirmiş ve istifa etmesi gerektiğini söylemişti. Hocaefendi bu tavrıyla darbecilerle birlikte mevcut hükümete karşı çıkmıştı. Hatta sürecin devamında kurulan Ecevit hükümeti zamanında İslami vakıf ve dernekler hukuksuzca kapatılıp Kur´an kurslarına baskınlar düzenlendiği bir ortamda Hocaefendi kendi camiasını korumak adına Ecevit için dostum ifadesini kullanıyordu. 1999 yılında Hocaefendi´nin bir kaseti medyada gösterilmeye başlandı en çok üzerine giden ise Kanal D televizyonu oldu. Konu TBMM de de sert tartışmalara neden olmuştu. O zaman Fazilet Partisi Genel Başkanı olan Recai Kutan mecliste yaptığı konuşmada "Hocaefendiyi sahipsiz zannetmeyin" diyerek Hocaefendiyi savunan bir konuşma yapmıştı. Bendeniz soruyorum: Hangi tavır İslami?


Ey iman edenler! sabrediniz

Maalesef 28 Şubat sürecinde İslami cemaatler kötü bir sınav vermişlerdir. Topuklarının üzerinde sağlam durmayı, sabretmeyi, sıkıntılara tahammül etmeyi başaramamışlardır. Özellikle bu süreçte kardeşlik hukukunu korumayı başaramadık. Peygamberimiz "Müminler bir binanın tuğlaları gibidir" buyuruyor. Mevlana Mesnevide bir hikâye anlatır: Sarı, siyah ve kırmızı renkte üç inek vardır. Kurt ne zaman ineklere saldırsa sırt sırta verir ve kurdu alt ederler. Kurt bir gün kırmızı ve siyah ineğe yaklaşarak şöyle seslenir: Benim sizinle bir meselem yok. Ben sarı ineği yemek istiyorum. Siz onu yalnız bırakın, ben de sizi rahat bırakayım. Yalnız bırakılan sarı ineği kurt yer. Tekrar acıkan kurt kırmızı ineğin yanına gelip, siyah ineği yalnız bırakmasını söyleyince kırmızı inek hatasını anlar ve "biz hatayı sarı ineği yalnız bırakmakla yaptık" der. Her şey anlaşılmış ama iş işten geçmiştir.
Bu ülkede İslami hizmetler, çalışmalar olduğu müddetçe, darbeler de darbeciler de eksik olmayacaktır. Önemli olan şu: Müslümanlar, bu tür girişimlerde nasıl bir imtihan vermektedir? Dayanıklı mıdır? Yoksa hareket pamuk ipliğine mi bağlıdır? Eğer siz İslami bir çalışma yapıyorsanız, tebliğ çalışması, davet çalışması yapıyorsanız hem de bunu Türkiye gibi laikçi bir resmi ideolojiye sahip ülkede yapıyorsanız, bir takım zorlukları göze almanız gerekiyor. İslami çalışmaların bir bedeli vardır. Bu hizmetler yapılır bu bedel ödenir. Başa gelen sıkıntılara ise sabredilir ve "Benim mükâfatım Allaha aittir" denilir. Bu ülkede geçmişte de darbeler olmuştur. Hem de silahlı darbeler. 28 Şubat post modern bir darbedir yani darbenin kendisi yok, gösterisi vardır. Bugün orta malı gibi kimse tarafından dahi sahiplenilmemektedir. Kimse bugün darbecileri övmüyor. Bu darbe sürecine direnilmeli, sabredilmeli ve bu gelip geçici süreç topuklarımızın üzerinde sağlam durarak atlatılmalıydı. Ancak bu dayanaktan yoksun darbe süreci İslami hassasiyeti olan kurumları, vakıfları, cemaatleri, gazeteleri dayanaklarından yoksun bıraktı. Birçok İslami lider ve kanaat önderi söylem değişikliğine gitti. Birçok dava adamı iddialarından vazgeçti. Birçok İslamcı aydın ve yazar kalemlerini sattı.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve O´nun kutlu sahabeleri Mekkede çeşitli sıkıntı ve saldırılara maruz kalıyorlardı. Üzerlerine murdar şeyler atılıyor, yollarına dikenler saçılıyordu. Zayıf, fakir ve güçsüz Müslümanlara işkence yapılıyor, bazı Müslümanlar bu işkenceler altında can vererek şehadet mertebesine erişiyordu. Allahu Teala (c.c) gönderdiği ayetlerle Müslümanlara sabrı tavsiye ediyordu: "Sabret; Allahın vaadi haktır. Gerçekten iman etmiş olmayanlar sakın sana sabırsızlık ve gevşeklik vermesin." (Rum/60)
Bir gün Yasir ailesine işkence ediliyordu. Efendimiz (s.a.v) onlara şöyle seslendi: "Sabredin ey Yasir ailesi sizin mükâfatınız cennettir." Yine bir gün işkencelerden bunalan Habbabın şikâyeti üzerine Resulullah (s.a.v) şu cevabı vermişti: "Sizden önce yaşayanlar arasında öyleleri vardı ki bazılarının vücutları kemiklerine kadar demir taraklarla tarandığı, bazılarının gövdeleri başlarının ortasından testere ile ikiye bölündüğü halde, bu yapılanlara yine de sabrettiler. İmanlarından ve davalarından vazgeçmediler. Allah muhakkak İslamiyeti tamamlayacak ve sizi üstün kılacaktır."
Ey iman edenler! Sabrediniz ve birbirinize Hakkı tavsiye ediniz: "Asra yemin olsun ki insanlar hüsrandadır. İman edenler, salih amel işleyenler ve birbirlerine Hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna."(Asr suresi)

--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.

Yavuz Sultan Selim Diyor ki:

Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.

Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.

Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.

Serhat ERDEMLİ

--
3/01/2008 01:40:00 PM tarihinde Serhat ERDEMLİ tarafından TARİHE BAKiŞ adresine gönderildi
--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.

Yavuz Sultan Selim Diyor ki:

Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.

Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.

Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.

Serhat ERDEMLİ
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.